26 ocak 1700 oregon depremi

  • her ne kadar merkez ussu bugunku oregon aciklari olsa da bugunku abd ve kanada'nin bati kiyilarinin tamaminda hissedilen 9 buyuklugunde ve 4-5 dakika suren zebellah gibi depremdir. aslinda depremin kendisi eglenceliden ziyade korkunc bir konu olsa da bu depremin ortaya cikartilis hikayesi tam bir dedektiflik hikayesidir ve insanin bilime olan saygi ve sevgisini kat kat arttirmaktadir. bundan 25 yil oncesine kadar varligindan haberdar bile olunmayan bir olayken gunumuzde "bilinen kuzey amerika tarihinin en buyuk dogal felaketi" olarak tanimlaniyor. bu entry'de bu depremin bilimadamlari tarafindan ortaya cikartilis hikayesini anlatacagim.

    1700 yilinin 26 ocak tarihine gidiyoruz. o siralarda avrupalilar bugunku amerika'nin dogu yakasina yerlesip buralari ele gecirmeye baslamisti ama henuz ulkenin pasifik kiyilarinda kizilderililer yani yerel amerikalilar disinda kimse yoktu. pasifik kiyilarinda yasayan kizilderililer'in bir kismi balikcilikla ilgilenerek ekmegini okyanustan cikartirken diger bir grup da bolgedeki ucsuz bucaksiz ormanlarda avlanarak gecimini sagliyordu. iste 26 ocak gunu oldukca soguk bir kis gunuydu ve hava erkenden kararmisti. o gece olacaklardan kimsenin haberi olmadigi icin balikci yerliler yuzlerce km uzanan plaj boyunca kamp kurarken ormancilar plajin otesinde kalan daglik alanda yerlesim kurmuslardi. hava saat 4-5 civari karardiktan sonra herkes kulubesine veya cadirina kapanmisti. gokyuzu o gece bulutsuzdu ve gokyuzunu bastan basa aydinlatan yildizlar ve ay mevcuttu. gokyuzunden gelen isiklar ortami biraz olsun aydinlatadursun pasifik okyanusunun periyodik olarak sahile vuran dalgalari her zaman oldugu gibi sessizligi yarmakta ve etrafindaki insanlara huzur vermekteydi.

    olayin gerceklestigi yeri daha iyi resmedilmeniz icin cektigim su 10 saniyelik videoya bakin (not: videoda deprem yok, ruzgarli bir gunde titreyen eller var): https://goo.gl/ysr3dj

    video acilmazsa baska acidan cektigim su resimle idare edin: https://goo.gl/gto7lu (resim de acilmazsa rezalet basligini hakettim demektir).

    ne olduysa aksam saatlerinde oldu. saat 9'da dalga seslerini bogan muthis bir ugultu duyuldu. birkac saniye icinde yeryuzu daha once gorulmemis bir bicimde sarsilmaya basladi. okyanusun altindan gecip sahil seridine paralel giden 1200 km'lik fay hatti tek seferde kirilmisti (erzurum'dan istanbul'a kadar olan kuzey anadolu fay hatti'nin tek seferde kirildigini dusunun) ve california'dan kanada'nin kuzeyine kadar olan sahil seridi sanki kendi kiyametini yasiyordu. sarsintilar bir turlu durmak bilmiyordu. sonucta sarsintilar 5 dakika boyunca devam etti ama bu 5 dakika depremi yasayanlar icin 5 saat gibi gelecekti.

    5 dakikalik deprem sirasinda sahil seridi 3 metre kadar asagi ve 10 metre kadar batiya cokmustu. bu da ortalamada deniz seviyesinden sadece 1 metre kadar yukarda bulunan plaj seridini bir anda su basmasi anlamina geliyordu. ustelik is bununla da bitmemisti cunku 20 dakika sonra sanki deprem yetmezmis gibi devasa tsunami dalgalari gelecekti.

