28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi

  • zamanında pek beğendiğim bir vecizle girizgah etmek isterim:

    "leoparın kuyruğunu tutmayacaktın tib."

    baştan beri eğlenerek izliyorum mevzuyu. zaten son birkaç gündür "popüler" sekmesine tıklandığında görüldüğü üzere hem gündemde hem debe listesinde üst sıralarda hep bu kalkışma.

    internet/sosyal ağ işlerinde kullanıcı profili konusunda bir uzman değilim, fakat ekşi sözlük kullanıcılarını -farklı hesaplarla yaklaşık on yıldır burada olduğum için- az çok kestirebiliyorum. buradaki insanların %70 civarındaki çoğunluğu muhalif kesimden, dilediklerini başka yerde söyleyemedikleri için burada olanlar. elbette bu noktadaki "kendi gibi başka insanlara ulaşıp onlara yazdıklarını okutma" motifini de es geçmemek lazım.

    kanzuk kişisi son açıklamayla buradaki alter egoya oynuyor zaten. sinsice, güzel hazırlanmış açıklamada şöyle bir metin var dikkatleri çekmek istediğim:

    "uzun vadede kaliteli içeriğin öne çıkarılması için kullandığımız araçlardan biri ve bence en keyiflisi olacak. halihazırda gayet beğenildi ve yayındaki entryler belki de yıllar boyunca alamayacakları gösterimi bir kaç gün içinde aldılar."

    "yıllardır içeriğin kalitesinin düşmesinden şikayetçiydiniz efendiler," diyor aslında burada; "emek verilmiş ve kaliteli içerikler bundan gayrı hak ettikleri değeri alacaklar, ayrıca sizin kazancınız da yazdıklarınızın daha çok kişi tarafından okunacak olması." komik. hele "teknik sebeplerle iki dakikada bir entry silinebilme" hikayesi tamamen yalan ve korkudan doğan kısıtlamadan ibaret.

    17 yıllık bir sitenin yöneticisinin şu hallere düşmemesi gerekirdi bence. ta en baştan "olay" sekmesinde bir duyuru ile bu iş halledilebilir, hatta pek çok insan elde edilecek mali kazanımları zerre umursamadan safi "kaliteli içeriğin toplandığı bir mecraya katkıda bulunmak için" entrylerini kullanım hakkını gönüllü olarak size verirdi. sadece en baştan "ya biz böyle bir şey yapmak istiyoruz, buyrun bu da taslağımız. katılmak isterseniz ayarlar sekmesinden şunu işaretleyiniz" demeliydiniz.

    sosyal medya sitelerini iyi işletebilmek için anahtar olan birkaç kavram var yöneticilerin iyi bilmesi gereken. bunun birincisi sahip olduğunuz sosyal medya aracısına dahil olan üyelerin genel profili aslında. yukarıda söylediğim %70'e tekabül eden muhalifler zaten kaliteli içeriğin %95'ini üretenler. dolayısıyla yönetimin birincil hedef grubu bu insanlar olmalıydı. şikayetler yükselmeye başladığında bu kalkışmanın gerçekleşeceğini kestirebilmeliydi mesela. zira sözlüğün ana kitlesi olan muhalifler bir kez gezi'nin tadını aldılar, toplu davrandıklarında en yüksek mecralardaki insanları bile korkutabildiklerini gördüler. artık güçlerinin farkındalar yani. sözlük nedir ki?

    bak. ta bir yıl önce yazmışım böyle olacağını. zor değildi kestirmek: (bkz: #51066143)

    kanzuk'un "yaptıklarımızı çok beğenenler oldu" demesiyle "yüzde 50'yi zor tutuyorum." söyleminin nezdimizde pek bir farkı yok aslında. ya da "değişiklikler olacak" sözleriyle "biz dilediğimizi yaparız" ifadesinin.
    insanların belki 2300 yıl öncesinden ortaya konmuş problemlerin tuzağına düşmesi hakikatte havsalanın almadığı bir gerçeklik. (bkz: quis custodiet ipsos custodes)** hele hele yıllardır bu işi yapanların şu duruma gelmesi çok enteresan. sanırım ego büyüdükçe "ya biz yanlışlık yaptık" demek zorlaşıyor. ya da bir kez geri adım atınca yüzünü yerlere sürtmüş hissiyatını yaşayacaklarını zannediyorlar. bilemiyorum altan.

