çocuk yaptığına pişman mısın

  • boş insanların hayatın anlamı sandığı durum.

    bakınız dünya.

    fakir, aptal, ezik ülkelerde bol bol çocuk.

    elit, medeniyet, üst seviye ülkelerde insanların kendini tatmin edecek çok daha fazla olayı var.

    18inde çocuğu gönderirler evden.

    fakir insanların tanrısı da çocuğu da çok olur. çünkü beyinleri bilgiyle değil inançla çalışır.

  • pişman olanları okuyunca kızan bir güruh var. kızmakla da kalmayıp nefret kusan var. bu kişilerin empati konusunda biraz daha kendilerini geliştirmesi gerekiyor. en azından anne baba oluncaya kadar bu meseleyi çözmeleri gerekiyor. şu an anne baba olmadıklarını nereden mi biliyorum? empatisizliklerinden...

    her çocuk aynı değil. her insan aynı değil. herkes kendi travmasıyla uğraşıyor. bir de çocukla ilgilenmek çok büyük yük. her anne babaya sabır diliyorum. sabrın sonu her zaman selamet olmuyor ama süreci iyi yöneten, ağzından çıkan kelimeyi ölçüp biçen her ebeveyn huzura eriyor. inanmıyorsanız çevrenizdekileri düşünün.

    ben bir babayım. 2 senedir. iki sene önce beni hayata bağlayan şeyin ne olduğuna dair en ufak bir fikrim bile yok. tahmin olarak "hayallerim" diyebilirim belki.

    iki senedir günde en çok kafa yorduğum şey kızım. onun hayat kalitesinin artması için elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorum. bundan da büyük keyif alıyorum. keyif almamın sebebi cebimde ona yetirecek paranın olması. olmasa cehenneme dönerdi tabii. bunu göz ardı etmemek gerek. çocuğumla ilgilenmek gençliğimde oynadığım tycoon oyunları gibi. ama bir fark var? çocuğunu save leyip yeniden başlayamıyorsun. ne ektiysen onu biçiyorsun. ne çektiysen onu alıyorsun. ayna gibi. sen neysen o da o.

    geçen annesine "benim canımı sıkma çocuk" dedi. hahahaha.

    yani gelgelelim çocuk harika bir deneyim. hayatı anlamak ister ya insan. anne baba olan anlıyor hayatı. çocuğun anne babaya kattığı en büyük şey bu. hayatı anlatıyor sana.

    paran varsa, sağlığın yerindeyse, çocuğunun sağlığı yerindeyse, kendi travmalarını aşabildiysen çocuk büyütmek harika...

    türkiyede bu şartları sağlayan kaç ebeveyn var ki...

    pişman olanlara saygı duyun. pişmanlıkları belki de çocuklarına hayallerindeki hayatı yaşatamadığına kani oldukları içindir.

  • arkadaşımın çocuğu 4. evre kanserle mücadele ediyor.

    ona sordum bu soruyu geçenlerde.

    dedi ki “ onun hiç dünyaya gelmemesi büyük kayıp olurdu, mutlaka gelmesi gerekiyordu ama ben hiç var olmamayı isterdim bu acıyla yüzleşmemek için”

    inşallah iyileşir.

  • pişman mıyım? asslaaa
    şimdiki aklım olsa yapar mıyım? assslaaa

    iyi ki var, iki gözümün çiçeği.. sağlıkla, huzurla upuzuun ömrü olsun dilerim.

    ama allah aşkına, biri bana şu hayata bir "insan" getimek istemenin, bir "insan" yetiştirmek istemenin mantıklı bir açıklamasını yapsın yaa..

    yani, mal gibi sanıyoruz ki biz onu her bi boktan koruyabileceğiz, bütün tecrübelerimizi ona aktarıp bizim yaşadıklarımızı yaşamadan, suya sabuna dokunmadan mükemmel bir insan olacak çıkacak..

    lan sen daha kendi travmalarını atlatamışsın, senin kendi çocukluğuna içinin acısı bitmemiş, gözünün önünde senin küçücük elleri olan canının içinin nasıl travmalar atlattığını izleyeceksin!!! aklın alıyo mu? lan bir insan bunu nasıl yapar??? ya da şöyle sorayım bunu kendime; insan bunu nasıl düşünemez lan?
    insan nasıl, kendi acısına dayanamazken canından çok sevdiğinin acısını çaresizce izleyebilir?!

