stolenegg14
profili

  • her yazardan bir sakinleştirici müzik tavsiyesi

    healing frequencies

  • ekşi itiraf

    kuş olup uçsam kızımın yanına. çooook özledim onu. 20 gün oldu görmeyeli, 20 yıl gibi geliyor. tek çocuklu boşanmış kadınlar ordusunun bir parçası olarak okullar kapanınca ne yapacağımı şaşırdım. mecburen kızımı ankara'ya ailemin yanına götürdüm, hastanede işimin başına geldim.

    yasaklar elimi kolumu bağlıyor. hastaneden her çıkışımda eve gelip dakikalarca yıkanıyorum arınmak için. kızımın yanına gidebilsem bile ya ona, aileme bir şey taşırsam diye korkuyorum. onlara zarar verirsem kendimi affetmem. öte yandan ilk kez yalnızlıktan, ölmekten, yalnız ölmekten, kızımı bir daha görememekten korkuyorum.

    her konuşmamızda "anne seni ne zaman göreceğim" diyor. bilmiyorum ve bilmemek beni her gün parça parça öldürüyor.

    çocuğumu özledim, ona sarılıp uyumak istiyorum.

  • öğrencilerin matematik yapamama nedenleri

    eğitim sisteminden kaynaklandığını düşünüyorum.
    tip 1 diabeti olan çocuklara karbonhidrat sayımı öğretmeye çalışırken saçımı başımı yoluyorum. liseye gelmiş çocuklar, oran orantı ile çözülecek meseleye uzaydan gelmiş gibi bakıyorlar. insülin pompası kullanmak istiyorlar. karbonhidrat sayımı yapamazsa o pompayı kullanamayacak. yaşam kalitesini arttıracak bir yöntemi kullanabilmek için dört işlem ve içler dışlar çarpımını bilmesi gerek. duyunca "sto abla o ne" diyorlar.

    matematik, belki gündelik yaşamda kullanıldığı haliyle örneklense çocukların da daha çok ilgisini çeker ancak başarısızlıklarının tek nedeninin ilgi olduğunu sanmıyorum.

  • ekşi itiraf

    kızımla yemeğe çıktık.. sohbet ediyoruz.. gülüşüyoruz. 3-5 yıl önce hayal ettiğim ancak olacak mı emin olamadığım şeyleri deneyimliyorum.
    yaşasın zaman..

  • ekşi itiraf

    hem sözlükte hem gündelik yaşamda bir şekilde görüşmüşken birden iletişimi kesen insanlar oldu. suçu hep kendimde arayıp üzerine uzun uzun düşündüm ne dedim ya da yaptım da insanlar tüm bağı böyle aniden kopardı diye.. geri dönüp yazdığımda yanıt vermediler ya da sözel olarak sormaya fırsat tanımadılar. biri çıkıp şunları yaptığın için artık görüşmek istemiyorum dese mutlu olurdum en azından onun gözünden kusurlu yanlarımı bildirdi diye..

    kızımın kursu için geldim yine kantinde bekliyorum. aynı kursta kızı olan bir çift var. bazı haftalar anne, bazı haftalar baba getirirdi. anne, babadan yakınır, boşanmadan söz ederdi. yorumsuz dinlerdim. baba, gençlik hayallerini ve kızlarıyla olan ilişkisini anlatırdı. yorumsuz dinlerdim.

    bir gün ikisi de her zamanki gibi selam verdiğim halde karşılık vermediler. herhalde boşandılar ve sıkıntılı olabilirler, insan istemiyor olabilirler etrafta.. neyse.. ben de onları gördüğümde mümkün olduğunca uzak durup gözgöze gelmemeye çalıştım.

    bugün gördüm ki birlikte gelmişler. ilişkileri yakın görünüyor. belki de (niyet okuyor olabilirim) sorun bende değildir. belki de ilişkileri hakkında bu kadar çok konuşmuş olmaktan ve bunu anlattıkları kişiyi görmekten rahatsız oluyorlardır. gidip kimseye senin hakkında ne dedi biliyor musun diyecek biri değilim zaten de.. çok garip insanlar..

    acaba daha önce iletişimi birden kesenler iç dünyalarında ne kurguladı?

