4 ağustos 2015 ıspartakule gişeleri trafik kazası

  • dostlar, sevgili yazarlar

    yalvarıyorum yardım edin. 2005 model bir nissan pick up aracın, ıspartakule gişelere gelmeden önceki dönüşün ardından, gişelere varana dek hız alamayacağını ıspat etmem için bana yardım edin. aranızda ben kamera görüntülerine bakar hız hesabı yaparım, nissan'da çalışıyorum aracı tanırım, bilirkişiyim bu konularda tecrübem var diyen varsa ne olur ama ne olur yardım edin bana.

    tüm mahkeme sürecinde kamera görüntüleri bir kez duruşmada bir kez de itü bilirkişisi tarafından izlendi, onlar da babamda hiç hata olmadığını raporladı. ama şimdi iü'den başka bir bilirkişi sadece beyanlara dayanarak babamın hızlı gittiğini yazmış ve ona %12,5 hata oranı tespit etmiş. ben babamla yüz bin defa gişe meselesi konuştum, babam hep kardeşimin gişelere girerken hızını azaltmadığından yakınıp durdu, ve milyon kez babamın kullandığı aracın içinde geçtim gişelerden. babamın hızlı olmadığına hayatım üstüne yemin ederim. hadi ben sübjektifim ve bu ciddiye alınmaz ama bunun kamera görüntüleri kullanılarak bilimsel ıspatı olmalı. ne olur yardım edin.

    ciddi olarak yardım edebilecek varsa onunla avukata gidelim görüntüleri izlesin. bana bir yol göstersin.

    edit: soranlar oluyor, buraya da yazayım araç nissan skystar 4x4, 2005, 133 beygir, 2488 silindir hacminde, ağırlığı 1900 kg

    edit: kazanın gerçekleştiği yerin google maps görüntüsü

    edit: sönmeyen yeşilim için, başlığın gündemde kalması sağlandığı için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim
    mesajların hepsini cevaplamaya çalışıyorum, gecikirsem özür dilerim
    yol gösteren ve görüntüleri inceleyip fikir verebileceğini söyleyen harika insanlar var, benim elimde görüntü yok, kardeşim avukattan alacak, o zaman bir kaç kişi ile paylaşacağım
    hepinize saygı ve sevgilerimi iletmek isterim, iyi ki yolumuz kesişmiş

  • 22 eylül 2017'de duruşma vardı. bilengür beceren yine teşrif etmedi, umurunda değil çünkü, 782 koskoca gün geçti ve bu kişi ne bir kez mahkemeye geldi, ne en ufak bir üzüntü bildirdi, ne facebookta sırıtan fotoğraflar koymaktan vazgeçti ne de bir tek yaprak kımıldadı hayatında. inanılır gibi değil ama hiç bir şey olmamış gibi devam ediyor hayatına. diğeri, yaşar güner, avukatını yolluyor, o da aynı ruhsuzlukta, aynı umursamazlıkta, utanmadan babamın kendi kendine gidip gişelere çarptığını söylüyorlar dört ayrı kamera görüntüsüne, babamın aracındaki yaşar güner'in mercedesinin çarpma izine, bilirkişi raporlarına, akla, izana rağmen, bizim acımıza rağmen sürdürüyorlar alçaklığı. iftira ve yalan beyandan çekinmedikleri gibi bu kişi de en ufak bir üzüntü belirtisi göstermiyor. aklıma sığdıramıyorum hala, bunca zaman geçti hala üzülmüş olabilirler diyorum kendi kendime ama yok yok yok. babamı bizden alıp gayet normal devam ettiler hayatlarına.

    sonraki duruşma 8 aralık 2017'de, küçükçekmece 8. asliye ceza mahkemesi'nde saat 14:30'da. muhtemelen karar çıkacak. artık söylenecek birşey kalmadı zaten, hakimin kararını bekliyoruz. ben sürekli dilekçe yazdım mahkemeye, okunmaz dediler bana ama okuyormuş hakim, onu da öğrenmiş olduk, neye yarar bilmiyorum ama en azından ben söylemediğim birşey kalmasın istemiştim.

