ölünce bilinç nereye gidiyor sorunsalı

  • yok olmaktan deli gibi korkan cahiller üzülmesin diye mabattan uydurulmuş masallar diyarına gidiyor.

    eğer biraz rahatladıysan şimdi, titremeyi bırak ve pakaramakara tekerlemeye devam et...

  • hatırlayabildiğiniz en eski çocukluk hatırasını ve o anki kendinizi düşününün. bilincinizi hissetmeye başladığınız ilk anı. benimki örneğin, plastik oyuncak kamyonlarla annemle evde oynadığım silik görüntüler. peki bunun bir adım daha gerisine gidince ne var: karanlık. hiçbir anı yok, hiçbir ses, görüntü yok. sadece hiçlik var.
    ölünce karşılaşacağımız şey aslında tam da bu. yabancısı olduğumuz bir şey bile değil. sağdan ve soldan, eksi ve artı sonsuza uzanan sayı doğrusu üzerindeki küçük bir kesit gibiyiz. öncemizde ne varsa sonrasında da olacak olan o, basit bir hiçlik!

  • merak ettiğim nokta şu; sen, ruh diye bir şey olmadığına inanabilirsin de ''kesinlikle ruh yoktur'' diye bir şeyi nasıl söyleyebiliyorsun?
    ben de bilincin, ruh ile yüzde yüz bağlantılı olduğuna inanıyorum ve öldükten sonra tekrar dirileceğimiz günde bilincimizin aynı şekilde ruh ile birlikte ahirette varlığını sürdüreceğine inanıyorum.
    he, bana hadi ispatla dersen elbette ispatlayamam. ama bu senin, bana hakaret etme hakkın olduğu anlamına gelmez. sen de ben de ispatlayamıyoruz çünkü.

  • ruh diye uydurulan şey aslında bilinçtir, bilinç ise beynin karmaşık yapısı içerisindedir. beyin ölünce bilinçte ölür ve sonsuza kadar yok olur.
    ha bunun böyle olmadığını sonsuza kadar farklı formlarda, farklı dünyalarda yaşayacağımızı söyleyip bir nevi masturbasyon aracı olarak din diye bir şey icat edilmiştir.

    edit: din felsefesi ve teoloji terk biri olarak şöyle bir açıklama yapayım ; senin atalarının henüz beyni muğlak şeyleri kavrayamadığı için kendinden güçlü gördüğü şeylere tanrı olarak tapınıyordu (ateş, güneş, aslan kaplan ot bok), daha sonraları o insanların en büyük derdi olan karınlarını doyurma işlemi tarım ve hayvancılıkla dert olmaktan çıkınca başka şeylere kafa yormaya başladılar. böylece antik uygarlıklar doğdu ve buna bağlı olarak sanatta, edebiyatta, bilimde ilerleme kaydedildi. tabi ki düşünce tarzları da değişti, öncelikle toplulukları yönetmek ve bir arada tutabilmek için bazı kanunlar yazıldı. ardından daha büyük toplulukları daha büyük bir amaç uğruna birleştirebilmek için komplike dini inanışlar ortaya çıktı. geçmişe bakıldığında insanoğlunun fiziki bir tanrı (ya da doğa üstü varlıklar) inancından daha muğlak bir tanrı inancına geçişi net olarak görülebilir. (tabi hala fiziki bir tanrı inancı olan büyük topluluklar var)

    dincileri geçtim, şimdi burada hümanist arkadaşlar çağımızın yeni modası "evren'e -kaynağa- dönüş" "enerji formu" falan diyorlar ama bende "umarım" diyorum. sonuçta yok olup gitmeye bayılmıyorum. gel gör ki şu an ki en akla yakın teoride bu. tabi dinciler bunu "haa hiçbir şeye inanmıyorsun o zaman sana herşey serbest nasıl olsa öbür dünya yok dimi puuuu!" diye suistimal ediyorlar fakat ben onları kendi hallerine bırakıyorum.