desem olmaz mi13
profili

  • chplilerin darbe gecesi ne yaptığı sorunsalı

    tayyip'le fethullah arasındaki anlaşmazlığın boyutları üzerinde düşünmekle meşguldüm ve ne istedi de vermedi ki bunu yapıyor diye sorguluyordum...

  • küçükçekmece'deki sapığın yakalanması

    ya hakikaten türkiye'de yaşadığını unutup idamın tüm tacizcilere ve tecavüzcülere uygulanacağını zannedenler var. sevgili beyinsizler, toplumsal eşitliğin sağlanamadığı türkiye gibi ülkelerde bu tür ağır cezalar ya kesin olarak cezasızlıkla ya da iktidarın gözden çıkardığı politik ve etnik azınlığa uygulanmakla sonuçlanır. ensar vakfı yine yaşar yani. sığırlık içeren idam argümanlarından vazgeçin. bilmiyorsanız biraz iran'a, arabistan'a filan bakın...

    biz daha muhalefet liderini linç etmeye girişenleri cezalandıramamış bir ülkeyiz. mesele ceza değil, hukuk sisteminde yazan cezalarda büyük oranda sıkıntı yok. sıkıntı o cezaların gereği gibi uygulanmaması. yani idam cezalarını da "rızası vardı" diyen hakimler verecek. anladınız mı?

  • ülkücülerin türkiye'ye faydaları

    mahalle aralarında kavga olunca gelirler. varsa yoksa itlik kopukluk serserilik işte. sokakta köşe başlarında dikilip biz kadınlara laf atan da bunlar. bir anda uzaya çekilseler yokluklarını huzur şeklinde hissedersiniz.

  • 9 aylıkken her yeri yanan zehra

    herkes 10 tl gönderse bu çocuk hak ettiği sağlığına kavuşur.

    lütfen bu başlığı unutmayalım. herkes 10 lira vererek bir çocuğun yaşamını değiştirebilir. kadın bir de tek başına annelik ediyormuş. çok zor. birileri görsün duysun bu kızcağızı!

  • bağlanıp tecavüz edilip katledilen köpek

    bir canlıya işkence edip öldürecek olan kişi o canlıyı nereye götürecek? camiye mi? okula mı? kafeye mi götürecek? tabii ki kuytu köşe bir yere götürecek. o şişeler de genelde o kuytu köşe yerlerde bulunur. o kuytu köşe yerlerde gizli saklı içenler de genellikle hayallerinizdeki gibi liberal ve seküler kimseler değil, muhafazakar ailelerin muhafazakar erkek çocukları olur. seküler ailenin çocuğu niye gizli saklı kuytu köşede içsin?

    sizin bu içkiyle alıp veremediğiniz nedir? içkiyi ayda yılda bir belki nezaketen tüketen seküler bir kadın olarak bu muhafazakar zırvalıklarından gına geldi. sanırsın ayık kafayla bunları kimse yapmıyor. aslında herkes çok iyi ama içince birden tecavüzcü oluveriyor... hakikaten bu saçmalıklara inanan var yahu. tecavüzcü tecavüzcüdür. katil de katil. hiçbir içki bana ayıkken yapmadığım şeyleri yaptıramaz çünkü vicdan hiçbir zaman sarhoş olmaz. olur diyen varsa yalan söyler. o kişiye sadece şunu derim götün yiyorsa git babanın uyuyan suratına işe bakalım sonra çok sarhoştum diyebilecek misin?

  • fakir bir demokrasi mi zengin bir monarşi mi

    gerçekten "demokratik" olup halkı sefalet içinde olan bir ülke var mı?
    demokrasiden kastın oy vermek olmadığının farkındasınız değil mi?