    8 aralık'a kadar yardım etseniz, yeniden canlansa şu başlık ve medyada konu olsa yeniden, göz önünde ve sahipli davalarda daha ciddi cezalar çıkıyor denilmişti bana. yardım etseniz, bir el atsanız, başlığı bir kaç zaman yukarıda tutsak ve gündem yapsak?

    edit: kampanya linki

    edit: trafik sigortasından ödeme alıp almadığımızı ve manevi tazminat davası açıp açmadığımızı soran oluyor. durum şu: trafik sigortasından herhangi bir ödeme almadık, babam 72 yaşında olduğu için ödeme yapılmıyormuş.
    tazminat davası açtık ama o dava ilerleyebilmek için ceza davası sonucunu bekliyor. aslında hiç birimiz tazminat davası falan açma niyetinde ve merakında değildik, lanet olsun o suçlulardan gelecek o paraya, zaten babamın hayatımızdaki değerini ölçecek maddi bir karşılık da yok, üstelik karşımızda bunu anlayabilecek insan da yok. fakat illa dava açmamızı tavsiye ettiler biz de usule uyduk. açıkçası hiç birimiz o dava ile ilgilenmiyoruz avukatlar takip ediyor, onun sonucu da hiç umurumuzda değil, onların ikisi de ruhlarını bile satsalar bizim manen yaşadıklarımızın karşılığını ödeyemezler, babamın kıymetini ne ölçebilirler ne anlayabilirler ne de karşılayabilirler. kendi adıma söyleyebilirim herhangi bir manevi tazminat alırsam tek kuruşuna dokunmayıp sadece yardım amaçlı kullanacağım. kardeşlerimin de böyle düşündüğünü biliyorum. bizim tek istediğimiz bu kişilerin hak ettikleri cezayı almaları.

  • sabah saat 10 civarı, yer ıspartakule gişeler. 5 numaralı gişeye doğru bir araç giriyor, 4 numaralı gişeye bir diğer araç ve 2 numaralı gişeye bir üçüncü araç. gişelere bir kaç metre kala 2 numaralı gişeye girmekte olan araç aniden direksiyonu sola kırıp 4 numaralı gişeye atlamaya çalışıyor, o esnada 4 numaralı gişeye girmekte olan ve çok süratli gelen araç da ona çarpmamak için direksiyonu kırıp 5 numaralı gişeye girmekte olan araca sağ arkadadan çarpıyor. 5 numaralı gişeye girmekte olan araç ne olduğunu anlayamadan gişe duvarlarına sağlı sollu çarpıyor ve araçlar duruyor. tüm şoförler araçlarından çıkıyor. 2 numaralı gişeye girmekte olan aracın soförü etrafına bakıp aracına geri dönüyor ve çekip gitmek üzere harekete geçtiğinde gişelerdeki polisler tarafından durduruluyor. 4 numaralı aracın soförü çıkıp arabasına bakıyor ve kamera kayıtlarında görüldüğü kadarıyla aracındaki hasara pek dertleniyor. 5 numaralı gişeye girmekte olan ve olan bitenin farkına bile varamayan aracın soförü ise göğsünü tutarak araçtan iniyor ve yere yatıyor, bir daha kalkmamak üzere.

    112 geliyor 20 dk döndürmeye çalışıyor 5 numaralı aracın soförünü ama iç kanama var sonuç alamıyorlar. alıp hastaneye götürüyorlar, hastaneye ex olarak giriyor, 20 dakika da orada müdahale ediliyor, ne çare. bu arada olay yerinde savcıya çok geç de olsa haber veriliyor. savcı 2 numaralı gişeye girmekte olan sonra da aniden direksiyonu kıran şahsı tutuklanma talebiyle mahkeme sevk ediyor. mahkeme denetimli serbestlikle salıveriyor şahsı. aradan koskoca 4 ay geçiyor. bu şahıs gidip imza vermiyor, polis tarafından adresinde bulunamıyor. her iki aracın şoförü de 4 ağustos'tan bu güne değin geçen koskoca dört ay içerisinde hayatına mal oldukları kişinin ailesiyle en ufak bir temas kurmuyor, üzüntü bildirmiyor. facebook'ta paylaşımlarını sürdürüyor, başkanı olduğu dernek adına açıklamalar yapıp youtube'da yayınlıyor, hiç birşey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlar.

