18 eylül 2018 dolar kuru

  • ben açıkçası iktidarın bu durumdan rahatsız olduğunu düşünmüyorum. neden rahatsız olsunlar ki? bir şekilde türkiye'yi parti devleti haline getirmeyi başardılar, bu saatten sonra çok fantastik bir olay olmalı ki bir şeyler değişsin. naziler almanya'yı dünya savaşına soktu, o kadar alman hayatını cephelerde kaybetti; almanların tepkisi ne oldu? hiç. ancak ruslar berlin'e dayandığında bir şeylerin farkında vardılar, lakin artık iş işten geçmişti. demek istediğim parti devleti olunca halkın başına ne geldiğiyle halkın kendisi bile ilgilenmiyor artık. medya partinin elinde; ordu, polis teşkilatı, bakanlıklar partinin elinde. bir belediyeye çöpçü olmak istiyorsan bile o ilçenin akp'li başkanının onayını almak zorunda kalıyorsun. mevcut iktidar bunun farkında değil mi? farkında. peki dünya bunun farkında değil mi? onlar da farkında. adamlardan daha nasıl yatırım yapmalarını bekliyorsun?

    erdoğan merkez bankasına çatıp duruyor; ekonominin toparlanmasını isteyen bir adam merkez bankasını, iş bankası'nın hisselerini kaşır mı? milyon dolarlık uçakların, sarayların peşine düşer mi? düşmez elbette. benim gibi saf muhalifler de şaşırıyor, vay efendim erdoğan neden böyle yapıyor... yahu adamın umurunda değil, gerçekten değil; tv önüne çıkıp ekonomiden dem vurmasına bakıp bu sorunu kendine dert edinmiş gibi görünüyor sadece. ekonomiden anlamam. faiz artışını, bilmem neyi bile son birkaç aydır öğrenmiş adamım. ama ekonomistlere bakınca şaşırmıyor değilim. koca koca prof.lar ''işte faiz artırılırsa, ukrayna çeyrek finale çıkarsa'' yok bilmem ne olursa ekonominin toparlanacağını anlatıp duruyorlar. hani otobüsün şoför koltuğunda sarhoş bir adam oturuyor, otobüsü uçuruma doğru sürüklüyor; arka koltukta oturanlar da ''koltukları öne, arkaya yatırırsak otobüsü kurtarabiliriz'' diyerek birbirlerini teselli ediyor. öyle bir durum.

    batı diyor ki; kardeşim, bu sistem bize güven vermiyor, bu sistemle bizim sistemimizin dışına çıkıyorsun, kabul edilemez. öyle olunca dolar fırlıyor yukarı. ha, batı kim lan, ben kendime yeterim de diyebilirsin. dersin ama rusya ve iran gibi petrolün olur, doğalgazın olur; çin gibi devasa bir ihracat hacmin olur. ama sen göbekten bağlısın batıya; yıllarca gömmüşsün inşaata, gömmüşsün yola, köprüye. dememişsin ki ilerde batıyla başım sıkıntıya düşer, bugünden kendimi o güne hazırlayayım, üretim ekonomisine odaklanayım... yok. şimdi kağıt bile bulamıyorsun lan kağıt. kağıt fabrikalarını kapatmışsın; camları dökülmüş, duvarları aşınmış, esrarcılar içinde cirit atıyor; ama kapı girişinde yazan şu; ''kağıt müzesi''. bak sen işte orada kaybettin savaşı. o ''kağıt müzesi'' tabelasını astın ya, her şey orada bitti işte. geçmiş olsun.