31 aralık 2015 hasan karakaya'nın ölümü

  • uzunca bir suredir bir insanin bu kadar cok kisinin ahini alarak, lanetlere ozne oldugunu, olumuyle nese sactigini gormemistim. iki gram onuru, ahlaki olan biri de cikip hak etmedigini iddia edemez.

    ayni serefe mazhar olacak, hatta kendisini sollayip gececek sadece bir kisi biliyorum. o gun geldiginde olmez de sag kalirsak daha buyuk bir nefret patlamasi gorecegiz.

    kendisi de cok iyi biliyor.

  • elhamdülillah müslümanım. gereklerini de elimden geldiğince yapıyorum..namazı, orucu vs.. rabbimin yarattığı tüm mahlukatı insanları seviyorum ama bu ve bunun zihniyetindeki iftiracı, yalancı, insanları ayıran, halen abbasi döneminde yaşayan zihniyeti zerre sevemedim.

    ali ismail korkmaz isimli gencecik çocuğun döverek öldürülmesinden sonra yazdıkları, türkan saylan gibi beğenmesende eğitime bir çok şey katmış birinin arkasından öldükten sonra konuştukları... gezi de attığı ve sebep olduğu iftiralar, yalanlar, riyalar...

    ölülerimiz ve ölüleriniz diye bi arguman çıkarmış resmen.. ölülerin arkasından konuşulur demiş. ok. bende ona uyuyorum zaten.

    lafı fazla uzatmadan; yalanlarla, iftiralarla defolup gitmiştir. kendisi için rabbimden rahmet dilemiyorum..

  • umre için gittiği arabistan'da geçirdiği kalp krizi ile ölmüş. bu arada suudi arabistan'a umre için değil, cumhurbaşkanının programı dahilinde, devletin uçağı ile gitmiş. devletin uçağıyla gidilen, yani kamu tarafından finanse edilen bir umrenin allah katındaki değerini de, allah takdir edecektir, biz yorum yapmayalım.

    yine de hakkındaki düşüncemi de ekleyeyim;

    ben, bir birey olarak uzaktan gözlemleyebildiğim kadarıyla kendisini iyi biri olarak bilmezdim. ama ahireti bakımından kendisini bizim nasıl bildiğimiz değil, allah'ın nasıl bildiği önemli. o yüzden akibetini allah bildiği gibi yapsın dersek, sanırım en doğrusu olacaktır. evet.

    --------------------------------------------

    ek: bu arada twitter'da şöyle bir tweet gördüm:

    "nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz buyuruyor son nebi s.a.v. herkese nasip olmaz medine'de vefat etmek."

    bu minvalde atılmış da çok tweet var. öncelikle belirtmek gerekir ki, kendisi resmi bir ziyaret için, gazeteci sıfatıyla ve devlet imkanlarıyla gittiği bir ülkede vefat etti. sonralıkla hatırlatmak gerekir ki, bir insanın kıymetini ortaya koyan nerede öldüğü değil, nasıl yaşadığıdır . zira münafıkların lideri olan abdullah bin ubeyy'de medine'de ölmüş, hatta cenaze namazını peygamberimiz kıldırmış, peygamberimizin gömleğine sarılıp gömülmüştür. bu detayı da konudan bağımsız olarak, bir ilke olarak hatırlatmak istedim.

    "gömleğim ve onun üzerine kıldığım namazım, kendisini rabbimden gelecek azabdan kurtaramayacaktır. fakat ben, bu sayede onun kavminden bin kişinin samimi müslüman olmasını umuyorum." taberî, tefsir, 10:206

    aynı şekilde hasan karakaya'nın medine'de ölmesi eğer varsa üzerine vacip olmuş bir azap, onu kaldırmayacaktır. tıpkı tokyo'da ölseydi üzerine vacip olmuş olası ilahi mükafatı yok etmeyeceği gibi.

    --------------------------------------------

    ek2: tam da böylesi bir günde, kendisinin ölülerin arkasından konuşmak hakkında yazdığı şu yazısını da hatırlatmak isterim:

    "hani, 'demirden korksaydım, trene binmezdim' derler ya, benim de diyeceğim şu:
    'tepkilerden, hakaretlerden ve yedi sülalemi içine alan sövgülerden çekinseydim, şu kalemi elime alıp da yazı yazmazdım!'
    tekrar edeyim: hiç kimse 'benim gibi düşünmek' zorunda değil... ama ben de 'herkes gibi düşünmek' zorunda değilim...
    bunu özellikle belirtiyorum ki;
    'türkan saylan"la ilgili yazım'dan dolayı; 'eleştiri' sınırlarını aşan ve hatta 'hakaret' kavramını bile sollayıp 'ağız dolusu küfürler savuran edepsizler, şunu çok iyi bilsinler:
    'ölülerin arkasından konuşulmaz diye bir kural yok... bu konuda 'dini bir hüküm' de yok!..
    hüküm, 'ölüler'le ilgili değil, 'ölüleriniz'le ilgilidir!.. yani, emir; 'ölülerinizin arkasından konuşmayın' şeklindedir!..
    sizin anlayacağınız;
    'ölüler' ayrıdır,
    'ölüleriniz' ayrı!..
    alın size bir örnek:
    ebu leheb, peygamber efendimiz hz. muhammed (sav)"in 'amcası' idi!..
    yani, 'en yakını!'
    peki, 'ebu leheb"in ölümünden sonra, peygamber efendimiz"e ' onun hakkında konuşma diye bir emir mi geldi?..
    tam aksine;
    'namaz'larda okuduğumuz tebbet sûresi"nde; hem de 'peygamberimiz"in amcası' olmasına rağmen ebu leheb hedef alınmakta ve daha ilk 'ayet-i kerime'de cenab-ı allah buyurmaktadır ki;
    'ebu leheb"in elleri kurusun!'
    bu da gösteriyor ki;
    ebu leheb, evet bir 'ölü'dür ama 'bizim ölümüz' değildir!.. bizim ölümüz olmadığı için de, yüzyıllardır ellerin kurusun deriz onun arkasından!..
    fazla uzatmaya gerek yok;
    hiç kimse; ölülerin arkasından konuşulmaz gibi bir safsataya inanıp da, bana sövmeye kalkmasın!..
    çünkü ben, çok iyi biliyorum ki;
    ölüler ayrıdır,
    ölülerimiz ayrı!..
    ne yani;
    ölü oldukları için darwin"in veya lenin ya da stalin, hitler ve mussolini"nin arkasından konuşmayacak mıyız?..
    hem, madem ki ölülerin arkasından konuşulmaz diye bir safsataya inanıyorsunuz, o zaman sorarım;
    hitler"e niye faşist diktatör diyoruz?..
    ya da diğerlerinin arkasından; niçin despot!.. zalim!.. zorba diyoruz ki?..
    öyle ya;
    onlar da ölü değil mi?..
    peki, bizim yazdığımız ne;
    türkan saylan"ı sevmek zorunda değilim... onun için, imam sorduğunda iyi bilirdik diyemem!
    bütün mesele bu!..
    bilmem, anlatabildim mi?"