üniversite not ortalamasının önemi

  • #161348736 nolu entry'deki kardeş, senin tarih hocan fazla sallamış.

    manastır askeri idadisinde mustafa kemal'in karnesini gördüm. adamın bütün notları en iyiye yakındı kardeş. öyle bana 3-5 yeter dememiş yani. allahtan vizyonlu adammış, senin tarih hocan gibi olmamış* o dönemki müfredatta bugünün bomboş meb müfredatı gibi değilmiş hani.

    üniversite olsun, lise olsun fark etmez. bir insan öğrenci iken, öğrenciliğini en iyi şekilde yapacak. bana şu yeter, bu yeter diyen arkadaşlar, öğrencilik dışında herhalde şirket ceo'luğu yapıyor boş vakitlerinde.

    dünyanın en iyi üniversitelerinde her zaman en üst skalada gpa istenir. mesela, cambridge üniversitesinin yanından 3.70-3.80 yapmadan geçemezsin. top okulların hepsi aşağı yukarı en iyi dereceli çocukları alır. sebebi şudur: bu velet, öğrenciyken yememiş içmemiş ders çalışmış, kendisini feda etmiş, bir standardı, çalışma disiplini var. tabii ki hayatta her şey bu değil ama bazı hedeflere erişmek için okul ortalamasının yüksek olması şarttır.

    bizim memlekette ise 2.50lik adamı asistan yapıyorlar lan üniversiteye. götümle gülüyorum. 4 üzerinden 2.50 skala dünyanın her yerinde vasattır arkadaşlar. 4 yıl boyunca götünü yayan, batak oynayarak, pc başından kalkmayan, oyun bağımlısı adamı ben kendi bölümümde çaycı bile yapmam. vasatlığa övgü düzenler, para peşinde koşanlar zaten üniversiteye gelmesin bir zahmet.

  • biz üniversitedeyken ablalarımız abilerimiz gelirdi derdi ki üniversiteyi yaşayın not ortalamasının önemi yok. biz de mal gibi kandık affedersin.(üniversite yaşayalım derken midyeden zehirlendik)

    sonra bir baktık ki o ablalar o abiler işsiz kalmış. ve sonra yine baktık ki mezun olduğumuz zaman not ortalamamız sürekli bir önem arz ediyor.

    sonra hayat bir şefkat tokadı daha vurdu; okul önemsiz diyenin okulunun berbat olduğunu, not önemsiz diyenin notunun düşük olduğunu, bölüm önemsiz diyenin de bölümünün kötü olduğunu gördük.

    şimdi yüksek lisans için yurt dışında bir üniversite bakıyorum. anında ortalama soruyorlar, çok çok büyük şirketlerde google liginde iş bakıyorum yine not karşıma çıkıyor.

    biz yine olayı erken kavrayıp notumuzu biraz yükselttik tabii. o sebeple ekmeğimiz biraz olsun çıkıyor. şu insanınlara inanmayın allasen ya. benden size abi tavsiyesi.

  • ucuz arabesk kültür ne der?

    “bir insan ne kadar zenginse o kadar kötüdür. ne kadar fakirse o kadar iyidir.

    fakir hep iyiliğinden fakirdir, zengin de hep kötülüğünden zengin olmuştur vs vs”

    burda da bunun aynısı var.

    “not ortalaması ne kadar düşükse o kişi o derece über, süper, karizmatik ve yeteneklidir. not ortalaması ne kadar yüksekse kişi o kadar mal, salak ve odundur.

    zaten ortalaması düşük olan şu an paraya para dememekte, maddi manevi zirvede yer almaktadır. notu yüksek olan da mal mal oturmaktadır, işsizdir”

    hep de öyledir amk. hep de öyledir. arabeskinize sokayım.

  • (bkz: yorucu bir zaman kaybı)

    bölüme* başlarken kafamda ne istediğimi biliyordum, finans alanında, abd'de prestijli bir üniversitede yüksek lisans yapmak. diyordum ülkenin en iyi iki üniversitesinden birisinden iyi bir dereceyle mezun olacağım. fulbright'ımı alırım güzelce üstünü de muhtelif burslarla ve student loan ile kapatırım. gereken ortalamayı yaptım, hatta fulbright komitesinde bulunan bir hocadan referansım bile var.

    fakat ortalamam* elimde patladı lan işte. fulbright hemen hemen hiç artmıyor seneden seneye, fakat abd'deki yüksek lisans programları her sene beşer onar bin tl artırıyor. bunun için artık fulbright artık eğitim ücretinin yarısını bile karşılamaya yetmiyor, ki işler eğitim ücretiyle bitse iyi. eğitim ücreti kadar da yaşam masrafı çıkıyor, adamlar sırf bir senelik yurt ücreti için $20k istiyorlar! merit scholarship vermiyorlar üniversiteler çünkü business school'lar üniversitelerin para musluğu konumunda ve business school'a girebilmek için de diğer tüm bölümlerden çok daha fazla rekabet var. asistanlık bursu alayım desen çoğu business school yok öyle bir şey diyor, açanlar da bir iki kişi açıyorlar. ve o asistanlıkları almak için çok iyi olmak da yetmiyor en az bir tane faculty member ile tanışıklık lazım.

    geriye $100k student loan'a girmek kalıyor, onda da vatandaş olmadığım ve abd'li cosigner'ım olmadığı için %12 faiz ve 6 yıl geri ödeme ile veriyorlar, diyeceksiniz iyiymiş lan. yok değil kardeşim, dolar üzerinde çok çok yüksek bir faiz oranıdır bu. adamlara $200k olarak geri ödemem lazım bu parayı. ama bu krediyi rahatlıkla ödeyecek maaş alabileceğim başka bir ülke yok abd dışında, ve ironi şu ki fulbright alırsam 3 sene boyunca abd'de çalışamayacağım.

    geriye tek bir alternatif kalmıştı, türkiye'deki üç büyük danışmanlık şirketinden birisine kapağı atıp oradan mba sponsorluğunu almak. bu dönem oraları zorladım, hatta dedim staj aşamasında ikinci sınıf danışmanlık şirketleri de olur. stajını basamak olarak kullanacağım ikinci sınıf danışmanlık şirketi bile ret cevabı yolladı. danışmanlık şirketleri odtü'yü ikinci sınıf okul olarak görüyorlar, öyle farklı kafaların olduğu bir sektör. bu kısım da yattı kısacası...

    türkiye'deki yüksek lisans programlarının en kralı bile 2.5 ortalama ile tak diye öğrenci kabul ediyorken* not ortalamasını yapmamın, üstünde yüksek şeref belgesi yazan kağıtları toplamak dışında ne somut faydasını gördüm? hiç. tek faydası şu oldu, çalıştığım zaman yapabildiğimi gördüm bu yani bundan ibaret... benim işe girebildiğim tüm yerlere 3.00 ortalama yapan adam da girebiliyor ve aramızda hiçbir somut fark yok. aslında var. gezip tozamadığım, eğlenemediğim, stresten saçımı döktüğüm, uykusuzluğum yanıma kâr kaldı...