    elbette sözlüğün modernize edilmeye çalışılması dünyanın en normal olaylarından biri. "değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir" derken herakleitos, haklıydı. fakat kaçırılmaması gereken nokta, iki bin yıl sonra hegel'in diyalektiği tanımlarken değişime de dokunuşuydu. "evet, hiçbir zaman bir dereden aynı su geçmezdi; fakat dereden geçen suyun moleküler formülü her zaman aynıydı."

    şunu demek istiyorum aslında; değişim çağrıları yaparken o değişime "interaktif" olduğunu iddia ettiğiniz platformda üyelerinizi de dahil etmeniz gerekirdi. burada otisabi'nin yazısında belirttiği üzere "iletişimsizlik" problemi ortaya çıkıyor. örneğin yine olay sekmesinden "pek sevgili kullanıcılarımız, yeni temalar yapıyoruz, buyrun buradan bakabilirsiniz, sizin fikirleriniz bizim için önemli" diye duyursaydınız herkes sözlüğe kendini daha bağlı hissederdi.

    şunu unutmamak elzem; buradaki kullanıcılar olmazsa sözlük bir hiçten ibaret. ve aktivist ruhlu insanlar entry silip terk etmeye devam ettikçe sözlüğün piyasa değeri fena halde düşüyor. benim internetle pek ilgilenmeyen ihtiyar çalışma arkadaşlarım bile "eren ekşi sözlükte isyan varmış, n'oluyor?" diye soruyorsa bu sabah, o iş internet jargonuyla "gg" olmaya yaklaşıyor demektir. ha, tabii bu durum başta bir trafik artışına sebep olacaktır (reklamın kötüsü olmaz) ama uzun vadede...

    en iyisini siz bilmiyorsunuz saygıdeğer sözlük yönetimi. aslında şu son krizden gördüğümüz üzere pek bilmiyorsunuz bile denebilir. dolayısıyla hızlıca şu çılgın duruşunuzu bırakıp özünüze, insanların kendini önemli hissettiği platform olmaya geri dönmeye ihtiyacınız var. bir sosyal medya aracısına herkes bir sebep için girer. ekşi sözlük'ün buradaki en büyük artısı yıllar boyunca "kutsal bilgi kaynağı" olmasının yanı sıra -üzerine basarak söylüyorum- "kendini önemli hissetme isteğini tatmin etmesi" idi. şimdi siz doğal varoluş sebebinizle çatışarak "biz ne dersek o olur" diyorsunuz, bunun yegane nedeni de "potansiyeli likite (paraya) çevirme dürtüsü".

    yanlış yapıyorsunuz efendiler. yanlış yapıyorsunuz ve bu hızla giderseniz batacaksınız.

    son olarak sözlük yönetimine apollo 17 astronotu gene cernan'dan gelsin:

    "i don’t know whether that does you any good, but there’s something out there.” (bilmiyorum bunu sana söylemem bir işe yarar mı ama, orada bir şeyler var)

    ve sözlük ahalisine:

    https://youtu.be/5r7wbwahc2a

  • sözlüğe bu kadar katkı yapmış biri olarak, buranın işleyişinden bu kadar uzak olmamı (kanzuk dışında yönetimden kimseyi tanımıyorum mesela), kendime "uğraşacak başka şeylerim var" diye açıklıyordum. biliçaltımız bizi kendimize olabildiğince "cool" göstermeye çalışır hep. ama entry'lerin gelir elde etmek için kullanılmaması ayarının kalktığını daha geçen gün öğrenmemle anladım ki, umursamazlığımı "cool"luk değil, alışmış kudurmuştan beterdir kalıbı daha iyi açıklıyor.

