19 nisan 2016 ev alırken yaşadıklarım

  • borcu biter bitmez, zaten ticari omru neredeyse dolmak uzere olan ve 2+1 ile degistirilmek uzere yeniden borca girmeye sebep olacak sikko bir evin satin alinma hikayesidir.
    bu ev icin harcanacak o 10 sene bitince 'artik rahat bir eve gecmek gerek' diyerek 2+1 icin bir 10 seneni daha ipotekleteceksin saskin beyaz yakali. o bitince de -eger hala hayattaysan- 3+1 alirsin artik.

    formul veriyorum, not alin:
    her ay iki kira kadar para odeyecekseniz, kiraci olarak kalin, her ay bir kira kadar da dolara ve/veya altina yatirin. 10 degil, 7 sene sonra evinizi pesin parayla alin.

  • evvela yalnızca beni ilgilendiriyormuş gibi görülen böyle bir başlık açtığım için okurlardan özür dilerim. zira farklı bir başlık aklıma gelmedi. bu gün, istanbul'da ortalama bir semtte yüksek giriş 1+1 daire alırken yaşadığım duygu ve garibime giden olayları anlatacağım.

    bir buçuk iki haftadır bu ev işi ile uğraşıyorum. kira da oturuyordum, üç yıl önce taşınmıştım ve eve çıkarken de malumunuz daireyi bok götürdüğü için epey bir tadilat masrafı harcamıştım. ev sahibine nerdeyse iki kira bedeline yakın depozito verip tüm faturaları da kendi üzerime alarak daha o dönem kafadan epey miktar para harcamıştım. ne güzel sakin sakin yaşıyorken ev sahibim aradı ve üç ay içerisinde evi boşaltmam gerektiğini söyledi. eyvallah çekerek hafif üzgün ve kurduğum düzeni yıkıp yeni bir düzen kurmanın verdiği acı üzüntü ile ev aramaya başladım.

    internette sahibinden.com başta olmak üzere bilinen sitelerden kiralık daire araştırmaya başladım. birde ne göreyim kiralar almış başını yürümüş.(ben 70 m2 daireye 700 tl veriyordum, muhtemelende 750'ye cıkacaktı haziran'da) 1000 tl'den aşağı nerdeyse daire yok. o 1000 tl dediğim daireler en az 20 yıllık kimi doğalgaz sobalı kiminin tuvaleti banyosu bok gibi, eve misafir çağırmaya utanırsın o derece yani. bu 1000 tl kira dediğim yerler öyle orta kat filan değil bildiğin giriş kat bodrum vs, orta kat 80-90 m2 daireler daha pahalı. 800-900 tutarına indireyim dedim gördüğüm nerdeyse studyo tipi daireler, küçücük ve yerin nerdeyse 7 kat dibinde. bir kaç ay orda yaşanız rütübetten ananız ağlar ciğerleriniz iflas bayrağı çeker. birde bu dairelerin hiç sahibinden olanını görmedim. tamamına yakını emlakçıların verdiği ilan. alta ne güzel süslü süslü yazmışlar; "dairemiz böyle, yok şöyle vs vs, depozito iki kira bedeli(bazıları insaflı bir kira bedeli istiyor), komisyon yıllık ödenen kiranın %12'si vs" yani nerden baksanız ev sahibi en az 1000-2000 tl arası depozito, emlakçı ise ortalama 1000-1500 tl komisyon istiyor.

    e bu ilanlardan yüzlercesine baktıktan sonra sikilmedik bir kulak arkamız kalır zaten deyip başladım hüzünle karışık kara kara düşünmeye. nerdeyse bir iki hafta böyle kara kara düşünmekle emlakçıya yedirilecek komisyona üzülmekle, yüksek fiyatlarla bok gibi dairelerden fazlasını tutamayacak olmanın ağır hüznüyle geçti. ellerin mülkiyetleri kıymetli arkadaş. dünya da suçumuz çalmadığımız, emek hırsızlığı yapmadığımız, haketmediğimize el sürmediğimiz için onurlu yaşam mücadelesi vermemizmiş. ortalama bir memur maaşının yapabilecekleri bu diye kara kara düşünürken elime alıp telefonu babamı aradım. birde yakın çevremden birileri akıl verdi tabi, 1000 tl kira vereceğine git 1+1 daire al 1500 öde kendi evin olsun, ev sahibi yarın çıkarır mı derdine düşme diye. aklıma yatmıştı bu, neyse açtı babam durumu anlattım, dedim 6-7 bin birikmişim var, yani metelik yok anliycanız, bana peşinat lazım verebilir misin? daha önce söylemiştim ona çıkacağım evden ağır ağır toparlanıyorum, baba kalbi işte üzülüyor adamcağız kiralık evlerde yaşamanın ne demek olduğunu iyi biliyor. teklifimi kabul etti bana 50 bin dolaylarında peşinat sağlayabileceğini taahhüt etti. bende bunu duyar duymaz hafif coşkulu şekilde ev aramaya başladım tabi.

