30 ekim 2020 ege denizi depremi

  • hayatımı altüst eden deprem. 30 ekim 2020 saat 14:51'den sonra bir daha hayatım hiç eskisi gibi olmadı. eski düzenimi hala kurabilmiş değilim. insanın yuvası olarak gördüğü evini kaybetmesi çok fena bir şey. umarım kimsenin başına böyle bir şey gelmez.

    üzerinden bir yıl geçmesine rağmen yaşanan bazı şeyler sanki dün olmuş kadar taze. bazen evimi, odamı, eşyalarımı o kadar çok özlüyorum ki. sanki hiçbir şey olmamış gibi evin içinde yürüdüğümü hayal ediyorum. sonra gözlerimi açıyorum, gerçekliğimle yüzleşiyorum.

    depremde evini kaybeden hiç kimse hala tam olarak kaybını kabullenmiş değil. size şu kadarını söyleyeyim, depremde ölmeyen insanların bazıları depremden sonra ölmekten beter oldu. bir de yakınlarını, sevdiklerini kaybedenler var. onların neler yaşadığını, neler hissettiğini tahayyül bile edemiyorum.

    depremden yarım saat sonra etrafta ne olup bittiğini anlamaya çalışırken ziraat'in yanındaki yıkılan rıza bey apartmanı'nın enkazını gördüğümde yaşadığım şaşkınlık, bugün yerini çok başka duygulara bıraktı.

    sonradan öğrendiğim kadarıyla o binada ölenlerin hepsi hiç yoktan hayatını kaybetmiş. binanın sağlam olmadığı alınan bazı raporlarla tescillenmiş. bazı apartman sakinleri tarafından binanın yıkılıp yeniden yapılması gerektiği defalarca dile getirilmiş. fakat, nedense bazıları da bu söylenenleri, raporları falan hiç umursamamış. "siz müteahhitlerle ortak mı oldunuz? ne çıkarınız var? niye bu kadar ısrar ediyorsunuz?" diyenler bile olmuş. gerçekten insanın aklı almıyor.

    deprem anında yıkılan diğer binalar da benzer şekilde aslında. ya kolon kesilmiş ya da kullanılan malzeme sıkıntılı. anladığım kadarıyla, normal şartlarda, bu depremde büyük bir maddi zarar oluşsa bile can kaybı olmadan atlatılabilirmiş. çünkü diğer binaların da büyük bir kısmı ağır hasar görmesine rağmen, içindekiler sağsalim, tek parça halinde dışarı çıkabildi. bunlardan biri de benim. ki bana sorarsanız ağır hasar gören binalar iyi bile dayandı. depremden önce yaşadığın ev 7 şiddetinde bir depreme dayanabilir mi diye sorsalar, bilemiyorum derdim. zaten deprem şöyle 5-10 saniye daha sürse muhtemelen ağır hasar gören binaların %90'ı yıkılmış olurdu. neyse ki öyle bir şey olmadı.

  • öncelikle habercilik nedir merak ediyorsanız şuradaki videoyu izlemenizi tavsiye ederim, kısa zaten yaklaşık 2 dakikalık bir video. habercilik nedir ve nasıl olmalıdır bunun bir özeti.

    daha önce konu üzerine yazdığım iki entry;
    (bkz: #115051610)
    (bkz: #115094439)

    yazdığım şeyler yavaştan herkesin dikkatini çekmeye ve dillendirilmeye başlandı, muhalefet de konuşuyor sonunda. fakat muhalefet konuşurken keşke medyanın gizlediklerini de konuşsa, çünkü medyanın nasıl ikiyüzlü davrandığı onlar konuşur ise iyice ayyuka çıkacaktır.

    hem izmir'de olup o depremi yaşamış bir vatandaş hem de depremin en yoğun yaşandığı bayraklı'ya yardıma gitmiş biri olarak konuşuyorum.