    ***

    burası hayatımızın merkezi değil, ama apartman girişinde pislik görünce de "bu apartman dünyanın merkezi değil, ben de emekli albay değilim, ne uğraşayım" demiyoruz, uğraşıyoruz.

    buradaki haksızlıklar çok büyütülecek şeyler değiller, ama işyerinde bir haksızlığa uğradığımızda "dünyada daha ne dertler var" demiyoruz, önemsiyoruz.

    burasının alternatifleri var, ama ülkedeki aksaklıkları görünce "ya seveyim ya terkedeyim" demiyoruz, eleştiriyoruz.

    ***

    ben de makul bir miktar uğraşıp, önemseyip, eleştireyim:

    1) düzeltilmesi en kolay sorun, iletişimsizlik *

    bu "direniş" başlayalı 10 gün olmuş, yönetimden gelen tek bir yazı var. o da, son 3 günde patlayan asıl tepkilerle alakasız zaten.

    milleti en çok dellendiren, ne 10 sene öncesinin amatör ruhuyla, ne da şimdiki kurumsal kimlikle bağdaşmayan bu iletişimsizlik.

    insanlar çözümden de önce, iletişim istiyorlar. uçak saatlerce pistte beklerken, pilottan kahramanlık yapıp uçağı ön sıraya almasını değil, sıkça anons yapıp milleti bilgilendirmesini bekliyorlar.

    koskoca elon musk ile iletişimim daha sağlıklı resmen.

    bu kadar hızlı ilerleyebilen pr sorunlarını, kanzuk'un haftalık yazılarla çözmeye çalışması, haftada bir sunucu odasına inip routerlara pat pat vurarak kronik performans sorunlarını çözmeye çalışması kadar verimsiz. kendi için de lüzumsuz stres. bu iş yöneticinin işi değil, bir halkla ilişkiler uzmanının işi.

    türkiye'nin en büyük sosyal medya platformu, günlerdir kendini sosyal medyada açıklamıyor. hala ekşi şeyler paylaşımları var sadece. sosyal medya hesabı yönetebilmekle, halka ilişkiler uzmanlığı arasındaki fark bu.

    o kadar düzgün, akıllı çalışanı var şirketin, iletişimdeki bu kopukluğu anlamıyorum.

    ***

    2) entry'lerin gelir elde etmek için kullanılmaması ayarının kaldırılması kullanıcıya sokulmuş bir kazıktı. bugün entry'lerim ekşi şeyler'de kullanılmasın ile kısmi bir düzeltme olmuş ama yetmez.

    o ayarı uzun bir süre boyunca bilerek "evet sözlük bundan gelir elde edebilir" modunda bırakmış biri olarak söylüyorum bunu.

    sözlük gibi platformlar, "interchangeable" hizmetler değiller. 10 yıldır gittiğim berber, bir gün saç kesmesini unutursa, arka sokaktaki berbere giderim, o hıyarın da dedikodusunu yaparız. ama 10 yıldır kullandığın bir sözlükten başka yere taşınmak çok daha zor. manevi bir yatırım yaptığın her şey için geçerli bu.

    o nedenle, serbest piyasa mantığı (burası x'in malı, beğenmeyen başka yere gidebilir), milleti buraya makul şartlarla bağladıktan sonra * teliflerine/lisanlarına çökmeyi normal kılmıyor.

    daha kötüsü bu değişiklik geriye dönük biçimde yapılmıştı: şu anda gitsen bile, o ana kadarki yazdıklarından, ekşinin sonsuza kadar, herhangi bir mecrada kar amaçlı yararlanma hakkı olmamalı. bir çoğumuzun bunlardan para kazanacağı, ekşiye rakip olacağı filan yok ama bu hakkının saklı olmadığını bilmek sorun. psikoloji 101.