    fakat arama bandını 150-165 bin bandında tutup bakınıyorum etrafa önüme çıkan evler yukarda bahsettiğim gibi yerin yedi kat dibinde ahırdan bozma rutubetli seçeneklerden başka birşey değil. az biraz yukarda olanları da aşırı küçük. örneğin salon dedikleri yer bir cekyat bir tv birde sen olunca içinde doluyor. evde ikinci bir kişiye yer yok yani. başvurduğum emlakçıların yüzüme pis pis sırıtırak gezdirdiği evler dalga geçer gibi. hele birde elinde birikmişin bu kadar az ya, yani daire fiyatları o bantta olunca %3'lük komisyonları da haliyle az oluyor. sanırım bu nedenleydi gördüğüm ilgisizlik ve alay eder gibi takınılan tavırlar. aralarında bir iki kişiyi tenzih ediyorum tabi.

    her neyse işte öyle yakın mahallelere bakın bakın evi yakınımda, üç dört sokak ileride buldum, bina sıfır, yüksek giriş 1+1 daire. 60 m2 ama kullanım alanı 40 m2 ite kaka anca oluyor. fakat beni cezbeden tarafı sessiz sakin bir sokakta olup binanın sıfır oluşuydu. beni o daireye götüren ilk emlakçı biraz köylü kurnazı tipte biriydi hatta biraz değil epey fazla. sonradan anladım bunu. aynı emlakçı bu daireyi hürriyetemlak sitesine 160 binden koyup sahibinden sitesine 165 binden koymuştu. ben fiyatı 150 dolaylarına çekme pazarlığı yaparken herif sözü 165 binden açınca orda şaşırdım tabi. dedim siteye bu fiyattan koymuşsunuz burda bu fiyat diyorsunuz? beni inkar ederek hayır 165'ten koyduk filan dedi, bende açıp telden ilanı gösterdim. görünce yanlış yazmışız vs deyip geçiştirdi. neyse olabilir insanlık hali dedim. fiyatı 158'e kadar indirdi orda tuttu, tabi iş komisyona gelince doğrudan %3 istedi.... yani 4500 tl cash para.... çok değil mi dediğimde 150'yi veren onu mu veremeyecek vs manasında bişeyler dedi. adam 100 bin kredi çekip bankaya ev ipotek 180 bin borçlu olacağımı, yani 50 küsür bin vereceğim peşinatın da aslında hiçbir şey ifade etmediğini unuttu sanırım. çünkü ben para kesiyorum onların gözünde. zar zor denkleştirilen 50 küsür peşinatın ve benim birikmiş 6-7 bin tl'nin bu süreçte taşınmasıydı, komisyonuydu tapu masrafıydı sikinde değil. emlakçı bu neticede, emeksiz, kolay paranın peşinde. o öyle deyince bir afallamıştım tabi ilk kez yaşadığım için böyle emek hırsızlığı durumlarını...yani ben o paraya iki ay it gibi çalışacağım sonra adam beni bir ev ziyaretine götürdü diye alıp cebine koyacak. içime oturdu açıkçası işin bu kısmı. neyse kabul etmedim çıktım geldim. oturduğum sokakta gide gele önceden bildiğim bir emlakçı vardı ona gittim. dedim şurda şöyle bir daire var bunu alabilir miyiz diye, herif işe el atıp o akşam bir kaç aramalarla işi bağladı, daire'yi de bana 156'ya bıraktı. bende kabul ettim. komisyon içinde 2500'e anlaştık. bir şekilde biraz rahatlamıştım. 4500 nere 2500 nere...

    bir haftadır krediyi ayarlamaya çalışıyordum, maaş bordrosuydu imza sirküsüydü derken kredi onaylandı ve 1750 tl de experiydi dosya masrafıydı ordan taktı. alacakları 80 bin tl faiz yetmiyor bankaya illa birde dosya masrafı çıkarıp ordan sikecek. neyse battı balık yan gider diyip bir şekilde kabulleniyorsunuz işte süreci, ister istemez sizi içine çekiyor, imazalıyorsunuz önünüze uzatılan her kağıdı. ne yapayım başka çare yok diyorum kendi kendime o imzaları atarken yutkunamıyorum bile ama yapacak bir şey yok diye, bak kiralık daireler bile bok gibi olmasına rağmen ebesinin ki kadar kiralar istiyorlar diye diye kendimi teselli etmeye çalışıyorum. kafam da oluşan büyük bir ağırlık, sanki yanında davul bile çalsa işitmeyeceğin kadar dalgın. boşver diyorum bak yeni evin olacak vs vs...

    bu gün yaptık satışı, tapuda paranın üçte birini verdim müteahhite, tapuyu üzerime verdi, kalanını da bankada verdim. bu gün gördüğüm tablo şuydu kredi işlemlerini yapan bankacı, emlakçı ve müteahhidin yüzü gülüyordu,keyifleri yerindeydi, kendime baktım nedense ev sahibi olmama rağmen zoraki yutkunuyor, gün boyu dalgın dalgın dolanıyordum. tapuyu alıp fotoğrafını babama gönderirken bile bir türlü sevinemedim, ite kaka gülümsemeye bile çalışsam gülemedim.

