27 mart 2016 yds

  • 23.75 aldığım sınav.

  • benim bir robot arkadaşım ikinci sayfadaki captcha nedeniyle yakalandı ve salondan atıldı. anın altına üçgen çizmiş tnin altına gülen surat yapmış. gözetmen robot musun lan sen deyince paniklemiş enselenmiş kamil. ne olduğunu anlayamayınca doğaçlama takıldım yemediler diyor.

    ösym'yi bu eşsiz buluşu nedeniyle kutluyorum.

    o kadar da söyledim robota alfabeye çalış sırf yuvarlak doldurarak kandıramazsın insanları dedim dinlemedi. yaka paça çıkarıp çöpe atmışlar çocuğu.

  • kelimeleri bir hayalle ilişkilendirerek çalışırsanız onları daha kolay hafızanızda tutarsınız. bir kağıdın duvarda durabilmesi için bir çiviye gerek duyması gibi. benim faydasını gördüğüm bir yöntem. garip ama beyin duygusu olmayan bir kelimeyi barındırmıyor. bin kez dönüp baktığınız kelimeler vardır mesela böyle.

    dostlar, size yarın sınavda çıkabilecek kelimelerden çivileme yaptım. önerim, baştan sona okuyun, her kelimeyi bir tarafa not edin. sonra entry'e bakmadan kelimelerin gerçek anlamlarını tahmin etmeye çalışın. ilk önce abuk sabuk hikayeler aklınıza gelecek sonra anlamını bulacaksınız.

    her paragrafın sonunda kelimelerin hangi kökten geldiğini de verdim. o kısım geyik değil he, bağlantı kurarsınız kafanıza göre diye. belki faydası olur ne biliyim.

    haydi kolay gele:

    abrupt: bir kelime bir işlemin efsane kelime sorusu. yarışmacı beklenmedik, ani, apansız bir şekilde "trump, geleceğin abd başkan adayı, m joker" demiştir./abruptus/broken off/latin

    adequate: kafi derecede dolunca fırlatılan saldırı objesi, aduket./ad aequare/ to+make level / latin

    affordable: ford'un araba mezarlığındaki arabaları modifiye ederek yarattığı satın alınabilir, düşük maliyetli, hesaplı, uygun fiyatlı yeni modeli. aylık 1 dolarlık taksitlerle alınıyor. /gefordian/old english

    anxious : roma anksiyete tanrısı. ananskim refleksi aslında "oh anxious!"ten helmedir. / angere /choke/latin

    attainable: atanamayan ama halen ulaşılabilir olan öğretmenlere devlet tarafından verilen kod isim./attingere/to touch/latin

    aware: tebdil-i kıyafet gezerek, avare taklidi yapan ama farkında olan kral./gewaer / old english

    based: sevgilisi kısa kendi uzun boylu kızlar için ayaktan hiç çıkmayan babet. tek operasyonla ayağa monte ediliyor, bir hafta içinde yerleşik, kurulmuş, esaslandırılmış, temellendirilmiş hale geliyor./basis/step/greek

    bearable: birinin tahammül edilebilir, çekilir, katlanılır hale gelen kaba davranışları, ayılık düzeyi. zaman içinde değişkenlik gösterir örneğin osurmak bir süre sonra bearabledır./bher/give birth /pie

    boastful: eminönünde "boas turu boas turu hayde boas turu" diyen miçonun gemi dolduğunda kaptana koşarak "abi boas ful" demesi sonucu kaptanın götünün kalkması, bu eylemin sürekli tekrarlanması neticesinde kibirli olması. /bosi/old high german

    brief: kısa ve özlü sözler yazılan alternatif twitter /mregh-wi/pie

    cautious: sosyalist dönemin ünlü rus ezgisi katyusha aslında tümüyle bir aylık maaşla nasıl ihtiyatlı davranılması gerektiğini anlatır./cautus/careful/latin

    coherent: carbon oksijen ve hidrojen atomlarının (coh) bir araya gelince uyumlu, mantıklı, yapışık, başdaşık davranması. /cohaerentem/together to stick/latin

    compatible: sempatik ve uyumlu komünist. /compatibilis sypphaty/latin

    component: sıradan bir şey olan kompostoyu komposto yapan tamamlayıcı, bileşken şey. o sıvıya neden komposto gibi bir karizma isim veriyoruz sorusunun cevabı. ekvadordan ithal edildiği sanılıyor./componentem/to put together/latin

    conceivable: cevap con. taksim'in ilk tarotçusu. makul, düşünülebilir, hayal edilebilir, akla gelebilir, akla yatkın, olası cevaplar vermesiyle tanındı. meşhur ingiliz ajanı answer john olduğu sanılıyor./concipere/to take in and hold/latin

