çocukken yapılmış küçük iş girişimleri

  • kuzenle bahçeden topladığımız incirleri, dut ağacının ince dallarından yaptığımız sepete doldurup yol kenarında satardık. en fazla 10 yaşındaydık. baktık ki bu iş iyi, komşuların bahçesindeki incirleri de komşuya kazancın dörtte üçünü vermek kaydıyla toplayıp aynı şekilde satardık. bir süre sonra o düzenli olarak satış yaptığımız yere basitçe bir gölgelik yapmıştık, büyük bir kartona da "incir" yazısı astık geçen araçtakiler bizi görsün diye.
    sonra para bizi bozdu, kuzenle sigaraya başladık o yaşta. hey gidi günler.

  • canım dondurma istemişti. annem para vermedi. kızdırmıştım bir şey için herhalde.

    bahçedeki salıncağı sokağa taşımıştık abimle. kapının önüne koyduk. bir adam geldi çocuğuyla. uzun süre sallandı çocuk. inip giderken parasını istedim. 'ne parası, zaten burası yasal değil, şikayet ederim seni.' deyip paramı vermeden gitti. zaten bu da ilk ve son girişimciliğim oldu. belki büyük işadamı olacaktım ama hikayem böyle yarım kaldı.*

  • yanlış hatırlamıyorsam ilkokul 2. sınıfta iken o dönemde hiç kimsede olmayan, işime de yaramayan pilot kalemi, sınıfta burak isminde bir çocuğa satmıştım. buraya kadar normal.

    anormal olan burak'ın benden taksit istemeseydi. başka müşterim yoktu, ürün ihtiyaç fazlasıydı; çocuk aklımla nereden duyduysam hemen 2 nüshalı bir senet düzenledim. senedi de kendim yapıyorum defter kağıdından yanlış anlamayın. senedi imzalattıktan sonra ürünü müşterime verdim. senet günü geldiğinde de paramı tahsil edip senedi imha ettim.

    bu satış şeklinin ünü sınıfı aşıp, okula da yayılınca, diğer sınıftaki "müşterilerime" de senet karşılığı bazı ürünler sattım. senet sepet işlerini nerden duydum hala bilmiyorum.

  • -ilki yaş 7-8 civarı. özcan sakızı satmıştım yaz tatilinde. elimde bir kutu şekersiz sakızla şehrin ana caddesini gezmiştim tüm gün. pek de satamamıştım. eve döndüğümde moral olsun diye komşu kadınlar almıştı bol bol. ipek de almıştı.

    -su satmıştım pazarda haymanalıların yavşak olduğunu anlamıştım.evden getirdiğim buzlu suları içip içip parasını vermemişlerdi.

