gkn s8
profili

  • 1 haziran 2020 msi ve servispoint rezaleti

    şimdi size neredeyse birebir aynı olayı farklı bir konumdan aktarıyorum!

    neredeyse herşeyi ile birebir, arada çok az bir fark var, çok şaşırdım ben de başlığı okurken!

    bir süredir avrupa'da bir ülkedeyim. korona nedeniyle de geri dönemiyorum. uzun zamandır da bilgisayar alma niyetim vardı.

    msi bu yeni modelleri çıkarttı. benim de hoşuma gitti ve burda yetkili satıcısından sipariş verdim. msi ge75 10sgs modeli. yani arkadaşın modelinin bir farklısı sadece.

    ürün 27 mayıs 2020'de elime ulaştı. eve geçtim açtım kutuyu kurdum ürünü biraz kurcaladım falan, lan dedim dur bakayım ölü piksel var mı.

    tam da arkadaşın dediği gibi ekranın sağ üst tarafına doğru bir ölü piksel gördüm.

    thy yakinda uçuşları açıyor olduğu için ne yapacağımı düşünmeye başladım.

    burdaki servisini aradım ve durumu anlattım. 7 haziranda ülkeme döneceğim dedim. yetiştirebilir miyiz?

    adamlar durumu mail atmamı söylediler. ekranın fotoğraflarını çekip durumumu özetleyen bir mail attım.

    aynı durumu msı global'de mail attım.

    burdaki servis benim mailime döndü ve cihazı servise teslim edip takip numaramı da mail atmamı istedi.

    cihazı götürmeden bir oyun yükledim azıcık hevesimi alayım dedim oynadım ve servise yola koyuldum.

    aynı gün saat 17:30 gibi jelatini bile çıkmamış bilgisayarı servise verdim.

    servisin asıl mühendislerinin olduğu yer başka bir şehirdeydi ve ürünün orada inceleneceği söylendi. durumu oraya da anlattım ve ilk kargo ile gönderileceğini söylediler.

    neyse çıktım binadan, takip numarasını mail attım ama muhtemelen benimle ilgilenen arkadaşın mesaisi bitmişti cevap gelmedi.

    sabah bir uyandım sabahın 07:03'ünde "1 hafta içinde değişim işlemini tamamlamaya çalışacaklarını" söyleyen bir mail.

    bu arada devam etmeden şunu belirtmeliyim; değişim işleminin işleyişi bana servise gittiğimde anlatıldı. değişime uygun bulunursa doa formu adı verilen bir form verilir size dendi, aldığınız yere gidip ya değiştirir ya da para iadesi alırsınız dendi.
    ben ürünü siparişle getirttiğim için aldığım yeri aradım ve başka ürünün ellerinde olmadığını öğrendim. bu biraz canımı sıktı ama yetişmezse de para iadesi alırım artık ne yapalım deyip ürünü servise verdim.

    devam ediyorum...

    aynı sabah 08:43'de bir mail daha. "durumunuzun aciliyetinden dolayı size form ile zaman kaybettirmek istemiyoruz, cihazınız direkt olarak msı tarafından değiştirilecek, birebir aynı modeli kabul ediyor musunuz? aynısı olursa değişim işlemini daha hızlı sonuçlandırabiliriz" yazıyor. yani adamlar istesem daha üst modeli de verecekler de gerek görmedim hızlı olsun istedim.

    bu arada cidden şaşkınlık içinde kaldım. çünkü az önce belirttiğim gibi bilgisayarın başka bir şehre gitmesi gerekiyordu ve akşam o saatte teslim edilmiş bir bilgisayarın sabahın o saatinde mühendisler tarafından incelenmesini bırakın, ellerine ulaşmış olması bile imkansızdı! yani adamlar sadece benim gönderdiğim fotoğraflarla işlem yapmışlardı! çünkü teslim ettiğim yerde de herhangi bir kontrol yapılmadı direkt bantlanıp bir köşeye kondu!

    29 mayıs tarihinde 16:23'de ise "msi'in değişim cihazını gönderdiğini, korona nedeniyle kargo sürecinin biraz uzayabileceğini" bildiren bir mail daha aldım.

    bu arada küçük bir avrupa ülkesindeyim ve türkiye'de olduğu gibi "tr" kodlu msi ürünü yok burda. buraya özel bir üretim yok anlayacağınız. dolayısıyla ürün "nl" kodu ile hollanda için üretilen ürünlerden ve hollanda'dan geliyor. haftasonu vs. girdi araya, muhtemelen de yarın cihaz elimde olacak.

    arada çok az bir fark var demiştim ya, aslında o sadece model farkıydı. arada uçurum var!

  • devletin aslında gereksiz olması

    çok zaman önce aklımda olan bir fikri bu konuda yazmıştım. aslında tam da aklımdaki gibi aktaramamıştım ama geliştirmeyi düşünmüştüm aktarimimi. sonra baktım ilgi görmedi ben de unuttum gitti. konuyla ilgili böyle bir yazı var okursanız;

    (bkz: netokrasi)

  • 24 ekim 2017 samsung türkiye rezaleti

    bugün gerçekleşen ve beni çok üzen rezalettir.

    ne yapacağımı bilmiyorum elim kolum bağlı. varsa yol gösterebilecek olanlar çok mutlu olurum.

    ön sipariş ile aldığım ve 27 eylülde elime ulaşan, daha 1 ay bile kullanmadığım note 8 cihazımla 19 ekim tarihinde bir kapalı havuza gittik. cihazı evde bırakmadım çünkü su geçirmez deniyordu. gene de ne olur ne olmaz diye suya dahi yaklaştırmamış olduğum cihaz, havuzdan çıkarken gözüme garip gözüktü. bir de baktım ki cihazın ön ce arka kamerasında buhar vardı. ama cihaz gayet normal çalışmaya devam ediyordu.

    içine su buharı girmiş olduğunu gördüğüm cihazı hemen ertesi gün 20 ekim tarihinde teknik servise götürdüm. götürmeden önce aradığım samsung gayet olumlu konuşuyordu.

    teknik servisten 23 ekim tarihinde bir mesaj geldi, cihazın tamiri için 1200 tl ücret talep edildiğine dair.