  • oooooo analığın kutsanması. bayılırım süslü laflı mizojiniye. bayılırım kadınlığa üstün tutulan anneliğe. bayılırım anne olmayınca eksik görülen kadınlığa.

    ana değilim, olmayı da kısa vadede düşünmüyorum. çünkü şu an hayatımın merkezine kendimden başka birini koymaya hazır değilim. çünkü ana olmaya karar verdiysem eğer gece ağlamaları, altına sıçmaları, duvar boyamaları, sümüğünü yemeleri gözüme batmamalı. kayınvalideye kısır olmadığını anlatmak, kocişi eve bağlamak, nafakayı sağlamlaştırmak, toplumda kutsallık rütbesi almak, ona buna “ama ben her şeyden önce 1 anneyim” demek ve iş arkadaşlarını bebişinin kaka rengiyle darlamak için yapılan çocukların analarından biri olmayı kendime yediremem. çünkü eğer ben bi bebek yaparsam isterim ki, ne bileyim elvis dinleyelim bir yazlık akşamında, isterim ki benim yapamadıklarımı yapsın ama tahakkümüm olmadan. mesela latince öğrensin, benim yaşıma geldiğinde en az 3 aşk daha fazla yaşasın.

    ama size bir sır vereyim. kadınlar, çocuk yaptıktan sonra sikko türk dizilerindeki gibi düz karınları ve yumuş kalpleriyle rezene çaylarını yudumlarken sarışın ve mavi gözlü bebelerini emzirmiyorlar. başta bir pişmanlık evresi oluyor ki, eğer önceki hayatında domuşuk bir yeni gelin evi müptelası değilsen hayatındaki pek çok edimden mahrum kalıyorsun. kendini beğenmiyorsun, bu küçük şeye bir ömür nasıl ölmeden bakıcam diyorsun. demen normal. gözleriyle sana bakan ve meme ya da mama vermezsen ölecek bi canlı var.

    çocuk yaptıktan sonra pişman olmak ayıp bir şey değildir. toplum baskınıza da sıçarım sizin. yok hak etmiyorlarmış bebeklerini yok it de doğuruyomuş. karşınızda robot yok, karşınızda sikko türk dizisi karakteri yok, karşınızda evlenmeyle birlikte sınıf atlamış ve doğumdan önce evde hazır tutulan 3 nanny’ye bir an önce terör estirmek için dişlerini sıkan manken eskisi yok. öğle aralarında eve koşup bebeği emziren, bunu yaparken yemek yiyemeyen, uykusuz, mutsuz, yapacaklarını kuvvetle muhtemel yapamadan artık bir çocuk yapmalısın baskısına belki de daha fazla dayanamamış ya da o çocuğu çok istemiş ama henüz bu gerçekliğe alışamamış binlerce kadın var.

    analık (evlat edinme harikalığı hariç) biyolojik bir şeydir. kutsandıkça edilgenleştirdiğiniz kadınlık tüm kitlesel tahakkümlerinizin içine sıçsın ya. it de doğuruyomuş bak bak bak laflara bak. sanırsın köyde kahvenin önüne hasır sandalye atmış maltepe sigarasını yakmak üzere olan eprik kasketli anadolu dayısı.

  • millet nasıl serzenişlerde bulunmuş.

    elif. yanı kızım.
    kalbi delik. kalbinde pil var. 18 aylık küçük hanım.
    yakın tarihte kontrolü vardı, rutin kontrolleri.
    gittik doktora. neyse her şey bitti, doktor bize mevcut durum hakkında bilgi verecek.
    dizlerim titredi o odaya girerken. gözümü kırpsam yaş düşecek.
    tir tir titriyorum. hazır olmadığım olumsuz bir şey duymaktan it gibi korkuyorum.
    günlük hayatta kimseye eyvallahı olmayan, astığı astık kestiği kestik olan bir adamım ben.
    sesim çıkmıyor sesim. doktor her şeyin iyi ve sorunsuz olduğunu söylediğinde gözlerimi kırptım ve o yaş düştü.
    ve bunu yazarken, o anı anlatırken bile kötü oldum.
    hiçbir şeyden haberi olmayan elif'le gün boyu akranı gibi oyun parkında çıldırdım o gün.
    ben nasıl pişman olayım ya elif hayatıma girdi diye?

    yazılanları okudukça kanım dondu.
    bak ya sözlere bak. yok kedisiyle uyuyamıyormuş, yok kilo almış, kahve içemiyormuş, tuvalete sırayla gider hale gelmiş, spor yapamıyormuş.

    ha demeyin ki sen babasın, bir baba anneyi anlayamaz.
    yavrucum üşengeçliğinizden bebeğin poposunu ıslak mendille siliyorsunuz ya hani.
    heh işte, elif bende kaldığı günlerde o mendil tahriş eder diye her altına yaptığında jellerle poposunu yıkıyorum ben elif'in. boş muhabbet yapmayın.
    size değil, gerçekten çocuklarınıza acıyorum.

    işte bu dünya bu yüzden kötü bir yer.
    böyle ebeveynlerin yetiştirdiği çocukların kahrını çekiyor dünya.

    edit:
    kedisiyle uyuyamadığını söyleyen bir suser var ya hani 3-5 entry üstte.
    o soytarının entrylerini okuyun. anne-babasına hakaretler yağdıran, 18 yaşına geldiğinde çocuğu evden gönderirim, yok öyle bedava kira filan ben hizmetçi değilim diyen bir andaval. it de doğuruyor. bir farkın olsun.