    confined: fransız sanat filmelerinde görülen, sırf kendini hapsedilmiş, kapalı, sınırlanmış, kuşatılmış, hisseden bir nesil yetişsin diye, filmlerin kuşatma sahnesinde bitirilmesi durumu. şehir düştü mü kaldı mı bilemeden lak diye fin yazısı çıkar./confins/boundaries/old french

    consecutive: peşpeşe, birbirini izleyen, müteakip, sıralı, arka arkaya masaya konsomatris çağırma eylemi. konsomatrisler ekürili olarak gelmesi önemli bir ayrıntıdır./consecutivus/following closely /latin

    considerate: anlayışlı, saygılı, düşünceli, hürmetkâr, anlayışlı saygılı düşünceli konsomatris. tercih edilmez./consideratus/deliberate/latin

    conspicuous: dikkat çekici, göze çarpan piç konsomatris. tercih edilir./conspicuus/visible/latin

    continual: sürekli, sık, süregelen, aralıksız, devamlı, mütemadi aralıksız olarak kantin çevresinde takılan, kantinceyle aşırı samimi liseli ergen./continuus/uninterrupted/latin

    controversial: rover'ın içindeki gizli cooper mühendisi olduğundan şüphelenilen tartışmalı personel. kontr-rovercı faaliyeti yürütürler. özellikle de arkadaşları arasında iri cüssesine rağmen mini olarak çağrılan bobby./controversialis/pertaining to controversy/latin

    constructive: traktör alıp egede bir köye yerleşen ve yaratıcı, yararlı, kendini geliştiren, konsomatris./constructivus /to heap up/latin

    convenient: vedi, vidi, vici'deki veni. zafer için elverişli yerlere gittim, demektir. /com venire/tohether+to come/latin

    conventional: sezar'ın gittiği bu yerlere romalılar için venti yani geleneksel, klasik, bilinen, yerler olmuştur. /conventionalis/pertaining to agreement/latin

    corrupt: korparatiflerde rastlanan ve ortama hiç uymayan bir şekilde "ne diyen len tırrik!" diye konuşan bozuk, yiyici, rüşvetçi, çürük, kokuşmuş tip. it ve kopuktur./corruptus/destroyed/latin

    credible: kredi bill. özellikle insanlarda güvenilir, inanılır, mutemet, inandırıcı bir imaj vermesiyle bilinen dolandırıcı hikmet özkoçlar'ın lakabı./credibilis/worthy to be believed /latin

    crucial: sscbnin kırmızı telefonu, krusiya. cıa ile çok önemli, çetrefillikonular görüşülürken kullanılıyordu./crux/cross/latin

    deceitful: deco'nun penaltı yaptırmak için takındığı düzenbaz, hileci, namussuz, sahte, yapmacık, aldatıcı tavırlar. /decipere/to ensnare/latin

    declining: performansı azalan, düşen, yoldan çıkan, sapıtan deco'nun kliniğe düşmesi, orda kendini soktuğu rezil haller./declinare/to lower/latin

    delicate: lost setinin yıldızı kate'e çalışanlar tarafından verilen lakap. "delilik derecesinde hassas, düşünceli, duyarlı, naziktir cate." -angela skrtel,lost görüntü yönetmei asistanı. /delicatus/alluring/latin

    destructive: "beni örseleme" diyen diyen sevgilisine, yok edici, bozucu, kıran, yıkıcı, yok edici, bozguncu bir "siktir" cevabı veren kaba kişi./destructivus/destroyed/latin

    detrimental: türkiyeyi eurovisionda temsil eden rimi rimi ley şarkısının bilimsel analizi sonucununda çocukar üzerinde daha önce görülmemiş zararlı etkilere yol açabileceği saptandı. buna rimental bozukluk dendi./detrimentum/a rubbing off/latin

    deplorable: dop doplayıcı çocukları dopları doplarken girdiği acınası hal./deplorabilis/very bad/latin

    diffident: çekingen, kendine güveni olmayan, özgüvensiz, pısırık birinin, divident sakız çiğnemeden önceki hali. çiğnedikten sonra da aynı kalıyorlar./diffidentem/latin

    distinct: roma seddi, nam-ı diğer tin taşı. sınırları belirgin hale getirmek için örülen bu duvar, tinct adı verilen bu madde, içine ruh üflenerek elde ediliyordu. /dis stinguere/apart+to prick/latin

    drastic: ivan drago'nun apollo creeed'i ringe gömen şiddetli sağ kroşesi. büyük sorunlara yol açtıktan sonra soğukkanlı bir siklememezlik gösteren kişiler için de kullanılır. "if he dies, he dies."/drastikos/effective/greek