    5000 liraya aldığım ve daha 1 ay bile kullanmadığım cihaz için böyle bir ücret istenmesine şaşırıp aradım destek bilişimi. onlar samsung'u arayıp, değişim isteğimi bildirmemi söylediler.

    samsung'u aradığımda, yarın sizi yetkili birisi arayacak dendi.

    bugün 24 ekim tarihinde samsung genel müdürlüğünden bir arkadaş aradı adı h.

    durumu anlattım kendisine, su ile temas etmediğini, sadece kapalı havuz ortamında bulunduğunu söyledim. kendisi nasıl olursa olsun cihazın içindeki sıvı göstergesi değiştiği için prosedür gereği bir işlem yapamayacaklarını söyledi.

    en azından müşteri memnuniyeti için bile bunu yapmaları gerektiğini düşündüğümü söylediğimde nerden bilelim cihazı nasıl kullandığınızı vs. tarzı sert ve kaba yorumlarda bulundu kendisi.

    daha sonra destek bilişimi tekrar aradığımda, bana anakartın değişmesi gerektiğini bildirdi konuştuğum hanım.

    fakat ben kendisine anakartta sorun olduğunu düşünmediğimi, telefonun çalışıyor olduğunu, sadece kameralarda buhar olduğunu söyleyip, madem öyle cihazı açıp kurutup geri gönderin bari anakartı değiştirmeden diye söylememe rağmen anakartın değişmesi gerektiğinde ısrarcı davrandı.

    kendisine tamam istemiyorum anakartın değişmesini sadece cihazı açın bir kenara koyun kurusun dememe rağmen böyle bir seçeneklerinin olmadığını söyledi...

    1 aylık bile olmayan ve su geçirmez olması gereken, muhtemelen su geçirmezlik sağlayan izolasyonunda bir problem olan telefonu değil değiştirmek, içindeki sıvıyı kurutup geri göndermek gibi bir işlem bile yapmıyorlar!

    bunca zaman sürekli samsung ürünleri kullanmış biri olarak gerçekten çok üzüldüm ve sinirlendim. ne yapacağımı bilemiyorum şuan.

    edit: şunu da ekleme gereği hissettim olayın vahametinin daha iyi anlaşılması açısından:

    samsung genel merkezle yaptığım görüşmede h. bey'le geçen konuşma hemen hemen şöyle oldu;

    - bunu en azından müşteri memnuniyeti açısından bile olsa düzeltmeniz gerekmez mi? garanti belgesinin hiç bir yerinde kapalı havuz gibi ortamlara girilmemesi gerektiği yazmıyor?
    + evet ama sizin telefonu nasıl kullandığınızı bilemeyiz, sıvı teması var gözüküyor ve sıvı teması konusunda prosedürlerimiz net. hiç bir ekstra işlem yapamayız.
    - iyi de sıvı ile temas etmedi bulunduğu ortam yüzünden olmuş olabilir. siz niye direkt müşterinin kötü kullandığı ön kabulü ile hareket ediyorsunuz? müşteri memnuniyeti önemli değil mi? apple müşteri memnuniyetine önem verir tutumda davranıyor sizin yaptığınız hoş mu?
    + apple değil samsung ile görüşüyorsunuz. sıvı temasında müşteri memnuniyeti önemli değil. kullanıcı hatasıdır o.
    - iyi de müşteri memnuniyeti zaten böyle durumlarda olmaz mı? telefonda bir arıza olsa zaten o yükümlülük, böyle anlarda müşteri memnuniyeti apple gibi firmalar sağlıyor.
    + burası apple değil. başka işlem yoksa görüşmeyi sonlandırıyorum.

    edit2: troll olduğunu düşünenler var durumun. onlara da hak veriyorum büyük ihtimalle genel merkez'den h. bey ile yapmış olduğumuz konuşmadan dolayı böyle düşünüyorlar. absürtlük o kadar çok ki böyle düşünmenizi anlayabiliyorum. ama yemin ederim yaşadığımız konuşma tam da bu çerçevedeydi. ben de çok şaşırdım verdiği cevaplara. samsung'dan okuyan varsa konuşmanın kayıtlarını dinleyebilir konuşma tarih ve saati: 24 ekim 2017 saat 12:43. 16 dakika süren konuşma. bakın kayıtlarınıza.

    edit3: gelişmeleri sizinle paylaşmaya devam edeceğim;

    az önce samsung tarafından daha üst bir yönetici olan y. bey tarafıma dönüş yaptı. çok daha kibar ve güzel bir üslupla konuşmayı dinlediğini ve üzüldüğünü bildirdi. 1-2 gün süre rica etti benden ve incelemeleri tamamlayıp tekrar arayacağını söyledi. sabahtan beri h. bey ile yapmış olduğum üzücü konuşmanın üzerine bu hareket ne olursa olsun çok hoşuma gitti. kendisine teşekkür ediyorum ve sonucu bekliyorum. gelişmeyi buradan tekrar düzenleyeceğim.

  • 1997 vs 2007 vs 2017 türkiyesi

    edit: copy-paste değildir. bizzat o zamanın bilgilerine ulaşılarak yapılmış bir çalışmadır.
    ben ekonomik yönden karşılaştıracağım.
    tarihler genel olarak eylül olacak şekilde yapılacak hesaplama.

    edit: asgari ücret yayın tarihi yanıltmış. o tarihte geçerli asgari ücretle değiştirildi hesapların hepsi.
    1997 yılında asgari ücret: 35 437 500 tl x 2 = 70 875 000 tl
    2007 yılında asgari ücret: 419.15 tl x 2 = 838.3 tl
    2017 yılında asgari ücret: 1404.06 tl x 2 = 2808.12 tl

    kaç çeyrek altın alabiliyoruz ona bakalım (http://www.kaysarder.org.tr/1997_fiyatlar.asp tablodan yıl değişimi yapabilirsiniz.)
    1997: çeyrek altın fiyatı 3 080 000 tl / bir asgari ücret 11.5 çeyrek altın ediyor.
    2007: çeyrek altın fiyatı 50 tl / bir asgari ücret 8.38 çeyrek altın ediyor.
    2017: çeyrek altın fiyatı 241.53 tl / bir asgari ücret 5.81 çeyrek altın ediyor.

    edit: paranın karşılığı altınla ölçülür cümlesine takılıp gerisini okumayanlar için bu cümleyi düzenledim. amacımız herkesin bilgi alması. kendini kapatması değil. bugün altın karşılığı alışveriş yapamayacak gibi konuşmasınlar. git altınla ev al 97'de 07'de ve 17'de. o zaman anlaşılır durum.

    paranın karşılığı altın karşısında inanılmaz düşüyor. burası vehametini gösteren bölge oldu durumun biraz.

    1 asgari ücrete dolar bazında bakalım: (tcmb'den kurları kıyaslayabilirsiniz. kaynak orası.)
    1997: 209.96 dolar / kur: 168 780 tl
    2007: 325.62 dolar / kur: 1.2872 tl
    2017: 410.49 dolar / kur: 3.4204 tl

    tabi dolar bazında artış sizi yanıltmasın, dolar da değer kaybediyor kendi enflasyonu karşısında.

    şimdi asgari ücretle geçinmeye bakalım.

