26 ocak ankara kızılay dilenci rezaleti

  • yazarın duygu ve düşüncelerini en dibine kadar hissettiğim rezalet gibi rezalet.

    * ışıklarda durup para isteyen suriyeli çocuk dilencilere tam para verirken arkamda duran sivil polisin gelip "şunlara lütfen para vermeyin trafiği çok büyük tehlikeye sokuyorlar ayrıca günlük de 1000 lira topluyorlar" demesinden sonra,

    * kendisine yemek menüsü ısmarlanan dilencinin menüyü götürüp iade etmek suretiyle menünün parasını almak istemesini gördükten sonra,

    * bankacı bir arkadaşımın "bu dilenciler günde üç kere gelir bir para yatırırlar aklınız şaşar" demesinden sonra,

    * dilenci ablanın kucağındaki bebeğin oyuncak çıktığını gördükten sonra ve

    buradaki gibi benim kişisel alanıma her türlü taciz ve tecavüzü çok rahatlıkla yapabilen dilenci görünümlü elemanları okuduktan sonra kimse kusura bakmasın ama vicdansızın kralı da olurum, duyarsız vatandaş da olurum ve artık öyle elini cebime atacak elemanları da bir güzel tekmelerim abi. o yardım çizgisi varya abi onu geçtiler artık. olay başka birşeye evrildi.

  • üst edit: arkadaşlar. ben çocuğu tutup kendimden uzağa (1 metre) montunun kollarından tutarak savurdum bir kez ve sonrasında cebinden ne olduğunu anlamadığım tornavida ucu ya da bıçak olasılıklarından biri olduğunu algıladığım bir cismi fırlatmak üzere harekete geçti.
    korktum. ısrarını tacize dönüştürdüğü için korktum ve eğer daha da arttırsaydı muhtemelen korkuyla saldırganlaşırdım. kusura bakmayın ben sizin gibi on kişiyi dövebilen, hayatta kimsenin sırtını yere getiremediği bir cüneyt arkın değilim. basit, sıradan bir insanım. fiziksel olarak zarar görmekten değil. dayak yemekten değil. yaralanmaktan değil. bir hastane odasında yatar vaziyette annenizin sizi ziyaret ettiği o anı düşünün. bu yüzden korktum. bunu kimseye yaşatmak istemiyorum.
    bana özelden "nefret dolu" bir entry yazdığımı söyleyenler var. beni tanıyanlar nefret dolu biri olmadığımı biliyorlar.
    bana özelden "vicdansız" diyenler var. başkasının vicdanı nasıl ölçümleniyor bilmiyorum.
    bu çocuğa yemek ısmarlamak ya da para vermek çözüm değil bunu biliyorum.

    ayrıca bana ahkam kesen arkadaşlarım benim yaşantım hakkında hiçbir bilgiye sahip değiller. belki de açlıkla savaşıyorum nereden biliyorsunuz? belki sizin gibi düzenli bir hayat sürdürmememin zorluklarıyla savaşıyorum. belki sizin gibi bir gelirim yok nereden biliyorsunuz? başkasına verebileceğim beş lirayla üç gün yaşıyorum belki nereden biliyorsunuz?

    ahkam kesmeye gelince yukarıdan aşağı ne vicdansızlık kalıyor ne bir şey. kızılay benim için travma dolu bir yer. orada olan en ufak şey ellerimin titremesine neden oluyor.

    bunu yaşadım ve kızılay'da olmaktan zaten fazlasıyla rahatsız oluyorum. aylarca terapi aldıktan sonra yeniden o caddede yürüme cesareti bulabildim.

    şehrin her tarafının güvenli olması gerekiyor. benim sivil toplum kuruluşlarına ya da yoksullara yardım etmediğimi nereden biliyorsunuz?
    bu bizi ilgilendirmez diyen arkadaşlara da başlığı zorla okutmuyoruz.

    bunun çözümü benim şikayet etmem vs değil. insan hakları heykeli'nin dibinde görev yapan çevik kuvvet memurlarından tutun bulvardakilere kadar her taraf polis kaynıyorken nasıl oluyor da insanlar bu kadar rahat kamu düzenini bozabiliyor?

    yoksulları görmezden gelmiyorum. birilerine yardım ettiğimde gelip buraya başlık açmıyorum. aç kalmış birini doyurduğumda başlık açmıyorum.çünkü bunlar beni ilgilendiren şeyler başkalarını değil. burada anlattığım şey başka.
    benden para istediler de vermedim çünkü beş liram kıymetliydi meselesi değil bu.
    tanımadığınız insanların vicdanı hakkında ve kişiliği hakkında konuşmayın derim.
    üst edit bitti

    günün birinde rezalet başlığı açmak da varmış...

    bugün gama iş merkezi'nin altındaki garanti atmsinden para çektim. yanıma yaklaşık yüz yıldır yıkanmamış bir çocuk geldi. para istedi. vermeyeceğimi söyledim. parayı cebime koydum.
    elini cebime atarak yemek ısmarla dedi. ben de çektiğim parayı görünce bana iliştiğini anladığımı ama bunun benim param olup olmadığını bile bilmeden benden para istemesinin ayıp olduğunu söyledim.
    önüme geçti. "para verme bak çorba ısmarla çok açım bir haftadır yemek yemedim" dedi. bu arada kolumu bacağımı tutuyordu. fiziksel sınırımı ihlal etmiş ve huzursuz etmişti. metro istasyonuna girmek için yürüyen merdivene yöneldim. "aşağıda güvenlik beni dövüyor, inemem" diyerek daha sıkı tuttu.

