ışık hızı

  • geçilmesi belli postülatlar altında mümkün olmayan hızdır.

    ayrıca elinizin altında sözlüğe entry girecek kadar zaman ve internet varken "acaba ben yanlış biliyor olabilir miyim" diye araştırma yapmadan banach tarski teoremi için "100 yıldan önce kanıtlandı, yüzlerce yıl dünyadaki matematikçilerin neredeyse yarısı doğruluğunu kabul etmedi" demek nasıl bir kafa anlamak güç. ışık hızına geçmeden önce bu konudaki bir iki yanlışı düzeltmek lazım.

    öncelikle banach-tarski teoremi 1924 yılında kanıtlanmıştır. yani 100 yıldan uzun zaman olmadı. ayrıca banach-tarski teoreminden önce guiseppe vitali'nin ölçülemez kümelerle ilgili çalışmaları ve felix hausdorff'un benzer bir paradoksu* biliniyordu. hele hele stefan banach ve alfred tarski'nin mevzubahis teoreminin ardından john von neumann'ın teoremin olası genellemeleri üzerine eğilip ortaya "amenable group" kavramını attığı düşünülürse "matematikçilerin neredeyse yarısı yüzyıllarca doğruluğunu kabul etmedi" demek biraz absürt kalıyor, değil mi? konuyla ilgili olarak şu entry okunabilir (bkz: banach tarski teoremi/#46097051)

    ***

    her neyse, şimdi asıl konuya dönüp "bilimdeki her sınır sadece insan zihninin sınırıdır" kafasının problematik yanlarını inceleyelim.

    "insan zihni" denen şeyin gözlemleyebildiğimiz temel çalışma prensiplerini soyutlayıp biçimselleştirdiğimizde şu an elimizdeki mantık denen şeyi elde ediyoruz. bu mantık dediğimiz şeyi belirli bir dil içerisinde belirli varsayımlarla yapıp ileri götürdüğümüzde de ortaya matematik dediğimiz şey ortaya çıkıyor.

    bugüne kadar da insan zihninin temel mantık kurallarını aşabileceğine* dair bir şey gözlemlemedik. demek ki, fiziği ışık hızını falan bir kenara bırakalım, insan zihninin bariz bir sınırı var: mantığın çizdiği sınırlar. dolayısıyla insan kendi limitini kendi belirler diye ortalarda impossible is nothing diye gezmenin bir alemi yok.

    (daha sonra "banach-tarski teoremini mantığınız alıyor mu" diye savunma yapılmadan baştan söyleyeyim. matematiğin insan sezgisine ters sonuçlar üretmesi sadece insan sezgisinin belirli şeyleri belirli şekilde algılamaya yönelik alışkanlıklarından kaynaklı. banach-tarski teoreminin kanıtı bir kere incelenip anlaşıldıktan sonra fark edilecektir ki asıl saçma olan bir toptan iki top elde edilememesi olurdu.)

    ışık hızına dönelim. fizik yaparken matematiksel modelleme kullanıyoruz. bu modelleme esnasında da çeşitli varsayımlarda bulunuyoruz. ışık hızının aşılamıyor oluşu sadece deneysel bir sonuç değil, özel göreliliğin varsayımların türeyen matematiksel* bir sonuç. (bkz: ışık hızının geçilemeyeceğini savunmak/#53467041)

    eğer ışık hızını geçmek mümkünse, özel göreliliğin yaptığı bu modelleme doğru olmamalı. şu ana kadar yaptığımız deneylerde özel göreliliğin öngördüğü sonuçları hep teyit ettik. ancak bu, ileride özel göreliliği çürütecek bir deney yapılamayacağı anlamına gelmiyor.

    dolayısıyla, evet, ileride bir gün ışık hızı belki geçilebilir. ama siz bunu sadece "impossible is nothing" felsefesine dayanarak söylüyorsanız aynı şekilde ben de bir gün ünlü türk fizikçi ahmet banner'ın nükleer bir patlamanın ardından the hulk'a dönüşebileceğini söyleyebilirim. zira elimizdeki fizik ve biyoloji kuramlarının hepsi yanlış olabilir. zira elimizdeki kuramlar hiçbir şey, susuzluk her şey. isteyen istediğine inansın zaten.

    öte yandan isteyen istediğine inansın diyerek ağzı olanın konuştuğu bir ortam oluşturup superman'e iman etmek yerine, bu konuda biraz pragmatik olup öne sürdüğümüz teorileri elimizdeki mevcut deneysel verilerle karşılaştırarak bir elemeye gidebiliriz. bu durumda da mevcut verilerle uyuşan en iyi kuram bize ışık hızının geçilemeyeceğini söylüyor.