    ilk tsunami dalgasi gelmeden once her tsunamide oldugu gibi deniz 1 km kadar geriye dogru cekilmisti ve kumsallar bir anda yeniden genislemisti. yerliler olup bitenlere bir turlu anlam veremiyordu ve bazilari kiyametin koptugunu bile dusunuyor olabilirdi. yuksekligi neredeyse 40 metreye kadar ulasan (7-8 katli apartman) ilk dalga geldiginde sahil seridinde kalip da sag kalmayi basarabilen tum yerlileri supurecekti. olanlari tepelerden ve ciktiklari agaclarin uzerinden izleyen ormanci yerliler koskocaman bir dalganin gelip asagidaki arkadaslarini adeta bir canavar gibi yutmasina sahitlik ettiler ama onlar da cok guvende sayilmazdi, zira siddetli deprem heryerde toprak kaymasina sebep olmustu ve buralarda da cok sayida zayiat vardi. aslinda tsunami de tek bir dalgadan ibaret degildi, zira depremden sonra her 2 saatte bir yeni bir tsunami dalgasi geliyordu. her gelen dalga oncekinden daha buyuktu ve bu 12 saat kadar boyle devam etti.

    anlatilanlara bakilacak olursa gece boyunca bir cok yerli civardaki 30-40 metre yuksekligindeki cam agaclarina tirmanmisti ve bazilari kanolarini ve kayiklarini da agaclarin yuksekteki dallarina baglamisti. iclerinden cahil cesaretine sahip bazilari da ilk tsunami dalgasi gelip cekildikten sonra tehlike gecti sanip ortami incelemek icin sahile inmisti ve ilkinden daha da buyuk olan ikinci dalgada helak olmustu. bu depremin ilk artci soklari bile 7-8 civarinda buyukluge sahipti. artci soklar hic bitmeyecek gibiydi ve 2 yil boyunca azalarak devam etti.

    bu depreme sahitlik eden cok az kisi hayatta kalmisti ve bu bolgede bu tur buyuk depremler 400-500 yilda bir goruluyordu. yani bu buyuklukte depremler ortalama 20 kusakta bir goruluyordu. bu da depremin zaman icinde mit statusune sahip olmasina sebep oluyordu. yerliler nesilden nesile "buyuk buyuk buyuk buyuk dedem cok buyuk bir deprem gormus" gibi anilarini anlatsa da insanlar bunlarin hayal urunu veya efsane oldugunu dusunuyordu. bunun bir sebebi de yerlilerin bu depremleri cesitli kurgularla suslemesiydi. anlatilan bir efsaneye gore pasifik okyanusunda devasa bir balina ve bu balinadan daha da buyuk bir kartal vardi ve bu ikisi denizde guresince deprem oluyordu ve depremin akabinde de tsunami dalgalari geliyordu. bu fikri destekleyen bazi eski gorseller icin tiklayin.

    1800'lu yillarin basinda beyaz insan bu cennetvari mekani kesfeder ve topluluk halinde buraya yerlesmeye baslar. ayni donemde bazi yerliler dedelerinin anlattigi deprem hikayesini avrupali gocmenlerle paylasirlar ama avrupalilar anlatilanlara pek inanmazlar. beyaz insan buraya yerlestikten sonraki 200 yil boyunca bolgede hicbir buyuk deprem olmaz ve her sene sessiz sakin biraz daha gerilen ve adeta bir saatli bombayi andiran fay hatti okyanusun 80-90 km icinde ve suyun altinda oldugu icin varligindan da kimse haberdar olmaz. bu yuzden beyaz insan burada deprem olmadigini dusunur.

    1960'larda okyanusta petrol arayan son teknolojiyle donatilmis gemiler pasifik kiyilarinda devasa bir fay hattinin oldugunu saptadilar. bu sahil seridine 60-70 km mesafede ve sahile paralel giden 1,200 km uzunlugunda bir fay hattiydi. buyukluk olarak san andreas fay hattiyla esit olan bu fay hatti eger deprem uretirse cok tehlikeli olabilirdi ama henuz bu fay hattinin deprem urettigine dair hicbir kanit yoktu. bu yuzden bu konuda pek bir adim atilmadi.