  • dinden çıkmak üzere olan gençlere tavsiyeler

    kadınım ve cinsiyeti olan bir dine ihtiyacım yok.

    kendinize erkek gözüyle bakmamanın hafifliğini taşıyabilecek kadar yürekliyseniz yapabilirsiniz bu işi... he bir de evrende yapayalnız olduğunuz bilgisiyle yaşarken insan onurunu en temel ahlaki kıstas yapacak cesaretiniz varsa.

    edit: sağlam din eğitimi almış bir kadınım. tüm ergenliğim bir erkeğin karşısına çıkar gibi giyinerek kendisine ibadet ettiğim erkek bir tanrıyla, bir defa bile kadına seslenmeyen ancak "kadınlarınıza söyleyin" ile başlayan bir metni hatmederek, aynaya her baktığımda kendi vücudumu bir erkeğin gözünden görüp şehvet uyandıran ve uyandırmayan parçalara bölüp kendi kimliğimi yadsıyarak, işlemediğim günahlar için aflar dileyerek, teheccüd namazı kılarak, tek vakit namaz kaçırmayarak geçti. ancak benimle kadın olduğum için hiç muhatap olmayan bir dinin sürekli kadının, köpeğin, kedinin dindekini yerini tartıştığı halde hiçbir zaman erkeğin yerini tartışmadığını gördüm. dahası, "koşullar gereği" argümanıyla açıklanan çoğu şeyi zaman ve mekan üstü görmek garip gelmeye başladı.

    üniversiteye başlayınca ingilizce öğrenmek ufkumu genişletti, daha çok okudum ve ateist oldum. çok zor bir süreçti çünkü evrende yalnız olma fikrini kabullenmek zordu. ancak kendimi rahatlatmak için inanmayacaktım da... tam 5 yılımı aldı. bu süreçte okuduğum çoğu şey bir yana en çok etkilendiğim kitaplar: gerda lerner - the creation of patriarchy. fatmagül berktay - woman and religion. fetna ayt sabbah - islam'ın bilinçaltında kadın.
    tüm kadınlara öneriyorum.
    bu konuda uzun uzun yazardım eskiden ama artık sıktı.

    gayet sağlıklıyım ve huzurluyum. hayatta tutkularınız varsa ve onları kovalayabiliyorsanız ne ala. beni perişan eden şey türkiye gibi bir ülkede yaşamak. burası benim gibileri huzursuz etmek için, çürütmek için tam kapasite işleyen bir canavar ve hiç sorumluluk kabul etmeyip utanmadan "bakın nasıl mutsuzlar, asosyaller vb." diyebilecek kadar da yüzsüz.

    insanların zayıf iradeli olup sırf onu gözetleyen biri var diye korkarak bir şeylere yönelmesi veya ondan kaçınması kadar zavallı bir durum yok sanıyorum. bazı insanlar sadece iradeliler. inanmak veya inanmamak bunu değiştirmiyor.
    inananlar ateist olunca bu yüzden bocalıyor. ben bocalamadım. benim zevklerim islam'ın yasaklarıyla ahenk içinde olsa ben günahkar bir müslüman gibi yaşarım. ama müslüman değilim ve islam'ın "tatlı" günahları bana hiçbir şey ifade etmiyor... sırf inat olsun diye de yasak delecem diye kendimi yemiyorum çünkü islam ve tanrı benim dünyamda yok. kendi yalnızlığımla ve onurumla ve başkalarının onurunu hadlerini bildikleri sürece gözeterek yaşıyorum. ayna nöronlarınız gelişmemişse peygamberliğinizi ilan edin kar etmez...

    hiçbir doktrin bir insanı otomatik olarak güzelleştirmez ancak güzel bir insan onu güzel gösterebilir. hepinizin tanrısı hepinizin birer yansımasıdır ama önerim şevkati kendinizden koparıp sonra bir güce verip sonra da tekrar geri almak için yalvarmayın çünkü bu bir saçmalık.

