chauncey12
profili

  • öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    son yüzyılda antibiyotiklerin keşfiyle ortalama insan ömrü yaklaşık 30 yıl arttı, insanlar basit bakteriyel enfeksiyonlar yüzünden ölmeyip daha uzun yaşayabilir hale geldi, ancak bu uzun yaşam süresi insanların karşısına daha büyük bir düşman çıkardı. kanser.

    adı bile korkutucu olan bu hastalığa nelerin neden olduğunu ve hastalığı önlemek için nelerin yapılabileceğini bilmekte büyük fayda var.

    * kanser riskini neler arttırır?

    yaş
    yaşın ilerlemesi neredeyse tüm kanser risklerini arttırıyor, en çok kanser tanısı koyulan yaş 66. göğüs kanseri için en çok tanı koyulan yaş 61, kolon kanseri için 68, akciğer kanseri için 70 ve prostat kanseri için ise 66 en çok tanı koyulan yaş.

    sigara
    sigara kullanımı kanserin 1 numaralı nedeni. sigaranın içindeki zararlı kimyasallar dna'nın yapısını bozup kansere yol açıyor. tüm kanser türlerinde riski arttırdığına dair kanıtlanmış araştırmalar var.

    - sigara içmek akciğer kanseri riskini içmeyen birine göre yaklaşık 25 kat arttırıyor, yüzdeyle ifade edildiğinde bu oran %2500.
    - sigara, kanser yüzünden ölümlerin %30'undan, genel olarak ölümlerin %20'sinden sorumlu. akciğer kanserlerinin ise erkeklerde %87'si ve kadınlarda %70'i sigara nedeniyle oluşuyor.
    - sigarayla ilgili umut verici bilgiler de var, 25-34 yaş arasında sigarayı bırakanlar bırakmayan kişilere göre ortalama 10 yıl, 35-44 arasında 9 yıl, 45-54 arasında 6 yıl, 55-64 yaş arasında bırakanlar ise ortalama 4 yıl daha fazla yaşıyor.

    alkol
    alkol kullanımı baş, boyun, yemek borusu, karaciğer, meme, mide, kolon kanserlerinin risklerini arttırıyor, basitçe ne kadar alkol alınırsa risk o kadar artıyor, national institutes of health tarafından yapılan araştırmalara göre günde yaklaşık 50 gram alkol (2-3 tane 50 cl bira) tüketen insanların alkole bağlı kanserlere yakalanma riski yaklaşık 1-3 kat artıyor. ilginç bir çalışma daha var; yaklaşık 19.000 kişiyle yapılan bir araştırmada alkol kullanımının hodgkin dışı lenfoma ve böbrek kanseri'nin riskini %15 azalttığı görülmüş. ancak yine de tekrar etmekte fayda var, alkol kullanımı kesinlikle kanser riskini arttıran bir faktör.

    kırmızı et
    günde ortalama 140 gram veya daha fazla kırmızı et tüketen insanların, daha az kırmızı et (günde 30 gram ve daha az) tüketen insanlara göre kolon kanseri'ne yakalanma ihtimalinin yaklaşık %28 arttığı gözlemlenmiş. işlenmiş etleri (sucuk, salam, sosis vb.) sık tüketenlerde ise kanser ihtimali %20 artmış. ayrıca kırmızı etin nasıl pişirildiği çok önemli, pişirme yönteminin sıcaklığı arttıkça kanser riski artıyor. örneğin tavada kızartma, suda haşlamaya göre çok daha kanserojen.

    güneş ışığı
    ozon tabakası zarar gördüğü için güneşin zararlı ışınları dünyaya ulaşabiliyor, bu ışınlar (uva, uvb gibi) deri hücrelerini mutasyona uğratıp kansere neden olabiliyor. günde ortalama 15 dakikadan fazla güneş ışığına maruz kalmak deri kanseri riskini arttırıyor, kişi ne kadar beyaz tenliyse ve ne kadar güneşte kalırsa risk o kadar artıyor.

    radyasyon
    temelde iki tip radyasyon var; iyonize edici radyasyon ve iyonize edici olmayan radyasyon. araştırmalara göre iyonize edici radyasyon kanser riskini arttırıyor, çünkü dna'ya zarar verecek yeterli enerjiye sahip, yani röntgen, tomografi gibi tıbbi görüntüleme teknikleri kanser riskini arttırıyor, ancak belirtmekte fayda var mr radyasyon içermiyor.