    guney ve kuzey amerika ve asya ulkelerinin pasifik kiyilarina paralel giden volkan ve fay hatlari sistemine "ring of fire" ismi veriliyor. bu sistem tarihteki gelmis gecmis en siddetli deprem olan (9.5 buyuklugundeki) 1960 sili depremiyle beraber, 1964'te alaska'da gerceklesen 9.2'lik depremini ve 1985'te meksika'da gerceklesen 8.0'lik depremi ortaya cikartti (ayrica 2011'de japonya'da gerceklesen 9'luk deprem de bu fay sisteminin urunuydu). 1960'lardan sonra japon ve amerikali bilimadamlari ring of fire boyunca her yerde depremler gorulurken oregon-washington hattinda neden hic deprem olmadigini merak etmeye baslamisti ve buranin bir sekilde deprem yaratmayan bir fay hatti oldugunu dusunmeye baslamisti. bolgeye konan sismograflar yillarca veri toplamalarina ragmen ufak depremleri bile gormuyordu cunku bolgede hicbir sismik aktivite yoktu. fay hatti resmen uykudaydi.

    yukarda bahsettigim 1985 meksika depreminden sonra yeniden dikkatler pasifikteki deprem sistemlerine dondu. 1980'lerin sonunda brian atwater isminde bir jeolog washington ve oregon kiyilarini incelerken dere yataginda ve okyanus kiyilarinda ilginc bir sey kesfetti. bazi yerlerde durup dururken olen ve yuzlerce yildir kurumakta olan agaclar ve bunlarin kalintilari mevcuttu. bu agaclarin topluca birden bire neden kurumaya basladigi ve bunun hangi yilda gerceklestigi merak konusuydu. ilginctir ki rakim olarak suya yakin olan agaclar birer birer kururken 50 metre ve uzerindeki agaclar gayet saglikli bir sekilde buyuyordu. bu durum uzun bir sure boyunca esrarini korumaya devam etti ama bu sonradan cozulecek olan bulmacanin ilk parcasiydi.

    daha sonra okyanus kenarindan 1-2 km otedeki dere yataklarinda tabakalar halinde plaj kumu bulan atwater bu kumlarin buraya sadece tsunami veya buyuk bir firtina ile gelmis olabilecegini kesfetti. yapilan karbon testlerinden sonra dere yataklarinda son 3500 yillik donemde 7 tabaka halinde plaj kumu kesfedildi. bu da bolgede her 500 yilda bir tsunami yasandigi anlamina geliyordu. brian atwater bulgularindan emin olmak istiyordu cunku bu plaj kumlari yerel bir firtina sonrasi gelmis de olabilirdi. bunun uzerine ayni arastirmalari 100 km guneydeki bir baska dere yataginda yapan arastirmacimiz burada da ayni sonuclari buldu. daha sonra 300 km guneye inen atwater yine ayni sonuclari buldu. ayni sonuclar kanada'nin bati yakasindan california'nin kuzeyine kadar devam ediyordu. bu kadar buyuk bir lokal firtina olamayacagina gore bu kumlari getiren devasa bir tsunami olmaliydi. daha sonra baska bilimadamlari bati yakasinda okyanus kiyisina yakin bazi ufak gollerin yuzeyini (ornegin devil's lake) incelediklerinde benzer sonuclari buldular.

    yine de elde yeterince kanit yoktu. bir cok arastirmaci hala bolgede buyuk bir deprem olmasina ihtimal vermiyordu cunku beyaz insan tarafindan kayit altina alinan 200 yillik tarihte kucuk bir deprem bile gorulmemisti. bir yerde deprem aktivitesi olmasi icin arada sirada ufak depremlerin olmasi gerekiyordu. bu arada brian atwater dere kenarlarinda yuzlerce yildir curumekte olan agaclarin yasini tahmin etmekte zorlaniyordu. agaclarin halka sayisini sayarak olduklerindeki yaslarini tespit etmek mumkundu ama olen agaclarin ne zaman oldugunu tahmin etmek daha zordu. ilk yapilan karbon testler sonucu agaclarin 1680 ile 1720 arasinda curumeye basladigi ortaya cikti. bu iki rakamin ortalamasi 1700 yilini gosteriyordu.

