1 ekim 2020 rangers galatasaray maçı

  • türk futbolunun, taraftarların bile rahatsız olmadığı sorununun bir kere daha ayyuka çıkması ile galatasaray'ın avrupa'nın en kasap ve futbola uzak liginin devine karşı etkisizin ötesinde oynadığı ve kaybettiği maç.

    (bkz: tempo)

    bu amk oyununu türkiye kadar yavaş oynayan ülke kalmadı çünkü halen daha ortasahada teknik, kavisli toplar atan ve fiziken etkisiz oyunculara, 4-2-3-1 denen gerizekalı sisteme, çizgide topla artislikler deneyen beyinsiz kanatlara falan güveniyoruz.

    pırpır diye bir futbolcu tabiri var türkiyede, hızlı ve topla ilerleyen kanatlar için kullanıyorlar. sanki hızlı kanatların tek bir tipi varmış gibi. robben de hızlı bir kanat, adama traore de, ikisinin farkını anlat desen anlatamayacak, sabahtan akşama kadar oyuncu boklayan gerizekalı bir taraftar çoğunluğu var türkiye'de.

    galatasaray'ın kadrosu iyi miyi değil mesela, ama yorumcusundan taraftarına herkes ligin en iyi kadrosu olduğunu söylüyor. neden? çünkü denk geldiğinde topa çok iyi vuran adamları var, ortasahada ayağı düzgün bir sürü isim var ve top kazanabilen stoperleri var diye. ha ligin en iyi kadrosu kimde desen tartışılır.

    ilk yarı luyindama ve marcao rangers forvetlerinden birinin stoper ve ortasaha bloğuna doğru çekilmesine izin vermeyip sürekli takip ettiler, sözlükte de ''galatasaray oyuna hakim ama üretemiyor'' gibisinden entryler vardı. çünkü topa sahip olma yüksek olunca takımın üstün oynadığını sanıyoruz hala.

    ikinci yarı rangers, luyindama ve marcao'nun markaj için boşalttıkları alanlara hızlı paslarla akın etti ve tamamen kırdı galatasaray'ı.

    çünkü bu amk liginde kimse hızlı oynamıyor. en son tam anlamıyla hızlı oyun oynatmaya, tempoya, güce ve mücadeleye dayalı oyun oynatmaya çalışan biliç vardı. havasını aldı bu ligde. geride düzgün yerleşip beklemeye çalıştığında korkaklıkla suçlandı, tempolu oynamaya çalışan ve alana akabilen mustafa pektemek'i maç sonlarında oynattı diye küfürler yiyordu çünkü mustafa pektemek teknik bir oyuncu değil ya amk, ondan.

    adam türkiye'den ayrıldıktan sonraki sene west ham'i prem'de 7. yaptı. west ham en son ne zaman bunu başardı hatırlayan olmaz. bütün büyük takımlara çalım falan taktı hatta bir ara ilk 4'ü görür mü diye konuşulmuştu zaten o sene leicester şampiyon oldu.

    bizde de ligin duayeni şenol güneş geldi. başarılı da oldu, bilic'in sistemini devraldığı sene avrupa'da pek bir şey yapamadı lokomotiv moskva'ya diş geçiremedik falan.

    sonraki sene temposuz, oyuncuların tekniği ve fizik becerisine dayalı, kanatlardan set hücumları çevirerek, tamamen o anki elinde olan kadrodaki oyuncuların belli özelliklerini sömürmeye dayalı bir oyun getirdi. bazen çok da iyi oynattı ama ne oldu?

    beşiktaş zamanla hücum edemeyen, varyasyonları dar, temposu düşük, yaşlı bir kadroya evrildi çünkü birden motta, pedro franco, serdar kurtuluş ile tottenham ile kapışan takıma olcay falan yetmez olmuştu. kendini kanıtlamış, büyük takımlarda geçmişi olan büyük beklentiler olan adamlar dolduruldu.

