çocukken ansiklopedi okumak

  • kurulu düzenin öğrettikleriyle yetinmeyen, başka dünyaları, farklı yaşamları bilme merakı içinde olan çocukların birçok neşriyata günümüzdeki kadar kolay ulaşamamasından kaynaklanan bir durum. ayrıca büyük atlas ve sözlük de bir cazibe merkezidir bu tip çocuklar için.

    kendi ansiklopedi okuma serüvenim ise, evimizin bodrumunda bulduğum ciltlenmiş hayat dergileri ile başladı. 1960/61 yıllarına ait gayet cüsseli, yazınsal bilgilerin yanı sıra; şapkalı, takım elbiseli yakışıklı erkeklerin; ince belli, diz üstü elbiseli güzel kadınların bolca yer aldığı bir ansiklopedimsi olarak da değerlendirilebilir. o dönemin siyasi ve magazin gündemine dair hatırı sayılır derecede kapsamlı bilgiler içeriyordu. özellikle de şevket rado'nun sohbet köşesini okudukça kendimi rütbe atlamış, büyümüşlüğü hak etmiş bir yetişkin zannederdim(şu anda değil büyümek, varlığımdan bile emin değilim).
    daha sonra komşumuzun bana hediye ettiği üstünde küçük hayat ansiklopedisi yazan mavi renkli bir ansiklopedi ile tanıştım. ve bu ansiklopedinin de şevket rado tarafından hazırlandığını görünce, sanki benim için yazılmış bir ansiklopediymiş duygusuyla elimden hiç bırakmadım.

    hem 1960'lı yılların ciltlenmiş hayat'larını, hem de küçük hayat ansiklopesi'ni hâlâ ve olabildiğince özenle saklıyor, zaman zaman da okuyorum.
    bedbinleşen, giderek ağırlaşan yaşamı hafifletiyorlar bazen.

  • muhteşem bir aktiviteydi. iki partlık kocaman bi ansiklopedim vardı, nereden aldığımı hatırlamıyorum ama sürekli okur bi şeyler araştırırdım. yeni şeyler öğrendikçe yaşadığım mutluluğu çok iyi hatırlıyorum.

    dinozorlar ilgimi çekerdi o zamanlar, genelde dinozor çeşitlerine bakıyordum galiba. farklı cinslerin özelliklerini falan ezberlemeye çalışıyordum. büyüteçim de vardı, bitkileri incelerdim onunla da.. ulan ben nası bilim adamı olamadım ya. mahalledeki en bilim adamı olabilir kişi benmişim halbuki.

  • dayanamadım yine çocukluk ve ansiklopedi kelimelerini görünce.

    aslında keşke babama versem de telefonu o yazsa şimdi bu giriyi.

    bir adam, ilkokul mezunu bir adam. soğuk bir akşam vakti sırtında ağır bir çuvalla geliyor evine. çuvalın içi ansiklopedi dolu. çalıştığı fabrikada çöpe atılacakken hepsi " verin bana oğluma götüreyim " demiş.

    almış getirmiş. dinlene dinlene. upuzun bir yol.

    bana dünyaları taşımış sırtında.

    defalarca kez okudum baştan başa. bazen halının üzerine uzanıp bazen yer sofrasında.

    büyüdükçe daha iyi anladım bana yaptığı iyiliği. türkiye'nin en iyi kütüphanelerine de gittim; 300 - 400 yıllık metinleri de okudum; eserleri de gördüm. lâkin hiçbir zaman alamadım çocukluğumda o ansiklopedileri okurken aldığım lezzeti.

    belki de o lezzeti ararken okudum binlerce kitabı. yüzlerce kitabı satın alışım bu yüzden.

    ileride çocuğuma yahut çocuklarıma bırakacağım en büyük miras olacak kitaplarım.

    bir kitap bir insanı; bir insan binlerce öğrencisini yetiştirebilirmiş. yaşayarak öğrendim.

    eyvallah reis. allah senden razı olsun.

  • teknolojinin bu kadar yaygın olmadığı dönemde çocuk olmak başkaydı. o zaman uzak ülkelerin coğrafyasında seyahat edebilmek, hiç bilmediğimiz yılan türlerinin resimlerini görebilmek için ansiklopedi sayfalarında uzun uzun gezinmek gerekirdi. elifi görse mertek sanacak bir ailede a'dan z'ye genel ansiklopedi setinin olması da benim için büyük bir şanstı. babaannemin arada bir çocuklarına baktığı aile, artık yaprakları sararan ansiklopedileri elden çıkarmak istediği için kitaplar önce babaanneme sonra da benim olmayan kitaplığı dizilivermişti sıra sıra. dizileri bile sonuna dek izleme lüksümüzün olmadığı o senelerde içinde birbirinden zengin bilgilerin bulunduğu onlarca ansiklopedi bana verilecek en güzel hediyeydi. en çok öteki ülkelerin bilinmeyenlerini ve hayvanları merak ederdim. değişik bir hayvan resmi görünce onu hemen biriyle paylaşmak isterdim. denizi ilk olarak bir ansiklopedi sayfasında görmüştüm. denizsiz şehirlerde yaşayan karasal iklimin insanlar için o sonsuz mavilik, gökkuşağı gibi bir şey, rengarenk bir mutluluk... bu yüzden ansiklopedilerin bizim evdeki tek okuyucusu olarak en çok hayal kuran, bildiği ama hiç görmediği şeyleri özleyen tek kişi bendim. hiç görmediğim bir şeyi özleme alışkanlığım çocukken her biri iştahla okunan o sarı sayfalardan girmiş gönül pencereme.