    dull:sıkıcı, soluk, sararmış, kalın kafalı, donuk olduğu için terk edilmiş, aynı sebepten kimsenin evlenmediği kadın. /dol/old english

    effective: efektif futbol: yazar can bartu, ilk cümlesi "şimdi kenan.."dır. felsefesi futbolu etkili, verinli, efektif, yürürlükte olan, tesirli, sayılır, yararlı, oynamaktır./ex facere/out+to do/latin

    efficient: efficient futbol: kenan onuk'un şaka olsun diye yazdığı,can bartu'nun kitabının aynısı olan kitap. "şimdi can.." diye başlar./efficientem /latin

    enormous: roma'ya kuzeyli barbar vercingorix'ten gelen muazzam büyüklükte sanal dev e-mail. "ben ki..."diye başlar./ex norma/out of+rule/latin
    erroneous: insanı hatalı olmaya sürükleyen roma hatalar tanrısı./erroneus/latin

    explicit: tavuk çiftlerini tetkik eden devlet görevlilerine açık, belirgin, aşikar, aleni bir şekilde gösterilen piliçler. aslında halka satılan arka depoda saklanılmakta olan inplicitlerdir./explicitus/unobstructed/latin

    exposed: pos makinesi'yle korunmasız ilişkiye giren kredi kartı eylemi. binlerce işlem sonucu, babasız slipler doğmasına neden olur./esposer/lay open/old french

    extravagant: birden çok eş alıp bunların savurgan, müsrif, abartılı, tutumsuz, saçma, bir şekilde başkalarıyla ilişkiye girmesinden zevk alan ekstra gavat kişi. insan türünün azgınlığında son nokta. ekstrem oç. extravagantem/wander outside/latin

    former: formerler çiftçi kılığında gezen, eski german ozanlarına denir, sözel edebiyat kullanırlar. önceki, eski, geçen, ilk söylenen, geçmiş, evvelsi ne varsa onlar söylemiştir./ fruma/old high german

    fragile: şaka nargilesi.narin ve incedir. ağza götürünce kırılır. ağızda yaklaşık 20 cmlik kısım yapışık kalır. /fragilis/easily broken/latin

    futile: doktor tavsiyesi ve herhangi bir rahatsızlık olmadan alınıp beyhude, faydasız, nafile yere kullanılan fitil. bkz. buzlu badem./futilis/vain/latin

    genuine: cenin. içten gelen. /genu/knee/latin

    grateful: greuther fürth takımının bir geleneği vardır, maç yaptığı herkese minnettar, müteşekkir, teşekkür borçluborçlu olduklarına inanırlar. bu yüzden her maç sonrası hediye yollarlarmış. /gratus/pleasing/latin

    harsh: kışın şiddetli geçtiği aylarda karslıların dağda yürürken çıkardıkları ses. harş hurş sesleri zamanla karş kurşa dönüşmüş./harsk/old norse

    hostile: hostellerde kızlı erkekli kalınmasını protesto ettikten sonra sessizce dağılan taksim esnafı muhalifi./hostilis/of an enemy/latin

    huge: hugo reyes'in takma adı. babası alfredo, bir koca yusuf hayranıdır. oğlunun hep pehlivan olmasını istemiştir. tip olarak olmuştur da beyin olarak kafası karışmıştır. /ahoge/enormous/old french

    illegible: leman sam'ın "illa illa" şarkısının sözlerini internetten okuyan kişinin bir süre sonra şarkıda başka kelimenin geçmediğini görmeye başlayarak girdiği patolojik hal. ardından gelen semptom tek kelimeden fazla cümleleri okuması zor, okunaksız olarak alıgılamadır. /in legere/not+to read/latin

    inclusive: kokteyllerde ağır dedikodu ve kulis çeviren bir grubun yanlarından geçen kişileri grubun içine alan manyetik bir alan yaratmaları. /inclusivus/to shut in/latin

    increased: conrad mc rea'in kolej yıllarındaki lakabı.tüm rebaountları toplamış, tüm terkedip geri dönen sevgililerine siktiri çekmiş olmasından ötürü almıştır almıştır. conrad'ın popülerliği artmış, yükselmiştir./increscere/to grow upon/latin

    indifferent: ünlü modacı babası tarafınfan istanbul'lu bir yahudi mois'in yanına yamak olarak veildiğin işe karşı aşırı ilgisiz, nötr, kayıtsız, sıradan, meraksız, duygusuzmuş. usta almış karşısına bunu konuşmuş, "imdi ferre, bak evladım."/indifferentem/not particular/latin

