31 yaşına gelip yuva kurmayı başaramamış insan

  • (bkz: 44)

    başlıkta bahsi geçen şeyin; bir ilişki, karı, koca, ev bark olduğuna işaret etmesi ile birlikte, yuva denilen şeyin, bunun çok ötesinde olduğunu düşünüyorum, kendi yaşadıklarım ile.

    20 sene, yuva olduğunu düşündüğüm bir evde vaktim geçti. bu süreye; iki çocuk, üç kedi sığdırdım. ama hiçbir zaman yuvam gibi göremedim orayı. hep tedirgin, mutsuz, huzursuz ki her türlü maddi sıkıntıdan uzak bir kozanın içinde, sadece üstümde bir çatı, kendim olmaktan çok uzak, çocukların annesi, eşimin karısı, akrabalarının hizmetçisi.

    hepimiz, yani çoğumuz yuvamızı arayarak geçiriyoruz hayatımızı. eve dönme isteği, kendimiz olabildiğimiz, her türlü sıkıntıya rağmen “oh be” dediğimiz yer yuvamız.

    ben 44 yaşındaydım yuvamı kurduğumda;
    ardımda kaybolmuş bir gençlik, çeşit çeşit hastalıklar* yok olmuş umutlar, yorgunluklar, kalp kırıklığı, benim hayatım böyle mi olacaktı hayalkırıklığı ile.
    sonra sıyrıldım bunlardan. çünkü; yarısını kaybettiğim bir ömrün, diğer yarısını da sızlanarak geçirmemem gerekiyordu.
    bence, çoğu bedel ödenmişti, ödenmemiş olanlar henüz yaşanmamıştı.

    ilk evim 1+1'di.
    tek tek, çay kaşığına kadar olmayan bir evi, günler, aylar sonra geldiğim zaman “evimdeyim” huzuru ile doldurdum.
    bir eşe, eksiksiz eşyalara gerek duymaksızın, kilidini açıp, içine girdiğim an içime dolan yuvam duygusu ile.
    duvarların bir anlamı yoktu, yerdeki halının, koltuğun.
    kendimi gerçekleştirdiğim yerdi yuvam.
    içinde kendim olup, dışarıda kendim olabildiğim.

    edit: imla

  • bugün 31 yaş dediğimiz aşağı yukarı 1993-1994 yılında doğanlara denk geliyor, kuramamış olması da normal.

    bizim çocukluğumuzda, yani 1980-2000 arası doğan kuşağa öğretilen şu oldu. oku oğlum, oku kızım üniversiteye girip bir lisans diploması aldıktan sonra bir işe girersin ondan sonra hayatın çok rahat olur.

    80-90 arası doğanlar bu bakımdan şanslıydı. ben de 89 doğumluyum, üniversiteden mezun olup iş hayatına atılmam 2011 yılında oldu. 2003-2013 arası gelen sıcak para ile büyüme yılları. burada akp propogandası yaptığımı sanmasın kimse, durumu özetliyorum :) ben mezun olduktan sonra çalışmaya başlayarak arabamı aldım, 2 defa model değiştirebildim. bir tane evim de var şu anda. ailemin de desteği oldu elbette ama bu borçların altına rahatlıkla girip kalkabildim kendi kazandığım para ile, ailem cansuyu verdi bana sadece.

    90 sonrası, özellikle 95 sonrası doğanlar ise türkiye'nin sorunlu yıllarına denk geldi. 2013 sonrası ekonomik büyüme yavaşlamış, ekonomideki sorunlar kendini belli etmeye başlamıştı. döviz bolluğu yavaş yavaş azalıyor, dolar gözünü yukarı dikmeye başlıyor 2tl-3tl'leri görüyoruz artık. özel sektör daha temkinli, eskisi gibi büyüyemiyor artık. şöyle düşünün doların 2tl'den 3tl'ye çıkması %50 devalüasyon iken 20tl'den 30tl'ye çıkması da %50 devalüasyon. şirketler büyümelerini kısıyor, yatırım yapmamaya başlıyorlar.