  • ateistlerin dindarları aciz görmesi

    "ya varsa" argümanı için tek bir şey diyeceğim. bu argüman genellikle erkekler tarafından kullanılır. ben bir kadınım ve "varsa bir şey kaybetmezsin" demeye getirmek benim için çok şey değiştirir. çok şey kaybederim.
    "varsa" diye yaşayan her kadın bir defalığına sahip olduğu hayatı kadın olarak kendi kapasitesine düşman bir tanrıya tapınarak geçirir.

    kuran'ın hiçbir yerinde bana yani kadına direkt seslenilmiyor. benimle ilgili meseleler kadınlarınıza söyleyin diyerek aktarılıyor. mesela mahrem olanı anlatırken "amcanızın oğlu, dayınızın oğlu" vs diye gitmiyor. öyle bir şey zaten yok. "amcanın kızı, dayının kızı" vs diye gidiyor. benden adeta bir malmışım gibi bahsediyor. tanrı benimle konuşmuyor kısacası.

    ayrıca "kadınların en hayırlısı itaatkar olanıdır" ile başlayıp kocaların karılarına hangi durumlarda psikolojik ve fiziksel şiddet uygulayabileceğini aktarıyor bir ayet de. yani doğru yolda olan niyeyse hep koca diye kodlanıyor. bir de neymiş, islam öncesinde çok şiddet varmış da islam bir tokatla sınırlandırmış bunu. koskoca allah kendisine iman eden erkeklerin onun emrine uymayacağını mı düşünüyordu da el kaldırmak tamamen haramdır demek yerine şu koşullarda yapabilirsiniz diye sınırlandırdı? ben ne emir verirsem vereyim bu erkekler yine el kaldıracak bari kota koyayım mı dedi? o zaman erkek kullarına çifte standart uyguladı.

    yarattığı kullarına cinsiyetine göre yaklaşan tanrıyı ben ne yapayım? başörtü takan öğrenciye kötü muamele var diye ağlayan zümreye inandıkları tanrının kullarına cinsiyete göre yaklaştığını anlatmak zor olmamalı.

    he bir de bunları dönemin koşullarıyla açıklayanı var. bana çok makul geliyor dönemin koşullarıyla sınırlanmış bir tanrı. nitekim böylelikle bir coğrafyanın ve çağın koşullarıyla sınırlanmış bir doktrinin evrensel ve çağlar üstü olduğunu savunmanın imkansızlığını işaret etmiş oluyoruz.

    ateist olarak inananların çoğunu evet aciz görüyorum. hiçlikle yüzleşmek ve yaşamda kendi anlamını yaratma kabiliyetinden yoksun oldukları için. ayrıca başım sıkıştığında olağanüstü yardım talebinde bulunmak, karanlıkta ve yalnız olunca olağanüstü varlıklardan korkmak gibi bir huyum da yok. niyeyse inananlar da ateistleri böyle zannediyor. ve sanırım tanıdığım birçok müslüman kadından daha çok özdisipline sahibim çünkü kendi kurallarımı yarattığım bana ait bir alanım var. çok daha az tüketiyorum çünkü satın aldığım eşyayla boşluğunu duyduğum bir şeyi ikame etmek gibi bir eğilimim yok. alkol ve sigara da kullanmıyorum, spor yapıyorum çünkü bir ateist olarak başıma gelecek herhangi bir hastalıktan kurtulmak için uhrevi yardım alamayacağım bilgisine sahibim. evli değilim çünkü kurumların saçmalığını biliyorum ama tek eşliyim. inandığınız tanrının beni ve benim gibileri sonsuza kadar cayır cayır yakacağına inanmaya devam edebilirsiniz...

  • tüm insanlık dinliyor olsaydı söylenecek ilk şey

    (bkz: üremeyi keselim artık)

  • saygı duruşu mu yapalım fatiha mı okuyalım

    saygı duruşu seküler bir eylem olduğu kaçınanlar 15 temmuz şehitleri için koşacaklarmış.

    peki "şehitler" için koşarken fatiha mı okuyacaksınız? fatiha okurken mi koşacaksınız?

