19 kasım 2015 türkiye'nin suyu ve parayı kesmesi

  • 1,5 sene iş için çok sık gidip, fazlaca zaman geçirdim kıbrıs'da. haliyle çok çeşit arkadaşlarım oldu. anası,babası,dedesi kıbrıslı olandan tut, türkiye'den seneler önce göç edip oraya yerleşmiş olana, milletvekili olandan tut, devlet memuru olan bir çok insan... ilk başlarda ön yargılı ve kızgındım "nasıl bizi sevmezsiniz lan ibineler" diye.bir süre kimseye türkiye'yi neden sevmediğini sormadım. tarafsız bakmak için kendim izlemeye başladım. önce gözlemlediklerimi yazayım.
    *ada içinde kolay kolay polis göremezsiniz. görseniz bile yanına gidip kafanıza göre geyik yapabilirsiniz. yani korkulan bir figür değildir orada polisler. bir olaya gitmedikleri sürece siren sesini kolay kolay duymazsınız.
    *bazen iş çıkışları 15-20 dakikalığına, kavşaklardan dolayı trafik sıkışır. bir tane insan evladı basmaz o kornaya. ya da kuyruktan çıkıp sıranın önüne dalmaya çalışmaz.
    *kıraathane kültürleri yoktur. kahve yerine akşamları arkadaşlarıyla buluşmayı, spor yapmayı veya dağa bayıra tırmanmayı severler.
    *en zenginiyle en fakirini aynı cafe içerisinde görebilirsin. ve tanımıyorsan da ayırt edemezsin. mütevazi insanlardır çoğunluğu. istanbul'dan ismi cismi olan çok lüks işletmeler gidip oraya mekanların aynılarını açtılar ama hepsi iş yapamayıp kapandı. çünkü salaş ortamları severler.
    *yaya geçidine ayağını basar basmaz durur arabalar. örneğin o gün çok dalgınsın ve yaya geçidine sağına soluna bakmadan atladın.. korkma 5 mt gerinde çoktan durmuştur arabalar. koşmana da gerek yok. sadece yürü.. emin ol bekleyecekler ve beklerlerken " hadisene lan amk çocuğu" demeyeceklerdir. diyorum ya mümkün değil bu durumlarda korna sesi duyamazsın.
    *çoğunun eğitim düzeyi yükseklerdedir. tabi bunda ingiltere'nin de payı vardır.
    *bahçesi yola bakan mekanlar, akşam dükkanlarını kapatıp giderler. almazlar yani içeri masalarını sandalyelerini. kimse çalmaz mallarını.
    *yemek yeme kültürleri muhteşemdir.rakı içerler ama daha çok viskiyi severler. özellikle black label.
    *biri kaza yapıp öldüğünde ortalığı ayağa kaldırırlar. yani bizdeki gibi 100 kişi tek seferde ölse, ada'yı yıkarlar. mına koyarlar o ada'nın.
    *gazetelerini açtığında içini parçalayan haberler göremezsin. 1-2 siyaset haberi dışında kalan haberlerin çoğu ahmet'in köpeği kayboldu,mehmet'in arabasının rengi çok hoşmuş,kanserli hastalara yardım konserine gelin tadındadır.
    *mekanda bir milletvekili gördüğünde eğer tanışıklığınız varsa kalkar masana kadar gelir. hürmet gösterir. sanki 40 yıllık dostunmuş gibi sohbet eder. göremezsin yani ben milletvekiliyim ananızı sikerim tarzını.
    kötü huyları yok mu? var tabi. ama inanın yazmaya değmeyecek, dile getirilmeyecek azınlıkta.

    bunları gözlemledikten sonra hikayesini okudum. ne olmuştu 74'de,öncesi de var mıydı? diye.sonra sevdiğim bir abimin babasıyla sohbet ettik konu üzerine.
    evet ülke olarak 11 senenin sonunda ( 11 sene uğraşmışlar türkiye gel bizi kurtar burada iyi değiliz diye ) kaddafi'nin yardımlarının da etkisiyle abileri kurtarıyoruz. orada anlatılana göre türk askeri bildiğin tüm ada'ya yürümüş. sıka sıka,ala ala gidiyormuş. sonra yukarılardan bir yerlerden bir emir gelince durmuşlar ve şuan bildiğimiz sınırlar çizilmiş. bu arada dede bunları anlatırken hala heyecanlı ve hala türkiye cumhuriyeti için şükran ve minnet dolu. neyse sonra özal geliyor ziyarete. ( onun anlatmasına göre ) karşılayanlardan biri de bu dedemiz. ( üstüne basa basa söylüyorum bu onun hikayesi. herhangi bir yorum katmıyorum) özal gelince, halkın önde gelenleri soruyorlar tabi.. " şimdi ne yapalım?sayenizde kurtulduk.şimdi ayağa kalkma zamanımız. biz tarıma, hayvancılığa başlayalım diye düşünüyoruz. bize nasıl yardımcı olabilirsiniz?" özal da demiş ki " ne gerek var canım.. biz size bakarız. girin devlet kadrolarına.." ( bu kısmı kısa kesiyorum) ve bu noktaya getirmek için de devlet memuruna zamanında ciddi maaşlar vermişler. kiminiz " ee yapmasalarmış, kabul etmeselermiş" diyebilir. olabilir.. o kısımla ilgilenmiyorum. sonu olmayan bir tartışma çünkü.
    neyse sonuç olarak günümüze kadar bağımlı bir şekilde gelmişler. bu arada türkiye cumhuriyeti'de sürekli "size biz bakıyoruz aç köpekler. istediklerimizi yapacaksınız." muamelesi yapmış adamlara. akp için konuşmuyorum. süre gelen tüm hükümetler..
    bugün bu adamlar.. tamam kardeşim 40 yıl evvel bizi kurtardın. hala da yardımını eksik etmiyorsun eyvallah demekteler. ama gel buna çözüm bulalım. tam bağımsız olalım. siz de bize bakmak zorunda kalmayın. demekteler. ee senelerdir yatırım yapan türkiye'nin de bu işine gelmemekte. ki normaldir. burası da pek uzatılacak bir nokta değil. çünkü bu kavganın da sonucu yok.
    kısaca sevme veya sevilmeme önce böyle başlar.. sonra da yukarıda yazdığım davranış şekillerine kadar gider.
    sizce anlattığım gibi yaşayan bir millet, tam tersini yapan bir milletten hoşlanır mı? ben hoşlanmıyorum lan. adam neden hoşlanıp sevsin? sırf 74'de onları kurtardın diye mi?
    arabada son ses müzik açıp kızlara laf atan, milleti dolandırmaya çalışan, hırsızlık yapan, tecavüz eden, adam öldüren kişilerin hepsi türkiye'den giden adamlar.. evlat olsan sevilir misin mına koyduğum?

    edit: asıl konuyu atlamışım. su mevzusu... düşün şimdi rusya geliyor sana ve diyor ki "hocam boruyu döşedik size ama yetmez bundan sonra mockba holding işletecek gazınızı. ne istiyorlarsa yapacaksınız" kabul eder misin? etsen de sinire kesmez misin? kessen de mına koyduklarım demez misin?

  • eveet kıbrıs'la beraber, "komşularla sıfır sorun projesi" tamamen dibi boylamıştır, tebrikler. şimdi sıra, sınırımız olmayan ülkelerle sorun çıkartmakta.