  • ekşi itiraf

    kızımla tabletten kendinin ve kedimizin bebeklik fotoğraflarına bakıyorduk. anılardan söz edip gülüşüyorduk. sonra babasıyla olduğu ve çok sevdiği videoyu izlerken tarih yazdığını fark etti. insan bazen hep gözünün önünde olan şeye dikkat etmiyor. kaç yaşındaymışım o zaman? tarih neymiş? bakınca yüzüm düştü. tam da o günlerde, belki o akşam ya da bir iki gün sonra ama daha geç değil, boşanmak istediğini söylediğini anladım. garip hissettim. kızımla cıvıl cıvıl oynuyor. ben onları kaydediyorum. sonra bitsin istiyor.. yaşayacağımız şeye dair hiç ip ucu olmaması.. garip işte..

    fotoğraflara bakarken fark ettiğim bir şey daha var. kızımla herkesin fotoğrafını defalarca çekmişim, beni çeken ise pek olmamış. kızım soruyor, sen neredesin diye. kamera arkasındaydım. sanırım anne olmak böyle bir şey. hep kamera arkasında olmak. emek vermek ama görünmemek.. oyuncularınsa asıl ekmeği yiyen olması.. garip..

  • ilkokul birinci sınıftan akılda kalanlar

    *okul numaram 1 idi. kardeşiminki 2 idi.
    *sınıfta ısınmaya çalışırken önlüğümün eteği sobaya yapışmıştı.
    *önlüğüm siyahtı ve annemin yaptığı beyaz dantel yakaları kullanıyordum.
    *karne günü heyecandan sınıfta altımı ıslatmıştım.adım okunduğunda gidip karnemi alamadım.
    *trt 1'deki yetişkinler için okuma yazma programından okuma yazma öğrenerek okula başlamıştım.elmam ilk günden kırmızı olmalıydı bana göre.
    *okuma yazma bildiğim için öğretmen asistan gibi kullanır, daha geriden gelenlerin yanına oturtarak o kişilere yardımcı olmamı isterdi. belki o günler yüzünden okul hayatım boyunca tembelleri hiç sevmedim. belli bir notun altındakilerle konuşmayan, arkadaşlık kurmayan bir domuz oldum. neyse ki yıllar içinde bitti bu huyum. 20 senedir okulla işim yoktu.. taa ki aöf ile ikinci üniversiteye başlayana dek. 6 dersin sadece 2'sinden +50 aldım. hayatımda ilk kez düşük not aldım ve kızım sorarsa ne derimden başka bir şey düşünmüyorum.

  • hesabı erkek öder bu bir görgü kuralıdır

    bilmediğim görgü kuralı.

    ilk kez lisedeyken ailemden ayrı dışarı çıktım, yemek yedim. harçlığım hiç çok olmazdı. anne babam öğütlerdi: paranın yetmeyeceği şeyler yeme, kimseye borçlu kalma.
    üniversitede; kızlı erkekli gidiyorsunuz. kim senin hesabını öderse borçlu kalırsın. kimseye hesabını ödetme.
    işe başladım; artık kendi paranı kazanıyorsun. ödeyemeyeceğin yemeği yeme..

    alman usulü.. olmuyorsa bugün o öderse, yarın ben öderim..

    bizde böyle geldi, böyle gider.. ben de kızıma böyle öğreteceğim.

    ekleme: hep erkek öder diyen kadınlardan kadın olarak ben de uzak dururum. haspam herkes ona hizmet için var gibi düşünüp arada kadınlara da yaoar. pirimsess..