    klasik medya yine ahlaksızlığını gösteriyor, neden bu ülkede hiçbir şeyin değişmediğini anlatıyor. bugün biraz fox'ta konuşulması dışında ntv, cnn, habertürk gibi haber kanallarının hiçbirinde gerçekten deprem bölgesi hakkında hiçbir şey gösterilmemiştir. sadece birkaç enkaza odaklanılmış, enkazdan kurtarılan insanlar ve onları kurtaranlar üzerinden drama sahnelenmiştir televizyonda. özellikle ilk gün kurtarılan buse, daha sonrasında elif ve ayda üzerinden bu drama gerçekleştirildi. yeter artık gerçekten. orada acı çeken insanlar sizin reyting kasıp 3 kuruş fazla kazanacaksınız diye acı çekmiyor, siz onları konuştuğunuz kadar o acıları yaşatanları da konuşmak zorundasınız. iki elin parmağı kadar enkaz olmuş bina dışında bayraklı'da boşaltılan yüzlerce bina ve evsiz kalmış binlerce vatandaşı konuşmak zorundasınız, hükümetin yıllardır ne önlem aldığını ve deprem vergisi adı altında toplanan paraları konuşmak zorundasınız, bu boku yiyen müteahhitleri konuşup onları ifşa etmek zorundasınız. sadece televizyon izleyen bir insan sanar ki izmir'in geri kalanında hayat devam ediyor, birkaç çürük bina var ve onlar çöktü sadece fakat işin aslı binlerce insan sokaklarda; çevremde hiçbir bina yıkılmamış olsa da (karşıyaka'da yaşıyorum) çevremde oturulamaz hale gelmiş ve mühürlenmiş 7 - 8 apartman var sadece benim saydığım ki bu binalar deprem sadece birkaç saniye fazla sürse kesinlikle yıkılacak şekilde hasar görmüşler. fakat bunları göstermek ve sorgulamak, hatta hesap sormak yerine buse ile telefonda konuşan görevli hanımı "o an ne hissettiniz" diye (görevli hanım "benim değil, buse'nin ne hissediyor olduğu o an önemli olan" demişti), bugün ayda'yı bulduğunda "sanki hiç enkaz altında değilmiş gibiydi, çok güzel gülüyordu, anlatamam" diyip ağlayan akut görevlisi abimizi "nolur anlat" diye sıkıştırıyorsunuz.

    siz haber kuruluşları; tüm dünyanın minimum 6.9 dediği depreme hala 6.6 yazacak kadar utanmaz, "birkaç metrekare büyük evde oturmasalarmış" diyen devlet bahçeli'ye hesap soramayacak kadar korkak, gerçekleri ve depremzedelerin durumunu gösteremeyecek kadar yalancı, hükümete hiçbir eleştiri getiremeyecek kadar çıkarcı ve yalaka, 1 can daha kurtarayım diye uykusuz ve aç bir şekilde çalışan görevlilerden dramatik hikaye bekleyecek kadar vicdan yoksunu, 3 yaşında 90 saat boyunca enkazın altında beklemiş ufacık dünyadan habersiz bir bebekten prim yapmaya çalışacak kadar ahlaksızsınız. işte siz bu kadarsınız, ne insanlıktan ne habercilik ilkelerinden nasibini al(a)mamış bir topluluksunuz.

