30 aralık 2016 ahmet şık'ın tutuklanması

  • usulsüzdür*. aslında doğru başlık için:

    (bkz: 30 aralık 2016 ahmet şık'ın tutuklanması rezaleti)

    niyeti her ne kadar bilsek de, hukuk devletinin vatandaşları olduğumuz için (!) biz sorularımızı hukuki açıdan soracağız, hukuki açıdan değerlendireceğiz. tarihe geçsin yaşananlar.

    ahmet şık, tebligat yapılmaksızın sabahın erken saatlerinde evinde yakalanarak gözaltına alınmıştır. ev ve iş adresi bilinen, topluma mal olmuş, savcılık tarafından davet edilmesi durumunda, tereddütsüz bu çağrıya uyacak adamın bu şekilde gözaltına alınması hukuki midir? bir kişi 'örgüt üyeliğini gösteren güçlü delil veya delil karartma ya da kaçma şüphesi varsa' tutuklanır.

    ahmet şık daha bir ay önce verdiği bir röportajda, 'beni tutuklayacaklar' demişti. tutuklanacağını düşünen bir gazeteci kaçmıyorsa, 'delil' sayılan suçlama konusu olan haberleri de değiştiremeyeceğine göre gözaltına alınması hukuken yanlıştır.

    uzun gözaltı süresi ve 'işlemlerin devam ettiği' bahanesi ile avukat görüşünün engellenmesi gibi keyfiliklere maruz kalmıştır.

    tüm bu hukuksuzluk ve keyfiliklerin önüne geçebilmek için, evrak tanzimi gibi işlemler beklenmeksizin adliyeye getirilmesi emredilerek, duruşmada özgürlüğünden mahrum bırakılmıştır.

    savcı, ifade alırken sabah gazetesi muhabirlerinden nazif karaman'ın yazdığı bir haberin internetten alınan çıktısını doğrudan okuyarak soru sormuştur!

    savcı, ahmet şık'a, "twitter hesabınızda ‘tanrısı değişir, kendisi değişmez, tek din faşizmdir' şeklinde paylaşım ile neyi ve kimleri kastediyorsunuz, bu konuyu açıklayınız" gibi tuhaf bir soru yöneltmiştir!

    ahmet şık'ın avukatı, tck'nin 301. maddesinden soruşturmanın izne tabi olduğunu ve bu iznin alınıp alınmadığını sorgulamaktadır. sorulan sorularda suçlamanın ne olduğu kesinlikle belli değildir. tck'nın hangi maddesinin hangi gerekçe ile ihlal edildiği anlaşılamamaktadır. bu durum anayasa ve avrupa insan hakları sözleşmesinin açık hükümlerine aykırıdır. 'ne düşünüyorsunuz, ne kastettiniz' gibi sorularla sadece niyet okunabilir, herhangi bir suç soruşturması yapılamaz.

    ahmet şık'ın tokat gibi ifadesi, fazla yoruma gerek bırakmadan durumu özetlemektedir:

    --- spoiler ---

    “gazeteciliği böyle soruşturamazsınız. beş yıl öncesinin aynısı tekrar ediyor.

    ...

    ben yukarıdaki soruların hepsine genel olarak cevap vermek istiyorum, 15 temmuz kalkışması başarılı olsaydı, su an yaşadığımızı yaşamış olacaktık, yani darbenin engellenmiş olması bir cuntanın iktidarda olduğunu değiştirmiyor ve böyle bir dönemde zaten geçmişten beri sorunlu olan yargının kendisinin hukukla bağının bu kadar zayıf olduğu bir süreçte mesleki faaliyetlerimin soruşturma konusu edilmesini, meslek ahlakıma hakaret sayarım, kimsenin de haddine değildir.

    dolayısıyla bu sorulara yanıt vermek istemiyorum, yargı bağımsız tarafsız ve adil olabilseydi o zaman ifade vermek isterdim, zaten böyle bir soruşturma olmazdı. savcılık makamının yönelttiği sorulardan birisi, sabah gazetesinde nazif karaman’ın imzasıyla yayınlanan bir haberden yola çıkılarak yöneltilmiştir. haber metninde savcılık makamı kastedilerek şahsımın suçlandığına ilişkin bazı konular dile getirilmektedir. ancak soru bizzat haber metninde yazan konu ile ilgilidir. "haberi yazan kişinin iddiasına ne diyorsunuz?" şeklindedir.

    soruşturmayı adalet bakanlığı’na bağlı savcılık makamı mı yürütmektedir, yoksa bir medya çalışanı mı yürütmektedir. şu anda sahnelenen senaryoyu daha önce ben yaşadım, 2011 yılında akp ve gülen cemaatini taht kavgasına tutuşunca şu anda yaşanan savaş günlerine gelindi, günümüzün kullanışlı sözcüğü de daha önce adlandırılan bahsetmekten bile korkulan gülen cemaatini kasteden fetö olarak karşımıza çıktı. ergenekon sürecinde poliste yargıda örgütlenmiş bir suç örgüt olarak çalışan gülen cemaati kadroları ve bu çetenin siyasi onay makamı akp hükümeti hedef aldıkları her kim ise öncelikle kendilerine yakın medya organlarında asılsız suçlamalarla itibar suikastine uğratıldı, daha sonra bu suç örgütüne mensup polisler hedef alınan kişiyi gözaltına alır, gözaltının süresinin sonunda suç örgütünün başka bir uzantısı olan savcılık makamının karşısına çıkartılırdı.

    orada karşınıza çıkacak sonuç belliydi, tutuklama istemiyle sevk olma, hakimler zaten bu suç örgütü zincirinin diğer halkasıydı, yani suçlama sorgulama, hüküm ve her şey önceden belirlenmiş bir senaryonun parçasıydı, iki eski iktidar ortağının birbirleriyle savaşa tutuşmaları neticesinde gülen cemaati kadroları büyük oranda polis teşkilatı ve yargıdan tasfiye ediliyormuş gibi görünüyor ancak, o dönemde karşımıza çıkan hukukun paspas edilmesi süreci yeni figüranlarıyla ve daha pespaye bir biçimde sergilenmeye devam ediyor. 5 yıl önceki ergenekon örgütü bağlamında suçlandığımda mesleki faaliyetlerim soruşturma konusu olmuştu, şimdi de mesleki faaliyetlerim başka bir isimle soruşturma konusu edilmeye çalışılıyor, bu aşamada söyleyecek başka bir sözüm yoktur.”

    --- spoiler ---

    ahmet şık'ın ait olduğu tek örgüt 'gazeteciler örgütü'dür, toplum nezdinde aksi bir görüş hakim değildir. ahmet şık herhangi bir topluluğa aidiyet hissetmeyen vicdanlı bir gazetecidir ve gazetecilik suç değildir. ahmet şık'ı tutuklayanın, çöküş süreci başlamış demektir, inanmayan beş sene öncesine bakabilir.

    biz şahidiz ki, ahmet şık beş sene önce ne ise şimdi de odur; zerre değişiklik yoktur. o halde beş sene önce gazetecilik faaliyetlerini ve tweet'lerini gerekçe gösterip tutuklayanlar kimse, şimdi de odur; zerre değişiklik yoktur.

    #ahmetşık gazetecidir ve #gazeteciliksuçdeğildir

    susmayın!