  • ekşi sözlük'ün şaka maka 30'luk teyze kaynaması

    ekşi sözlük'le tanışmam 22-23 yaşıma denk gelir. bu da 15-16 yıl öncesi.. *o zamanlar sadece okurdum. hayranlıkla okurdum.. işte biz büyüdük ve kirlendi dünya var ya.. sözlük de bu dünyada.. o da kirlendi. kirleten ve kirlenen olarak payımız var. bu başlığa daha önce yazmıştım. sonra bir boka yaramıyor diye silmiştim. unutkanlık fena şey.. başta niye yaş falan dedim? 15 yıldır hayatımda sözlük. iyi kötü birlikte büyüyoruz. bu arada ssg kaç yaşında sahi? yıllar koşarak geçiyor.

    31 yaşımdayken hala, 33 yaşımdayken anne oldum. kız kardeşim olmadığı için ancak kızımın arkadaşları teyze demeye başladığında teyze oldum. çok da mutluyum. başlığa göre zaten 32 yaşımdayken sözlük yazarı olduğum için teyze olarak giriş yapmıştım.

    badi listemdekilerin çoğu +30 yaş. çünkü bana yakın hissediyorum. deneyimlerinden faydalanıyorum. formatın tüm deformasyonuna rağmen sözlük gibi kullananlar var. 25-30 yaş olanları okurken güncel konulara dair fikrim oluyor, kimi merak uyandırıyor. sanırım teyze deme meraklıları <25 yaş olanlar. onlar henüz genç yetişkinler, ergenlikten yeni çıkmışlar. bana teyze, hala, anneanne vb demelerinde bir sorun yok benim açımdan.

    ruhum 26'da.. hala enerjik.. kimi 30 yaş altının ölgün ruhunun üstüne bir de o toprak atar. bence 30 yaştan sonra herkes aynı yaşta.

    akıl yaşta değil başta diyeceklere lafım hazır.. gençlik yaşta değil ruhda..

    iyi ki var 30 yaş üstü kadınlar ve erkekler..

  • seni olduğun gibi seviyorum

    duyduğumda kendimi süper kahraman gibi, dünyanın en güçlüsü, en güzeli, yenilmezi gibi hissetmeme neden olan cümle. kızım dedi bu sabah.. yine dedi.. bana dedi..

    (bkz: yazarların bugünkü mutluluk sebebi)

    hamileliğimden önce de iyi anne olmak ile ilgili kaygılarım vardı. kızım doğduktan sonra arttı ve bir gün kitaplarda tanımlanan o mükemmel annelerden olamıyacağımı anladım. o günden beri telaşım azalsa da bitmiyor. bazen içimi kemiriyor.

    kızım dillenmeye başladığından beri bana şöyle şeyler söyler: etek giy, elbise giy, ruj sür, topuklu ayakkabı giy. kot tshirtle bir ömür geçiren, rutinde hiç makyaj yapmayan bir kadın için zor şeyler. arada yapsam da bir iki günden uzun devam edemedim. zaman zaman kızımın istediği gibi bir anne olamıyorum diye üzüldüm. benden utanacak diye korktum.

    bugün elbiseli, etekli, topuklu ayakkabılı, makyajlı 10. gün. üstelik dur şu miniğe güzel görüneyim diye de başlamadım. bir baktım oluvermiş. bu arada kızım hiç tepki vermedi. "aaa ne giymişsin" demedi. servis beklerken sordum.
    a:son günlerde bende bir değişiklik fark ettin mi?
    k: (gülümseme ile birlikte) evet..
    a: bir şey demedin. beğendin mi?
    k: benim beğenmem önemli değil. sen sevdin mi?
    a: evet, çok :) ayrıca beni beğenmeni önemsiyorum. benimle gurur duy istiyorum.
    k:ben sadece önerdim. nasıl mutlu olacaksan öyle yap. anne ben seni olduğun gibi seviyorum. seninle hep gurur duyuyorum.