    2 asgari ücretlinin ve 2 çocuğunun bir evde oturduğunu düşüneceğiz hesaplarımızda.

    bunu temel ihtiyaçlar ile yapalım.

    kira:

    1997: herhangi bir kira verisine ulaşamadım. bunu ancak 2007-2017 arası asgari ücrete göre kiranın artışına göre hesap edebileceğiz. bir veriye ulaşan olursa onu koyabiliriz. aşağıda görüldüğü üzere 2007'de bir asgari ücret 0.73 kira ediyor, 2017 de 0.70 kira. (istanbul ortalaması.) 10 yılda 0.03 düşmüş asgari ücret kira karşısında. o zaman 1997'de bir asgari ücretin 0.76 kira ettiğini düşüneceğiz. tek bulabildiğim kaynak bu: http://www.milliyet.com.tr/…1/24/ekonomi/eko02.html ve bu kaynak aslında durumun o zamanlar çok daha iyi olduğunu, kiranın 40.000.000 olduğunu gösteriyor. ama bu varsayımsal bir veri olduğu için ve tüm ortalamayı göstermediği için 0.76'yı kullanacağız. iyi bir bilgi verirseniz değiştirebiliriz bu kısmı.

    2007: http://www.hurriyet.com.tr/…daire-fiyatlari-6692870

    2017 verisi yok; 2016: http://www.ntv.com.tr/…tlari,-eq3p-pha0ui6iwlhnb4aa
    2015'den 2016'ya olan ortalama artışı 2017'yi bulmak için kullanacağız. kesin bir sonuç vermese de ortalama bir sonuç verecek bize.

    şimdi burda birebir aynı ilçeler yok. o yüzden sadece aynı ilçeleri hesaplayarak bir ortalama alalım:

    2017'yi hesaplayalım:

    2015-1602.5 tl
    2016-1792.5 tl
    aralarında yaklaşık % 11.85 fark var. dolayısıyla 2017 ortalaması da;
    2017-2005 tl

    karşılaştırmaya devam edelim o zaman.
    unutmayın iki listede de bulunan aynı semtleri kıyaslıyoruz. emin olun en pahalı semtler yeni listede yok. etiler, bebek, mecidiyeköy vs. ama olsun böyle bakarız sıkıntı yok. bir de ilk listemizde maks. ve min. ücretler var. bunların da ortalamasını alacağız.

    ortak 20 ilçemiz var.

    1997: 46 628 289 tl
    2007: 572.5 tl
    2017: 2 005 tl

    1997'de bir asgari ücreti 0.76 kira edecek şekilde kabul ettik istanbul'da.
    2007'de bir asgari ücret 0.73 kira ediyor istanbul'da.
    2017'de bir asgari ücret 0.70 kira ediyor istanbul'da.

    1997'de kiradan sonra elimizde kalan 24 246 711tl
    2007'de kiradan sonra elimizde kalan 265.8 tl
    2017'de kiradan sonra elimizde kalan 803.12 tl

    evimizi kiraladık. elektrik fiyatlarına bir bakalım.

    1997: http://www.dektmk.org.tr/…si_10/bolum3/bolum3-9.pdf

    fiyat cent olarak verilmiş ve 8 cent. tl olarak o günün kurundan çevirince;

    kwh fiyatı 13 502.4 lira

    2007: http://www.tuik.gov.tr/hbgetir.do?id=15852&tb_id=2

    kwh fiyatı 15.7 kuruş.

    2017: http://www.bilgimanya.com/…-h-elektrik-kac-tl-2015/

    kwh fiyatı 43 kuruş.

    ortalama bir evin aylık kullanımı 250 kwh diyebiliriz.

    aylık elektrik faturaları:

    1997: 3 375 600 tl
    2007: 39.25 tl
    2017: 107.5 tl

    1997'de bir asgari ücrete ortalama 10. 5 aylık fatura öderken,
    2007'de bir asgari ücretle ortalama 10.6 aylık fatura ödüyor,
    2017'de bir asgari ücretle ortalama 13 aylık fatura ödüyoruz.

    1997'de elektrik faturamızı da ödedik, elimizde 20 871 111 tl
    2007'de elektrik faturamızı da ödedik, elimizde 226.55 tl
    2017'de elektrik faturamızı da ödedik, elimizde 695.62 tl kaldı.

    doğalgaz hesaplayalım şimdi;

    1997: http://www.milliyet.com.tr/…2/01/04/yazar/uras.html

    m3 fiyatı 31 860 tl.

    2007: http://www.cinigaz.com/…ul-2007-fiyat-tarifesi.html

    m3 fiyatı 0.47 tl.

    2017: http://www.dogalgaz.com.tr/…it-fiyatlari-konut.xlsx

    m3 fiyatı 1.12 tl

    bir dairenin ortalama 300 m3 tükettiğini varsayarsak;

    1997'de 9 558 000 tl fatura öderken,
    2007'de 141 tl fatura ödüyor,
    2017'de 336 tl ödüyoruz.

    fakat 12 ay doğalgaz ödemiyoruz. bunu kasım, aralık, ocak, şubat, mart olmak üzere 5 ay + ekim ve nisanın yarısı olmak üzere 1 ay diyerek 6 aydan hesaplayacağız. yani yarı yarıya düşürelim fiyatları.

    1997: 4 779 000 tl
    2007: 70.5 tl
    2017: 168 tl

    1997'de bir asgari ücret 7.41 aylık faturamızı karşılarken,
    2007'de bir asgari ücret 5.94 aylık faturamızı karşılıyor,
    2017'de bir asgari ücret 8.36 aylık faturamızı karşılıyor.

    1997'de doğalgaz faturamızı da ödedikten sonra cebimizde 16 092 111 tl,
    2007'de doğalgaz faturamızı da ödedikten sonra cebimizde 156.05 tl,
    2017'de doğalgaz faturamızı da ödedikten sonra cebimizde 527.62 tl kaldı.

    suya gelelim şimdi. 18 m3 kullandığımızı varsayacağız. farklı aylarda farklı fiyatlar var, ortalamasını alacağız.

    1997: http://www.hurriyet.com.tr/…meliler-iciyor-39240779

    ortalama 276 000 tl

    2007: http://www.iski.gov.tr/…007_yilibirim_fiyatlari.pdf

    ortalama 3.29 tl

    2017: http://www.iski.gov.tr/…2017_su_birim_fiyatlari.pdf

    ortalama 6.42 tl

    1997'de bir aylık su faturamız 4 968 000 tl

    2007'de bir aylık su faturamız 59.22 tl

    2017'de bir aylık su faturamız 115.56 tl

    1997'de bir asgari ücret ile 7.1 aylık,
    2007'de bir asgari ücret ile 7 aylık,
    2017'de bir asgari ücret ile 12.1 aylık su faturası ödeyebiliyoruz.