  • inşaat mühendisi olarak olay yerinden rapor veriyorum.
    öncelikle twitterda "şu adreste enkazda olan takipçim mesaj atmış çok acil rt" twitlerine inanacak kadar salaksanız lütfen devamını okumayın.
    arama kurtarma çalışmalarının devam ettiği bölge çok sınırlı, o bölgede çadır vs yok, sadece görevliler giriyor. sivil giriş çıkışına kapatılmış. twitterdan rt iş görmez yani. normalde bu bölgeye girebilirdim fakat kartım olmadığı için giremedim. içeri girersem editlerim. içeriye sadece işi olan personel giriyor, dinlenme alanı kamp alanı dışarıda.
    sadece depremde evi zarar görenler değil, tedirgin olanlar, il dışından gelen personel çadırlarda kalıyor. yeteri kadar çadır var. her bina hasar görmemiş o yüzden depremden etkilenen kişi sayısı 5-10 bin civarındadır. bu kişilerin izmir içinde bile rahatlıkla mağduriyeti giderilebilir.
    alanda çok fazla sivil toplum kuruluşu ve yardımsever var. her köşede bir masa üstü yiyecek içecek dolu. sürekli birileri geliyor bir ihtiyacınız var mı diye soruyor. tabi aklıma gelen bu yiyeceklerin niteliği oldu ki sabahtan akşama kadar soğuk sandviç yemek ne kadar sağlıklı olurdu. o yüzden alana yemek gönderecekseniz eğer bence ev yemeği gönderin. fakat bizim insanımız çabuk unutur, 1-2 gün yemek sorunu olacağını sanmıyorum, sonra herkes yine kendi dalgasına bakar unutur.
    tuvalet büyük sorun, festivallerde gördüğüm plastik kabin tuvaletler var. bunlar soğuk ve kullanışsız, hijyenik değil. buna nasıl bir çözüm bulunur bilmiyorum.
    genelde insanlar afet çadırlarında konaklıyorlar ve önlerinde ateş yakıyorlar. çadırın içi nasıl ısıtılıyor veya sürekli ateş yakarak ısınmak insanı ne hale getiriyor onu da bilmiyorum.
    bu insanlara temel market ihtiyacı göndermek bence mantıklı. çok fazla ıslak mendil tuvalet kağıdı gibi sarf malzemeler vardı fakat bunlar bu insanlara ömür boyu lazım olacak bence bunların gönderilmesi mantıklı. isteyen bu alana gelip istediğini alıp gidebilir fakat sanmıyorum ki ihtiyacı olmayan biri gelip alacak kadar omurgasız olsun. nadirdir. biz alanda susadık, ortada belki yüzlerce su vardı ama gidip marketten aldık. çoğu insan aynı hassasiyetteydi.
    bunun dışında ısınma için odun ihtiyacı veya daha teknolojik bir çözüm olabilir.
    kıyafet konusu tam bi saçmalık millet kullanılmış askılı body göndermiş. arkadaşlar vicdani mastürbasyon yapmaya gerek yok orası deprem alanı ve korona var. sıfır kışlık kıyafet ve iç çamaşırı en çok ihtiyaç duyulan kıyafettir. kışlık bot ayakkabı, çorap böyle şeyler gönderirseniz daha çok insanın işine yarar. ortada belki 10 kamyon kullanılmış saçma sapan kıyafet vardı belediye yakın zamanda atacaktır.
    tüm bunların üstünde bence en büyük ihtiyaç para. depremde yıkılan binanın 10 metre yanında sapasağlam süpermarket var için dolu. kısacası kıtlık yok o bölgede insanlar mağdur. depremde evi zarar görmüş birine "al abicim 1000 lira taşınmana yardımcı olur" demek 2. el askılı body göndermekten daha gerçekçi bir yardım bence.
    binalara gelirsek adam imar affından 60 senelik binanın üstüne kaçak kat çıkıp dükkandaki kolonu kesmiş alan açılsın diye, kirişi yontmuş kepenk taktırmak için sonra bina yıkıldı diye şaşırıyor. gerçekten 5 metre arayla sapasağlam olan ve karpuz gibi yarılan bir sürü bina var. fazla tekniğe girmeyeceğim ama minimum c25 olması gereken kolon dayanımları 5-7 civarında olduğu söylenen binalar var, demirleri un kurabiyesi gibi olmuş binalar var. binanın belirli bir yıldan sonra belirli periyotlarda araç gibi muayeneye girmesi gerekli bence ama bunu da ranta çevirirler.
    kısacası olay yerinde yıkılan düzgün yapılmış yeni bir bina yok.

    özetle olaydan etkilenen kişi sayısının az olması olayı kolaylaştırıyor. fakat aşağıdaki durumdan dolayı yardım etmek lazım.
    5 bin kişinin etkilendiği depremde bile devletin acil durum imkanları yetersiz kalıyor, sivil toplum kuruşları ve halkın yardımı ile bu insanların sorunu çözülüyorsa tüm türkiyeyi etkileyen bir depremde kim kime sahip çıkacak? şimdi koskoca devlet 5.000 kişiye nasıl sahip çıkamıyor diyebilirsiniz fakat afet durumunda para ile değil hazırlık ile çözersiniz işi. şu an türkiyede büyük istanbul depremi olsa insanlara dağıtacak battaniye bile bulamazsınız, üretmeye kalksanız 1 ayı sürer. söylemek istediğim şey bu kadar yıldır toplanan deprem vergileri ile bir hazırlık yapılmadı, her ilin gönderdiği arama kurtarma ekipleri, sivil toplum kuruşları ve yardımlarla dönüyor iş ve onların da kapasiteleri 20 milyonu etkileyecek bir depremde hiçbir işe yaramayacak.
    olay yerine tekrar gidersem editlerim.

