bouree5
profili

  • 23 aralık 2020 diyanet başkanlığı'nın açıklaması

    kuranın türkçe olarak okunmasından öyle çok korkuyor ki..

    fussilet suresi 44. ayet:
    "velev ce’alnâhu kur-ânen a’cemiyyen lekâlû levlâ fussilet âyâtuh(u)(s) e-a’cemiyyun ve ’arabiy(yun)(k) kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâ/(un)(s) vellezîne lâ yu/minûne fî âzânihim vakrun ve huve ‘aleyhim ‘amâ(en)(c) ulâ-ike yunâdevne min mekânin ba’îd(in)"

    nasıl? anlamadınız değil mi.. muhtemelen arapça biliyor olsaydık hükmünü anlardık.
    şimdi aynı surenin türkçe mealine bakalım:
    "biz o kur’an’ı yabancı bir dilde indirseydik, onlar elbette: “onun âyetleri anlayacağımız bir dille iyice açıklanmalı değil miydi? arap olmayana yabancı dilde bir kitap olur mu?” diyeceklerdi. de ki: “o, iman edenlere doğru yolu gösteren bir rehber ve eşsiz bir şifa kaynağıdır.” inanmayanlara gelince onların kulaklarında bir ağırlık vardır; kur’an kendilerine kapalı ve karanlık gelir. onlara sanki çok uzak bir yerden sesleniliyor da söyleneni duymuyorlar!"

    bugün, cumhuriyetin ilanından neredeyse 100yıl sonra, laik ülkemize bir mikrop gibi çökmeye çalışan tekke ve zaviyedeki insanlara gidip "ben kuran okuyorum" derseniz karşınızda böbürlenerek ağızlarında sakız gibi uzatarak "siz anlamazsınııııızzzz" derler.

    neden biliyor musunuz? çünkü öyle istiyorlar. onlara göre sadece kendileri anlayabilir. onun hikmetini sadece kendileri çözmüştür.

    o kadar korkuyorlar ki,
    insanların kuranı türkçe okumasını ve öylece anlamasını istemiyorlar. böylece din konusunda kendilerine ihtiyaç duyulmayacağını biliyorlar.
    biz biliyoruz ki kuran türkçe okunduğunda diyanet denilen cemaatin kuklası olmuş kuruma da gerek kalmayacak.

    düşünün o kadar korkuyorlar ki,
    sizinle allah arasına girip kuranı türkçe okursanız "o kuran olmaz" diyorlar. bu sözlerine haşa derler. bu arapça kökenli kelimenin anlamını en iyi onlar bilir ama daha nerede kullanılacağını bilmiyorlar ki allah olup neyin kuran neyin kuran olmayacağına karar veriyorlar.

    düşünün o kadar korkuyorlar ki,
    bu cemaat zırvaları ülkenin kurumlarını, mevkilerini sözcü olarak kullanmaya başlamış, basına demeç verdiriyorlar.

    kuranda şifre mifre yok. sayılar kombinasyonlar da yok.
    sol elle yemek yeme diye söz de yok. kızına hallenen babalar da yok.
    eğer türkçe okursanız ilmini anlarsınız, kandırılmazsınız.
    ama ne var; kul hakkı yeme, öldürme, yalan söyleme, çalma, sapkınlık yapma gibi kuranı arapça okuma sevdalısı insanların alışkanlık haline getirdikleri günahlardan sakın var.

    artık o kadar korkuyorlar ki, kuranı değiştirseler işlerine geldiği gibi düzenleseler yüzleri kızarmayacak. haşa!!!

  • mustafa kemal atatürk

    türkiye cumhuriyetinin ilk ve tek başkomutanıdır. nasıl başkomutan olduğunu anlamak için ulu önderin hayatını ve nutuk'u okumak bile yeterlidir.

    yoksa otel odalarından, facetime'dan başkomutanlık olmaz. insanın kendinin içine sinmez bir kere.

  • öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    29 ekim 1933'de cumhuriyetin 10.yıl kutlamaları için bir çok ülkeden davetli çağrılır. sovyetler birliği iki bakan gönderir. bu arada sergey yutkeviç de törene davet edilmiştir. yutkeviç, tıpkı diğer ülkelerden gelen meslektaşları gibi etkinlikleri ve konuşmaları filme alacaktır.

    yutkeviç hazırlık yapmak için sabah erkenden törenin yapılacağı hipodroma gider. diğer meslektaşları gibi kamerasını hazırlayıp konuşmaların yapılacağı kürsüye kablo çekerken utanır. rus kameramanın utancının sebebi kablosudur. diğer kameramanların kabloları serçe parmağı kalınlığındayken yutkeviç'in kablosu neredeyse insan bileği kadardır.

    binlerce kişi hipodromdaki yerini aldığında atatürk ve davetlilerin gelmesini beklemektedir. atatürk, hipodroma bir otomobille girer. topluluğu, herkesi selamlar, kürsüye çıkar ve konuşmaya başlar. bu sırada yutkeviç kamerasını çalıştırıp kayda başladığında o esnada çevresindeki meslektaşları feryat figan koparır. atatürk'ü hipodroma getiren otomobil kamera kablolarının üstünden geçmiş, hepsini kopartmıştır. ortada bilek kalıblığında bir tane sağlam kablo vardır. o da yutkeviç'in kablosudur.

    işte biz o tek sağlam kablo sayesinde günümüze kadar ulaşan tek kayıtla cumhuriyetin 10.yıl töreni ve atatürk'ün 10.yıl konuşmasını hala izleriz.

    10. yıl nutku

  • 14 haziran 2016 portekiz izlanda maçı

    stadın yarısından fazlası izlanda taraftarı. hazır ülke boşalmışken işgal etmenin tam sırası

  • ismail kahraman'ın laiklikle ilgili geri adımı

    cumhuriyeti 90 yıllık reklam arası gördüler..
    cumhuriyeti enkaz olarak gördüler..
    ve bugün,
    laikliğin kaldırılması için kamuoyunu yoklamaya cürret ettiler.

    tbmm başkanı kahraman, laiklikle ilgili sözlerinin şahsi düşünceleri olduğunu söylemiş. meclis başkanı bakkal mı? meclis başkanı çalıştığım yerdeki usta mı?meclis başkanı otobüste yanımda oturan mı? nasıl oluyor da bu adam bir camia önünde, halkın önünde rahatça konuşup sonra da şahsi fikrini beyan ettiğini söyleyip yan çizebiliyor. kişisel fikrini ben, sen, o söyler. bu adamın bir makamı var üstelik meclis başkanlığını üstleniyor ve bunu hiçe sayıp saçma sapan basiretsizce konuşabiliyor.

    "yersiz, lüzumsuz ve halkı kamplaştırıcı tartışmaların önüne geçmek için, laiklik kavramı, kötü niyetli yorumlara yol açmayacak şekilde, açık ve net bir biçimde tarif edilmeli, istismar edilmesinin önüne geçilmelidir." demiş üstelik.

    şimdiye kadar laikliği anlamadıysan bu makamın gerçek hakkaniyetini kavrayamamışsındır sayın kahraman.