    özel sektörde çalışan birinin para biriktirmeye başlayabilmesi zaten 30 yaşını bulur. şimdi bu kişi bakıyor, en kötü sıfır araba fiyatları 1 milyon tl olmuş ancak bir süre para biriktirip riskli bir krediye girerek alabilir. merkezi bir yerde 1+1 ev fiyatları 4-5 milyon tl'den başlıyor. alamaz mümkün değil. erkek ise askere gitmemesi için 4-5 maaş biriktirmesi lazım.

    bu nesle yine öğretilen, oku üniversite bitir mezun ol, para biriktir sonra ise evlen oldu. genlerinde bu var yani böyle yontulmuş. bu 31 yaşına girmiş kişi kadın-erkek farketmeksizin artık kendine ne ev ne araba alabildi, bırak para biriktiremiyor. nasıl evlensin de yuva kursun?

    sebebi budur. yoksa gidin içanadolu-karadeniz-güneydoğu bölgelerine çocuklar lise zamanı okulu bırakıp çalışmaya başlayıp 20'sinde evleniyor. erkek çalışıyor kadın da eve bakıp çocuk doğuruyor. biraz şanslı olan 15-20 senelik bir otomobil alıp haftasonu mangala gidiyor sosyalleşme adına. böyle hayatlar da var, bu da türkiye'nin bir gerçeği

  • yuvamı 35 yaşında kurdum ve çok mutluyum. mühim olan yaş değil ki hazır olmak ve gönülden sevmek. bir insanla ömür boyu yaşamak çok zor, o kişinin seni tüm benliğiyle değiştirmeye çalışmadan sevmesi gerekiyor ki ilişki yürüsün. emin olmadan, başkaları istediği için evlenmeyin. onun adına yuva değil zindan derler.

  • 31 yaşına gelip sözde yuvayı kurmuş, üstüne çocuk da yapmış, dışarıya verdiği mutlu karı-koca imajının basit bir aşko-kociş instagram postu sahte olduğu gerçeğinin bilincindeki mutsuzluğu ve tedirginliği yaşayan insandan kat be kat huzurlu, mutlu, gerçek bir insandır. hayırlı olsun.

  • hayat mücadelesi çok yoğun geçmiş bir insandır. geç evlenmek ya da evlenememek maalesef çoğunlukla bir zevk meselesiymiş gibi algılanıyor. fakat pek çok nokta gözden kaçırılıyor.

    hayat herkese davrandığı gibi bazı insanlara toz pembe davranmıyor, bazen sallıyor, bazen sarsıyor hatta yıkıp geçiyor. parası pulu olmadığı için mücadele eden, biraz bulunca bunu sağlamlaştırmak isteyen, başımı sokacağım bir evim olsun, bir arabam olsun, hayatımı garanti altına alayım diyen insanlar var.

    annesini, babasını kaybeden, bütün zorlukların denizlerine karşı ufak teknesi ile yelken açmaya çalışan yüzlerce hatta binlerce insan var. ailesi olup hayrını göremeyen, yalnızlaştırılan, dışlanan insanlar var. böyle insanlara ilgi duymuyorlar. çağımızın algı eşiği değişmesine rağmen üreme mekanizması yüzyıllar öncesiyle aynı içgüdü yapısında ilerliyor. en iyisini, en zenginini en rahat ettirenini bul, seks yap, çocuğun olsun, en verimli dölü meydana getir ve öl. bu nedenle 31 yaşına gelen ve halen evlenemeyen insanla evlenmeyi düşünmeyenlere kızmıyorum.

    ancak yüzü güzel olmayan ama gönlü güzel olan milyonlarcası var. hal böyleyken bu haldeki insana gelmeyeni sorgulamayıp, halen imkansızlıktan yahut özgürlük hakkını kullanmak isteyenden hesap soran bu zihniyeti takdir etmediğimi de söylemeliyim. isterse otuzunda evlenir, isterse elli beşinde. isterse evlenmez. bu sizin sorumluluk alanınızda değil.

  • y kuşağının bir çoğunun bulunduğu durumdur.

    size özel bir şey değil.

    sebepleri de hemem hemen herkes için aynıdır.