  • sizlerden ricam bu uzun entryi uygun bir zamanda sakin bir kafa ile okumanız ve mümkünse mümkün olduğu kadar çok dostunuz ile paylaşmanızdır.

    edit: böyle önemli bir konuda görsellerimi, (kendi hazırladığım telifi olmayan görsellerimi de) yayından kaldıran moderasyona sevgilerimi sunuyorum, ve entryi görselsiz yayınlıyorum.

    deprem öldürmez bina öldürür...

    deprem anında yapmamız gerekenleri anlatan çok (arama kurtarma uzmanları, ilkyardım uzmanları), hangi fay hattında ne zaman deprem beklediğimizi anlatan çok (jeoloji mühendisleri, sismologlar), toplanma alanlarını deprem sonrasında yapılacakları konuşan çok, afet çantalarımız falan her şey tam takım (şimdiye kadar tedbirinizi almamış olamayacağını kabul ediyorum.) ama sorunun gerçek kaynağından konuşan yani inşaat mühendisliği açısından konuyu irdeleyen neredeyse yok.

    ben faydalı olacağına inandığım bu uzunca entry'de konuya konunun en önemli ayağından bakarak hem meslektaşlarıma faydalı olacağını düşündüğüm ve tasarım sürecinde atlandığına inandığım hususlara değineceğim hem de yeni ev almak isteyen yada evinin güvenli olup olmayacağını merak eden arkadaşlara büyük çoğunluğumuzun yaşadığı betonarme yapılarda dikkat edebilecekleri, gözlemleyebilecekleri ve gerçekten çok önemli olan hususlarda kolayca anlaşılabilir bilgiler vereceğim. aşağıdaki hususların ne kadarında pozitif yönde kanaatiniz oluşuyorsa, binanız da deprem esnasında o kadar sağlıklı kalacaktır.

    deprem öldürmez bina öldürür... artık her yerde duyduğumuz klişe aforizma. peki nasıl?

    * öncelikle yatay yük ve düşey yük kavramını anlamanız icap etmekte. düşey yükler yer eksenine dik olan yükler yani, binanızın kendi ağırlığı, içinde bulunan eşyalar, yaşayanların ağırlığı, kar yükü gibi kavramlar binanın düşey yükleridir. binalarımız genellikle bu söz konusu düşey yükleri taşıyabilirler yani kartal'daki kendi kendine yıkılan bina gibi örnekler (kolon kesilmesi söz konusuydu sanırım) çok fazla beklenen durum değildir. bunu neden söyledim? binanız kendi başına ayakta dimdik, sapasağlam duruyor gibi görünebilir ancak bir sonraki aşamada anlatacaklarımı dikkate almadan binanıza güvenmemeniz çok önemli. genellikle insanlar bu bahsettiğim düşey yükler altında ayakta sağlam gibi görünen binaların emniyetli olduğuna dair yanlış bir kanaat beslemektedirler.

    bir betonarme binanın sağlamlığı yatay yükler yani en mühimi deprem olan yatay yükler altındaki davranışı ile değerlendirilir. yatay yükler yer eksenine paralel olan yüklerdir. binanızı yıkan yükler büyük oranda bunlardır. peki neden?

    * betonarme dediğimiz yapı malzemesi beton ve çeliğin birlikte çalışması ile elde edilen bir yapı malzemesidir. bu iki materyalin birlikte çalıştırılmasının nedeni betonun basınç etkilerine karşı muazzam mukavemetine karşılık çekme etkisine karşın dayanıksız kalmasıdır. tam tersi olacak şekilde çelik ve genel olarak metaller basınç etkilerine karşı zayıfken çok yüksek çekme mukavemeti sunarlar. bu iki malzeme doğru biçimde tasarlanıp birleştiğinde ise hem basınç hem çekme mukavemeti yüksek bir yapı malzemesi olan betonarmeyi elde ederiz. aksi bir tasarım mekanizması kurulmadı ise çok büyük olasılıkla binanız kendi ağırlığı gibi düşey yükeri "basınca" karşı mukavemeti ile karşılarken, deprem gibi yatay yükleri "çekme"ye karşı mukavemetleri ile karşılarlar.

    sebebi "hidratasyon" olan ve bir kaç kitap konusu olabilecek kadar kapsamlı bir sürecin sonucu olarak doğru tasarlanmış, granülometrisi (içindeki taneciklerin, dağılımı) doğru, doğru dökülmüş bir betonun ömrü çok uzundur. zaman içerisinde her geçen gün basınca çok çok daha dayanıklı hale gelir. buna karşın çelik bütün metallerin kanseri olan oksidasyon yani paslanma ile karşı karşıyadır. çelik çekme dayanımını günden güne kaybeder çünkü ne kadar iyi korursak koruyalım zaman içerisinde küçük oranlarda da olsa paslanır. başka bir deyişle binanız kendi ağırlığını ve diğer düşey yükleri günden güne daha kuvvetli biçimde karşılayabilecek kadar güçlenirken, çekme dayanımı yani deprem mukavemeti geçen yıllar içinde günden güne azalır. işte eski yapılar her şey doğru yapılmış olsa bile en temel olarak bu nedenle güvensizleşir. bunun dışında aşağıda sıralayacağım nedenlerle eski yapılar güvensizdir.