    iyonize edici olmayan radyasyon yani cep telefonu veya yüksek gerilim hatları'nın yaydığı elektromanyetik dalgalar hücre dna'sına zarar verecek kadar güçlü değil. bu da demek oluyor ki cep telefonları kanser riskini arttırmıyor. ancak yine de bazı bilim insanları cep telefonlarını düşük de olsa bir risk faktörü olabilir* olarak değerlendiriyor.

    obezite
    vücut kitle indeksi 30'un üstünde olan insanlara obez deniyor. buradan basitçe hesaplanabilir. 2007 yılında amerika'da yapılan bir çalışma obezitenin kanser vakalarının erkeklerde %20'sinden, kadınlarda ise %14'ünden sorumlu olduğunu ortaya çıkardı, hatta yemek borusu kanserlerinin obeziteye bağlı olma oranının yaklaşık %40 olduğu ortaya çıktı. bu çalışmanın bir diğer ilginç sonucu ise amerika'daki insanların vücut kitle indekslerini 1 birim azaltmaları durumunda (bu kabaca herkesin 1 kilo zayıflaması demek) 100.000 yeni kanser vakasının önlenebileceği saptandı.

    * kanser hakkında yanlış bilinen şeyler;

    "kanser büyük ihtimalle ölümle sonuçlanır."
    kanserden ölümler 1990 yılından bu yana yeni ilaçların geliştirilmesiyle birlikte ciddi bir azalış gösterdi. göğüs, prostat, tiroid kanserlerinde 5 yıllık sağ kalım oranı %90'ları aştı, tüm kanserlerin toplamında ise 5 yıllık sağ kalım oranı yaklaşık %66.

    "şeker yemek kanseri daha kötü hale getirir."
    şeker yemek kanser hücrelerini besleyip daha kötü hale getirmez. kanserli hücrelerin normal hücrelerden daha çok şeker tükettiği kanıtlanmış olsa da şeker yemenin kanseri daha kötü hale getirmediği saptanmış. ancak şeker yemek kilo aldırdığı ve obeziteye yol açabildiği için kanser riskini dolaylı olarak arttırıyor.

    "stres kansere neden olur."
    stresin birçok sağlık problemine yol açtığı bilinse de kansere yol açtığı hakkındaki bilimsel çalışmalar yeterince ikna edici değil, ancak stres altındaki insanlar, stresle başa çıkmak için sigara, alkol, sağlıksız beslenme gibi alışkanlıklar edinebilirler, yani stres dolaylı olarak da olsa kansere neden olabilir.

    not: bu yazıyı aşağıda linkini verdiğim sağlık kuruluşlarının yaptığı ve çoğunluğu meta analiz* olan araştırmalardan yararlanarak oluşturdum, tıbbi bir kimliğim yoktur.

    *meta analiz: belirli bir konuda yapılmış, birbirinden bağımsız, birden çok çalışmanın sonuçlarını birleştirme ve elde edilen araştırma bulgularının istatistiksel analizini yapma yöntemi.

    http://www.cancer.gov/…out-cancer/causes-prevention

    http://www.cancer.org/cancer/index

    http://www.cancerresearchuk.org/about-cancer/

  • öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    anarşi, monarşi, aristokrasi, komünizm gibi birsürü daha yönetim şeklinin aslında ne olduğu ve isminin nereden geldiği.

    öncelikle üç ana kelime var; "cracy", "archy" ve "ismos" . bazılarının sonu -cracy ile biterken bazıları -archy ya da -ism ile bitiyor. demokrasi* ya da monarşi* ya da komünizm* gibi.

    cracy: iktidar, devlet, yönetme gücü anlamında. kökeni yunanca kratia ya da kratos. örn. (bkz: democracy)

    archy: yönetici, lider, baş anlamında. kökeni yunanca arche yani başlangıç. örn. (bkz: monarchy)

    ismos: öğreti, eylem, sistem anlamında. örn. (bkz: communism)

    - anarşi: -an olumsuzluk eki ve archy kelimesinin birleşimiyle yöneticisiz, başsız anlamına gelir. her türlü iktidar, devlete karşı bir yönetim anlayışıdır, sanılanın aksine şiddet değil şiddetsizliği savunur. toplumsal kurallara ya da düzene değil, düzenin ve kuralların bir güç tarafından uygulanmasına karşı çıkar.

