12 mart 2020 otogar görüntüsü

  • türk milleti otonomi yoksunluğundan, aşırı extrovertlükten, birey olarak yaşamayı bilmemekten vazgeçmedikçe asla gün yüzü göremeyecek.

    vıcık vıcık kalabalıkların dışında kaldığında zaman ayırabileceği kişisel uğraşları olmayan, evde vakit geçirmeyi bilmeyen, elinden telefon düşmeyen, kendi başına fikir üretemeyen, ankara'dan izmir'e annesiyle börek açmaya, babasıyla futbol keyfi çatmaya, mahalle arkadaşıyla dedikodu yapmaya gitmezse ölecek hastalığından muzdarip olan ve bu şekilde güya çok sevdiği aile üyelerini de risk altında bırakan üstün zekalıları görmek içimde müthiş bir öfke uyandırıyor. çünkü bu insanlar budalalıklarının, düşüncesizliklerinin bedelini kendileri ödemeyecekler. olan evlatlarının evlerine dönmelerinden mutluluk duyan garibanlara olacak.

    daha düne kadar "kapitalizm insan doğasına en uygun sistemdir. " fikrinin çığırtkanlığını yapan, her şeyin en iyisini vahşi doğanın ve piyasanın determine etmesi gerektiğini körü körüne savunan, kraldan daha kralcı insanlarımızın bugün kriz anında tek kullanımlık maske alacak maddi gücü dahi kendilerinde bulamamalarındaki ironiye diyecek bir şey bulamıyorum zira okullarının neden tatil edildiğini bile anlayabilecek kapasitede olmadıkları görülüyor.

    görüntülerde maskeli bir homo sapiens(!) namevcut, lakin nasıl olsa türkiye ne yapar eder, "prestiji"ne zarar gelmemesi için "resmi sayı" larını düşük tutmayı başarır.

    türkiye'de reel vaka sayısı bilinmeyecek. türk insanı da çevresinden birisini kaybettiğinde suçu kadere, satürn retrosuna, ikizler burcunun bu yılki yıldız haritasına, komşusuna, allah'a veya nazara atacak.

    şu hayatta hiçbir şeyden kitlesel aptallıktan tiksindiğim kadar tiksinmiyorum. bu kafa yapısı ile aynı havayı solumak eskiden yalnızca mecazen tehlikeliydi. şimdi gerçekten tehlikeli.
    ***

    edit: aranızda hala "gurbette mi koronadan ölelim?" diyenler var. ölecek olan siz değilsiniz, "eğitimli" olması icap eden sayın üniversiteliler. aranızdan pek çok kişi, o izdihamlardan taşıyıcı olarak çıkacak ve o virüsü asıl risk grubuna, yani yaşlılara götürecek. sizler 20'li yaşlardaki bağışıklık sisteminiz ile yurt arkadaşınızdan, ev arkadaşınızdan korksanız da çocuğu o kalabalıktan çıkıp gelmiş 60 yaşındaki insanlar kadar risk altında olmayacaksınız. bunu dile getirdiğim için ben mi empati yoksunu bir bencilim, yoksa netflix izlerken annesi kendisine çay yapsın diye yaşlara göre mortalite oranlarını tamamen yoksayan sizler mi empati yoksunu bencillersiniz?

    alınmayın. şu nedenselliği bile kafanızda kuramıyor olmanız türk eğitim sisteminin ayıbı. sizin değil.

  • salak salak konuşmayın. üniversiteler siz otogara koşun seyahat edin diye tatil edilmedi. oturun evinizde yurdunuzda, mecbur olmadıkça dışarı çıkmayın diye tatil edildi.

    edit: şu ortamda hasta olan 1 kişi varsa kaç kişiye bulaştırdığını siz düşünün. kendi yaşınızda %0.2 ölüm oranı olan virüsü %14 ölüm oranı olan dedelerinize veya kronik akciğer rahatsızlığı olanlara bulaştıracaksınız. şu görüntü bencillikten başka bir şey değil bana göre. "bulaşıcılık"tan bahsediyorsak eğer çevrenize karşı da bir sorumluluğunuz var.