çocuk sahibi olmak

  • daha evvel uzun süre oğlum olsa ne oluru düşünmüştüm. şimdi şimdi kızım olsa nasıl oluru düşünüyorum. çok acayip değil mi aga? mesela benim bir abim var, adam kızı olduktan sonra denyolukta dünya markalığından sezen cumhur önal'lığa döndü. adam adeta bir ruh adamı, adeta bir sanatçı. nasıl değiştirir bir kız beni çok merak ediyorum. gerçi benim çocuk sahibi olmak gibi bir derdim de yok ama acaba nasıl olur diye düşünmek çok güzel. bi bana mı öyle geliyor acaba. yok lan yok, çok güzel. öhm.

    olmuş bir tane kızım, almışım ilk defa kucağıma mesela. hatuna, çocuk doğurup da kafasına takmayanı dövdüklerini tahmin ettiğim kurdeleden almışım. kırmızı. bizimki kendini gülşen bubikoğlu sanarken, ben kucağımdaki çocuğa bakıyorum. okuduklarım aklıma geliyor. erkeklerin çok büyük bir kısmı, çocuklarını kucaklarına aldıklarında herhangi bir şey hissetmez. sevgi zamanla gelişir ve temeli paylaşımdır. ben de çocuğa nötr olanlardanım demek ki. öyle bakıyorum. kendi çocuğuma bakar gibi değil, herhangi bir çocuğa bakar gibi bakıyorum. annelerin çoğunun çocuklarının güzelliklerini yersiz abartmaları geliyor aklıma. 3 kilo bi şey, 50 cm boyu var. tipe bak.

    vakit geçiyor, iletişim başlıyor aramızda. akşam alıyorum kucağıma işten gelince. bakıyor böyle yüzüme bön bön. sağıma soluma bakıyorum, hatun içerde. ne ayaksın lan sen diyorum, hala bakıyor. hehe, tipe bak lan diyorum. sonra iyice darlıyor kucağımda beni. oturmayı öğrendi diye televizyona doğru oturtuyorum bunu. arkadan da kesiyorum ne yapıyor diye ara ara ki düşmesin, başıma iş açmayayım. reklamlara bakıp kahkaha atarken çocuk, birden bana bir dönüyor ve gülümsüyor ki aklım çıkıyor. bu çocuğa nasıl der insan güzel değil diye. dünyanın en güzel çocuğu bu olmalı diyorum. hatta dünyanın en güzel insanı bu. oha.

    yaş 3-4. oğlanı parka götürdüysek kızı da götürelim parka. gitmeden tembihliyorum bunu, git güzel kızlara sırnaş. kaç yaşına geldin babana bi faydan olsun diyorum. anneme söyliycem diyor. adını söyleyemiyor, adımı söyleyemiyor ama maşallah anasına her şeyi söylüyor. yapma etme güzel kızım diyorum, baba şaka yaptı sana diyorum. çukulota al bu iş huzur içinde çözülsün diyor. ataya babaya saygı yok diye söylene söylene bakkala gidiyorum. bakkal, beni her gördüğünde seviniyor. bütün yollar bakkala çıkıyor.

    aradan zaman geçiyor, kız da büyüyor elbet. 9 yaşında. okula gitmeler filan. bilmediğini bana danışıyor. matematiğin resmen anasını sikmişler ama çocuğun ahlakı bozulmasın diye he babam, evet babacığım filan diye idare ediyorum soruları. sonra birden ersin diye bir pezevenk peydah oluyor akşam ders çalışmalarımızda. ersin şöyle, ersin böyle, ersin aşağı ersin yukarı. ersin basketbolu en iyi bilenmiş, çok çalışkanmış. ersin'i de bilmesem gam yemeyeceğim ha. taş çatlasın 1.40, 30 kilo bi şey. vursan yarısı boşa gider. işkilleniyorum, işkilleniyorum, sonra dayanamıyorum ve hatuna soruyorum çünkü ben çok kazak bir erkeğim, öyle kıza sorup şımartmam; nedir bu ersin denen adamın haneme bu denli girmesinin sebebi diye, bizimkisi hoşlanıyormuş ersin'den. çıldırıyorum. ne demek hoşlanmak ya. 9 yaşında çocuk hoşlanmaz. bizim zamanımızda hoşlanma mı vardı. gelir ailesi, münasip şekilde tanışırız diyorum. hatun beni dehliyor, anenelerimiz hiçe sayılıyor. ersin, seninle de veli toplantısında görüşeceğiz. ölümcül kaplan tekniğim şu anda çok tehlikeli seviyelerde, o zamana kadar muhtemelen master roshi seviyesine gelirim.