    brian atwater bundan sonra yanina japon jeolog ve agac uzmani david yamaguchi'yi aldi ve arastirmalara hiz verdi. yamaguchi bolgede hakkin rahmetine kavusan bu agaclarin tamaminin ayni yil vefat ettigini tespit etti. boylece agaclarin olumune sebep olan sey bir anda gelen tek bir sey olmaliydi. daha sonra bir dere yataginda olen agaclarin yakinindaki bir tepedeki saglikli agaclari inceleyen yamaguchi bu agaclarin ayni zamanda ortaya ciktigini belirledi. bu da agaclarin tam olarak hangi yilda curumeye basladigini kanitlamanin ilk adimiydi. zira, eger ayni bolgede olup tsunamiden etkilenmeyecek kadar yuksekte olan agaclarin 500 halkasi varsa ve tsunamiden etkilenen alcaktaki agaclarin 200 halkasi varsa bu o agaclarin 300 sene once tsunami tarafindan yenilip yutuldugunu kanitlayacakti. zira tsunaminin getirdigi tuzlu su agaclari oldurmeye yeterliydi. yapilan testlerde bu agaclarin tamaminin 1700 yilinin kis aylarinda vefat ettigi ve bu guzel dunyamizi terk-i diyar ederek ahiret diyarlarina intikal ettigi ortaya cikti.

    boylece 1700 yilinin kis aylarinda buyukce bir tsunaminin abd ve kanada'nin bati yakalarini sular altinda biraktigi ortaya cikmisti ama olay hala tamamen cozulebilmis degildi cunku bu tsunami pasifikte gerceklesen baska bir depremin kalintisi veya kimseden habersiz bir sekilde dunya atmosferini yardiktan sonra okyanusun ortasina duserek adeta hollywood filmlerinin vazgecilmezi haline gelen "teksas buyuklugundeki bir goktasinin" yan etkisi olabilirdi. abd'nin kuzeybati kiyilarini tamamen sular altinda birakacak bir tsunami ayni zamanda baska yerlerde de bazi etkiler yapmis olmaliydi. bu konuda bakilabilecek en iyi kaynaklardan biri yuzlerce yildir depremle yasamayi duse kalka ogrenmis olan ve dunya futboluna tsubasa'yi kazandiran japonlardi. 1500'lu yillarda ic savasla calkalanan ve 1600'lerden itibaren baris, huzur ve sukut donemi yasayan japonlar bu tarihten itibaren herseyi kayit altina almaya baslamisti.

    japonya'da kucuk tarla sahiplerinden buyuk isadamlarina kadar herkes gunluk tutuyordu ve ozellikle vergi duzenlemelerinden dolayi yapilan isleriyle ilgili belli basli notlar uzun sure saklaniyordu. mesela bir koyde firtina sonucu tarlalarin o yilki hasatlari zarar gorduyse vergi indiriminden faydalanabilmek icin bu kayit altinda tutulmaliydi. 1942 yilinda bu kayitlarin bircogu kitaplastirilmisti ama ikinci dunya savasindan sonra ortaya cikan karisiklikta bu kayitlar kaybolmustu. neyse ki kayitlarin bir kismi sonradan eski bir binanin bodrum katinda tesaduf eseri ortaya cikti. 1990'larin ortasindan itibaren japonya'ya giden yamaguchi buradaki bazi tarihcilerle konusarak bu defterlerin orjinallerine ulasti. kayitlara gore japonya'nin dogu yakasindaki cesitli sehirlerinde cok buyuk bir su baskinindan bahsediliyordu.