    internet erişimin çok kısıtlı ya da hiç olmadığı bir zamanda bize bir peri masalı lazımdı. teyze kızları, okula ebeveyn zoruyla gelen gözü dışarıda(!) kızlar, kıpkırmızı bir kına elbisesiyle düğün salonunda salınmayı hayal ederken biz, yani tek kurtuluş yolunun okumaktan geçtiği bilenler, ansiklopedilerle ileride gitmeyi umduğumuz şehirleri satır satır okurduk. bir de tam aradığımızı bulduk diye sevinirken yaprakları yırtılmış bölümler vardı, aslında yoktu. biliyorum sana giden yollar kapalı derken şair, imkansız aşkı değil de kopmuş ansiklopedi sayfalarını mı kastetmişti mi acaba? sonra bir gün bizi o beton gibi yorganların ağırlığından kurtarıp gökyüzüne uçuran o güzelim ansiklopedilerin gözlerimin önünde yakılışına şahit oldum. miadı dolmuştu, attila ilhan'ın ihtiyarlar baladı'nı hangi hüzünlü hislerle yazdığını şimdi daha iyi idrak ediyorum. çağın icadı tüm ihtişamıyla cebimizde çan çan öterken ansiklopediler sobaya atılan gereksiz eşyalar kulübünde başı çekmeye başlamıştı.

  • çocukluğunu ansiklopedi okuyarak geçiren çoğu kişi ekşi sözlükte yazar oldu.

  • büyüyünce kendi yalnızlıklarıyla iyi geçinebilen olgun insanlar olurlar.

  • dönem ödevlerini gazetelerin 100 kupona verdiği ansiklopedilerden yapan bir nesildik.
    pilot kalem kullanmaya çalışan, çizgisiz kağıda düz yazabilmek için çırpınan çocuklardık.
    en sevilen eylemlerdendi.

    şimdi google'a yaz gelsin oh ne ala.

  • a-amt
    amt-bas
    bas-cam
    cam-dam
    dam-dün
    dün-fel
    fel-gla
    gla-her

    bizim evdekiler bu kadardı. amacım ezberlemek olmasa da bu şekilde şarkı gibi söylerdim ve beynime yerleşmiş. 25 yıl oluyor neredeyse. ansiklopedi sırtnda başladığı ve bittiği konunun ilk 3 harfi bulunmaktaydı. yukarıda yazdıklarım da onlar. aklımda kaldığı kadarıyla. büyük britannica olsa gerek adı. lacivert sert kapak.

    edit1:
    @signusx1 uyardı. ansiklopedi adı: büyük larousse imiş. teşekkürler.

    edit2:

    @ppg kişisi de mesajla bunu paylaştı:

    "aba-bağ
    bağ-çel
    çel-eme
    eme-gök
    gök-isa
    isa-kon
    kon-mer
    mer-ort
    ort-roko
    roko-sto
    sto-tür
    tür-zwi"

    edit3:

    bu da @wirelesson kişisinden:

    "her isa
    isa kar
    kar kro
    kro mag
    mag mil
    mil not
    not per
    per rom
    rom uya
    uya zvi"

    yaptığımız iş akıllı işiymiş gibi bir de ekleme/düzeltme yapmış mesajına:

    "rom sığ
    sığ taf
    taf uya

    atlamışım 3 tane :) hızlı hızlı söyleyince tamamladım :))"

    edit4: @milesteg79 durur mu?! yapıştırmış cevabı:

    "üşenmedim buldum. küçükken okuyordum sırayla hepsinin adlarını niyeyse? ansiklopedilerin görseli"

    şahane desteği ve paylaşımı için teşekkür ediyorum. bunları koyduğum kitaplık dahi renginden üzerindeki stickerlara kadar her şeyiyle gözümde canlandı (koskoca mazi).

    lacivert değilmiş. o başka ansiklopediydi. onu da bizim jenerasyonun bir başka delisi hatırlar, söyler elbet.

    edit5:

    @kabahatten buyuk ozur imdada yetişiyordu:

    "lacivert olan meydan larousse olmalı hocam"

    tabi içi rahat etmediği için bana belgelerle geldi.

    " kanıt"

    bizim dönem hepten uçmuş. dernek kurmak lazım.

  • bu zamana wikipedia okumaya evrilerek devam eden alışkanlığım.

  • annemin beni başkalarına anlatırken tarif etmek için kullandığı şeydi bu "küçükken çok usluydu bu, oturur bütün gün kitap okurdu, ansiklopedi okurdu" diye... 8 ciltlik bir coğrafya ansiklopedisi takımı vardı hele (ki coğrafya dediysek sadece dağ tepe deniz göl değil tabii, beşeri coğrafya da vardı) orada farklı ülkelerin fiziki özellikleri kadar kültürleriyle, yaşamlarıyla tanıtılması aklımı almıştı esas. farklı kültürlere, farklı coğrafyalara olan merakımdan mı gezenti oldum, yoksa gezentiliğimin temelini o gün atılan tohumlar mı oluşturdu bilinmez. tek kesin olan, kitaplarla, defterle, ansiklopedilerle, dijital değil bire bir haşır neşir olmanın çocuklara iyi geldiğini birinci elden çok iyi bilmem...