    1997'de su faturamızı da ödedik 11 124 111 tl,
    2007'de su faturamızı da ödedik 96.83 tl,
    2017'de su faturamızı da ödedik 412.06 tl kaldı.

    internetimiz de olmalı.

    1997: https://sites.google.com/…gileri/internete-baglanti

    en ucuz limitsiz paket 30 dolar.

    5 063 400 tl

    (pahalı olması normal, çok yeni bir teknoloji o zamanlar.)

    2007: http://shiftdelete.net/gercek-adsl-fiyatlari-1663

    en ucuz limitsiz paket 49 tl

    2017: https://bireysel.turktelekom.com.tr/…-internet.aspx

    en ucuz limitsiz paket 83 tl

    1997'de internet faturamızı da ödedik ve cebimizde 6 060 711 tl,
    2007'de internet faturamızı da ödedik ve cebimizde 47.83 tl,
    2017'de internet faturamızı da ödedik ve cebimizde 329.06 tl kaldı.

    şimdi biraz ev alışverişi yapalım.

    aylık bir alışveriş yapalım. yeterli olmayan fakat idare eden bir alışveriş olsun. (mümkün olduğunca aynı marka ürünler)

    1997: burda kaynaklar çok çeşitli olacak doğal olarak. bazı fiyatlara ulaşmak için oran orantı kullanıldı. örneğin ketçap fiyatı 2007'deki ketçap-domates fiyatı oranı ile 2017'deki ketçap-domates fiyatı oranı kullanılarak bulundu vs.

    4 kg kıyma alsak 892 000 x 4 = 3 568 000 tl
    4 kg peynir alsak 967 000 x 4 = 3 869 000 tl
    1 diş macunu 318 000 tl
    4 sprite 407 400 tl
    800 gr ketçap 110 500 tl
    750 gr chokella 460 700 tl
    2 kg kangal sucuk 1 260 000
    750 ml şampuan 722 230
    1 kg çay 371 000 tl
    10 kg pirinç 1 934 523 tl
    60 tane 200 gr ekmek 850 000 tl
    120 adet yumurta 515 000 tl
    30 adet marlboro kısa
    (http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/…arsg_x3d__x3d_)bu 96 haberi. hadi biz buna biraz abartılı bir zam koyalım ve 120.000 den hesap edelim.
    3 600 000 tl

    17 986 353 tl toplam alışverişimiz.

    2007: http://www.makromarket.com.tr/haber/390
    4 kg kıyma alsak 9.90 x 4 = 39.60 tl
    4 kg peyni alalım 7.80 x 4 = 31.2 tl
    1 diş macunu 2.95 tl
    4 sprite 4.12 tl
    800 gr ketçap 1.99 tl
    750 gr chokella 4.99 tl
    2 kg kangal sucuk 13.99 tl
    750 ml şampuan 6.70 tl
    1 kg çay 4.75 tl
    10 kg pirinç 18.95
    ekmek alalım 60 tane 200 gr http://arsiv.sabah.com.tr/2006/11/16/eko91.html
    24 tl
    yumurta alalım en ucuzundan http://www.hurriyet.com.tr/…fiyatlari-dustu-6822075
    günde 4 den 120 desek 14.4 tl
    ailede 1 kişi de sigara içsin http://arsiv.sabah.com.tr/2007/02/21/eko89.html
    30 marlboro kısa 138 tl

    305.64 tl toplam alışverişimiz.

    2017 alışverişimiz için migros sanal marketteki en ucuz ürünlere bakacağım:
    4 kg kıyma 31.9 x 4 = 127.6 tl
    4 kg peynir 18.75 x 4 = 75 tl
    1 diş macunu (signal ve 125 ml olacak şekilde hesaplandı) = 13.25
    4 sprite 9.95 tl
    800 gr ketçap 2.85 tl
    750 gr chokella 10,56 tl
    2 kg kangal sucuk 60 tl
    750 ml şampuan 22.7 tl
    1 kg çay 27.9 tl
    10 kg pirinç 92.5 tl
    60 tane 200 gr ekmek 55.2 tl
    120 yumurta (en ucuzu) 58 tl
    30 marlboro 390 tl

    945.51 tl toplam alışverişimiz.

    1997'de alışveriş sonrası borcumuz: 11 925 642 tl
    2007'de alışveriş sonrası borcumuz: 257.81 tl
    2017'de alışveriş sonrası borcumuz: 616,45 tl

    1997'de 0,33 asgari ücrete daha ihtiyacımız var geçinmek için,
    2007'de 0.61 asgari ücrete daha ihtiyacımız var geçinmek için,
    2017'de 0.44 asgari ücrete daha ihtiyacımız var geçinmek için.

    çocuklardan birinin daha asgari ücretle çalışmaya başladığını düşünelim;

    1997'de 35 437 500 lira daha girmeye başladı eve ve elimizde 23 511 858 tl kaldı.
    2007'de 419.15 lira daha girmeye başladı eve ve elimizde 161.34 tl kaldı.
    2017'de 1404.06 lira daha girmeye başladı eve ve elimizde 787.61 tl kaldı.

    o günün en iyi cep telefonunu almak istiyoruz;

    1997: http://blog.milliyet.com.tr/…on/blog/?blogno=136875

    elimizde 1996 yılının ericson-388'in fiyatı var. bir de 96 ve 97'nin çamaşır makinesi. çamaşır makinesindeki artışı telefona uygulayarak tahmini bir fiyat çıkaracağız.

    119 871 795 tl

    (ki yeni çıktı sayılır teknoloji ve olması gerekenden çok daha pahalı halde.)

    2007: http://www.ahaber.com.tr/…i/2007de-telefon-piyasasi

    2069 tl

    2017: hadi note 8 alalım.

    5000 tl.

    1997'de 3 asgari ücretli elimizde kalan para ile 5 ayda bu telefonu alıyoruz.
    2007'de 3 asgari ücretli elimizde kalan para ile 12.8 ayda bu telefonu alıyoruz.
    2017'de 3 asgari ücretli elimizde kalan para ile 6.3 ayda bu telefonu alıyoruz.

    cep telefonumuzu aldık başka hiç bir şey yapmadan. şimdi bir araba mı alsak?
    şimdi o yıllarda 2007'de 2008 model alıyorduk, 97'de 98. ona göre bakalım. bir de o yılın en ucuz aynı özellik modellerini kıyaslayacağız. elimde opel astra olduğu için kıyasımız o olacak. yüksek motora hiç girmiyorum ağlarız burda.

