çerkes milliyetçiliği

  • yirmi beş sene önce tanıştığım bir milliyetçilik cinsi. abartıyorlar sanki biraz...

    yurtta bizim odaya bir çömez gelmişti. aynı bölümdeyiz, alt sınıfta kendisi, kayserili bir oğlan. ortamın eskisi olarak kanatlarımızın altına aldık, kiminle takılsın, kimden uzak dursun onları anlatıyorum. dedim ki "cantuğ bak aslanım, ülkücülerle takılma, derslerinden geri kalırsın. işleri güçleri bir odada toplanıp mavra yapmak". bizimki "yok yok benim işim olmaz. çerkes yok mu burada? ben onlarla gezerim. kafkas derneğinin yerini söyleyin bana abi". ben adama milliyetçilik yapma diyorum, o mikro milliyetçilik peşinde...

    neyse dönem sonu geldi bir şekilde, bizim oğlanı otogara bırakalım dedik barış'la. tam bizimkinin otobüsünün yanına geldik, uzaktan iki tane bebe "cantuuuuuuuuu" diye seslendi. "enee bunlar benim kafkas derneğinden arkadaşlarım" dedi bizimki, öpüştüler falan sonra bize döndüler. elimi uzattım merhaba diyeceğim tam;

    + arkadaşlar çerkes mi?

    şaşırdım tabii, insan önce selam verir. dedim "birader ister bi merhaba de ya da selamın aleyküm falan, ne hemen girdin çerkesliğe. değilim" ama herif ısrarlı...

    + memleket nere?
    - adapazarı
    + o zaman kesin çerkessin. orada kabartay, abaza çoktur.
    -biliyorum, var komşularımız ama ben çerkes değilim. adapazarı'nda yetmiş iki milletten insan vardır, her gördüğünü çerkes sanma yani... sen kayserili misin?
    + kayseriliyim, övünmek gibi olmasın ama çerkesim.
    - hahaha ya kardeş, bunun nesiyle övünüyorsun ki? kanın mavi mi, nedir yani?...

    böyle deyince ben, inceden soğuk bir hava esti. cantuğ'a bir kaç soru sordular, akara kukara ile geçen iki dakikadan sonra bu yine bana sardı:
    + abi sende çerkes tipi var yaa, tenin beyaz gözler de andırıyor biraz.
    - yahu kardeşim, değilim demedim mi ben sana? hem madem beyaz ten bu işin şartı, sen karasın nasıl çerkessin? çeçen olmayasın sakın? doğru söyle, göksunlu musun yoksa?

    ortam iyice gerilince cantuğ araya girdi. ileride bir adamı gösterip "ben bunu tanıyorum. pınarbaşı'ndan bu, dayımın komşusu" deyip onun yanına doğru gitti. biraz konuştular, sanırım bizim oğlan kendini tanıttı, adam "heee" der gibi hareket yapıp sarıldı buna. sonra bize doğru gelmeye başladılar. kelli felli bir abimiz geliyor neticede, üstümü başımı düzelttim "oh ulan muhabbete kalite gelecek" diye düşünerek gülümsemeye başladım. dayı yanımıza geldi, daha selamlaşmadan, elini uzatmadan "arkadaşlar çerkes mi" dedi. bak yemin ediyorum, eğer yalansa beni cümle alem siksin. bizim iki kamil hemen sarıldılar adama, "abi biz çerkesiz, kafkas derneğindeniz" diye, neredeyse ağlayacaklar. adam bana baktı "siz de çerkese benziyorsunuz" dedi, patladım:

    + değilim ulan, değilim! gürcüyüm ben!

    o sene gürcistan abhazya'ya ve güney osetya'ya salça olup duruyordu, çatışmalar savaş haline gelmişti. dolayısıyla 'gürcüyüm' deyince bunlar analarının oynaşını görmüşe döndüler.

    esasında gürcü değilim, gürcü mahallesinde büyüdüm. ama maksat bu kafatasçılık derecesinde miliyetçilik yapan dangalaklara kıllık yapmaktı.

    eğer o ibnelerden biri okursa burayı, tam yirmi beş yıl sonra itiraf ediyorum: aslında haklı sayılırsınız lan laleler, anneannem çerkes.