    böyle gitti babam. 2,5 yaşında boşanmışlardı annem ile, annem beni istemediği için ve babam çok istediği için babam ile kaldım ben. babaannem ve babamla büyüdüm. sevgilerin en fazlasını yaşayarak. her yanlışımda destek görerek, her üzüntümde paylaşarak, her başarımda gururla kutlanarak ve aslında her günümün her anını, her duygumu, her gün babamla paylaşarak. mayıs ayında checkup yaptırmıştı babam, yine kalbim çarparak bekledim sonuçları, babam sayfa sayfa fotoğrafını çekip tüm tetkiklerin whatsapp'tan yolladığında derin bir oh çektim yine, şükürler ettim sağlıklı oluşuna, gelecek on yıllar için planlar yaptım yine kafamdan. iyiydi ama ya bir gün hasta olursa diye korkular sardı içimi sapasağlam olmasına rağmen, yine de teselli ettim kendimi olsa bile çok da kötü birşey olmaz hem ben bakarım babama diye cesaret buldum sonra.

    bu sağlam raporlara falan rağmen bir garipti babam son aylarda. "hayat adil değil, herşeye hazırlıklı olmak lazım, olacakların önüne geçemeyiz" demişti bana. sonra hastalığım nedeniyle beni her gün teselli eden sesi daha ciddi, daha kesin çıktı bir gün bir gün aniden; sanki kafama kazımak beni tüm benliğimle inandırmak istermiş gibi "bak kızım, sen atlattın bu hastalığı, senin uzun ve sağlıklı bir ömrün olacak, ufak tefek sorunlar yaşayabilirsin ama hepsini atlatacak gücün var" dedi bana. "sen olunca atlatırım tabii" dedim ben de, cevap vermedi, sustu. küçücük yaşımdan beri yaşadığım korkularım kocaman oldu içimde o hiç konuşmadığı bu şekilde konuştukça. biz ayrılmayı hiç konuşmamıştık, hiç yüksek sesle "ölüm" demedik biz, hem ben kendimi bildim bileli dua ettim her gece "allahım ben babamla beraber öleyim" diye, nasılsa bunca yıldır söylüyorum kabul olmuştur diye güveniyordum kendimce.

    olmamış ama. annesi 100 babası 96 yaşında gitmiş babam 72 yaşında hiç bir sağlık problemi yokken, hala gördüğüm en iyi yüzücüyken, yürüyüşler yapıp enerjisini koruyorken, yazıhanesinde sabahlara kadar çalışıyorken, çocuklarına, çocuklarıma her ihtiyaç duyduklarında tek başına yetişiyorken öyle gidiverdi. kaderden falan değil, başkalarının yaptığı iğrenç, bencil, kural tanımaz seçimler yüzünden.

    yıllardır çok haberde ağladım ben, şehitlere ağladım, berkin'i vapurda öğrendim hıçkıra hıçkıra ağladım, ali ismail'e günlerce durup durup ağladım, madende gidenlere, aylan'a, depremde yunus'a ve nice haksızca gidenlere ağladım hep, ailelerini düşündüm, gidenleri düşündüm yaşayacak onca günlerinin çalınmış olmasına yandım. ama trafiğin de binlerce, onbinlerce aileyi nasıl darmadağın attiğini anlayamamışım ben, üzülürdüm hep ama bunun başka türlü bişey olduğunu bilememişim, bu acının hakkını verememişim.

    burada çok sayıda trafik kazası başlığı var, tüm medyada çok sayıda haber var, kurulmuş mağdur dernekleri var, yakınlarını kaybedenlerin yıllardır uğraş verdikleri cezaların arttırılması çabaları var ama herşeye rağmen bir kabullenmişlik var. günlük, sıradan bir olay gibi trafik kazaları. başına gelince mi anladın diyeceksiniz, çok haklısınız. daha önce yeterince anlamadığım için, bu konuda birşey yapmadığım için bu mağduriyeti yaşamış herkesten binlerce kez affımı rica ediyorum. ama ben ettim siz etmeyin. yardım edin. duruşmalara gidelim beraber, kamuoyu oluşturalım, daha önceden girişimleri olanlara hep beraber destek olalım, cezalar artsın, bu toplu katliam bitsin. kimse canının, varlık nedeninin otopsi raporunu okumak zorunda kalmasın.