    * ülkemizde ne yazık ki 99 depremi öncesinde yapılan yapılar büyük bir denetimsizlik içerisinde imal edilmişlerdir. büyük çoğunluğu yanlış projelendirilmiş, doğru projelendirilenler de büyük çoğunlukla yapı malzemelerin yanlış kullanımı nedeni ile bitik haldedir. neydi bu hatalardan bazıları?

    betonlar granülometrisi yani tanecik dağılımı (kum, çakıl çap ve oranları) doğru hesaplanmamış, büyük çoğunlukla tamamen ustanın (bi boktan anlamayıp her boku bildiğini sanan kişi) insiyatifine bırakılmış, el ile hazırlanmıştır. bunun neticesinde esasında basınç dayanım gücü çok daha yüksek olması gerekirken (örneğin 30 mpa) bunun neredeyse 1/3'ü oranında (10-12 mpa) dayanıma sahiptir. buna karşın günümüzde devlet tarafından denetlenen hazır beton firmalarından elde edilen betonların kullanılması mecburidir. söz konusu firmalar zaman zaman iyi denetlenmemesi nedeni ile 30 mpa vermeseler de 28 mpa dayanımı alacağınızı bilirsiniz.

    bununla birlikte kötü granülometrinin bir diğer dezavantajı boşluklu yapısı nedeni ile beton içerisindeki demirin oksijenden tam olarak izolasyonu sağlanamaz ve paslanma süreci başlar. paslanma sürecinin bir diğer nedeni ise "su" içerisindeki oksijendir. eski bir atasözünde söylediği gibi yiğidi gam, duvarı nem öldürür... bu nedenle su yalıtımı ve drenaj uygulamalarına da dikkat etmek gerekir. paslanma süreci başladıktan sonra söz konusu süreci durdurmak çok zordur ve bütün donatıya yayılır. paslanmış donatısı olan binanın deprem dayanımı yoktur. daha önce gördüğünüz sahnedir;
    görsel

    demir kullanımında nervürlü çelik dediğimiz tırtıklı çelik değil değil düz demir kullanılmıştır. düz demirin betona tutunması çok zordur. betonun içinden sıyrılır. buna karşın nervürlü çelik betona çok daha iyi tutunur, sıyrılması mümkün olmaz. günümüzde betonarme binalarda nervürlü çelik kullanımı zorunludur.

    düz demir;
    görsel

    nervürlü çelik;
    görsel

    * deprem esnasında çekme kuvvetlerinin en yoğun olduğu bölgeler olan kolon-kiriş birleşim bölgelerinde çekme mukavemetini artırmak için bir çeşit donatı yoğunluğu yükseltme tedbiri olan etriye denilen kolonu veya kirişi enine olarak saran demirlerin uygulaması genellikle yapılmamıştır. böylece ilgili bölgelerde çekme dayanımı daha düşüktür.
    görsel

    bu ve burada bahsettikçe konuyu uzatacak onlarca neden sebebi ile 99 depremi öncesi yapılmış binalar net olarak güvensizdir. genel olarak 25-30 yıldan yaşlı betonarme binalar çok dikkatle ele alınması gereken saatli bombalardır. uzak durmanızı tavsiye ederim.

    daha yeni binaları değerlendirirken bazı hususları ortaya koymak icap eder. ne yazık ki meslektaşlarım genel olarak mühendislik disiplininden uzaklaşmış, hayatın şartları gereği adeta bir yap-sat müteahhiti gibi çıktı al-imzala mühendisleri olmuşlar ve sta4cad gibi programlarla kolayca binayı projelendirirken adeta bir tekniker gibi konuya yaklaşıp "mühendislik ruhundan" uzaklaşmışlardır. şimdi size mümkün olduğu, dilimin döndüğü kadar bu bahsettiğim "mühendislik ruhu" açısından olmazsa olmazlardan bahsedip doğru binayı anlatmaya çalışacağım.

