10 yaşında felsefe muhabbeti yapan çocuk

  • mevcut üç tane videosu mu var? bunları dinledim ve sanıyorum sizin de dinledikleriniz bundan ibaret. şurada 1500 entry arasında bu çocuğu zeki bulan, hayran kalan veya bu mealde yazanlar adına üzüldüm.

    kusura bakmayın ama bu çocuk zekasını size gösteren, kanıtlayan ne dedi?

    yanlış ve saçma bir laf cambazlığı içeren nihilizm tanımı, kareye ben kare dediğim için karedir, yoksa yuvarlağın önde gidenidir mealinde bir boş laf ebeliği, psikiyatrist olup down sendromu tedavi etmek gibi kel alakanın önde gideni bir laf-ı güzaf.

    gelelim neyi beğendiğinize...

    işte orası çok komik. siz zeki insan taklidi yapan, kendinden emin bir ses tonuyla konuşan, gramer ve dil bilgisi kuralları ile bir içerikten yoksun da olsa, size bir içerik mevcutmuş gibi görünen cümleler kuran bir boş çocuğa hayran kaldınız.

    aslında bunu yapan birçok büyük insan var. yani televizyonlara çıkıp, kendinden çok emin bir ses tonuyla konuşan doktor meslektaşlarımız var mesela. cümleler uzun ve kendine güven, otorite izlenimi dolu.

    bu şekilde bilgili adam gibi çıkıp yorumlar da yapıyorlar ve kimi zaman birkaç meslektaş tv setine bakıp, ne dedi lan bu değişik derken buluyoruz kendimizi.

    ama tabi hiçbir şey söylemeden çok da uzun süre gündemde kalamıyorlar. ne de olsa, bir erişkinin bilgisini basit sorularla test etmek pek de ayıp değil toplumda.

    ama ya bir çocuk? işte o zaman işler karışıyor elbette. en son bu türden toplumu çok derinden etkileyen, süper dahi çocuk olarak topluma bir büyük ressam lanse edildi, 1960'larda.

    çok güzel çöpten adamlar çiziyordu çocuk. evet çöpten adamlar. evde. resim eğitimi alıp, evlenip, ev hanımlığına terfi eden bir annenin denetiminde. (yani kim ne çiziyordu, orası da muamma tabi) .

    ve çöpten adamların muazzam bir yetenek göstergesi olduğuna toplumu ikna etmek pek de zor olmadı.. devlet eliyle sergileri açıldı (babası chp milletvekili ve ismet inönü'nün tanıdığıydı), yurt dışında eğitime gönderildi, yeteneklerinin gelişmesi için her türlü fırsat serildi önüne.

    tabi sonra sanat adına fazla bir şey olmadı devamında. yani dünyada adını kimsenin bilmediği ama burada dahi çocukluk ve hırçın ressamlık evreleri ile dolu, politik bir yaşam sürmek çok da zor değil.

    ne de olsa keçinin olmadığı yer burası.

    bence üstün yetenekleri ayırt etmede biraz sıkıntılı bir kültürümüz mevcut. yani hadi bir büyük piyanistimiz istisna, çocukları üstün yetenekleri var diye şişiriyoruz, ama öncesinde gerçekten bir üstün yetenekleri mevcut mu diye işin uzmanı tarafından değerlendirilmelerine bile fırsat tanımıyoruz.

    yani şu çocuğa spinoza'nın ethica'sını, dawkins'in tanrı yanılgısını madem okudun, hadi gel bu kitaplar hakkında seninle biraz sohbet edelim diyecek bir babayiğit çıkamaz mı bizim toplumda?

    çak bir beşlik demeden, bir erişkinle sohbet eder gibi, kırmadan yargılamadan, ama bu çocuğun gerçekten okuduklarını anlayıp anlamadığını (ne yazık ki anlıyor gibi görünmüyor hiç) bir saatlik basit bir mülakatla sınayacak biri yok mu ortalıkta?

    spinoza'yı da, dawkins'i de bir çocuğun anlayıp anlamadığını gösterecek basit sorular var. en temel seviyeden, biraz daha yüksek seviyeye kadar. çocukla hoş bir sohbet ortamı kurup, ama yuvarlak cümlelerle tuluat yapmasına fazla da izin vermeden.

    ha öyle bir mülakat yapılsın, yeniden gelip konuşalım var mı bir cevher, yoksa gerisi boş laf...