şahin şeker

  • şahin şeker ve uyguladığı şiddetin aslında başka bir sebebi olduğuna dair tezimi bir köşeye bırakmak boynumun borcudur.

    2018 ekim ayında, yıllardır "kamburun yeri" olarak bilinen beşiktaş'taki çay bahçesi birden şekil değiştirmeye başladı. ilk başta heyecanla karşılanan bu gelişmenin ardında yaşanan gerçekleri bilenler için bu heyecanın hezeyana dönüşeceğini tahmin etmek çok zor olmadı. burada şahin şekerden daha çok dorockxl da mercek altına alınmalıdır. sabrı olan yazının sonundaki editlerde konuya daha hakim olur.

    bu nedenle önce ana karakterimizi tanıyalım.
    şahin şeker, şahin şeker'in beşiktaştaki 20 dönümlük arazisi emlak zengini, serdar bilgilinin kankası bir çok ünlü ismin en yakın arkadaşı, kendi deyimiyle emektar bir iş adamı vs...

    şimdi buradaki bilgiler olayın yarattığı öfke nedeniyle magazinden uzak ifade etmeye çalıştığım ve haritadan da anlaşılacağı üzere memur bir ailenin başarılı öğrencisinin mal varlığına benzemiyor. dahası bu cadde de bulunan sağlı sollu birçok mekanda bu abinindir. mekan dediysem daire aklınıza gelmesin hanlar :)

    neyse şahin bey, mekanında değişim rüzgarları eserken hedefini kadıköy ve bomontideki multi kültürel mekanlar olarak belirlemişti. ancak hem seçtiği partner ( dorockxl) hem de kendi yapısı nedeniyle bu zaten imkansız bir hedefti. istanbul'da varolmuş hiç bir mekan ekip, kurumsal kültür, vizyon yada kültür olmadan var olamaz. neyse uzatmayayım, bu ilişki 2018 ayının ekiminden itibaren çatırdadı ancak verilen sözler dorockxl'ın şiddet olayı filan derken aslında işletmciler ve organizatörler bu abimizi inceden sömürdüler. hesap günü bir türlü gelmedi. sinirler gerildi ve kendi aralarında hesaplaşamayacak kadar delikanlı olan bu grup personel tokatlayarak anlaşmalarını noktaladılar fiilen.

    buda edit 1: bu arada, şahin şekerin bu olayın dorockxl tarafından düzenlenen bir senaryonun kurbanı olduğunu düşünüyorum. mekanlarında dayak yiyen onlarca medyaya yansıyan bir kaç olayda hiç bir açıklama yapmamış bir mekanın, sahibinin deyimiyle “sabit gider” olarak tanımladığı bir personeli için dünyayı ayağa kaldırıp gazete haberlerine göre dorockxl yatırımlarını anlatıyor gerçekleştirdiği yatırımları çöpe atmaz. bu rakamın sponsorluklarla birlikte kabaca 7-8 milyonu bulduğuna, kaybedilen itibarın bu yolla bir nebze geri alınabileceğine, filan inanmış olabilirler. sezen aksunun da dediği gibi “masum değiliz hiç birimiz”

    sana bu işler böyle olmaz dedik şahin şahinn...

    edit2: bu arada yazarken aklımdaydı unutmuşum. haritadan da görüldüğü üzere bir çok kurumsal marka bu abinin mülklerinin kiracısı, mekanının sponsoru. bu kurumsal markalar teker teker bu mekanlardan çıksa 1970 lerin gazinocusunun nasıl bu kadar mülkü edindiği araştırılsa filan diyorum ama. kendi kendime gülüyorum :)

    edit 3: bu arada bu abimiz kambur otoparka gelen araçlara fişte keser, yani gerçekten emektar bir patrondur. e değnekçilikten mekan korumalığına terfi eden zevatıda bu suskunluklarının altında yatan nedenlerden ötürü kutlamak lazım!

    final edit: bir çok yazar vay bu kadar paran var ne işin var kapıdaki personelle diyor. işte efendim böylesine bir mafyasın filan diyor. hepsinde gerçeklik payı var ama bunlar sizin gerçeklikleriniz. adamların gerçekliği farklı olabiliyor. iktidar sahibine tapınmakta sakınca görmeyen adamlar bu insanların bir kısmının kimyasını bozabiliyor. yada aşağıda vereceğim yaşanmış örnekteki gibi gerçekten insanların gerçekliği çok ama çok farklı olabiliyor.

    çok ama çok ünlü ve varlıklı bir aileden bu hikaye. :)

    ailenin babası 76 yaşında ve hastadır. o kadar hastadır ki dolaşım sorunu olup yürüteçle dahi günde 15 -20 dk yürümez ise yatalak durumuna geçip artık ölümü beklemesi gerekecektir. doktorlar hemşireler etrafında pervane olsalar da babayı yürütmeyi beceremezler.

    bu esnada devreye küçük oğlu girer, babasını yanımda arar.
    oğul- baba para geldi der.
    baba- ne kadar geldi
    oğul- 50.000 geldi babacım der.
    baba- şoförle gönder oğlum ben evden çıkmak istemiyorum der.
    oğul- baba yoğun işler var biliyorsun daha çok kazanmamız lazım şoföre veririm ama ya içinden çalarsa nasıl anlarsın evde parayı nasıl sayacaksın der. herkes hırsız biliyorsun!
    baba - tamam geliyorum der.

    1 saat sonra koridorda yürüteç sesi baba odaya gelir. oğul babası için hazırlattığı parayı babasının kucağına koyar. baba paraları sever sever sever bu arada şakalar filan
    oğul- ne yapacaksın bu parayı çapkın seni...

    baba aslında yürüteçle hemşire yardımıyla yürüyüp ancak hemşire tutarsa çişini yapabilmektedir filan. baba uyur oğul kucağına alıp sarılarak uyuduğu paraları alıp kasaya geri koyar.
    oğul - akşam yine para geldi deyip çağıracağız der güler.

    baba bir süre sonra uyanır, beni eve götürün der. ve hemşireyle yola çıkar. bu adamın 4 gün sonra cenazesine katılıp konuşulanları dinleyince gördüğüme mi yoksa duyduklarıma mı inanayım demiştim. yani bu para hastalığı başka bir şey dostum.