19 kasım 2020 merkez bankası faiz kararı

  • ekonomi, adalet eğitim sağlık insan hakları düşünce özgürlüğü gibi kalemlerde gerçek anlamda reform olmadan düzelmez. rte'nin ağzının kenarıyla yaptığı demokrasi güzellemeleri, ancak ahmakları avutur.

    faiz artsa ne olur artmasa ne olur. mafya liderinin, 15 milyon oy almış bir partinin başkanını açık seçik tehdit edebildiği bir ülke türkiye. bunu dışarıya isteseniz de anlatamazsınız. şahlanış olacakmış, geçiniz.

  • 1* hikaye şöyle. bir görüntüdeki faiz oranı var, bir de diğer birçok faizin ortalaması var ve uygulamada bu ortalama üzerinden işlem yapılıyor. ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti (aofm) denen bu ortalama (%14 civarlarında ve ufak ufak artıyor), dışarıdan biri baktığı zaman görünen bir oran da değil. örneğin haftalık the economist dergisinin meşhur en arka sayfasındaki ülke istatistiklerine baktığınızda, türkiye'de %10,25'lik faizi göreceksiniz. oysa bu gerçekleri yansıtmıyor.

    2* faizin yükselmesi elbette ki iyi bir şey değil. bir yerde bir sıkıntı var ki o faiz yükseliyor çünkü ideal faiz oranları %2-3 civarlarında olandır. sebebiyse %1,5-2 oranındaki enflasyonun da en ideal enflasyon olmasıdır. bunların düşüğü de ya da eksisi de belki bizimkinden daha kötü bir durum. şu anki euro bölgesi en son eksi 0,50 faizle fonlanıyorken, japonya 25 senedir faizin ve tabi enflasyonun çok düşük olduğu bir ekonomik atmosfer içerisinde, ki bu sebepten de 90'ların o büyük japon bankaları yavaş yavaş yerini diğer yabancı bankalara bırakmıştı.

    3* her neyse. konu tcmb. bu noktada her ne kadar başkan rte'nin kafasında bilime aykırı bir politika varsa da, enflasyon aslında sebep, faiz ise neticedir. reis bunun tam tersini savunuyor. zaten damadı da bu söylemi uygulamaya çalıştığı için yaklaşık 130 milyar doları tcmb ve kamu bankaları üzerinden sattırdığı gibi, ekonomi de gittikçe dışa kapatıldı ve içinden çıkılamayan krizler dönemine girdik. uğur gürses bu durumu "ağır çekimde gerçekleşen bir tren kazası" olarak yorumluyor.

    4* şimdi ise, özellikle abd seçimlerini joe biden'ın kazanmasıyla ne tesadüftür ki söylem bir anda değişti. ben buna akp tornistanı diyorum. doğal olarak da beklentiler olumluya döndü. sadece bu olay bile doları düşürdü. şu aşamada ise söylemin bittiği, eylemin başlaması gereken noktadayız. o eylemin ilk testi de 19 kasım 2020 merkez bankası faiz kararı olacak. "bugüne kadar güzel güzel konuşan o kişiler, acaba bu işi fiiliyata dökebilecekler mi?" sorusunun cevabını alacağız. bu ilk test. bunun arkasından gelecek şeylere de bakılacak, örneğin bddk'nın uydurduğu aktif rasyosu denen garabetin kaldırılması da bekleniyor. bu aktif rasyosunu da zaten tcmb ppk'sında damada yakın bir üyenin tasarladığı ve bddk eliyle uygulamaya sokturduğu söyleniyor. zaten naci ağbal ile birlikte ppk'da bulunan toplam 5 kişi içerisindeki damatçıların da tasfiye edilmesi bekleniyor. belki de edilmiştir, bilemiyorum.

    5* gelelim faiz hikayesine. görüntüde 10,25, fiiliyatta her gün değişmekle birlikte 14 küsürlerde bir faiz olduğunu biliyoruz. bu aslında iki önceki tcmb başkanı erdem başçı zamanında keşfedilen, sonrasında murat çetinkaya döneminde devam ettirilen, bugünlere kadar da murat uysal'ın mecburen uyguladığı bir faiz politikasıydı. elbette ki çalışmadı. çünkü dünya standartlarında ekonomi düzeni böyle değildi. türkiye açık ve serbest bir piyasa ise o zaman eli mecbur finans kapitalin kurallarına uymak zorundaydı. yeni gelen bakan lütfi elvan'ın da, yeni başkan naci ağbal'ın da söylemleri zaten bu yönde olduğundan güven de tazelendi. faiz artmadan kur düştü, yani fiyatlandı. beklentiler satın alındı. sıra geldi beklentinin gerçekleşmesine.