    "beni rahatsız ediyorsun, ısrar etme" dedim. parayı koyduğum pantolon cebimin kenarından tutarak "para ver" dedi. "veremem" dedim. "o zaman yemek ısmarla" dedi. "gider misin?" dedim. elini pantolon cebime sokmak için fırsat aradığını anladığımdan elini çektim. gene sarılmaya kalktığı zaman da iteledim. bu sırada merdivenlerden aşağı inmiştik ve bir sonraki merdivenin altında güvenlik görevlisi vardı. cebinden bir bıçağa benzeyen bir nesne çıkarıp fırlatmak üzere hareket etti. merdivende önümdeki insanı eziyordum.

    aşağı indim. bir polis ve bir güvenlik görevlisiyle dışarı çıktık. çocuk, banka atmsinden para çekmiş bir kadının çantasına asılıyordu. kadın otobüs durağına gidiyordu. çocuğu yakaladı polis.

    çocuk ağlayarak soyunmaya ve kendini yerlere atmaya başlayınca insanlar toplandı.
    çocuğun yüzüne bire bir benzeyen tıpkı çocuk gibi esmer bir kadın yanımıza gelerek "daha çocuk o" dedi. o kadının çocuğun annesi olduğunu anlamak için sherlock holmes olmak gerekmediğini biliyorum.

    bu arada çocuk "anneme söyleyin merak eder" diye ağladı. "annen nerede?" sorusuna da başıyla atm'nin orayı işaret ederek "orada işte" dedi. yanımızdan geçen bir hanımefendi söze girdi "demin bana da annesinin öldüğünü söylemişti!" dedi.
    çocuk "o annem öldü bu annem işte annem ölmedi de annem..." dedi ve kazağını vs tamamen çıkardı.

    hemen yanıbaşımızda biten kadın da "çocuk bu, kötü bir şey yapmaz, çocuk, çocuk" diyordu. o kadın (çocuğa fiziksel olarak benzeyen) olay patlayınca hemen oraya gelip "şikayet etmeyin yapmaz çocuk" diyen kadın işte...

    çantasına asıldığı kadından da para istediğini anlamak için einstein olmak gerekmiyor. gene fiziksel alanın ihlali.

    buraya gelip "bir yemek parası vermemişsin vicdansızsın" diyen insanlara da sözüm "tanımadığın bir insanın vicdanı hakkında ne güzel atıp tutuyorsun" olacak.

    bu tür olaylarda gaspçıyı ya da dilenciyi savunan kişiler genellikle işbirlikçileri oluyor.
    şikayetçiyim dedim. çocuk soyunarak ve ağlayarak kamuoyu oluşturmayı deniyordu.

    polis "biz alsak bile çocuk olduğu için salıverecekler" dedi.

    şimdi soruyorum. bu insan azmanı çocuk beni ya da kendisine para vermeyi reddeden birini şişlese ne olacak?

    kızılay'ın merkezi polis kaynıyor olduğu halde kişisel alanı ihlal ederek ve fiziksel temas kurarak bir gaspçı gibi para isteyen ve ısrarını sürdüren çocuklar ve onları buna zorlayan yetişkinler nasıl tespit edilemiyor? neden gereği yapılmıyor?

    bir şey olmazcı arkadaşlar, başınıza böyle bir şey geldiğinde duyduğunuz huzursuzlukla nasıl başa çıkıyorsunuz?

    kimse bana "o çocuk" demesin. çocuk olduğu için beni gasp edebilir gündüz gözüne tehdit edebilir paramı isteyebilir değil mi? sadece 15 yaş altında olduğu için bunları yapma hakkı var değil mi? bunu mu anlamalıyım?

    kızılay'da zabıta'nın da yeri olduğu halde (meşrutiyet caddesi ve atatürk bulvarı'nın kesiştiği yerde) nasıl bu kadar rahat dilencilik yapabildiklerini açıklayabilecek biri varsa sevinirim?

    not: şimdi buraya gelip bana akıl verecek insanlar var. buraya gelip "olmamış... rezalet puanım şu kadar" diye espri yapacak gerizekalı insanlar var.

    arkadaşlar, ben, normal bir insan gibi, şehirde, güvende hissetmek isteyen, şiddetten uzak yaşama gayretinde okur-yazar bir kimseyim.
    "bana denk gelseydi ağzını burnunu kırardım" diye yorum yapacaksanız yapmayın. ben de kendimden zayıf birine şiddet uygularsam karşımdakini savuşturabilirim ama yapmıyorum. bu çözüm değil.

    bu çocuklar kimdir nedir vs. bununla ilgili sosyal duyarlılık gösterecek arkadaşlar da bir zahmet çenesini kapasın çünkü konu o değil.

    konumuz dilencilikle gaspçılık arasında bir tutum gösterecek cesareti bu insanlar nereden buluyor?

    başkentin merkezinde yürürken birisi elini cebime atamasın istiyorum. anlaşıldı mı?