11 haziran 2016 milli eğitim'deki skandalın ifşası

  • asıl başlık 11 haziran 2016 milli eğitim bakanlığında yaşanan skandalın ifşası olacaktı lakin karakter sınırına takıldı. karakter düzenlemesine ne çok başka yerde ihtiyaç var halbuki.

    artık susamıyorum ve konuşmak istiyorum. elbette bu korkunç skandal bugün yaşanmadı. bugün ifşa edilecek yalnızca. memlekette her gün o kadar garip olay oluyor ki bu mu skandal diyenler dahi çıkacaktır muhtemelen. ama aylardır bunu bizzat yaşayanların olduğunu görünce, uzun zamandır sadece okuma yaptığım sözlük beni anlar dedim, başladım yazmaya.

    olay bize dair ama yaşanan yer almanya. almanya’nın karlsruhe şehrine usulsüz bir şekilde atanmış bir eğitim ataşesi. gürkan avcı biraz araştırdığınız zaman hakkında çıkan ilk haberlerden birinin; rocco şekerin adına takmış olmasından da birçok şey anlaşılacaktır.

    bu adam aylar önce türkiye cumhuriyetinin karlsruhe başkonsolosluğu’na eğitim ataşesi olarak geliyor. ne ingilizce, ne almanca bilgisi hak getire zaten ama milli eğitimde herhangi bir idari yöneticilik geçmişi de yok. resmen tepeden inme. mahkemeye verilse anında yerinden yurdundan da olacak ama mahkeme, adalet, sendikalar ne durumda ve ne kadar haberdar o da ayrı mevzu zaten. eski bir sendika başkanı olan bu kişi, zamanında muhalifken şimdi tam bir “dönem adamı” .

    uyduruktan bir kampanyayla sürekli bir şey yapıyormuş gibi göstermede üstüne yok. ama birkaç gazeteci ayarlamış sürekli haber yaptırıyor. pek değerli ankara da tutup bu adama daha buradayken bir de daire başkanlığı kadrosu veriyor.

    eski milli eğitim bakanı nabi avcı’nın adamlarından biri sayesinde yükseldikçe yükseliyor. dinle diyanetle ilgisi olmayan adam şimdi pek bir “dindar” atılımlar yapıyor. hiç yabancı değil di mi.

    ancak bunların hiçbirinin gözümde değeri olmazdı. şimdi yazacaklarım bunların hepsinden korkunç bence. ne avukatım, ne ankara’da dayım var. ama bir kadın olarak bunu da yapmazsam vicdanım hiç rahat etmeyecek çünkü. bu adam mevkisini kullanarak milli eğitim bakanlığı tarafından görevlendirilip almanya’da karlsruhe eğitim ataşesinin ağına düşen kadınlara, özellikle bekarlara elbette sözlü tacizler yapıyor. şu namussuz bekarlara yani. bir eğitim ataşesi düşünün ki her bekar kadın öğretmeni tek tek odasına çağırıp özel hayatını soruyor. ilk başlarda “ay ne kadar ilgili bir ataşe” diye hissettirirken yavaş yavaş başlıyor atışlara. görevlendirildiği yerden “huzur”a çıkmak için saatlerce yol gelen öğretmenler niye çağırıldıklarını bile bilmeden karşılarındaki adamın kaş göz oynatmasını izliyorlar. türlü bahanelerle evine çağırıyor veya kendisini davet ettirmek istiyor. ama işte kimse de sesini çıkartamıyor. birkaç tane çıkartmaya çalışan olsa da ”iftiracı” oluyor. böyle basın gücünü de arkasına almış, muhteşem bir ataşeye kim ne söyleyebilir.

    ilerde siyasette olmayı istediği çok belli olan bu zat, bu görevini bile basamak olarak kullanmaktan hiç geri kalmıyor. kadınlara ancak böyle yaklaşabileceğini bildiğinden mevkisini de sonuna kadar kullanıyor. usulsüz atamayla gelmiş bu mevkisini. ne yazık ki bu sözlü ve küçük temaslı “şakalarla” dolu tacizlerin ispatı yok ama usulsüz gelmiş olduğunun ispatı gayet mümkün. her konuda olduğu gibi bu konuda da milli eğitim kör, sağır, dilsiz. küçücük çocuklara bilfiil yapılan tacize göz yuman adamlardan ne beklenir zaten. ama bu kadınların çoğu hayatlarında ilk kez başka bir ülkede tek başlarına ayakta durmaya çalışıyorlar. ne aileleri ne arkadaşları var. çünkü çoğu 10-15 bin nüfuslu kasabalarda tek başlarına görev yapıyorlar ve resmi olarak amirleri olan ve tek yaslanabilecekleri adamdan da sürekli bir “canayakınlık” hissetmekten bunalmış durumdalar. ha yazmadım ama elbette ki evli. almanyanın havasına alışmayacağı düşünülerek türkiye’de bıraktığı bir eşi var elbette.

    eğer bu namussuzlara bir el atılacaksa o konuda da son umudum burası. ne yapılır ne edilir kime gidilir kime güvenilir. dayın olmadan da haksızlıklara ses çıkarabileceğin nadir bir alan ekşi çünkü. ve umuyorum ki sesime ses gelir.