    1997: http://fs5.directupload.net/…es/170908/8dykv4iu.png
    1.6 opel astra fiyatı: 3 107 000 000 tl

    2007: http://www.otogazete.com/…el_2008_fiyat_listesi.asp
    1.6 opel astra fiyatı: 27 953 tl

    2017: http://www.opel.com.tr/…iyat_listesi_05.09.2017.pdf
    1.6 opel astra fiyatı: 64.750 tl

    1997'de 3 asgari ücretli elimizde kalan para ile 132.1 ayda bu arabayı alabiliyoruz.
    2007'de 3 asgari ücretli elimizde kalan para ile 173.2 ayda bu arabayı alabiliyoruz.
    2017'de 3 asgari ücretli elimizde kalan para ile 82.2 ayda bu arabayı alabiliyoruz.

    artık kiradan da kurtulalım. bir ev alalım? bahçelievler'den alalım evi.

    https://polen.itu.edu.tr/…/1585/3729.pdf?sequence=1
    bir de şu var ki, bir memurun emeklilik ikramiyesi ile ev alabildiği dönemleri gösteriyor:
    http://www.hurriyet.com.tr/…bi-olmasi-hayal-3700113

    1997: ortalama metrekare fiyatı 40 286 178 tl
    2007: ortalama metrekare fiyatı 1875 tl
    2017: ortalama metrekare fiyatı 3398 tl

    100 metrekare alalım evleri.

    1997: 4 028 617 800 tl
    2007: 187 500 tl
    2017: 339 800 tl

    1997'de 3 asgari ücretli elimizde kalan para ile 171.3 ayda,
    2007'de 3 asgari ücretli elimizde kalan para ile 1 162.1 ayda,
    2017'de 3 asgari ücretli elimizde kalan para ile 431,4 ayda evimizi alabiliyoruz.

    uzun lafın kısası, 1 ev 1 araba bir de son model telefonumuz olsun desek ve aynı şartlarda 4 kişi yaşasak;

    1997'de toplam 308.4 ay; yani 25.7 yıl çalışmak,
    2007'de toplam 1348.1 ay; yani 112.3 yıl çalışmak,
    2017'de toplam 519.9 ay; yani 43.3 yıl çalışmak gerekiyor.

    işte gelişen türkiye. kendi sıçtıklarını toparlar gibi yapıp; bunu başarı diye yutturabilmek büyük gelişme.

  • 9 ocak 2017 yurtiçi kargo 2. dayak girişimi

    başlığı açarken bugün benzer olayın (bkz: 9 ocak 2017 yurtiçi kargo dayak girişimi) başka şubede de olmuş olması beni nedense şaşırtmadı. fakat başlık böyle olmak zorunda oldu.

    bugün 15.30 civarı gittigidiyor'dan aldığım bir ürünü iade için yurtiçi kargo lozan şubesine gittim. izmir konaktaki şube. başka varsa karışmasın.

    ürün sahte çıkmıştı onu iade edeceğim, arkadaşlar satış kodu istedi. ben bulamadım. - normal kodsuz gönderemez miyiz? dedim.

    daha pahalı olacağı için karşı tarafın kabul etmeyeceğini söylediler. şuana kadar her şey mantıklı ve makul gelişmekteydi. daha sonra gittigidiyor'un mobil sayfasında bulamadığım kodu masaüstü sayfasında buldum. arkadaşlara bildirdim. kodu girdiler. karşı tarafın kara listede olduğunu söylediler. gönderemezlermiş. bunu da biraz konuştuk.
    - ben neden mağdur oluyorum? diye sordum kendilerine oralı olmadılar.
    - ya dedim bakın acelem var. 1 saat içinde bunu göndermezsem gönderemiyorum bir daha.
    + acelen varsa parasını öde gönder kardeşim! dedi uğur adlı biraz sonraki olayların kahramanı arkadaş.

    hala ben arkadaştaki durumu tam fark edemedim ki normal konuşmaya devam ettim.
    - ben ödemek zorunda değilim ki ama dedim. tamam x kargo (burada başka bir kargonun ismini söyledim çalışmasını daha çok beğendiğim ama böyle bir yazıda kendilerinin ismini geçirmek istemiyorum) yok mu burada dedim.
    +yok! dedi arkadaş yüksek sesle.

    ben hala durumu tam kavrayamadım. arkadaş bu arada dışarı çıktı sanırım sigara içmeye. ben de telefondan x kargoya baktım. 350 mt ileride olduğunu fark ettim. çıktım dışarı gideceğim. arkadaşı orada görünce hala dertleşmeye çalışıyorum salak kafam. gülerek arkadaşa baktım;

    - ya çok saçma değil mi böyle bir şey olması neden böyle ki?

    diye sordum. tek amacım azcık geyik muhabbetine girmekti. çünkü ben o ana kadar gayet sakindim arkadaşın sinirli olduğunu da düşünmedim. işte orada patladı uğur.

    +senin kafan basmıyor mu gerizekalı mısın sen it oğlu it siktir git burdan kafanı keserim senin! diye üzerime yürümeye başladı arkadaş.

    şubeden çıkan diğer arkadaşlardan biri araya girdi de adamı tuttu.

    ben hala şoktayım o arada.

    diğer adama bu nasıl bir saçmalık böyle falan diyorum saf saf.

    neyse sonra x kargoya gidip kargoyu yolladım.

    sonra yurtiçi kargo müşteri hizmetlerine durumu anlattım pek takmadılar.

    sonra 155'i aradım. gene pek takmadılar.

    sokak başında polisi beklerken polis beni aradı gel karakola dedi trafik var uzun sürer bizim gelmemiz. tamam dedim gittim kantar karakoluna.

    ifademi verdim ve şuan eve geldim.

    bu arkadaşın yanına kar kalacak bu darp etme çabası, tehdit ve hakareti ya ona yanıyorum.

    ben böyle ülkenin de amk çok afedersiniz. polis bile niye adamı orda dövmedim der gibi baktı ya lan. bu ülkede kanunlara uyan vatandaş olmak garip karşılanıyor. polis tarafından bile...

    edit: güzel mesajlarınız için teşekkürler arkadaşlar. ayrıca olayın takibini bırakmayacağım. polise gerekli ifadeyi verdim. savcılığa gidecek bu ifade ve peşinde olacağım. bir mesajla gelen üst yönetime mail atarak durumu anlatma önerisi de çok iyi oldu onu da yapıyorum. arkadaşın adı soyadı elimde ne de olsa...

    edit 2: şuana kadar yaptıklarım; polise şikayer, savcılığa ifade, üst yönetim ve yurtiçi kargo ceo'suna mail, bimer'e mesaj. bunlar dışında yapabileceğim bir şey varsa söylerseniz onu da yaparım. yeter ki bu adamın yanına kar kalmasın, öyle istediği gibi at koşturamayacağını anlasın.

  • 4 eylül 2016 turkcell rezaleti

    not: en altta özet de var.

    edit:
    -*- büyük dolandırıcılığın matematiksel karşılığı -*-

    arka planda bir indirme dahi olsa, yine de 1 dakika içerisinde, yani sadece saniyeler içinde, 370 mb gibi bir veri tüketmesi neredeyse imkansız olan bir durum. nasıl mı?