    ***

    3) ekşi sözlük kullanıcı sözleşmesinin, haber vermeden değiştirilebilmesi, net biçimde rezalet.

    hayatıma somut etkisi sıfıra yakın ama "dellendirme katsayısı" sonsuza yakın bir başka konu daha.

    bazılarımız bu maddenin hukuken geçersiz olduğunu yazmış ama hepimiz en azından ahlaken yanlış olduğunda hemfikiriz.

    ***
    4) yeni tasarım:
    pek umrumda değil. iletişim sorununun bir semptomu olarak görüyorum (flux kullanın her halükarda, iyi uyursunuz).

    ***

    5) gelelim telif hakkına, ekşi şeylere...

    seneler önce şunu yazmışım: (bkz: sozlugun yazarlarina telif odememesi/#16888448)

    (özeti: buraya kattığından fazlasını buradan alanlar bile bir pay almalı. ama bunu adil biçimde yapabilmenin pratik zorlukları yüzünden bu iş olmayacak)

    bu ödeme işini fazla kafaya takmadım, çünkü sözlükle aramda karşılıklı bir ilişki var. hem başkasını da bedavaya okuyorum herkes gibi, hem de daha bencili, kendi yazı işlerimi de buradan tanıtıyorum. iki kitap çıkaracağım mesela, buradan ulaşacağım insan sayısı twitterdakinden fazla. sayıdan da önemlisi, geri bildirim açısından çok daha verimli burası. o yüzden ahlaken kendimi haklı görmedim, üstüne bir de üç kuruşluk para istemeye.

    ve aynı nedenle, başkalarının da kendi bloglarını tanıtmalarıyla filan hiç sorunum yok, bilakis gerekli bu. wikipedia, cnn, buzzfeed linki verince iyi de, kendi blogunu verince kötü mü? laissez faire.

    fakat ekşi şeyler konusunda ödemede diretmek daha mantıklı. çünkü ne ekşi sözlükteki "anında geri bildirim sayesinde birebir bağ kurduğun bir takipçi kitlesi oluşturma" avantajı var, ne de sözlükteki telif projesini etkileyen o pratik sorunlar. olası çözümler:

    -yayınlanan yazı başına düz ücret
    -okunma ve tıklanma başına komisyon
    -yazarın seçtiği bir kuruma, yazar adına bağış
    -yazı sonlarına bir patreon linki (veya yazarın vereceği bir link) koyulup, ekşi ltd tarafından değil de okuyup beğenenler tarafından yapılacak destek...

    dönen paralar sembolik olabilir, ama şu basit modellerden en az bir tanesi olsaydı, bu tepkilerin yerine övgüler dizilirdi.

    ***

    6) bütün entry'lerini silen yazarlar listesi

    entry silmeye karşıyım. sizin silmenize karşı çıkacak süper bir argümanım yok, kendim için konuşuyorum. illa silmek istiyorsanız, işin pratik kısmını düşünüp silmek yerine editleyerek, tepkinizi görünür kılın. sonra isterseniz o yazıları başka mecralara her halükarda taşırsınız.

    ***

    buradaki çoğunluğun aksine kanzuku severim. severim = yakın veya kefil değilim, nadir görürüm, ve severim. burada eleştirdiklerimin kaçta kaçında ne kadar payı var bilmiyorum, çok önemsemiyorum da. tepkilerin aşırı kişilleşmesinin bir manası yok. ben de "dürümcü" filan dersem, eleştirilerim daha mı doğru olacaklar, onlarda daha mı samimi olmuş olacağım? (kanzukla kişisel bir derdi olup, anılarını yazmış olanları kasetmiyorum, orada zaten konunun özü kişisel husumet).

    ben sözlüğün yakın geleceği hakkında görece iyimserim. tepkilerin işe yarayacağına inanıyorum. yok işe yaramazlarsa veya bu konularda iletişim iyileşmezse, ben de bir süre sonra bu sevgiliyi terkederim. geri dönüp çekmecelerden malımı mülkümü almam ama bi editleyip öyle giderim. kapıyı çarpmadan, azalarak biterim.