    * bölgenizin zemin özelliklerini bilin. elinizde bir zemin etüd çalışması bulunması olmalı. kayalık ve sıkı zeminlerde binanıza etki edecek deprem yükleri öncelikle bu kayalar tarafından emilecektir. bu da yapınızın deprem yüklerinden en az biçimde etkilenmesine sebep olacaktır. su seviyesi yüksek, gevşek zeminler, verimli topraklar deprem yüklerinin oluşturacağı salınımları artıracak adeta zeminin fırtınada bir deniz gibi davranmasına neden olacak ve binanız da fırtınadaki bir balıkçı teknesi gibi salınım yaşayacaktır. unutmayın zemin özellikleri kötü bölgelerde de ek tedbirler ile sağlam bina yapmak mümkündür, bunun yanında binanızı depreme karşı güçlendirmek istediğinizde enjeksiyon gibi zemin iyileştirme çalışmalarını da binanız mevcutken de yapabilirsiniz ve en az bina güçlendirme çalışmaları kadar faydalı olacaktır.

    * zemin konuşup da temel konuşmamak olmaz, bina için en önemli taşıyıcı sistem elemanı temellerdir diyebiliriz. genellikle eski yapılarda görülen münferit (her kolon için tek temel) temelli yapılardan kaçının. bunun yerine tüm bina alanının temel olarak düşünüldüğü tüm zemini kaplayan radyejeneral temel en güvenli çözümdür. tasarım sürecinde temele harcananacak olan paradan kaçınmayın. zemin akma, kayma etkisi bulunabilecek alanlarda radye altına ters kiriş uygulaması yapmak oluşabilecek bir çok sorunu daha ilk aşamada çözecektir.

    * şimdi söyleyeceklerim çokça dikkat edilmeyen ama hayati konulardır. artık hepimizin elinde google earth gibi online harita sistemleri mevcut, bölgenizdeki fay hatlarını da biliyorsunuzdur. genel olarak bilmeyenler için ülkemizdeki fay hatları aşağıdaki haritada sunulmuştur.
    görsel

    bölgenizde binanızı etkileyebilecek fay hatlarını bilin, bu fay hatlarının karakteristik olarak nasıl depremler yaratacağını bilmeniz çok önemlidir. genel olarak fayların nasıl hareketler yaratacaklarını aşağıdaki resimlerde görebilirsiniz;
    görsel

    işte zurnanın zort dediği yerlerden birisi,
    normal faylar ve ters faylar fay eksenine dik doğrultuda güç dalgaları üretirken,
    yan atımlı faylar fay eksenine paralel doğrultuda güç dalgaları üretirler. kimse dikkat etmez ama bu bilginin sizde olması binanızın yatay güçlere karşı konumlandırılmasının tespitinde, arsanızın üzerine oturtmak aşamasında ve taşıyıcı sistem elemanlarının projelendirilmesinde çok çok önemlidir.

    binanızın da söz konusu fay hatlarına karşı konumunu, yönünü bilin... peki bu bilgileri nasıl kullanacaksınız?

    * kgf/cm2... işte size hayatın anahtarı, kuvvet/alan... yani birim alana düşen kuvvet.

    yine çokça mühendis arkadaşımızın göz ardı ettiği bir konudur. binanıza etki eden yatay kuvvetler binanızın söz konusu yükler yönündeki alanına "orantılı" biçimde etki ederler. alan azalırsa, bununla orantılı olarak etki eden kuvvet de azalır. söz konusu yöndeki alanı daraltıp buna dik eksendeki kesit alanını artırdığınız nispette yapılarınızın deprem dayanımını logaritmik olarak artırabilirsiniz.

    bu durumu şöyle düşünüp hayal etmeye çalışın. bir arkadaşınızdan sizin karşınıza geçip bütün gücü ile itmesini istediğimizi hayal edelim. sizi cepheden, karşınızdan bütün gücü ile iten arkadaşınıza mı daha kolay dayanırsınız yoksa benzer bacaklarınızı hafifçe aralayıp dururken sizi yandan, omuzunuzdan iten arkadaşınıza mı?