  • otobüste haykıran yurttaş

    savaştan kaçan bir suriyeli'nin şu sözlerini hatırlatmıştır:

    ‘ben bir kaç gün sonra olaylar durulur geri dönerim diye düşünüyordum üç yıldır burada yaşıyorum. zaten ülke ikiye bölünmüştü, esad'ı sevenler ve nefret edenler diye ama herkes öldü esad hala yaşıyor. bizim oturduğumuz yere saldırı olduğu gece benim evimi yakmaya çalışan komşumdu. o gece elinde silahla sağa sola saldırıyordu. çıldırmış gibi zafer sloganları atıyordu. sonra onu da istanbul'da gördüm, tek ayağı yoktu, dileniyordu. bu savaş benim savaşım değil, bana saldıranların da değil. bu savaşın sahibi biz değiliz. savaşı biz çıkarmadık ama bizim sessizliğimiz büyüttü. bize bir şey olmaz dedik sustuk, şimdi soğukta yatacak yer arıyoruz.’

    http://persona-nngrta.tumblr.com/…-mahalleye-gittim

  • elçin sangu

    aslında birçok ismin altına yazmak isterim bunu ama şimdi popüler olan ve sürekli karşımıza çıkan bu isim olduğu için buraya yazıyorum. beren saat, tuğba büyüküstün, bu kadın, meryem uzerli ve bunların erkek versiyonları. polat alemdar, kenan imirzalıoğlu, kıvanç tatlıtuğ falanlar filanlar. bir de bunların şarkıcı versiyonları var.

    dünyanın birçok yerinde böyle oluyor biliyorum ya da bilmiyorum. ingiltere'de de böyle mi oluyor?? fransa'da veya almanya'da? amerika'da kesinlikle böyle oluyor ama onu biliyorum. nasıl mı? insanlar arasındaki gelir eşitsizliği dibi vurmuşken, politikacılar ve onların beş para etmez ahmak evlatları define kaçakçılığından rüşvet aracılığına her türlü işle parayı vururken insanlar üç kuruş paraya birilerinin ağız kokusunu çekmeye mecbur bırakılıyor.

    sonra araya yukarıda saydığım gibi bir şekilde meşhur olmuş insanları çıkıyor reklam denilen dünyanın en gereksiz endüstrisi (evet gereksiz çünkü mühendis belki de o zincirin en önemli halkası olmasına rağmen pazarlamacısı ve reklamcısı yani aslında bir boka yaramayan adamları daha çok kazanıyor) bu insanlara yatırım yapıyor. dün senin benim gibi yaşayan insanlar bir anda deli gibi paralarla oynuyorlar. o bilboardlar var ya hepsini cayır cayır yakmak istiyorum. o mağazaların hepsini bombayla havaya uçurmak istiyorum. bu reklamların hepsi adaletsizliği zorla poz vermek için gülücükler saçtırılmış insanlarla pazarlıyor. sen olsan o paraları almaz mısın diye soracak biri lanet olsun evet alırım. ben de bu saydığım isimlerden biri olurum. kim olmaz ki?

    ancak bu adaletsizliğe artık katlanamıyorum. yukarıda saydıklarım da reklam yüzü değil adaletsizliğin yüzü oluyor benim için ve onların o gülücüklü bilmem neli yüzlerini görünce daha da öfkeyle doluyorum. bizi ağlatma pahasına adaletsizliği bunlarla pazarladıkları için.

    popüler olan iğneyi bile sevmiyorum, tüketmiyorum. 5 yıldır aynı telefonu kullanıyorum çünkü hala çalışıyor ve bozulmadı. tanımadığımız bu insanları birden meşhur edip onları benim gibilerin öfke tahtasına çevirenlere de lanet ediyorum. bunlar da insanlıklarını yitiriyorlar işte bir yerde. mecburen. ünlülerin çoğu bende piç hissi uyandırıyor, nereden çıktı bu diyorum belli değil. neyse. hepimiz piç edildik zaten bu düzende. birileri daha çok bedel ödüyor sadece.

    üniversiteden mezun olup iş görüşmelerine gidince bağdat baharat ruhu neymiş görünce daha iyi anlarsınız ne demek istediğimi.

  • fatih portakal

    robot gibi haberleri okuyup geçmeyen, öfkesini paylaşan tek insan. bu akşam numan kurtulmuş'un basın danışmanının saldırganca davrandığı muhabir kadını alkışladın ya ben sen demeden işte alkış dedim. öfkeni paylaş fatih portakal, soru sor, kandırılıyoruz demeye devam et. bunları ekranda söyleyen tek insan sensin çünkü.

    fox'ta çalışıyor olmasının etkisi büyük tabii. onun da farkındayız.