27 mayıs 2015 selahattin demirtaş cnn türk yayını

  • "çok güzel konuşuyor olabilir, ama pkk terör örgütü diyemiyor, biz pkk'nın cinayetlerini unutmadık, unutmayız." şeklindeki ezeli refleks sergilenmiş yine.

    peki arkadaşım, çok basit bir soru soracağım: siz kürtlerin hafızası yok mu sanıyorsunuz? kürtler devlet cinayetlerini unuttu mu sanıyorsunuz? uğur kaymaz'ı, ceylan önkol'u, nihat kazanhan'ı unutacaklarını mı sanıyorsunuz? roboski'yi unuttuklarını mı zannediyorsunuz? 90'lar boyunca işlenen binlerce fail-i meçhulü, işkence masalarında parçalanıp karakol bahçelerine gömülenleri, yakılan köylerini unuttuklarını mı zannediyorsunuz? bak 1994 tarihli bir batman yerel gazetesinin haberi: https://twitter.com/…mdng/status/441225710511071232

    "hayır, olamaz, olamaz. bu kadar olamaz."

    bülent ecevit, celal paydaş'tan diyarbakır cezaevini dinlediği zaman böyle bir tepki vermiş. (celal paydaş, muhtemelen uğradığı işkenceler sebebiyle, erken sayılabilecek bir yaşta kalp krizinden ölen eski chp milletvekili)

    kürtler diyarbakır cezaevini unuttular mı sanıyorsunuz? insanların makatına cop sokarak atatürk'ün gençliğe hitabesini, andımızı ezberletenleri, lağım sularına sokup bok yedirenleri unuttuklarını mı sanıyorsunuz?

    anadilleriyle konuştukları için maruz kaldıkları zulümleri unuttuklarını mı zannediyorsunuz? kürtçe müzik dinledikleri, evlerinde kürtçe kaset bulundurdukları için maruz kaldıklarını unuttuklarını mı zannediyorsunuz? daha birkaç sene öncesine kadar kürtçe bayram tebriği yolladığı için belediye başkanları yargılandı, yıllarca hapis yattı bu ülkede. şimdi iktidardan düşeceğini anladığı için can havliyle elinde kürtçe kuranla dolaşıyor ya hani miting meydanlarında, mızrağının ucuna kuran sayfaları takan muaviye askerleri gibi. daha birkaç sene önce üniversite öğrencileri kürtçe seçmeli ders isteği dilekçesi verdikleri için okullarından atıldı bu ülkede, yetmedi yıllarca hapislere atıldılar. saçma sapan sebeplerle içeri girip 15 yıl, 20 yıl yatan insanlar var lan bu ülkede. gençliğini, hayatının en güzel yıllarını hapislerde, işkencelerde geçiren insanlar var. hapisten çıkar çıkmaz dağa çıkan insanlar var, sırf bir imza topladı diye yıllarca hapse mahkum edildiği için dağa çıkan insanlar var.

    (bkz: kamber ateş nasılsın)

    bu entry yüzlerce sayfa uzatılabilir, eğer bütün acıları saymaya kalkarsak. kısacası bir tek sizin hafızanız yok, kürtlerin de hafızası var. zaten herkesin kimliği, hafızasındaki acılarla yoğrulmuştur. "bir insanı neresinden yaralarsanız, orası kimliği olur" diyor milan kundera.

    savaş tek taraflı değildi. o hep yuvarlanagelen "40000 insan"ın kimlerden oluştuğunu biliyor musunuz? resmi verilere göre yaklaşık 8000 asker, yaklaşık 5000 sivil, ve yaklaşık 30000 pkklı öldü bu savaşta, ki gerçek sivil ve pkklı sayıları bunun kesinlikle daha üzerinde. yani öldürülen bir askere mukabil en az 4 pkklı öldürülmüş, daha ne olsun istiyorsunuz? daha nasıl bir intikam arzuluyorsunuz? bu savaşın başlangıç sebebi, devletin yaptığı adaletsizliklerdi, nihai bilançoda da, devletin uyguladığı şiddet hem nitelik hem de nicelik olarak tartışılmaz bir şekilde daha fazla. kürtler bütün bu acı dolu geçmişe rağmen barışa yönelik bir siyasi irade kararlılığını gösteriyor, siz hala neyi unutmayacağınızdan bahsediyorsunuz?

