2017

  • yine günler uzadı. günler kısaldı. hatta bu sene güneşin hangi saatte batacağına bir grup takım elbiseli, şişman, çirkin ve zengin adam karar verdi. demokrasinin en saçma hali. ama kronosçuluk yapan o zengin ve çirkin adamlar savaşları engelleyemedi. daha çok kan döküldü. çocukların bazıları şeker de yiyebildi ama udai faisal öldü. insanlar bulundukları coğrafyaya göre çeşitli depresyon, mutluluk ve ölüm biçimlerini benimsediler. yine. sayısı tam kestirilemeyen anneler, babalar, çocuklar, aşıklar ve aşık olunanlar, bazen hiç kimseler ve üst komşular bi yerden bi yere giderken öldürüldüler. parçalandılar.

    ama yine de yeni makarnalar süzüldü ve üzerlerine yoğurt döküldü. birileri taşındı ve size yemin ederim o koltuk o kapıdan sığmadı. bebekler doğdu ve hepsi fındık burunlu oldu. biz yine hayatta kaldık ama yaşamadığımız gün sayısı yaşadığımızdan fazla oldu. bazı aşklar sadece bilikte geçirilen zamanlarda alınan fişlerde kaldı, zaten onlarla da artık sadece vergi memurları ilgileniyor. ama can erik, yenidünya, çilek, karpuz ve devamı asla şaşmaz sırasıyla yine geldiler. gittiler. yine gelecekler. evlendirme dairelerine mutlulukla giren bazıları bu sefer adliyelerden yine mutlulukla çıktı. bazıları çıkmadı. bir kadının memesi çürüdü ve diğeri öldü. her şeyimizin tadı kaçtı. babamızın omuzlarında caddelerinde gezdiğimiz şehirlere bombalar yağdı. devrim televizyondan yayınlanmadı çünkü devrim olmadı. garip ama 90 nesli bir darbe girişimi gördü. herkes kara kara ne yapacağını düşündü ve içinde doğduğu coğrafyaya küstü. oysa o coğrafya, o coğrafya üzerindeki ağaçlar ama en çok zeytin ağaçları bize çoktan küsmüştü.

    ama biz yine de yaşayacağız. işimiz gücümüz yaşamak olacak. çünkü umudun önkoşuludur yaşamak. canımızı yine en çok en kıyamadıklarımız yakacak. gecesiyle gündüzüyle yalnız bırakmadıklarımız bizi ilk yalnızlığımızda yalnızlığımızla baş başa bırakacak. gece gündüz yalnızlıklarınızda sizi yalnız bırakmayanları siz ilk yalnızlıklarıyla baş başa bırakacaksınız. ve üzülerek bildiririm ki çoğunuz ilk gruptaki şanssız insanlardan olacak. hayat böyledir çünkü. yeni bebekler dünyaya iniş sırasına girdiler. içlerinden biri benimle aynı ismi paylaşıcak. baharda önce ballıbabalar çıkacak. hıdrellez gelecek. dibine bir sürü cin ali figürü gömülecek ama onların bile ruhu bazılarından daha çok olacak. enginarın kalbi muktedirin kalbinden hâlâ büyük olacak. 1 sene daha yaşlanılacak. adamın burnu hâlâ sivri, kadınsa hafiften şehla bakacak. biz yine o bankta oturup şarap içececeğiz, üzgünüm. kalbimiz kırılacak. ve kalp söz konusu olduğunda onarmak fiili kırmak fiilin karşıtı olmayacak. beklenilecek. kahve yapılacak. daha çok sevilecek ve sevişilecek. karda yürünecek ama bu yürüyüş çok uzun olmayacak. yine dünyada onlarca farklı dilde ninniler çocuklara söylenilecek ama o çocuklar aynı silahlarla öldürülecek. çocukları öldüren kurşunlar daha küçük olmayacak. yine gururlu yaşayanlar pişman ölülere dönüşecek, zaman pişmanlıkla rövanş alacak. sadık 65 senedir ölü. leonard cohen, tarık akan yok. zaten adile teyze uzun zaman önce bizi terk etti. elvis'le aşk yaşama ihtimalimiz sıfır. ama yine de, tek isteğimiz yaşamak. bir sincap gibi hem de.

    çocukluğumuzu özlüyoruz.