    şu anki halimizin sebeplerinden biri de o zaman takımın kadrosunun ve oyuncu beklentilerinin geçirdiği dönüşüm. halen daha avrupa'nın hiçbir takımında, şu glasgow rangers'ta bile top oynayamayacak anderson talisca gelecek olsa yılda 2 milyon eurodan 4 sene sözleşme imzalar bizim gerizekalı kulüpler, taraftarlar da bayılır, ölüp biter.

    sonra da ''bu oyuncular hep yatmaya geliyo yeaaa!''

    türk futbolu türkiye'nin özeti gibi, kalitesizlik, dünyanın kalanını takip edememe, etse de nedensellik ve rasyonellikle açıklamaya üşenip basite indirgeme, küçük hesaplar, birilerinin sürekli manipülasyonuna kanma gırla gidiyor.

    bu zeka seviyesiyle bu kadar olur.

    şu oyunu bizim kadar tıngır mıngır oynayan ülke var mı? liglerde hakemler maçları katletmek için fırsat kolluyor, ikili mücadelelerde ''ne olur ne olmaz'' diye faul çalınıyor, takımların hiçbiri hızlı hücum etmeye yanaşmıyor, kimse tempo yapmıyor.

    son dünya kupasında panama'nın oynadığı kadar bile hızlı oynayamıyoruz.

    fransa'yı içeride dışarıda yenmiş milli takımımız andorra'ya gol atamıyor bu kabzımallığımız yüzünden. çünkü türkiye'deki futbol kültürü aklıa eskide kalmış dinozorların elinde, taraftarlar da bu adamlara tapıyor çünkü bir şekilde senede iki tane büyük maç kazandıklarında işi çözüyorlar.

    kalitesiz ve futboldan zerre kadar anlamayan, sadece gazla ve tutkuyla çalışan, futbolu asla oturup mantıklı analiz edemeyen taraftar, sektörde konum edinmiş, asla işsiz kalmayacağını bilen, hiçbir taktik gelişim veya çaba içinde olmayan memur zihniyetli antrenörler, amatör ötesi yönetimler, berbat ve kalitesiz taraftar ile yandaş federasyonun arasında pelte olan hakemler, maç hakkında neredeyse hiç konuşmayan, hiç maç yorumlamayan ve sadece oyuncuların adını tekrarlayan rezil ötesi çapsız futbol spikerleri, her hafta televizyonlara çıkıp boş beleş, hissi ve verilere dayanmadan konuşan çapsız spor yorumcuları.

    bu amk ülkesinde emre bol, serdar ali çelikler, erman toroğlu, ahmet çakar, rasim ozan kütahyalı falan futbol konuşuyor.

    aralarından çok sevilen ali ece falan var, inanın adamın her tarafından amatörlük akıyor. şu adamların hiçbiri, değil ingiltere, italya falan, inanın rusya, ukrayna gibi ülkelerde bile medya kuruluşlarının kapısından giremezler.

    bunların hiçbirinden rahatsız olmayan, ''abi maç kazandıran oyuncu istiyoz maç!'' , ''n'sakala çöp yeaa'', ''6 ay top oynatılmayan ve şimdi sağ ayakla sol bekte oynatılan linnes'in galatasaray'da ne işi var yeaa!'' türü gerizekalıca yorumlar yapan bir kitle var.

    malın alıcısı ne ki kendisi bir bok olsun? türk futbolu ne oluyor diye burada sayfalarca veryansın eden insanlar, bu halin en büyük sebeplerinden biri sizlersiniz zaten.

    biri gelmiş ''glasgow rangers'a yenilemeyiz yeaa'' diyor. sen kimsin lan? nedir galatasaray'ın, beşiktaş'ın falan futbol piyasasındaki çapı ederi de sen rangers'a yenilmeyeceksin?

  • abartmayın ya o kadar güçlü olsalardı isimleri power rangers olurdu.