    "bizi öldürenlerle barış yapmayız."

    bu, "kan davası" kafasıdır. bu, aşağılık, ilkel bir kafadır, insana yakışmayan bir kafadır. barış, düşmanınla yapılan bir şeydir, insan dostuyla barış yapmaz zaten. herkes kendi acısını fetişleştirip kan davası haline getirirse, hiçbir savaş sona eremez.

    evet, pkk türkiye'ye karşı silah bırakmalı. bana göre, artık devlet hiçbir adım atmasa da, hdp barajı geçemese de, pkk artık silaha başvurmamalı. artık silaha davranmadan, şiddete mümkün mertebe bulaşmadan, sivil itaatsizlikle, pasif direniş yöntemleriyle mücadele edilmeli. artık bu mesele yüzünden tek bir insan ölmemeli. hdp, bu ateşkes süreci sayesinde sesini bu kadar geniş kitlelere duyurabildi ve bu kadar insanı ikna edebildi, çünkü hdp doğru şeyler söylüyor ve söyledikleri daha fazla insana ulaştıkça doğal olarak daha fazla destek topluyor. şu an en çok korkulması gereken şey tekrar bir çatışma ortamının başlaması, ağrı provokasyonu gibi girişimlerle pkk'nın tekrar çatışma içine çekilmesi, bu iktidarın iktidarını kaybetmemek için yapmayacağı şey yok, en çok korkulması gereken de tekrar savaşı kışkırtmaları.

    artık bu savaş bitmeli. bir hakikat komisyonu kurulmalı, bütün bu 30 yıl masaya yatırılmalı, haksızca öldürülen siviller, fail-i meçhuller sonuna kadar araştırılmalı, failleri devlet ya da pkk her kimse ortaya çıkarılmalı, hesap sorulmalı, uygulanacak yaptırıma hep birlikte toplum olarak karar vermeli, ama artık bu mevzuyu bitirmeliyiz.

    selahattin demirtaş bu ülke için bir şanstır. ondan bilinçsizce nefret edenler, devletin yalan ve nefret mekanizmasının içine doğup nefretle ve önyargıyla yetiştirilenler için de bir şanstır, farkında olsalar da olmasalar da. ben adamı dinlerken nasıl bu kadar umutlu olabildiğini anlamaya çalışıyorum, kendi sinikliğimi, kendi umutsuzluğumu düşünüyorum, sözlükteki öfkeli üslubumun da temel nedenlerinden biri bu sinizm. bu adamın mhp'ye bile laf kondurmamaya çalışarak, kelimelerini ince ince seçerek, kimseyi kırmama çabasını şaşkınlıkla izliyorum, "bir mhp'li aday komple hdp'ye oy veren bir köye gelip güvenle seçim çalışması yapabilmeli, bir misafir gibi ağırlanmalı" diyor. nasıl bu adama nefret kusabiliyorsunuz yahu? cidden, o nefretinizi, o önyargınızı bir an bile bir kenara bırakmamayı nasıl başarabiliyorsunuz?

    size uzatılan bir barış eli var, hala nasıl bu eli itmeye çalışıyorsunuz? barış olmasın, peki ne olsun? 40000 insan daha mı ölsün? yüreğinizdeki nefret ateşinin sönmesi için daha kaç cana ihtiyaç var? ki bu ateş öldürmekle soğuyacak bir ateş değil, bilakis her ölümle daha da harlanacak bir ateş, kayıplar arttıkça kendi kendini besleyen bir ateş.

    artık bu ateşe tapmayın, artık birilerinin nefreti, gençlerin dağlarda birbirlerini öldürmesine sebep olmasın. ülkenizi seviyorsanız, milletinizi seviyorsanız yapmanız gereken şey bu, ne olur yapın.