    - otokrasi: auto yani "kendi kendine" ve kratos kelimeleriyle oluşur, tek bir kişinin bütün yönetim gücünü elinde bulundurmasına denir, krallıktan yani monarşi'den farkı bu yönetim gücünün aile bağlarıyla değil kendi yaptıklarıyla elde edilmiş olmasıdır. yönetici devletin, iktidarın tüm imkanlarını kendine göre istediği gibi yönlendirebilir, bir nevi modern krallık.

    - komünizm: latince communis yani "genel, ortak, halka açık, kamu" ve ismos kelimelerinin birleşimiyle oluşur. her türlü üretim ve üretim aracı halkın ortak malıdır, toplumda sınıf yoktur, devlet yoktur dolayısıyla yönetici yoktur, tabii ki para da yoktur. toplumda yaşayan herkes eşittir. avrupa'da 18. yüzyılda sanayi devrimi ile birlikte çalışma şartları ağırlaştı, işçiler daha çok ezilmeye başladı ve fakir işçi sınıfıyla zengin sınıfı arasındaki fark gittikçe açıldı, bu durum bazı ülkelerde proletarya'nın yani işçi sınıfının devrim yapıp önce sosyalizm'i ve ardından komünizm'i getirmesiyle sonuçlandı. yani kabaca komünizm'e geçebilmek için önce kapitalizm'in dibine vurmak gerekli, zaten karl marx da komünist manifesto adlı kitabında bunu söylemiştir.

    - sosyalizm: latince socialis (toplum) kelimesinden gelir. komünizmle oldukça benzer özellikler taşır, ancak komünizmde üretilen mallar insanlara ihtiyaca göre paylaştırılırken sosyalizmde üretilen mallar insanların verdiği emekle orantılı olarak paylaştırılır, kısacası ülkedeki her şey halkın ortak malıdır ve herkes çalıştığı kadar pay alır.

    - şirketokrasi - corporatocracy: latince corporationem yani "bir vücutta toplanmış" anlamına gelir -corpus zaten vücut, ceset demek-. kısacası büyük ve güçlü şirketlerin devletin yönetiminde söz sahibi olduğu ve kendi çıkarlarına uygun davranan kişileri destekleyerek iktidara getirdiği yönetim şekli.

    - demarşi : latince demarchia yani şehir yönetimi demek. demokrasi ve monarşi'nin karışımı bir yönetim şekli. yani iktidardakiler yönetim gücünü halktan alır ancak demokrasi gibi değil krallık gibi yönetir, halkın onları seçtiği bahanesinin arkasına sığınarak başka hiçbir gücü tanımazlar.

    - demokrasi: demos [halk] + kratos [iktidar] kelimelerinden oluşur, halkın egemenliği anlamına gelir. bilindiği gibi halkın seçtiği kişilerin iktidara gelerek halkı yönettiği bir sistemdir ve günümüzde çoğu ülkenin yönetim biçimidir.

    - cumhuriyet - republic: latince respublica kelimesinden gelir, anlamı cumhuriyettir. cumhuriyet ve demokrasi karıştırılmaması gereken iki ayrı kavramdır, demokrasi ülkeyi yönetecek kişilerin çoğunluğun oyuyla seçilmesidir bir yönetim biçiminden çok bir yöntemdir, cumhuriyet ise halkın her kesiminden insanların iktidara gelebilmesidir, örneğin monarşi'de bu mümkün değildir çünkü başa geçebilmek için soylu olmak gerekir, halktan sıradan biri devletin başına geçemez. kısacası anadolu'da bir köyde doğan bir çocuğun yıllar sonra devletin başına geçebildiği yönetim şekline cumhuriyet denir.

    - despotluk: latince domestic[yurt içi, yerel] + potentia[güç, potansiyel] kelimelerinin birleşimiyle oluşur, tek bir kişinin bütün yönetimi elinde tuttuğu yönetim biçimidir, otokrasi'nin daha sert ve kaba hali de sayılabilir.

    - diktatörlük: latince dictate yani dikte etmek, söylemek kökünden gelir (bkz: diksiyon). aslen roma imparatorluğu döneminde ortaya çıktı ve savaş gibi acil kararlar alınması gereken dönemlerde ülkeyi yönetmesi için senato ve halk meclisi tarafından seçilen kişiye diktatör denirdi. günümüzde kullanılan anlamı ise despot'un yerine geçmiş durumda.

    - tiranlık: yunanca tyrannos yani gücün acımasızca kullanılması anlamına gelir. tiranlık, despotlukla neredeyse aynıdır ancak aralarındaki fark despotlukta güç yöneticiye halk tarafından verilir, tiranlıkta ise yönetici gücü zor kullanarak elde eder, örneğin askeri darbe yaparak başa gelmek.