    6 yaşındaki kızım içimdeki çocuğu okşuyor, bana güç veriyor.
    öpücükler, sarılmalar..
    (bkz: ölürüm sana)

  • anne kız diyalogları

    kızımın yeterince oyuncağı olduğunu düşündüğüm için çok özel bir oyuncak olmadıkça yenisini almak istemiyorum. o ise her çocuk gibi daha çok oyuncak istiyor. bir kumbara alıp verdim. para biriktirip alabileceğini söyledim. dün oyuncak almak istediği için kumbarayı boşaltıp oyuncakçıya gittik.

    a: bu parayla x'ten bir tane, y'den iki tane, z'den üç tane alabilirsin.
    k: neeee x ne kadar pahalıymış anne. onu istemiyorum.
    a: y'den bir tane, z'den iki tane de alabilirsin. ben biraz ekleyebilirim.
    k: hayır kendi paramla alacağım. şu üçü olsun.

    çıkışta teşekkür ettim anlayışı için ve aferin dedim para biriktirdiği için.
    k: anne unuttuğun bir şey var. bu paraları sen verdin. hadi şimdi bir de kendine teşekkür edip aferin de. bunu hak ettin. sen iyi bir annesin. o yüzden ben sana teşekkür ederim.

    ağlarım ki ben..

  • annenin kendi evladının kilosuyla dalga geçmesi

    her gün karşılaştığım durum.
    pediatride diyetisyenim. polikliniğe gelen çocukların çoğu obez. her gün en az biri çocuğunun kilosuyla dalga geçiyor. çocuk mahcup oluyor, kiminin gözü doluyor, kimi hırçınlaşıp annesine vuruyor. işte o an ben de o anneye karşı cephe alıyorum.

    -sizin de fazla kilonuz var. ailesel herhalde. (o an kendini yoklamasını izlemek çok hoşuma gidiyor.)
    (bkz: zevk alınan ufak sapıklıklar)
    hemen bahaneleri sıralarlar:doğum, hormon, ilaç vb.
    -evde abur cubur bulunduruyor musunuz?
    -kızartma yapıyor musunuz?
    *yanıt evetse anneye kendim ettim, kendim buldum nedir itinayla öğretilir.
    -kahvaltı hazırlıyor musunuz?
    -dışarıdan ne sıklıkla yemek yiyorsunuz?

    sonra o çocuğun anneye attığı oh olsunbakışı ve bana attığı gülücüğün tadını çıkararak beslenmesinin nasıl olması gerektiğini anlatırım. bazı anneler direnç gösteriyor ve "sen yemezsin, biz yeriz" diyor. o çocuğu her şekilde ötekileştiriyor.

    çocuk istismarı nasıl yapılır gösteriyor. ben de bunu ona anlatıyorum.
    o çocuk sizin hatalarınız nedeniyle burada. o bugüne kadar size uyum sağlamış, artık siz ona ve yeni düzenine uyum sağlayıp destek olacaksınız.

    çocuğa sana yeme dediğim hiç bir şeyi evdekiler de yemiyecek dediğimde zafer çığlığı atan oluyor.

    bu anne benim nazarımda kendi hatasını çocuğa suç atarak örtbas etmeye çalışan insandır. yemezler..

  • az kişinin bildiği muhteşem web siteleri

  • recep tayyip erdoğan

    mahkemede diktatör demek hakaret değil, siyasi eleştiridir kararıyla hakaret davası düşen kişi.

    --- spoiler ---

    kararda, 'diktatör' kelimesinin büyük türkçe sözlük'te "bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış kimse" olarak tanımlandığı belirtildi

    eskişehir anadolu üniversitesi'nde "diktatörler sokakta devrilirler" yazılı pankart asan iki öğrenci "cumhurbaşkanına hakaret" suçundan yargılandıkları davanın ilk duruşmasında savunma alınmasına bile gerek görülmeksizin beraat etti.
    --- spoiler ---

    hatırlatma: (bkz: #55571096)
    yezid demek de hakaret olmaktan çıkmıştı.