    edit 1: her şeyde siyonist komplo göre kahvehane dayıları ve "anlamadım şimdi, karşı mısın değil misin"ci omega-3 severler için, son kısmı genişlettim. ayrıca, ne şiş yansın ne kebap deyimi, "tam benim istediğim kadar sert vurmadı, halbuki ben kan görmek istiyordum" yerine kullanılamaz.

    edit 2: peder zicklerin bahsettiği mühim konuyu es geçmişim tamamen (bkz: #59021394). sözlük telif, lisans ve hukuki sorumluluk konularında tutarsız veya neden tutarlı olduğunu şu ana kadar düzgün iletememiş. alıntılıyorum:

    a) yazılandan dolayı hukuki bir problem mi doğdu?
    "kardeşim ben facebook gibiyim. beni bağlamaz. git yazara sor hesabını" diyor. -servis sağlayıcısı

    b) yazı gelir mi getirecek? "kardeşim ben onedio gibiyim. yazılan içeriğin sahibiyim, geliri ben elde ederim" diyor -derleme eser

    c) yazılan bir yazı başka platformda başka bir amaçla da mı gelire dönüşecek? "kardeşim ben can yayınları gibiyim. bu eser bana devredilmiş. istediğim yerde yayınlarım, satarım" diyor -yayıncı

    edit 3: tam iletişimsizlik dedik, olumlu icraat sözleri verildi (bkz: #59035534). keşke biraz daha geç geleydi, kendime pay çıkaraydım. (ya da belki çok hızlı yazıldı)

    edit 4: mesaj üzerine (bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişinde uçurulanlar)

  • sozlugun temasi cok sikimde degil, yalniz su kullanim sozlesmesinin guncellenmis olmasi ve eksi seyler denen bokun cikmasi beni de bu direnise dahil etmistir.

    ya amk, suc iceren bi entry girince sorumlu ben oluyorum. sozluk sahibinin sikinde degil. ama guzel, paraya donusturulebilecek biseyler girersem bunu ticarethanemizle paylasmak zorunda kaliyorum.

    e arkadas madem boyle, riski de paylasalim?

    lahanayi yerken kitir kitir, sapina gelince me.

    oldu amk.

  • hesabımı kapatmıştım. format değişiminden önce kapatmıştım aslında, bu site bok çukuruna format değişiminden çok önce döndü. küfürden başka bir şey yazmayan ırkçılar, troller doluştuğu zaman, bunlara sonsuz sabır gösterildiği zaman, bu ırkçılardan biri mod olup keyfine göre insanları çaylak yaptığı anlaşılmasına rağmen bu insanın hala yazar olabildiği zaman bitti. daha binlerce örnek çıkar. bu başlığı açan arkadaşın binden fazla fav almış yazısının silinmesi olayı özetliyor aslında. şimdi ara ara dönüp eski yazılarımı siliyorum bu sitede en ufak bir emeğim kalmasını istemiyorum.

    her neyse, direniş var dediler geldik. direniş sürdüğü sürece buradayım ama direnişin yalnızca format değişikliği ilgili olmaması gerektiğini düşünüyorum, ekşiyi bok eden format değil yalnız başına. format değişikliği bir zihniyet kirlenmesinin tezahürü yalnızca.

    velhasıl kelam ekleyin beni de kardeşim.

    not: bu arada bu ekşi şeyler denilen saçmalık tam olarak emek hırsızlığıdır. biz ekşisözlüğe yazıyoruz o yazıları, yazılarımızı kullanıp kendinize bir ekmek kapısı daha açarken bize sordunuz mu? hukuk kısmını bilen arkadaşlar bu konuya eğilir umarım.