    -yazın kuaförde "çırak aranıyor" ilanını görmüştüm aylak aylak gezerken yaz sıcağında.
    içeri girip konuştum , tamam git babandan izin al yarın gel başla dedi adam. (kuaför yaşar) akşam babama söyledim. kim? nerde? dedikten sonra. iyi git bakalım dedi.
    sabah kalkıp gittim. kuaför yaşar ,40 yaşlarında kısa boylu ,ince sarkık bıyıkları, saçının önleri dökülmüş, bol gömlek giyen bir adam. yanında çalışan iki tane genç çocuk.birini adı mehmet kıvırcık saçlı esmer diğerinin adı süleyman sarışın, saçları jöleli, adeta yerel behlül gibi bir havası var. bunlar saç kesiyor bizde yanlarında fön makinasını tutuyoruz. şunu getir diyo getiriyoruz , sigaramı tut diyo tutuyoruz. kadınlara acayip laflar tabi , ilk defa tanık oluyorum kendinden büyük kadınla cilveleşmesini. sonra müşteri gidince kadını nasıl siktiğini anlatıyor herkese. pis pis gülmeler. "olum sen kocasıyla da iyi anlaşıyosun bunun, az orospu çocuğu değilsin ha"diyorlar, süleymanın koltuğu kabaryor. benim dünyam kararıyor bunları duydukça daha 12 yaşımdayım. sonra bu süleyman " gel lan benimle" diyo, dükkanın alt katına iniyoruz (yok aklınıza gelen değil)
    alt kata iner inmez dayanılmaz bir koku. bu katta kadınların saçı boyanıyor. ve boyaların hazırlandığı kapları gösteriyor muhteşem süleyman
    - bunları yıkayacaksın,hepsini! en az 30 tane kap var ve koku dayanılmaz.ilk defa duyuyorum bu kokuyu.
    tamam diyorum eve yemeğe gidicem şimdi dönüşte yıkarım diyorum. gidiş o gidiş bir daha döner miyim ? dönmem. annemin hazırladığı yemeği yiyorum anne ben gitmiycem diyorum,gitme oğlum boş ver diyor, yaptığı sütlacı çıkarıyor buzdolabından.annemi daha çok seviyorum o an. kaybolup annesinin yanına geri dönen yavru kedinin huzuru gibi bir şey hissettiğim.aklıma süleyman geliyor.
    isüleymana küfür ediyorum. dışarıya top oynamaya çıkıyorum.
    akşam babam eve geliyor, "ee naptın nasıl geçti?" dedi,
    "bıraktım yapılacak iş değil "dedim.
    güldük.

  • tatillerde bir kaç ay gittiğimiz yazlıktaki yaşlı komşuların alışveriş ihtiyaçlarını karşılamak. amatör düzey delivery.

    ilk zamanlar epey epey cüzi bir miktar karşılığında 2 kg geçmeyeceğini tahmin ettiğim siparişleri kabul ediyordum. çünkü 3 kg üzerine çıktığımda direksiyon hakimiyetimi kaybedip bisikleti deviriyordum maalesef. bir hafta kadar böyle devam etti.

    daha sonra iş hacmimi geliştirmem gerektiğini fark ettim. abimin kız tavlamakta kullandığı motosikleti ile dağıtım yapabileceğim fikrine kapılıp bu fikri ona açtım. beni motosiklete bindirdi hadi sür bakalım diyince yere yapıştım. bu işin motosikletle olmayacağını tecrübe ile anladığımda bisikletime arka sepet taktırmaya karar verdim. babamın bu işlerle uğraşan bir arkadaşına konuyu açınca tamam hallederim dedi, ne kadar tutacağını sorduğumda o zamanlar benim açımdan epey yüksek bir ücret istedi, kabul ettim:(. akşam babama sepet konusunu açıp para isteyince "kendi kazandığın paradan öde. madem bir iş yapıyorsun her yönünü kendin karşıla" diye savuşturuldum. ama işler benim için iyi gitmiyordu sepetin siparişini verdim adamdan yarın alacağım lakin para yok..
    sağolsun annem yardımıma yetişti. parayı verdi.

    sepeti bisiklete takınca bir anda işler yağmur gibi yağmaya başladı. müşteri portföyüm ışık hızında genişliyordu. ve buna bir çözüm üretmek gerekiyordu. her ev sahibine bir düdük vermiştim. düdükler kategorik olarak 5 farklı şekilde ses çıkarıyordu. bunları gruplayarak ev sahiplerine dağıttım. böylece bir düdük sesi duyduğumda evin lokasyonunun hangi grupta olduğunu kolayca tahmin edebiliyordum ve vakit kaybetmeden siparişi alıyordum.