    gün geçiyor, zaman geçiyor, kız 15 yaşına geliyor. regl midir nedir, onu bir şekilde halletiler herhalde. konuşmak zorunda kalmadığıma çok memnunum. ne diyeceksin ki çocuğa. "şimdi kızım, regl dediğin çok doğal bi şey. yanisi kafana takmıyacan hacı" diyemiyorsun. insanlar belli yaşa gelince vücutlarında bazı değişiklikler olur? cık. bu çocukların 18 yaşında doğmaları lazım. neyse, her şeyi de biz mi halledeceğiz canım! hatun hallediversin. ergen olunca maalesef garip afralar, tafralar, kişiliği koyacak yer aramak, agresyon. bobo beni anlamıyorsun. evet, anlamıyorum. nedir yavrum senin derdin diyorum. off, diyo içeri gidiyor. şimdi erkek olsa, hani bizim pederden de bildiğim bazı taktikler var. onlarla bir şekilde yerimizi yaparız ama kıza bir şey de denmiyor. hatuna diyorum nedir bunun olayı diye, yine oğlan meselesi. mert. bu kız benim pantolon değiştirmemden çok oğlan değiştiriyor, daha ersin'i kabul edemedim kimdir bu mert denen densiz diyorum, bu kız nereden buluyor bu kadar oğlanı, biz bu kızı anadolu lisesi diye kazara torna tesviyeye mi yazdırdık diyorum, ben bu kadar oğlanı askerde görmedim diyorum, fakat yine çirkin bir şekilde sepetleniyorum. hatun içeri gidiyor, artık ne konuşuyorlarsa bilemiyorum, geri geliyor ve evime, haneme, mahremime, elin herifinin yemeğe geleceğini söylüyor. oğlum ben mr cingılbört müyüm lan, ne işi var elin adamının evimde desem de sözüm dinlenmiyor. kız gitmiş tanışmış, oğlan da bizle tanışacakmış. oğlan olsaydı güreş ediyoruz ayağına 2 künde çekip hırsımı alırım ama vuramazsın da, kız çocuğu. allah'ım daha neler göreceğiz.

    o karanlık cumartesi günü, dünya güzeli kızım, mert denen zibidiyi getiriyor evime. mert. tam tahmin ettiğim gibisin. cölelenmiş saçlar. ben oldum tavırları. iğrenç bir ses tonu. insan değil elyın. çocuk değil manda yavrusu. her fırsat bulduğumda ters ters bakıyorum buna ama mert denen antilop siki daha sözsüz haberleşmeden bihaber. rahat ol ama mert, akşam daha bitmedi. bizim kızla hatun mutfağa gidiyorlar, işte aradığım fırsat;

    -evet delikanlı. meslek?
    +öğrenciyim amca.
    -öğrenci mi? haha! seni zavallı. geçimini nasıl sağlıyorsun peki?
    +baaamdan harçlık alıyom. haftalık.

    aslında hakettiği baaanın amına koyim ama diyemiyorum. ayıp.

    -peki baandan aldığın harçlıkla evini nasıl geçindireceksin?, diyorum. susuyor.
    -bak delikanlı, ben lafı uzatmayı sevmem. kızımı peşini bırak, sana 30 tane kola alayım, diyorum. yine sukunet. fakat yüzü düştü.

    öyle boynunu büktürürler mert efendi. akıllı olacaksın. 1-2 saat oturuyor mert suratı asık halde, sonra da siktir olup gidiyor. hatun, çocuğu evine bırak dese de biz daha ölmedik lan, diyerek bu salvodan kurutuluyorum. artık kızın peşini bırakır piç.

    ertesi akşam, ben tam da her şeyi halletmişken, artık yastığa başımı rahatça koyacağımın hayali ile eve girmişken, kızım höykürerek üzerime saldırıyor. lanet olasıca mert ötmüş.