    100 kb = 2 kuruş

    yani

    1.000 = 20 kuruş

    yani, hemen hemen

    1 mb = 20 kuruş

    yani

    5 mb = 1 tl

    yani

    370 mb = 74 tl

    internet paketi ne zaman bitmiş, mesaja göre?

    saat 13:01'de.

    kontör ne zaman bitmiş peki?

    gene 13:01'de.

    hadi diyelim

    13:01:00'da paket bitti, 13:01:59'da da kontör bitti.

    bu durumda 1 saniyede 21 mb veri çekmesi lazım ki bu 210 mbit hız demek.

    hangi hız testinde bu hızı gördüğünüzü bir düşünün önce? ben hiç görmedim.

    ki bu en iyimser rakam siz düşünün!!

    ortada dev bir dolandırıcılık var!

    -*- geç bilgilendirme dolandırıcılığını saymıyorum bile! -*-

    rezalet içinde rezalet. adamlar bildiğin olayın kolayını bulmuş, wifi paylaşımı yapıldığı anda 100er 100er alıyorlar interneti, sonra da kontrol edemiyoruz diyorlar. oh ne ala!

    bugün yaşadığım ve sözlüğe taşıdığım ilk rezalettir.

    efendim dün gece saat 1 civarı uyumaya çalışıyordum. daha sonra telefon titredi bir kaç kere. baktım turkcell mesaj atmış okumadım bile. sabah uyanınca mesajı okudum,

    6 gb internet paketinizden kalan 754,15 mb diyordu. aha:

    http://fs5.directupload.net/…es/160904/ccpwh7ef.jpg

    neyse dedim, mesaj gece geldi sonuçta, ben uyuyordum ve telefon wifi'ye bağlıydı. demek ki neymiş bugün 754.15 mb internetim varmış. amaaan nolacak dedim çünkü neden? 5 eylülde paketim yenileniyor 38 tl'ye ve benim hattımda 74 tl var. rahatım yani.

    kalktım yataktan ipad pro alacaktım. bimeks reklamı çıktı tv'de. diyor ki tüm ürünlerde %10 bi para. alla alla dedim bi bakayım ipad pro için. girdim telefondan bimeksin sitesine, baktım hiç bir yerde göremedim bi para mi para.

    belki mobile koymamışlardır dedim dur bilgisayardan bakayım. geçtim bilgisayara, internetin üzerinde sarı üçgen içinde siyah ünlem. en nefret ettiğim.

    lan dedim ne de olsa 750 mb internet var. bu düzelene kadar beklemeyeyim ben de iki dakka telefonu modem yapayım.

    yaptım modem, girdim internete, bimeksin sitesine girdim, baktım ipad'lere orada da bulamadım bi bok ve çıkıp kapattım interneti.

    neyse efenim oturdum yerime. mesajlar geldi ard arda.

    saat 13:03'de gelen mesajlara bakıyoruz:

    http://fs5.directupload.net/…es/160904/n6ew58qa.jpg

    ne diyor ilk mesajımız? saat diyor 13.01 itibari ile diyor, paketiniz bitti diyor.

    lan nasıl biter bir kaç dakika bimeksin internet sitesinde!!! hd video izlesem bitmez!!!! bir de ne zaman diyor? 13.03'de diyor. bu varan 1.

    sonra

    http://fs5.directupload.net/…es/160904/gvdj3psp.jpg

    ne diyor? 13.02 itibari ile durum bu hacı diyor. kapat interneti diyor. ne zaman diyor? 13.03'de diyor. bu varan 2.

    neyse efendim ben de diyorum ki madem öyle hadi kapatalım şu interneti ne de olsa yarın yenilenecek paket değil mi ama? öyle tabi lan manyak mısın?

    ne oluyor sonra biliyor musun?

    13.11'de bana bir mesaj geliyor!! 13.11'de!!!!

    ne diyor?

    http://fs5.directupload.net/…es/160904/rd2pszmp.jpg

    3 tl oldu diyor bak internet paketi kullanımın diyor.

    vay anasını diyorum geç kalmışız kapatmakta. dur bakalım ne kadar kontor gitmiş.

    yazıyorum *123#. o da ne! lan 0 tl kalmış 0! yazıyla sıııfııııırrr....

    74 tl falan vardı bak 0 kalmış!

    oha diyorum.

    bakıyorum tl kullanım detaylarına! o haaaa!!!!

    en büyük turp burda ya lan!

    http://fs5.directupload.net/…es/160904/c25dfyvr.jpg

    bu ne olm!!! saatlere dikkat. bak bana

    13:03'de mesaj atıyorsun, 13:01 ve 02'de internet paketimin bittiğini söylüyorsun, ama bitmemiş olan 13.00'da ve tam da 13.01'de çatır çatır kontörleri çekiyorsun!!!

    13:03'de bitti diye haber verip, 13:11'de 3 tl aştın deyip, 13:00 dan 13:01'e 74 tl çekiyorsun lan!!!

    dalga mı geçiyorsun turkcell!!!

    hemen rıyorum turkcell'i, o genç ne diyor? valla şöyle böyle. yazık yardımcı olamıyor tabi yetkisi yok. yetkili arasın beni diyorum.

    16:05'de arıyor beni yetkili. diyorum ki aga böyle böyle bak geç haber verdiniz, hatta bırak haber vermeyi, internet paketinin bittiğini söylediğiniz saatten bile önce çekmişsiniz kontörleri. ben diyor kayıt alayım. yav diyorum onu da geçtim, 700 küsür mb internet varken bu duruma gelmesi zaten saçmalık. onu da kayıt aldım diyor.

    alıyor kayıt.

    arıyor 30 dakika sonra falan. yapacak bir şey yok diyor. niye diyorum? internet paylaşımı yapmışsınız detay göremiyoruz. yav diyorum tamam, valla bimekse baktım sadece de, hadi neyse o zaman haber vermediniz? o ne olacak? geç haber verdiniz?

    bak bak bombaya bak:

    internet çok hızlı giden bişi olduğu için gecikmeler olabiliyor, %80 sonrası haber veriyoruz zaten dikkatli olacaksınız.

    bro diyorum, zaten dikkatli kullandım. 750 mb vardı, mesaj attınız kapattım da mobil veriyi zaten. e siz geç mesaj attıysanız ben ne yapabilirim?

    valla diyor dikkatli kullanacaktınız.

    yav diyorum, mesajı geç atıyorsanız nasıl dikkatli kullanayım?

