tanriya allah diyen cocuk118
profili

  • 2 ağustos 2017 başakşehir club brugge maçı

  • fetullah gülen'e küfür etme özgürlüğü

    muhteşem bir şey lan. yemin ederim mevcut hükümetin en büyük başarısıdır bu.

    çok değil bundan 3 sene önce; fetullah piçine "çete" demeye bile korkardın. ülkenin yüzde 50'lik kesimi hemen homurdanmaya başlardı.

    " son mohtorom hoco ofondo hozrotlorono hokorot odomozson."

    sonra bir şey oldu ve devran döndü. ben artık o muhterem hoca efendi hazretlerine rahat rahat yavşak diyebiliyorum mesela, ağzımı yaya yaya "orrrrrrrrospu çocuğu" diyebiliyorum ve sırf bu şerefsize küfür edip, göte göt dediğim için; sabah saatlerinde evime şafak baskını yapılmayacağını da biliyorum.

    çok eğlenceli amk. hepinize tavsiye ederim. bakın şimdi.

    " senin ben olmayan şerefini sikeyim türk düşmanı şerefsiz. kötü emellerine dini âlet edip insanları kandıran orospu çocuğu. 15 temmuz gecesi şehit olan yüzlerce masum ve günahsız vatan evladının hesabını elbet soracağız senden yalancı katil. yavşak hırsız. amerikanın köpeği, terörist sevici yavşak. "

    bakın hiçbir şey olmuyor. valla çok eğlenceli. oluk oluk sövüyorum ve vakti zamanında bu orospu çocuğuna "hoca efendi" diyen %50'lik kesim bile ayakta alkışlıyor.
    çok enteresan.

  • ruhi çenet'in ıssız bir adada ölmesi

    (bkz: ruhi çenet kim amk)
    sözlükte de var bunlardan. ilgi çekmek için itiraf başlıklarına intihar notu yazan boş tipler.
    ruhi de bir şekilde amacına ulaşmış ve sözlükte gündem olmuş.

    edit: mesaj kutum şenlendi amk.
    "ruhi çenet'i nasıl tanımazsın" diyen de var, "ruhi'nin ilgi çekmeye ihtiyacı mı var gerizekalı" diyen de.
    ikna oldum lan tamam. adam ölmüş. hatta şöyle olmuş bak.

    - ben gidiyorum anam. olur da ölürsem bu videoyu youtube'a yükle.
    + aman oğul. ne ölmesi? ne videosu?
    - ölürsem 5 milyon izlenmesi var bu videonun. paraya para demezsiniz.
    +aslan oğlum benim.

    ulan ne boş adamlarsınız ya?

  • fi

    kitabı okumadım. sezon finalini de az önce izledim.

    --- spoiler ---
    dizi başladığından beri, içten içe avucunu yalamasını istediğim can manay karakterinin; sonunda duru'yu yaladığı bir final oldu.
    --- spoiler ---

    içten içe hep "benim sevgilim var amk abazası" diyen bir duru hayal ettim. öyle olsun istedim. çünkü bu olayın bir benzerini yaşamışlığım var.

    öğrencilik yıllarım. sahibinden kiralık ev arıyoruz, ama nafile. kiralık evler ya öğrenciye verilmiyor, ya da emlakçıdan.

    öğrencilere yaptığı kolaylıklarla tanınan bir emlakçıdan bahsediyor arkadaşlar. soluğu ofisinde alıyoruz.
    emlakçı şehir dışında olduğu için, yerine elemanı bakıyor.
    adı gizem. dünyalar güzeli bir hatun.

    kendisinin de oturduğu apartmanın en üst katında boş bir daire olduğundan ve düşünürsek seve seve kolaylık yapabileceklerinden bahsediyor.
    hep beraber bahsettiği daireyi görmeye gidiyoruz.