    indispensable: bir gün kaçınılmaz olarak, bütün dispanserlerin kapanıp, dişlerin pense ile sökülerek alındığı diş polikliniklere döneceği gerçeği./indispensabilis/administer/latin

    inevitable: evita peron'un seçim sloganı arjantinin yükselişi kaçınılmaz, eksik olamaz, beklenen, malum, çaresiz, umulandır. evet, saçma ve gereksiz uzundu. /in ex vitare/not+out+shun/latin

    influential: narcos dizisinde escobar'ın gıcık olup öldürme şeklinde dışa vurduğu ancak gizliden kıskandığı nüfuzlu, etkileyen, nafiz, sözü geçen, etkili, sosyal sınıf. "yo odio todos influential!" der, pablo escobar gaviria./influentialis/influence/latin

    initial: mecnunlar leylayı istemeye gittiğinde, kapıda hep bir it duruyordu. mecnun kapıdan içeri girmedi. ne oldu gelsene dediler. o baştaki, inisiyal, ilkel, iti alın öyle gelirim dedi. iti aldılar, kızı vermediler./in ire/in+to go/latin

    involved: volvo teknisenlerinin motorun içine karıştırdığı özel madde. garip bir şekilde kazalara neden oluyor. fight club'ın sigorta sahnesine esin kaynağı olduğu söyleniyor./in volvere/in+to roll/latin

    keen: ryu'nun, ortamlarda ken için dalga geçme mahiyetinde kullandığı kelime. o benimle dövüşmeye pek keeen (hevesli, düşkün, istekli, zeki, meraklı,) diye. zangief de hayvan gibi gülermiş./kaenn/old norse

    literally: dostoyevski'ye yeni yetme maceraperest alman romantiklerinin "biz edebi, abartısız, harfi harfine yazıyoruz" diyen bu çabaları sorulduğunda, müstehzi bir ifadeyle, light rally demiştir./litera/letter/latin

    numerous: roma numara tanrısı. sicilyada bir köyde tapınılır. elinde, sayısız, çok sayıda altınları sürekli sayar halde tasvir edilir. garip bir şekilde zeki alasya'yı andırmaktadır. /numerus/latin

    obvious: obua çalması için yaratılan, ancak dudakları müsait olmadığı çin hiçbir zaman çalamayan bunun yerine açık kalp ameliyatları yapan romalı cerrah. /ob viam/against+way/latin

    occasional: ilk kez trt 3 bant yayınında, orhan ayhan tarafından kullanılan ve nadir gelişen osasuna ataklarını tanımlamak için kullanılan kelime. zamanla osasunal ataklar, halit kıvanç tarafından occassional şeklinde telaffuz edilmiştir. ingiliz dil kurumu tarafından sözlüğün dile kazandırılmasına karar verilmiştir./ob cadere/down+to fall/latin

    permanent: permatikin kalıcı, devamlı, sürekli, daim, sabit, baki, düzgün tüy çıkaran jileti. vurulduğu yerde kalıcı ve asla dökülmeyen tüy çıkarıyor. bu tüyler bir daha da kesilemiyor. suavinin bunu kullanan ilk kişi olduğu sanılıyor. (gofret beyin'e saygılar)/per manere /through+stay/latin

    precise: idmanlara sürekli geç kalan ve ülkesi fildişiden hep geç dönen djibril cisse'nin şımarmadan çirkinleşmeden önceki dakik, belli, açık, çok, titiz, hassas, hatasız, net ve titiz dönemi. yakın mesafeden abandığı nimes yılları./prae caedere /before+to cut/latin

    proper: rock ve pop'u birleşiminden oluşan, şarkıları slıkla çalınan ve kendilerine roper diyen batı baltimore'lu gençler arasında yayılan akım. liderleri bir tür baltimore üniversitesi rektörü profösör omar little'dır. tam, uygun, münasip, doğru, terbiyeli gördüklerini gruba o kabul eder./pro privo/for the individual/latin

    strict: strictizcinin yaptığı iş. striptizcilerden farklı olarak otoriter, katı, müsamahasız, hoşgörüsüz, serttir./strictus/drawn together/latin

    sufficient: taksimde içlerine yeteri kadar, uygun miktarda, kafi ölçüde su katılmış fıçıları. sufficientem/adequate/latin

    susceptible: çevresinde duyarlı, kolay etkilenen, duygulu, dayanıksız ve alıngan biri olarak tanınan franz kafka'nın prag postanesinde, veznedarın "işin olur ama sana pahalıya patlar" demesi üzerine söylediği söz: "sus!cepte bil."/susceptibilis/capable/latin