    http://images.mentalfloss.com/…ublic/4hjh3kj634.png

    ornegin batan balikci teknelerinden bahseden notlarin yaninda pirinc tarlalarinin zarar gormesinden bahseden notlar da vardi. hatta ulkenin sahil seridinde sular altinda kalan ve yikilan evler mevcuttu. tum gunluklerde felaket tarihi olarak 27 ocak'in gece saatleri gosteriliyordu. abd'nin bati yakasinda gerceklesecek bir depremin tsunamisi japonya'ya 10 saat sonra ulasacagina gore deprem 26 ocak aksam 9'da gerceklesmis olmaliydi. tarihleri boyunca depremler yasayan japonlar deprem-tsunami iliskisini daha o gunlerde cozmuslerdi. japonlar'in yasadigi hemen hemen tum tsunamiler bir deprem sonrasi gelmisti. bunun aksine o gunku tsunami geldiginde hicbir japon deprem hissetmemisti. yani tsunami depremsiz gelmisti. bu yuzden tsunami'ye japonlar tarafindan "oksuz tsunami" ismi verilmisti. demek ki oregon'daki deprem o kadar siddetliydi ki olusan tsunami okyanusun obur tarafindaki japonya'ya kadar gelip burada epeyce yikima sebep olmustu. yapilan hesaplamalara gore japonya'ya gelip boylesi bir yikima sebep olabilecek bir tsunami doguran bir deprem en az 9 buyuklugunde olmaliydi.

    2000'lerin basinda oregon state universitesinden chris goldfinger son teknoloji aletlerle donatilmis bir gemiyle okyanusa acildi ve okyanusun yuzeyinden toprak ve tas ornekleri toplamaya basladi. 1100 km'lik bir alanda yillarca suren bir ornek toplama isleminden sonra yapilan testler 1700 tarihinde gerceklesen depremle beraber son 10 bin yilda gerceklesen 43 buyuk depremi ortaya cikartti. goldfinger bundan binlerce yil onceki depremleri, bu depremlerde fayin ne kadar kirildigini ve ortaya cikan buyuklugu bile tahmin edebilecek kadar veri toplamisti ve bu fay hattinin 10 bin yillik tarihcesini cikartmisti. tarihte ilk kez bir fay hatti hakkinda bu kadar derin ve nitelikli veri sahibi olunmustu.

    yapilan karbon testleri ve tam olarak mahiyetini anlamadigim bazi karmasik testler sonucu buradaki fay hattinin 256 yilda bir 8-8.5 buyuklugunde deprem yapacak sekilde kirildigi, her 2 kirilmadan birinin (ortalama 500 yilda bir) 9 ile 9.2 buyuklugunde depreme neden oldugu ortaya cikti. son depremden bu yana 316 yil olmustu ve eger bir sonraki deprem 8-8.5 araliginda olacaksa bunun vakti gelmis demekti ama bir sonraki deprem 9-9.2 araliginda olacaksa bir sonraki depreme daha 200 yil var demekti. ha bu arada 8.5 ile 9'luk deprem arasinda enerji bosalimi olarak epeyce fark var. ornegin 9'luk bir deprem 8'lik bir depreme gore 10 kat, 7'lik bir depreme gore 100 kat ve 6'lik bir depreme gore 1000 kat enerji bosalimina sebep oluyor. yani bir depremin 8.5 veya 9.0 olmasi arasinda epeyce fark var.

    tum bu parcalar birlesince 26 ocak 1700 depremi artik bir gizem olmaktan cikti ve bilimsel bir gercek haline geldi. depremler her ne kadar "guzel" bir olay olmasa da bir cok bilimadaminin cesitli ufak parcalari bir araya getirerek bulmaca cozer gibi 1700'lere ait bir depremi cozmesi gercekten cok guzel ve etkileyici. dedigim gibi depremin kendisi korkunc olsa da ortaya cikartilis hikayesi oldukca heyecan vericidir. bundan 25 yil oncesine kadar varligindan haberdar bile olunmayan bu olayken gunumuzde "bilinen kuzey amerika tarihinin en buyuk dogal felaketi" olarak tanimlaniyor. chris goldfinger'in deyimiyle "[cascadia] bundan 25 yil once hakkinda en az sey bilinen fay hattiyken simdi hakkinda en cok sey bilinen fay hatti haline geldi."

    abd'nin dort bir yani yil boyunca firtinalarla, kasirgalarla, hortumlarla, sel baskinlariyla ve cesitli dogal felaketlerle bogusuyorken hicbir felaket yasamayan bir bolge olmasi zaten dusunulemezdi. peki bu bolgedeki bir sonraki deprem ne zaman gelecek ve nasil bir yikima sebep olacak? o baska bir entry'nin konusu. sadece su kadarini soyleyeyim: uefa catirdayabilir.