    "sen buna kiralık daire demişsin ama, bu bildiğin uçan daire."

    deniz manzaralı, geniş teraslı, bütün eşyaları henüz alınmış, eşyalı kiralık lüx daire.
    kirası 900 tl. o yıl öğrenim kredisi aylık 240 lira yatıyordu, gerisini siz hesaplayın.
    öğrencilik şartlarında o evi tutmamız mümkün değil.

    ben o dönem yerel bir radyoda program sunuyorum. öğleden sonra başlayan ve akşama kadar süren bir program. şehirdeki aktivitelerden falan bahsediyor, hediyeler dağıtıyoruz. fırsatlar şehri adında sıkıcı ve reklam kokan bir program.
    ama inkar edemem, iyi para kazanıyorum.
    ben kazanıyorum kazanmasına da; arkadaşlarımın durumu pek parlak değil. bu evi tutarsak; kirayı ödemeleri imkansız.

    - ev bu. öğrenci için ne kadar uygun olur bilmiyorum ama; daha güzelini bulamazsınız bunu iyi biliyorum. alt katta da ben oturuyorum.
    + tamam tutuyoruz.

    kız öyle güzel ki; radyodan aldığım bütün parayı evin kirasına gömmeye razıyım.

    - lan oğlum mal mısın? kişi başı 300 tl kira yapar. ne tutması, ne kiralaması.
    + aynen lan. ben maksimum 150 lira verebilirim.
    "tamam oğlum ya, sikicem para muhabbetinizi. üstünü ben karşılarım, ev çok güzel."

    şaka değil, evi cidden tutuyoruz. harunla orhanın payına düşen toplam kira 300.
    geri kalan 600 lirayı kendi cebimden karşılıyorum.

    tek hayalim var, alt kattaki gizemle yakınlaşabilmek. tamam belki can manay gibi evini dikizlemiyorum ama; sebepli sebepsiz zilini çalıyor, tuz istiyor, sürekli bir şeyler soruyorum. kendimi eve davet ettirmek tek amacım. ama bir türlü pas vermiyor.

    + internet şifreni alabilir miyim gizem? radyoya bir mail göndermem gerek. çok önemli.
    - ne radyosu ya?
    + aaa ben sana söylemedim mi? ben radyoda program sunuyorum.
    - sen ciddi misin?
    + aynen. truva fm. haftaiçi hergün öğlen 2'de başlıyor.
    - ne programı bu?
    + şiir ve sanat üzerine bir sohbet programı. * konuklarım falan oluyor, istersen dinle yarın.
    + dinliycem mutlaka.

    kafama sıçayım. senin neyine şiir ve sanat üzerine radyo programı. kaybedenler kulübü müsün sen? altı üstü kardeşler kundura'nın bir alana bir bedava kampanyasını tanıtıp; ilk arayan dinleyene çakma converse hediye edeceksin. şiir ve sanatmış. mal!

    ertesi gün radyoya gidip; reklam metinlerini ve yayın akışını alıyorum. iki kadın giyim mağazası, bir de mobilyacı reklam vermiş. bir tane de kitabevi açılmış. 10 kişiye kitap hediye edip, reklam yapacaklar.

    heyecanlı bir şekilde yayına başlıyorum.

    kitap evinden konuya girip, şiirden çıkıyorum. cemal süreya'dan bir şiir okuyup, bir şarkı molası veriyorum.
    kadın giyim mağazasından konuya girip, kadınlardan ve aşktan bahsediyorum.
    sesime de böyle boğuk boğuk, bohem bir hava katmaya çalışıyorum ki daha çekici olsun.
    programın ismini diyaframdan reklamlar olarak değiştirsek; yemin ederim sırıtmaz.
    saçmalıyorum, saçmalıyorum, saçmalıyorum..

    - merhaba. yaa kusura bakma bu saatte rahatsız ettim ama; sıcak şarap yapıyordum. bizde karanfil kalmamış, sende varsa biraz alabilir miyim?
    + wooouuuwww. sıcak şarap mı?
    - aynen. bu arada dinledin mi bugün programı?
    + dinleyemedim canım yaa. erkek arkadaşım geldi bugün, film falan izledik. fırsatım olmadı.

    beynimden vurulmuşa dönüyor, karanfili alıp eve gidiyorum.
    yarım saat geçmeden kapı çalıyor ve o geliyor.
    elinde 2 tane şarap kadehi, yüzünde mahçup bi gülümseme, tüm güzelliğiyle karşımda.
    tıpkı bu bölümde can'ın kapısını çalan duru gibi. istekli, kararlı ve çok güzel.