    -babaaaaaağ! babaaaaağ! mert'e nasıl dersin öyle şeyler?
    +kim demiş ya?
    %ne oluyor kızım? selçuk, nedir mesele?
    -anne, babam mert'e benden ayrılırsa 30 kutu kola alacağını söylemiş.
    %selçuk, ne kolası ya? kaç yaşında adamsın, utanmıyor musun?
    +hayatım, para vereydim de sonra parayla ne yaptı diye onu mu düşüneydim. hayret bi şey. her türlü pislik var. hap alır, ot alır. zaten it kopuk bir oğlana benziyor, benden bulmasın belasını.
    -baba, mert'i rahat bırak. biz birbirimizi seviyoruz.
    +ya bırak kızım ya. bi benim aşkım satılık değil bile demedi. ayhan ışık filmi seyretmemiş oğlandan sana hayır gelmez.
    %- selçuk/baba, saçmalama. bıdı bıdı bilmem ne. -hep bir ağızdan, anlamıyorum yine-
    +eeh, sikerim lan mert de mert. başlarım mert'inize.
    %selçuk evde küfretme, çocuğun ahlakını bozacaksın!
    +niye? kolçıstır düşeşi mi bizim kız. benden habersiz kızı natingım prensiyle mi nişanladın. evde duymasın, sokakta duymasın. ilk duyduğu yerde düşsün bayılsın. tövbe tövbe.

    bu kadar makul argümanlarıma rağmen yine ben haksız oluyorum. kız da mert bi benim aşkım parayla satılamaz demedi diye benle tam 15 gün konuşmuyor. yapay sevda bunlarınki arkadaş. anlatamıyorsun ki.

    sonra çevrilen yaprak sayfaları, geçen günler, aylar ve hatta yıllar. okuldan mezuniyetini de gördük. tüm ahmakça hareketlerime rağmen iyi bir insan yetiştirdik diyorum hatuna, kızım 200 metre önümde kepini atarken. meslek sahibi, bana bağımlı değil artık diye üzülürken, artık kimseye muhtaç olmayacak diye gururlanıyorum. kalem gibi doğru olsun istedik hep çünkü. sonra bir akşam, bu sefer aracısız, kendi geliyor. biri var diyor, hayatlarımızı birleştirmek istiyoruz. seçimini sorgulamayacağımı, nasıl mutlu olacağına inanıyorsa ancak arkasında olacağımı söylüyorum. gözleri doluyor. sonra dünyadan yok olsun diye umduğum onlarca adetin hala tekerrür ettiğini, tedavülde olduğunu görüyorum hayretle. önce oğlanla tanışacağız. ali diye bir elaman, zibidinin biri. ya tamam kızın seçimine saygı gösterelim, suretle şaka olmaz, euzubillah küfre girer filan da bu bildiğin at hırsızı diyorum hatuna, teksas'a girerse sorgusuz sualsiz vururlar bunu diyorum. diğer taraftan sakın kıza söyleme diye tembihleyecek kadar da anlıyorum kadın ruhundan.

    isteme diye evime geliyorlar bir başka kara cumartesi, kalabalık değil kabile. at hırsızı kılıklı ali'nin eşi dostu da at hırsızı kılıklı oluyor. armut dibine düşmüş, mendel bu günleri ta 200 yıl önceden görmüş. bir sürü anlamsız prosedür geçiliyor ve uğurluyoruz yeni akrabalarımızı. akşam, yastığa kafamı koyduğumda belki 30 senedir ilk kez bir kadın için gözlerimin dolduğunu hissediyorum. hatuna, " mert de iyi çocuktu aslında" diyorum. "hala çocuk gibisin" deyip gülümseyerek uykuya dalıyor. benim gözüme uyku girmiyor.

    çünkü bugün, ihtiyarlığımın ilk günü; ve ali, senden nefret ediyorum.

    düzeltme: dogubatisentezi'nin uyarısı ile sezen cumhur öner değil, önal.