    - faşizm: italyanca fascio (birlik, topluluk) kelimesinden gelir. buradaki birlik olumsuz anlamdadır çünkü faşizm tek tip insan yaratmaya çalışır, bütün halkı aynı şeyi desteklemek zorunda bırakıp muhalefeti ortadan kaldırmayı amaçlar. insanları birleştirmek için, millet, ırk, din gibi kavramları kullanır. kısaca kendinden olmayanı, çoğunluğun dışına çıkanı ötekileştirir ve yaşama hakkı tanımaz.

    - feodalizm - derebeylik: latince feudal (bkz: tımar) kelimesinden türemiştir. halk yani köylü sınıfının, lord denilen askeri güce sahip kişilere ait topraklar üzerinde tarım ve hayvancılık yaptığı, köylülerin ürettiği malların ve işlediği toprağın neredeyse hepsinin lorda ait olduğu ve lordun da buna karşılık köylüleri koruduğu yerel bir yönetim sistemi.

    - kakistokrasi: yunanca kako (kötü, kaka) kelimesinden gelir, "defecate" yani dışkılamak kelimesiyle bağlantılıdır. aristokrasi'nin tersine iktidarın toplumdaki en kötü, en vasıfsız insanların elinde olmasıdır.

    - teokrasi: yunanca theos(tanrı) kelimesinden gelir, anlamı tanrının düzenidir. tanrının yeryüzündeki yönetim şekli olarak görülür ve devlet tanrının kutsal kitaplar ile gönderdiği kurallarla yönetilir.

    - monarşi: latince mono (tek, bir) kelimesinden gelir. tek bir kişinin iktidarda olduğu yönetim şeklidir, yöneticiye genellikle kral denir. üç tipi vardır; kabaca eğer kral ülkeyi yönetirken bir meclisten izin alıyorsa meşruti monarşi, izin alma zorunluluğu yoksa mutlak monarşi ve günümüzde ingiltere'de olduğu gibi meclisin iktidarda olduğu ve kraldan izin almak zorunda olmadığı sembolik monarşi.

    - oligarşi: kökenini yunanca oligo yani "ufak, birkaç, küçük" kelimesinden alır. iktidar küçük bir gruba aittir, oligarşi iktidarda bulunan grubun özelliğine göre farklı isimler alabilir *.

    *aristokrasi: oligarşi'nin yönetimde soylular olduğunda aldığı isimdir, aristos yani "en iyi" ve kratos kelimelerinin birleşmesiyle oluşur ve en iyilerin yönetimi anlamına gelir. aristoteles'le olan benzerliği sadece tesadüf, aristoteles isminin anlamı her şeyin en iyisi anlamına gelir -aristos(en iyi) + totalis(hepsi)-. yönetimde soylu sınıfı bulunur, antik yunan'da liyakata dayalı yani başarılı insanların soylu sayıldığı ve yönetime geçtiği bir sistemken zamanla başarılı olmayıp sadece ailelerinden dolayı soylu sayılan kişilerin yönetime geçtiği bir sistem haline geldi ve halk yöneticilerin makamlarını haketmediklerini düşündü, fransız ihtilali'yle birlikte zayıfladı.

    * meritokrasi: yunanca merit (ödül, değer) kökünden gelir, oligarşi'de yönetimdekilerin kişisel yetenek ve başarıları sayesinde iktidar sahibi olduğu yönetim biçimidir yani liyakata dayalı bir sistem vardır.

    *cunta: kökenini ispanyolca junta (konsey, toplantı) kelimesinden alır, oligarşik yönetimin askeri bir grubun elinde bulunduğu durumdur. stratokrasi yani askeri hükümet de denilebilir.

    * plütokrasi: yunanca pluto (varlık, refah) kelimesinden gelir, oligarşik yönetimde iktidarın zenginlerde bulunmasıdır. çok benzeri için (bkz: timokrasi).

    * teknokrasi: yunanca techno (bkz: teknoloji) kelimesinden gelir ve oligarşik yönetimde üst düzey mühendisler gibi teknik açıdan bilgili kişilerin yer aldığı yönetim şeklidir.

    *talassokrasi: kökenini thalassa (yunanca deniz) kelimesinden alır. oligarşi'de iktidarın denizcilerde bulunması ve denizcilik faaliyetlerinin önemsendiği bir yönetim şeklidir. örn. venedikliler, vikingler gibi.