    yani taşıyıcı sisteminizin, binanızın konumu ve fay hatlarının konumu ile yaratacağı deprem tipi ilişkisi sandığınızdan çok çok çok daha önemlidir. konuyu aşağıdaki resimlerle görselleştirmeye çalıştım. çizimlerin amatörlüğü için özür dilerim, dar vakitte anca bu kadar.
    görsel

    görsel

    * binanızın ağırlık merkezi mümkün olduğu kadar aşağıda ve taban alanı mümkün olduğu kadar geniş olmalıdır. gözlerinizi kapatıp bir elma şekeri hayal edin, bu elma şekerini sallayarak devirmek istiyorsunuz, çubuğu yere sapladığınızda şeker yukarıda iken mi kolay devrilir yoksa elma olan kısmın üzerinde yere koyarsanız mı?
    görsel

    yine benzer biçimde ağırlık merkezi çekirdekte yoğun, çekirdek güçlü yapıları tercih etmek de, binanın örneğin planda baktığınızda binanın merkez noktasında bir yerlerde iki yönde güçlü perde duvarlar tasarlamak, mesela asansör çekirdeğini bu alana konumlandırmak faydalı olacaktır.

    binanız adeta bir piramit gibi mümkün olduğunca geniş tabanlı tasarlanmış ağırlık merkezi alçakta olmalıdır. bu anlamda zemin kat üzerindeki katlarda görülen "çıkma" diye tabir edilen uygulamalardan kaçınmakta fayda vardır.

    * düşey taşıyıcı elemanların yani kolonların ve perde duvarların sürekliliği çok önemlidir. tüm bu yapı elemanları en üst tabliyeden temele kadar devam eden eksenel merkezi hiç kaymadan bir güç aktarımı sağlamalıdır. bu hata taşıyıcı sistem tasarımında yapılabilecek en yıkıcı hatalardan birisidir. bu nedenle;

    çıkma yapılmaz ancak kaçınılmaz biçimde yapıldı ise de çıkmaların, konsolların üzerine kolon oturtulamaz, bu nedenle serbest duvarların (kolonlarla desteklenmemiş duvarlar) mümkün olduğu kadar kısa olması çok önemlidir.

    benzer biçimde kirişlerin üzerine kolon oturtulmaz, mesnetlenmez. kesinlikle binada zemin katta kolon kesilmez. bakın kolon asla kesilmez... bunu yapmak intihar etmekle eşdeğerdir. kolon keseceğinize intihar edin...

    * yapıda özellikle çekirdek bölgesinde her iki yönde de en az birer adet taşıyıcı perde duvar kullanmak çok faydalıdır. kolon kiriş aks ağının asimetrik olması, kompakt ve çözümlenebilir bir yapıda olmaması büyük problemlere gebedir. bu durum taşıyıcı sistemin yatay yükler karşısında kendi bünyesinde "zımbalama" diye tabir edilen darbe etkisini göstermesine neden olur. dış kolonlar en az 2 yönde kirişlerle bağlanmalıdır. iç kolonlar ise 4 yönde kirişlerle bağlanmalıdır.
    görsel

    taşıyıcı sistem elemanları kolonlar ve perdelerin tek yönde güçlü düzenlenmesinden kaçınılmalıdır. bu durum deprem gibi yatay yüklere karşı yapının tek yönde çok zayııf kalmasına neden olur. çok tehlikeli bir sorundur. böyle bir sorunu yapınızda tespit ederseniz mutlaka güçlendirme çalışmaları sırasında tek yöndeki taşıyıcı elemanları köşegen elemanlara çevirmeniz gerekir.

    bir yapıda kolon yüksekliklerinin mümkün olduğunca aynı kalması sağlanmalıdır. diğer kolonlara göre kısa kolondan (örneğin asma katlarda kullanılır.) mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. kısa kolonlar diğer kolonlara göre daha büyük kesit zorlanmaları ile karşılaşırlar.

    kiriş kirişe bindirilmemeli, mutlaka birleşim noktasında bir kolon düşünülmelidir. kirişleri boyutlandırırken yüksekliği büyük tutup genişliği küçük tutmak, tabiri caiz ise kılıcına düşünmek ve yassı kirişlere gitmemek de çok önemlidir. bunun yanında kirişler kolonlar gibi basınca çalışan yapı elemanları değillerdir. çekme doğrultusunda çalışırlar. bu nedenle kirişlerde hesap yaparken beton yokmuş gibi hesap edilirler. kirişlere daha fazla donatı hesap etmelisiniz. eğer çekme kuvveti hesabına beton da dahil edilirse betonun çekme mukavemeti çok düşük olduğundan bu değer aşılır aşılmaz betonda küçük çatlaklar oluşacaktır. bu çatlaklardan sonra donatının hızla uzamasından dolayı daha büyük ve kalıcı çatlaklar oluşacaktır. bu aşamadan sonra kiriş kullanılmaz hale gelir.