  • günde hatrı sayılır süremi ekşi sözlük okumaya ayırırdım. şimdi ise bir iki entry okuyorum sonra gmail'e giriyorum ekrana biraz boş boş bakıyorum; vörld kart hesap özetimi incelemekten imanım gevredi neden kuruyemiş'e 11 tl vermişim ki diye üzülüyorum her bakışta. sonra tekrar sözlüğe dönüyorum yine bir kaç entry okuyorum hop sahibinden.com'a geçiş yapıyorum üstü açık arabalara bakıyorum. arabaları alamayacağımı anlıyorum canım sıkılıyor tekrar ekşi'ye dönüyorum yine bir kaç entry okuyorum sonra milliyet.com'a geçip haber galerilerine bakıyorum. internet hayatım yeni tema yüzünden dengesiz bir hal aldı. bazen odatv'deyim bazen hepsiburada'da bazen de poltio'da anket açıyorum resmen bir internet dervişiyim. sözlük ve internet zevkim yerlerde. sözlük'te enrty okumak istiyorum ama gözlerim kamaştığı için okuyamıyorum. canım çok sıkkın. neden böyle yaptın ki dürümadam?

  • 12 yildir yazarlik yaptigim, bircok tatli tatsiz aniya taniklik ettigim eksi sozluk'u bu "ben yaptim oldu" seklindeki rezil anlayis dolayisiyla birakiyor ve bu cabaya ben de destek veriyorum.

    bu direniscilik oynamak degildir. bizlerin bu siteyi var eden yazarlar olarak irade sahibi ve dayatmalara boyun egmek zornda olmayan bireyler oldugumuzu hatirlatmaktir ilgililere.

    beta'ya gecis okuma ve yazmayi zorlastirmamis, sadece kullanima dair detaylarda farkliliklar getirmisti. bu kez okuma ve yazma iskence haline gelmis durumda.

    entropi burada da gecerli. her sey gunden gune daha kotu ve bozulmus hale geliyor.

    "amaan bana ne" diyerek koyun gibi onune konani yemeye devam edecek olanlar da ozgurler elbette. tek secenekli dayatma karsisinda "sikerim taallukatinizi, yazmiyorum ulan!" demek yerine "sen ne dersen oyle olsun" demek ne kadar tercihse, o kadar ozgurler.

    diger binlerce yazari bilemem. son yapilanlar bana "bu haliyle isine gelirse yaz" demektir. ben de buna mukabil "hassiktir oradan" diyorum ve bu kampanyaya katiliyorum.

    ozgurluk mucadelesi mevzi savasi gibidir. adim adim elimizden alinanlari dusundukce, irili ufakli tercih serbestisinin onemi daha cok anlasiliyor. ben bu dayatmaya razi degilim.

  • beni de ekleyin ve duzelene kadar bu son entryimdir... boyle bir zevksizlige katlanmak zorunda degilim... sen benim yazdigim entry olmazsa bir hicsin... seni ben var ediyorum ve sen su zevksizlige imza atmadan once bana bir sorma ihtiyaci bile hissetmiyorsan kusura bakma da sikimde olmazsin... yeni tasarimi insan bir oylamaya sunar once..
    iki entry arasina bile reklam gelecek tiksinc bir tasarimi bana dayatip entryler arasinda gezerken yanlislikla reklama basarim da belki para kazanirsin umudu guttugun, beni para olarak gordugun ve hice saydigin bu tasarimi da al durume sarip ye kanzuk...

  • başlatmak istediğim eylem.

    antik'i kaldırdınız.
    entry numaralarını kaldırdınız.
    entry çizgilerini kaldırdınız.
    mesajınız var yeşili'ne dokundunuz.
    araştır butonunu yuttunuz.
    bu harika temayla bizi baş başa bıraktınız

    ve bütün bunları yaparken, sözlüğün ana damarı, yazarları hiç bir şekilde kaale almadınız.

    o zaman bize de artık yeter demek düşer.

    28 şubat'tan itibaren, klasik sözlük temasına geri dönüş yapılana kadar sözlüğe entry girmiyorum.

    katılım olursa, süser isimlerini entry'nin altına ekleyeceğim.

    eyleme katılanlar:

    1)holy strat
    2)bindokuzyuzkusur
    3)imam i muazzam
    4)belkigelmezyarin
    5)kose olmak istememiştim
    6)megabyte
    7)ozgur pislik
    8)otenazi isteyen elf
    9)exnihilonihilfit

    geldikçe eklemeye devam edeceğim.