    öyle diyor.

    he diyorum, diyorsunuz ki biz koca şirket olarak zamanında haber veremiyoruz size, ama siz tam zamanında kapatacaksınız interneti öyle mi?

    kusura bakmayın diyor.

    hay bokum ya.

    yav ne yapabilirim bu konuda? açık açık adamların ihmali bu ve ben zarar görüyorum allah aşkına yardım edin lan bana.

    özet:
    1.
    http://fs5.directupload.net/…es/160904/ccpwh7ef.jpg
    gece mesaj geliyor 750 mb net var.

    2.
    http://fs5.directupload.net/…es/160904/n6ew58qa.jpg
    13:03'de mesaj geliyor, 13:01 de paketin bitti diye

    3.
    http://fs5.directupload.net/…es/160904/gvdj3psp.jpg
    gene 13:03'de 13:02'ile ilgili bir mesaj geliyor kendi içinde çelişkili.

    interneti kapatıyorum.

    4.
    http://fs5.directupload.net/…es/160904/rd2pszmp.jpg
    13:11'de mesaj geliyor 3 tl paket dışı kullanım diye

    kontrol ediyorum, 74 tl çekilmiş hattan!!!!

    girip bakıyorum internete ne kullanmışım diye. bir de ne göreyim?

    5.
    http://fs5.directupload.net/…es/160904/c25dfyvr.jpg
    13:01'de bitti dedikleri paketten, 13:00 itibari ile, 13:01'e kadar 74 tl çekmişler!!!!

    yav ne yapabilirim bu konuda? açık açık adamların ihmali bu ve ben zarar görüyorum allah aşkına yardım edin lan bana.

  • bisiklet yolunda motoruyla gezen polis

    her seferinde bisiklet yolundaki motorlara veya yayalara bakıp sinirlenirim. aynı şeyi yürüyüş yolunda gördüğüm bisiklet sürücüleri için de yaparım. gene öyle yaparak yürüyorum dün gece konak pier tarafından pasaport tarafına. allahım o da ne. 2 tane motorlu polis arka arkaya bisiklet yolundan bana doğru geliyorlar. 4 kişi 2 motor... kafayı yiyeceğim bu nasıl bir absürtlük diye düşünüyorum ve adımlarımı hızlandırıyorum konuşmak istiyorum onlarla. benden 50 metre kadar ileride, bisiklet yolunu araç yolundan ayıran demirlerden 2 tanesinin söküldüğü bir yer var. tam oradan çıkıyor polisler ve geri dönüyorlar. yetişemiyorum dolayısıyla.

    pasaport limanının oraya varıyorum. bir de bakıyorum ki motorlar orada. başlarında 1 polis var. diğer 3'ü yok.

    -merhaba, bir şey sorabilir miyim?

    +buyrun?

    -az önce bisiklet yolundan ilerleyen polisler sizdiniz değil mi?

    +evet ne olmuş?

    -ya yanlış anlamayın lütfen beni ama siz bisiklet yolundan giderseniz vatandaş ne yapsın? ben vatandaşı nasıl uyarayım bu durumda?

    +o ne demek?

    -yani bisiklet yoluna motor girmemesi gerekiyor bildiğiniz gibi. ama siz bile girerseniz vatandaş demez mi demek ki burada motor kullanılabiliyor diye?

    +üstümdeki üniformayı görüyor musun? ben vatandaş değilim, devletin görevlisiyim, devletim!

    -hiç fark etmez, kurallar hepimiz için değil mi? hepimiz eşit değil miyiz? üniforma size bir üstünlük sağlamıyor...

    +kem küm.

    bu sırada diğer polislerden biri daha yanımıza geliyor.

    *noluyor burada?

    aynı şeyler ona da anlatılıyor.

    *orası hem bisiklet hem motosiklet yolu!

    -nasıl yani, bakın orada işaret var motor giremez?!

    *nerede hani?

    -aha şurada! (gösterilerek elle)

    *o şey değil.

    -o motor giremez işareti işte!

    +geçiş üstünlüğü nedir biliyor musun sen? 1 ambulans 2 itfaiye 3 polis!

    -tamam zaten buna bir lafım yok. bir olay olsa ve ona yetişmeye çalışıyor olsanız sireni açar gidersiniz. burada bir sorun yok. fakat normal şartlarda geçiş üstünlüğünüz yok. acil durumlarda var sadece.

    *hayır her şartta var.

    -hayır yok.

    +var

    -yahu yok! diyelim ki sen polis arabasıyla görevini bitirdin, arabayı teslim etmek için merkeze dönüyorsun. kırmızı ışıkta geçebilir misin?

    +evet

    -hayır.

    bu tartışma bir süre böyle ilerliyor.

    o sırada arkamda kalan bisiklet yolundan 2 tane motorlu geçmektedir.

    -bakın şimdi ben bunları nasıl uyarabilirim? bunlar şuan kural ihlali yapıyor!

    +ne yani napalım ceza mı keselim?

    -e eveeet?!

    +bak kardeş ben buna ceza kessem adam mahkemeye gitse kanıt istese ne olacak?

    -kamera görüntüleri?

    +kim uğraşacak yea... biraz hoşgörülü olmak gerek. ayrıca ben bu motorun eğitimini aldım! ne olacak bisiklet yolunda gidiyorsam!

    -yahu bu kural neden var? olası bir kazayı engellemek için!

    +kaza yapmam ben eğitim aldım o kadar!

    -oldu o zaman, bir ralli yarışçısı da hız sınırı 90 olan yerde 200 ile gidip ceza kesileceği zaman eğitimini aldım ben kaza yapmam desin var mı böyle bir mantık?

    +sen ne iş yapıyorsun?

    -konumuzla alakası ne?

    bu çerçevede ilerleyen bir konuşma oluyor aramızda. hiç bir şekilde adamlar kabul etmiyor kuralların uygulanması gerektiğini.

    bunlar polis!

    bunlar kurallara uygun yaşanıyor mu diye denetlemesi gerekenler!

    bunlar polis!

    bunlar kurallara uymayanlara yaptırım uygulaması gerekenler!

    bunlar polis!

    bunlar motosiklet ile bisiklet yolunda ilerleyenler...

    edit: polisle medeni bir şekilde konuşmak ütopik hale gelmiş yazık. bu yüzden duruma inanamayanlar bile var. bir çok özel mesaj alıyorum; canına mı susadın, dayak yemediğine dua et, bunlarla uğraşılmaz neden kendini riske atıyorsun vs. tarzı.

    yahu istiyoruz ki; medeni ülkeler gibi yaşayalım, ama bir sorun gördüğümüzde medeniyetin ilk şartı olan insan gibi konuşmaktan bile çekiniyor, korkuyor yada üşeniyoruz. e hiç birimiz gördüğümüz hiç bir şey için hiç bir zaman konuşmazsak nasıl olacak da ülke düzelecek? sihirli değnek mi bekliyorsunuz? gördüğünüz bütün yanlışları, yanlışı yapan kişi ile medeni şekilde konuşun arkadaşlar. belki o adam bir daha o yanlışı yapmayacak sizin sayenizde. umutsuz olmayın. umudu yaratacak olanlar biziz. konuşmaktan korkmayın ama sakin şekilde. lütfen. bu tek başına bir çözüm olmasa bile, bir başlangıç veya bazı ufak şeylerin çözümü olabilir.