    çünkü daha tapuya gitmeden emlakçının dükkanında ona 2500 nakit parayı yani bir aylık emeğimi tak diye çıkarıp verdim. sabahtan beri recep tayyip erdoğan'dan ve müslümanlığın faziletlerinden başka laf etmeyen müteahhit abimize de tapu da ve banka'da olmak üzere paranın tamamını verdim. bankaya ise gelecek on yılımı ipotek ederek çektiğim 100 bin tl ye karşılık ödeyeceğim 180 bin tl nin altına imzalarımı basarak geleceğimi verdim. birde o dosya masrafı yok mu, hani 80 bin tl faiz ödemenizin tatmin etmediği bankayı orgazm delisi yapacak dosya masrafı, 1750 tl, içe oturmayacak gibi değil, oturdu işte...içime tek oturan o mu? birde bu konuyu tanıdığım bankacı arkadaşlara açtığımda, bankayı savunan bu ahmak, bu kraldan fazla kralcı banka çalışanı arkadaşlar...

    bankacı mutlu, müteahhit de mutlu, emlakçı da mutlu, bir ben mutsuzum aq... çünkü ben emekçiyim, emeği verenim, emeği çalıp üzerinden yüksek karlar sağlayan kişi değil. çok zaman sarfederek az kazanıyorum ki birileri az zaman sarfederek çooook kazanabilsin diye...kaderimiz diğer sıradan emekçiler gibi. ha burda o zenginleri kıskandığımı onlar gibi olmak istediğimi sanmayın. istediğim tek şey onlar bizim gibi olsun, emek versin, üretsin, ama çalışanın sırtından kimse geçinmesin işte. ama olmuyor, çünkü biz aptalız, bu evi aldığım için ben aptalım, çünkü atalarımız mağaralarda veya kendi yaptıkları derme çatma evlerde yaşayabiliyorken bu üst üste istiflenmiş betonarme yapılarda yaşamak için gerekli hırsa sahip olmakla ben hata ediyorum. benim gibiler hata ediyor. bir koca bina da balık istifi gibi onlarca aileyiz, emekçiyiz yaşıyoruz. biz emek veriyoruz, bizi tezgaha dizenler, patronlar, soylular, bankacılar, müteaahhitler birde bunların ayakçıcı olan emlakçılar yiyor. öyle işte bu sıradan insanların bu sokaklarda yaşadığı düşününce travma yaratan hikayeler. ama öyle işte...

    emlakçı toplasan bir kaç saatlik uğraşla bir aylık emeğin olan o parayı attı cebine iyi mi, hadi şimdi git otur götünü kırıp o yeni evinde...

    banka toplasan bir kaç saatlik uğraşla on yıllık emeğine, parasını ödeyemezsen de hayalini kurduğun o eve ipotek koydu hadi şimdi git otur götünü kırıp o yeni evinde...

    otur tabi oturabilirsen, mutlu huzurlu, henüz sarf etmediğin emekler daha bu günden satılmış iken...

    birde unutmadan; bizim müteahhit ile banka özel güvenliği arasında geçen diyalog; "geziden önce faizler 0,62'ydi, tayyip erdoğan sağlam bir istikrar getirmişti, bakın şimdi faizler 1,14, batırdı memleketi bu geziciler..."

    zaten o bitkin halimle yutkundum itiraz edip savunamadım geziyi, insanların avm'lere, rantlara karşı yaptığı haklı mücadeleyi...

    banka mutlu, kredi işlemlerini yapan bankacı mutlu, müteaahit mutlu, emlakçı mutlu, banka güvenlik görevlisi mutlu...

    ev sahibi olan ben mutsuz, muhtemelen o evi yapıp ev sahibi olamayan işçiler mutsuz...

    bir yerde tropikal bir ada keşfederseniz, bana da haber verin, sataram köyü ha deyip yakarım gemileri, başımı sevdiğimi alır gider derme çatma bir kulübe yapıp ihtiyacım kadar üretip, kağıt parçasına para diyerek bu kadar mana yükleyenlerden uzak, mutlu mesut yaşarım.

    orda da vergi alırlar mı bizden? aslında kimsenin olmayan toprağı parselleyip orda da satanlar var mıdır? yüksek faizle insanları borçlandırıp geleceklerini ipotek eden bankalar orda da var mıdır?

    ütopya mı bu?

    bence değil...

    sevgiler...