11 aralık 2015 seyyar simitçi rezaleti

  • bu sabah saat 07:50 civarlarında şeriali semtinde yaşanan hadisedir.

    işe giderken bazen uğradığım bi simitçi vardı.
    genç bi çocuk, taş çatlasa 20'lerinde...
    alt tarafı seyyar satıcı ama sunumu nasıl kibar, davranışları nasıl içten...
    değme restoranın kıdemli garsonuna taş çıkartacak cinsten.

    neyse efendim ben bu sabah yine yoldayım, trafik kötü, yağmur var.
    evde amerikan triplerine girmişim; çaydan bir yudum hüpletip, omletten de bir çatal atıp aceleyle çıkmışım.
    mide boş olunca yolda simit alıp trafikte onu kemirme fikri cazip geldi.
    simitçinin önünde durdum.

    yağmurdan korunmak için iyice binanın duvarına sinmiş.
    beni görünce geldi, her zamanki gibi önce günaydın deyip sonra siparişimi aldı.
    çok geçmeden zeytin ezmeli, karperli simitimi getirdi, çıtır çıtır.
    bi de güzel koktu ki, 5 lirayı uzatırken ağzım sulandı.
    hemen kocaman bi ısırık alayım... demeye kalmadan cipin biri arkama yanaştığı gibi kornasına abandı.

    sağa fazla yanaşmamış olduğumu fark ettim; cipin sürücüsü kızmakta haklıydı.
    ben daha kontağa uzanamadan cipin arkasına bir de otobüs dayandı, o da asıldı kornaya.
    tamam lan çatladınız mı diye ağzımdan susamlar saça saça bağırıp taktım vitese.
    yerler de kaygan, artistik patinajımı çekip yola çıktım.

    500 metre ilerdeki kavşağa kadar böyle gittim ama yolun bitiminde tem yanyoluna dönmek istediğimde cehennem gibi bir trafikle karşılaştım.
    bekle babam bekle, kaç dakika oldu, kavşağa girip dönüşü yapmak mümkün olmadı.
    derken biri tıkladı cama.
    kesin dedim, arkadaki cip bu.
    az önce atarlı kalkış yaptım ya, yediremedi kendine, belasını arıyor.

    bir hışım açtım camı.
    karşımda simitçi.
    sırılsıklam ıslanmış.
    3 adet madeni para uzattı bana.
    nefes nefese.
    abi dedi, para üstü, unuttun.

    bu nasıl bir rezalettir?
    bu nasıl bir kepazeliktir arkadaş?
    sen bir bardak çaya 3 lira isteyen "kurumsal" simitçilerin şehrinde 3 lira para üstü vermek için yağmur altında onca yolu koşup bana yetiştin ya...
    bu nasıl bir adaletsizliktir?

    gözlerim doldu.
    kalsın o para senin olsun, ananın ak sütü gibi helal olsun... demek geldi içimden.
    ama böylesi hem çok "ucuz" olurdu, hem de zaten kabul etmezdi biliyorum.
    "sen çok iyi bir insansın, teşekkür ederim, allah hayırlı işler versin" diyebildim sadece.
    şu gözünü sevdiğimin şehrinde her gün böyle rezaletler yaşansa keşke.

    ---------
    edit: simitçinin yerini merak edenler için, kendisi tam olarak şurada :)
    bonus: benzer deneyimleri harmanlayan çok güzel bir yazı da şurada (link için teşekkürler @viva la liberta)