  • emekli subayın facebook paylaşımı

    bizzat tanıdığım bir emekli albayın facebookta paylaştığı yazıdır. kendi kızının dahi paylaşımlarına sinirlenip bu paylaşımı yapmıştır. mümkün olduğunca çok kişiye ulaşması için buraya taşıdım. sizin de yardımcı olmanızı rica ediyorum.

    kendisini ifşa etmemek adına profil linkini tabi ki paylaşmayacağım. buyrun yazı aynen aşağıdaki gibi. benim inanılmaz hoşuma gitti.

    "sivillerin öldürülmesine karşıyız!
    sokaktaki insanından başbakanına, cahilinden aydınına, türkünden kürdüne kadar her kesimin kullandığı hatta kızımın dahi paylaştığı moda deyim: “sivillerin öldürülmesine karşıyız”
    azıcık türkçe biliyorsanız bunun anlamı çok nettir; “asker, polis öldürülmesine karşı değiliz”
    tabii bu askerler, baba değildir, yaşama hakları yoktur, sırf üniforma giydiği için insan bile değildir aslında. 14 yaşında evinden annesinin kucağından ayrılıp askeri okula gitmiş olmanın bir cezası olmalıdır elbet. 14 yaş… daha siz elinizi sıcak sudan soğuk suya değdirmezken yatılı okul hayatının, içtimaların, sabahın 06.00’sından sonra hafta sonu bile uyuyamamanın, derdinizde başınızı yaslayacağınız hiç kimse olmayışının, siz üniversiteye gitme yaşındayken hatta giderken bile yatak yapmaz iken her gün 15 dk yatak düzeltmenin, dolapta ayakkabı boyası yanlış yerde diye ceza almanın, mayo ile sürünmenin, siz her gün dışarda cebinizde para starbucks kahve içerken haftada bir gün okul dışına çıkabilmenin, 15 defa evinizi taşımanın, çocuğunuzdan uzak kalıp ilgilenememenizin, sevginizi gösterememenizin, sizin adını dahi duymadığınız yerlerde görev yapmanın, annenizi ölmeden önce son bir kez görememiş olmanızın bir karşılığı olmalıdır elbet.
    evet buldum; “sivillerin öldürülmesine karşıyız”. yani demem o ki; “asker öldürülebilir!”
    -35 derecede dağda yatan, günlerce aylarca evine gidemeyen, köydeki şehirdeki vatandaşı ailesi huzur içinde otursun diye elinde silah görev yapan, yeni doğan çocuğunu aylar sonra görebilen, ıslanan, donan, yaralanan, ölen, yanında en yakın arkadaşı veya askerinin ayağının kolunun koptuğunu gören, devletin ulaşamadığı en ücra yerdeki okulu onaran, yemeğini veren, öğretmenini koruyan, yılan sokan köylü çocuğu devletin helikopteri ile hastaneye nakleden, köyü terörist basmasın diye arazide sabaha kadar bekleyen, yakalanan teröriste dahi elindeki yemeğini, montunu veren asker, son çare olarak silahını kullanmak için eğitilmiştir. ne kürt diye, ne de başka bir sebeple öldürmeye programlanmamıştır. terörist veya düşman bile olsa karşısındaki öncelikli görevi öldürmek değildir. o da bir insandır sizin gibi. robot değil, duygusuz, ruhsuz değil. ya kendini, ya vatandaşı, ya da anayasa başta olmak üzere kanunun verdiği yetkiyi kullanmak için öldürebilir elbette. savaş sanatını ülkesini, devletini korumak için öğrenen askerin, bunu ama ideal haline getirip ama sadece ailesinin geçimini sağlamak için yapıyor olması da çok fark etmez aslında. bu söylemi savunan pkk lıları, teröristleri ve destekçilerini anlamak mümkündür. asıl sorun terörü desteklemeyen hatta terörle mücadele görevi olanların, insan hakları savunucularının dahi bu fikri ifade etmeleridir. hayvanın, bitkinin, teröristin dahi yaşama hakkı var iken, subay astsubayın polisin yaşama hakkını tartışan bu kesimin cahilliği, dar bakış açısını anlamak ise mümkün değildir. bazı sözde hümanist, olaya sadece insan hakları, demokrasi, devlete karşı çıkma mantığıyla bakan okumuş yazmış kitle ise tam bir ikilem içindedir. her gün devletin imkanlarını, yolunu, elektriğini, otobüsünü, doğalgazını, metrosunu kullanıp, devletten maaş alan babasının parasını yiyip, o parayla eylem yerine giden, devletin hastanesinde muayene olan, devletin okulunda okuyan, sonra da devlete terörist diyen, devletin üniformalı memuruna ölümü hak görenler keşke devletin hatalarını askerin ölmesine üzülmeyecek noktaya getirmeden düşünebilselerdi; olayın basit bir terör meselesi olmadığını, sadece türk-kürt meselesi ile sınırlı olmadığını, kürt devleti kurulsa bile bu sorunun bitmeyeceğini. keşke içlerindeki o insancıl duyguyu daha güzel ifade edip, benim ölen terörist de olsa üzüldüğüm kadar üzülebilseydiniz ölen askere polise. keşke benim de sivillerin öldürülmesine karşı olduğum kadar siz de askerin/polisin öldürülmesine karşı olabilseydiniz…"

    edit: ben hayatımda bu kadar gerizekalıyı bir arada görmedim. yazının subaylığın zorluğu ile değil, "sivil öldürülmesin" söylemi ile alakalı olduğunu anlayamayacak kadar katı kafalarınız var. asker de öldürülmesin diyor yazı arkadaş.

    ayrıca bu yazıdaki serzenişin sebebini biraz daha açıklayayım ki katı kafalardan da geçsin.

    bu subayın kızı sürekli olarak saçma sapan asker karşıtı paylaşımlarda bulunuyor. hatta asker karşıtlığını da geçip kimi zaman pkk yandaşı paylaşımlarda da bulunuyor. sürekli olarak ilginç ilginç mitinglere gidiyor ve ailesi ile bile çatışıyor yeri geliyor. bu paylaşımdaki serzeniş kısmı daha çok kızına yönelik olmakla beraber, bence hepimizin okuyup bir şeyler çıkarabileceği bir serzeniştir. o yüzden de mümkün olduğunca yayılmasını istiyorum ben şahsen.