    6* turkey data monitor, ekonomik verileri paylaşan oldukça güzel bir oluşum ve onun bir grafiğini kullanarak faiz meselesini görsel olarak aydınlatmak yerinde olur. grafiğe baktıktan sonra yeşil olan çizgi ile siyah olan çizginin farklılığı, özellikle son dönemde görülecek. işte dananın kuyruğu zaten burada kopuyor. dolayısıyla yapılacak olan şey, tıpkı 2018 sonbaharında murat çetinkaya'nın yaptığı gibi, politika faizinin (yeşil), siyah ile görünen aofm'ye çekilmesi işlemidir. çünkü mevcut halde tcmb'nin etkin bir mücadele yürütmediği, piyasayı hangi faizle fonladığının belli olmadığı, dolayısıyla güvenin de sarsıldığı bir ortam yaratılmış oluyor. oysa tcmb'nin, kanunu ile kendisine verilen görev fiyat istikrarı ise, yani enflasyonu düşürmek ise, piyasada "ben burdayım" diyebileceği ve kimseyi tereddüte düşürmeyecek tek bir faiz olan politika faizi (yeşil) ile faiz oranını belirlemesi gerekiyor. bunda ne kadar geç kalırsa, sonraki maliyetleri en az o kadar daha fazla oluyor. bunun en güzel örneği 2018'deki 625 baz puan faiz artışıdır. halbuki o zamanlarda da ekonomistler, evvelden bir 200-300'lük bir artış ile işin çözülebileceğini ifade ediyorlardı. elbette rte bu durumu istemediği için politika faizi yerine alternatif faizlerle piyasa fonlandığından, tcmb'ye laf etmek yerine tepeye bu eleştirileri yönlendirmek gerekir.

    7* işin bir de enflasyon boyutu var. ne demiştik, rte'nin faiz politikası iflas ettiğinden artık normale dönüyoruz. yersen. o nedenle de enflasyon verilerine de bakmak gerekiyor. bunun için de elbette bakılacak yer tüik olacak. burada da enflasyonun dolar kurunun artışıyla artık artmaya başladığına yönelik veriler var. bunu engellemek için de elbette tek çare faiz silahını kullanmak olacak. dolayısıyla siyah ile görünen aofm'nin belki biraz daha üzerine politika faizinin çekilmesi gerekebilir. tabi bunu izleyen süreçte ülke ufaktan bir resesyona girecek, ancak hiç değilse kazanılan o zaman zarfında güzel şeyler yapılırsa uzun vadeli faizler kalıcı olarak düşecek. bunlar tabi yıllardır söylense de, tepedeki bir adam başka bir şey istediği için herkes onun dediklerini uygulamaya çalışıyordu ve duvara da böyle tosladık.

    8* bundan sonra ise izlenmesi gereken bazı şeyler var. bunlar ise elbette kuru nispeten 7'lere doğru gönderebilecektir. örneğin bddk'nın uygulamakta olduğu aktif rasyosunun tamamen kaldırılması, swap limitlerinin eski düzeyine getirilmesi, düzenleyici ve denetleyici otoritelerin bağımsız karar alabilmesi, özel bankaların kredi vermeye zorlanmaması, hükümetin siyasi söyleminde piyasa dostu olunması, gereksiz harcamaların kısılarak bütçe harcamalarının azaltılması, borçlanmanın düşürülmesi, varlık fonu denen garabetin tasfiye edilmesi vb. önemli. bu işin finansal boyutu. işin bir de hukuki ve sosyal boyutu var. hukuki boyutunda elbette insan haklarına saygı, adalet bakanını hsk başkanı yapan düzenlemenin iptal/ilga edilmesi, yargıçlara telefon gitmemesi, kamu ihale kanunu'nun günümüze kadar neredeyse 200'e yakın kez değiştiği dikkate alındığında yeni, şeffaf ve çok katı bir ihale kanunu tasarlanması, hazine garantilerinin mücbir sebep veya yolsuz kurulmaları sebebiyle hükümsüz sayılması vb. gibi reformlar olduğu gibi, özellikle ne idüğü belirsiz saçma sapan bir sistem olan cumhurbaşkanlığı sistemi'nden tekrar parlementer demokrasiye geçiş önemli. bunların bazıları anayasa değişikliği gerektiriyor o yüzden öyle kolay şeyler değil. kaldı ki, ben akp'nin geçmiş 18 senesine bakarak, bir noktada tıkanacakları yönünde bir okuma yapıyorum. ama madem ralli var, tl faizini de yerim orası ayrı konu.

    9* bunların analizine ise söyleme değil, eyleme bakarak varacağız. örneğin daha bugün kıbrıs'a adam devletin 8 uçağıyla gitmiş. birinde kendisi, diğerinde bakanlar, bir diğerinde korumalar falan varmış. vatandaş da 1.000 tl kısa çalışma ödeneği alıyor bu esnada. benzer şekilde daha içişleri bakanlığı genelgeleriyle anayasal haklar usulüne aykırı olarak kısıtlanıyor, ki aynı konuşmada hukuk reformu, insan hakları bıdı bıdı laflar var. dostlar alışverişte görsün hesabı. daha bugün olan şeyler bunlar. genelgelerle anayasal hakların kısıtlandığı bir ülkeyken, o söylem elbette faiz vb. gibi nispeten kolay şeylerle eyleme dönüşebilir ancak bu iş bir noktada tıkanacaktır.

    10* her ne kadar naci ağbal ile lütfi elvan'ın kişiliklerine ve iş yapışlarına güveniyor olsam da, balık baştan kokar. önce tepedeki zihniyet değişecek, ondan sonra ülke güzel günlere gebe kalacak.

    faizi indirip kaldırmayla iş bitse, ohoo.

    *

    (bkz: naci ağbal'ın berat albayrak'ın ayağını kaydırması/@dragonlady)

    (bkz: ekonomi yönetimini yeniden oluşturduk/@dragonlady)

    (bkz: yargının siyasallaşması/@dragonlady)

    (bkz: almanya'nın türkiye'nin iflasını duyurması/@dragonlady)

    (bkz: hazine garantisi/@dragonlady)

    (bkz: 2020 ekonomik krizi/@dragonlady)