    siparişlerin gelmediği zamanlarda arkadaşlarımı:) makul bir ücret karşılığında sepete bindirip sokaklarda tur attırıyordum:)

    ve her öğrencinin korkulu rüyası yaklaştı. eylül ayına girdik.. okullar açılmaya başladığında bu işten yaklaşık olarak 42 tane yeni sepet yaptıracak kadar para biriktirmiştim. müthiş hissediyordum. 1 sepet parası harcadım ama 42 sepet parası kazandım. yere göğe sığmıyorum.. akşam, annem babam çay içerken kazandığım tüm parayı masanın üzerine koyup güya sayıyor numarası yapıyorum. babama hava atıyorum. onlar da işi gücü sohbeti bırakmış beni izliyorlar. parayı sayıp bir çorabın* içine koymadan önce ilk sepeti almama yardım ettiği için babama baka baka anneme teşekkür edip o paradan 15 sepet parasını ayırıp ona verdim. peder beyin ağzı kulaklarında. paraları anneme verince kadının gözleri doldu. o paraları halen saklıyor

    bu icraatlar vuku bulduğunda takriben 8 yaş cıvarındaydım.

  • mahalleden cocukluk arkadaşımla ağaçlardan dut, erik ve vişne playıp komsulara satardık. bağıra bağıra pazarcı gibi de pazarlardık. hoş, cocuklarin gönlü olsun diye alırlardı. uc bes kuruş da para verirlerdi. guzel anılar bunlar.

  • sene 1994 tam 9 yaşındayım alper diye bir arkadaşım var oğlan çocukları ile pek anlaşamaz çevresinde hep kızlar olurdu sınıftaki kankalarımın aksine ben severdim alperi işte onunla birlikte beraber mizah dergisi çıkarmıştık anlaşmamızda içeriği o oluşturacak satışı ben yapacaktım.o yaşta bile enteldi o hem çizim yapıyor hem de yazı yazabiliyordu süper olacaktı işler.tam bir hafta içinde bana ilk sayıyı verdi bana dedim alper bu kalın olmamış mı (40 sayfalık iş çıkarmış komikli komikli çizimler falan ama çizdiği herkes çöp adam kıvamında), hayır dedi dedim bu yavşak maden lan maden çok para kazancaz.neyse gittim fotokopici mustafa abide fotokopi çektirdim 5 tane kopyaya param yetmişti bu piçin 40 sayfalık işi yüzünden.dedim önemli değil bunları satarız kazancımızla daha çok çektiririz. aldım gıcır gıcır beyaz a4 e basılmış ilk sayılarımizı gittim sınıfa bak dedim alper dergimiz. cok gururlu bir andı lan yemin ediyorum gözlerim dolmuştu.hemen ilk satışımı yaptım,sınıfın zengin bebelerinden birine ardından sınıfın ortasında kopyalar bagırıyorum "komik dergi komik ister misin çok iyi arkadakiler en komik"hiç ummadığım bir anda arkamda ,okulun en orospu çocuğu ve en beleşçi hocası olan ibnetor bitiverdi bunlar ne çocuklar dedi dedim hocam bunları biz yaptık .o yaştayken heriften ufaktan da olsa bir aferim bekliyorum ama bu ibne ne yaptı biliyor musunuz ver bir tanesini deyip aldı lan eline gitti, öylece bakakaldım diyemedim ki bunlar paralı öğretmenim ,yemedi lan.iste o anda otoriteyle olan kavgamı da 9 yaşındayken kaybetmiştim hala kendime gelemedim. sonra ortağımdan bir tepki beklerken geldi elimdeki kalan 3 sayıya baktı lvssr ben bi tanesini burçine vericem dedi aldı elimden gitti göt. içimde deli fırtınalar kopuyor nasıl bir sinir anlatamam size koştum ibnenin arkasından dedim dagitiyorum lan bunları satmayalım 2 taneyi satsak ne olacak ki dedim kankalarıma dağıttım sırf ibne alper morarsın diye. ilk satışımdan kazandığım paranın yarısını istedi benden dedim sıktır git. gitti o da kendine başka ortak buldu,hem çok kopya yaptılar dergilerine kıskandım bok attım dergilerine sınıftakilere bunlar komik değil dedim aldırmadım lan kimseye.o girişim de başarısız oldu.
    kıssadan hisse, ortak olacağınız adam sizinle aynı vizyonda olsun, ve entellerle ticaret yapmayın.