    * döşeme tasarımında seçilecek çokgen yada üçgen formlu asimetrik döşemeler yapıda zararlı iç dinamiklerin oluşmasına, dolayısı ile büyük sorunlara neden olurlar. yine benzer biçimde kat döşemesi alanında toplam alana kıyasla 1/3 oranında boşluk olması veya düzensiz boşluklar olması durumunda deprem yüklerinin taşıyıcı elemanlara güvenle aktarabilmesi zorlaşmaktadır.

    * 30 metreden fazla olan uzunluklarda yapının farklı oturumlar yapabilmesi nedeni, ısıl genleşme faktörü gibi etkiler nedeni ile dilatasyon derzi uygulaması yapılmalıdır.

    * yapının bitişik nizam olması çok tehlikelidir. hele hele eski yapılarda bitişik nizam yapılardan kaçının. yapının bitişik nizam olması durumunda kat yüksekliğinin yanındaki yapı ile kademeli olması, tabliyeler arasında kot farkı bulunması, bir yapının kat döşemesinin diğer yapının kirişleri arasındaki kolonun ortasına gelmesi çok tehlikelidir. bu durumda her iki yapı da birbirine zımbalama etkisi yapar. ne yazık ki yapıldıktan sonra bu sorunun olası bir çözümü yoktur. yapım aşamasında sonradan yapılan binanın kolon kiriş kesişim noktalarına darbe emiciler koymak bir ölçüde bu sorunun doğmasını engelleyebilir. çok dikkat edilmez ama bina tasarlanırken mümkün olduğunca yan binanın kat yükseklik değerlerine uyulmalı ve iki yapı arasında dilatasyon derzi uygulanmalıdır. ne yazık ki pratikte pek uygulandığına şahit olmadım.

    * binada taşıyıcı sisteme zararlı etkileri bulunabilecek titreşimler oluşturabilecek olan titreşimli makineler bulunması taşıyıcı sistemler için her zaman zararlı etkiler doğururlar. malzeme yorulması dediğimiz bu olay taşıyıcı sistemin uzun vadede mukavemetini düşürecek ve yatay güçlere karşı dayanımını düşürecektir. sorunun çözümü tasarım aşamasında bu olası makinelerin tespiti ve havuz uygulaması yapılmasıdır.

    sonuna kadar okuduysan teşekkür ederim.

    faydası olması açısından özel mesajla ilk etapta aklıma gelmeyen durumları hatırlatmannız halinde güncellenebilecektir.

  • amin maalouf orta doğu insanını şöyle tanımlar;

    her şeye üzülen, ama hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar, der.

    7/24 enkazdakilere, ölenlere dua ederler, aman bir daha yaşanmasın diye tanrılarına yalvarırlar... gözleri dolar, ağlarlar tanımadıkları insanlar için. ama bu gidişi değiştirmek için de hiçbir şey yapmazlar. ne oy attıkları adamları sorgularlar, ne o kadar para verip aldıkları evlerin kalitesini sorgularlar, ne de ülkelerindeki çarpık adalet düzenini sorgularlar. onlar sadece üzülürler, o kadar, çünkü burası orta doğu.

  • deprem aninda hayat ucgeni filan diyorsunuz da.deprem sırasında adliyede savciliga ifade veriyordum yanimda 3 avukat dersiniz bunlar bilincli insanlar filan.koridorda polisler korumalar filan panik halinde bagirarak kosturuyolar.
    avukatlarimdan ikisi erkek biri bayan.ayagimdan ameliyat oldugum icin hizli sekilde yürüyemiyorum.deprem baslangicinda kisa bir süre sonra odadan ciktik.ıfade verdigimiz kat 5.kat.yanimda olan iki erkek avukat kosturarak inmis asagi.ben ve bayan avukat en son ciktik adliyeden biz indigimizde binada kimse yoktu herkes bahcedeydi.o iki erkek avukati insanlarin icinde rezil ettim.bayan avukat daha 26 yasinda mangal gibi yüregi varmis.kalanlardan bir tanesinin 40. yil avukatlik plaketi var.yeni gelen bütün dosyalarimin şahsi ve şirket bütün hepsini bayan avukata ve ifade verdigimiz dosyayi kendisine verdim.varsin kaybetsin cani sagolsun böyle insanlar az bulunur bulunca kaybetmemek lazim.besik gibi sallanip insanlar bagirarak inerken koluma girip 5 kat indirdi beni tereddüt etmeden.in birak beni dedim dönüp gözümün icine bakti sadece elimi tutup yürüdü.büyük kadinmissin cidden...