    - yaa sen öyle sıcak şarap falan deyince canımız çekti. erkek arkadaşımla biz de içmek istiyoruz. fazla yaptıysan 2 kadeh alabilir miyim?
    + yapmadım yaaa ben sıcak şarap. vazgeçtim, içesim yok pek.

    hayallerim yıkılıyor, kahroluyorum. bu da yetmezmiş gibi; yayın akışının dışına çıktığım için ertesi gün işimden oluyorum.
    hayatım sikiliyor.

    neden ulan neden?
    karizmatik ses tonuysa; aynısını ben de yapıyorum.
    program sunuculuğuysa, bende de var.
    ulan telefonum bile samsung be vicdansız.

    ne eksiğim var benim manaydan. su mu? su içmiyorum diye mi söyle.

    su demişken sayın dinleyenler. ilk arayan 3 şanslı dinleyicimize; kalabak su'dan 19 litre damacana hediye.

    hayır hayır delirmedim, gözüme şanslı psikolog kaçtı.

  • hayır diyenlerin korkmamasının nedeni

    damarlarındaki asil kan sayesindedir.

  • fi

    dizideki murat karakteri * ile gökçeada'da kısa bir dönem aynı evi paylaşmıştım. sevgilisi gökçeada'da okuduğu için; haftasonları git-gel yapardı.

    sevgilisine evin anahtarını verdiği için; başka bir hatunla yakalanmıştı gerizekalı. kıçına tekmeyi yiyince bütün faturalar ve kira üzerime kaldı. adam resmen kendini oynamış. bundan 7 sene önce de beceriksizdi, dizide de beceriksiz.
    ayrıca bana hâla 110 tl borcu var..

  • türbanlının hayırcıları katliamla tehdit etmesi

    çok değil 10 sene sonra; bunların bir tanesi bile referandumda evet oyu verdiğini kabul etmeyecek ona yanıyorum.

    gidin sorun büyüklerinize. %91.37 evet oyuyla kabul edilen kenan evren anayasasına evet dediğini kabul eden bir kişiyi bile bulamayacaksınız.

  • elalem uzaya çıkarken bunlar türbanla uğraştı

    aynen aynen.

    elalem uzağa işerken, bunlar benim türbanlı kızlarımın üzerine işediler.

    (bkz: kabataş uzay üssü)

  • ekşi itiraf

    üşengeçlikte ve şanssızlıkta bir dünya markasıyım.

    beni terketmek üzere olan sevgilime whatsapp'tan sesli mesaj yollamaya çalışıyorum. ama ne mesaj!!
    bir dinlese yeniden aşık olur. daha önce hiç olmadığım kadar samimi ve daha önce hiç olmadığım romantiğim. nerden baksan 10 dakikadır konuşuyorum..

    herşeyi anlatıyorum, ama herşeyi..
    hatalarımı, korkularımı, pişmanlıklarımı, aşklarımı, herşeyimi..
    konuştukça konuşasım, anlattıkça anlatasım geliyor. umutla doluyorum. nerden baksan 20 dakikadır konuşuyorum..

    "bir ilişkiyi kurtarmak, bir ilişkiyi bitirmekten çok daha zordur" diyorum. "ve zor olan her zaman en güzelidir.."
    özür diliyorum, bir şans daha istiyorum. nerden baksan 30 dakikadır konuşuyorum..

    ve en olmaması gereken yerde, en olmaması gereken şey oluyor. telefonum çalıyor, babam arıyor..
    hayatımın en önemli konuşmasını yaparken, hayatımın en gereksiz telefonunu alıyorum.

    - nerdesin?
    + evdeyim baba, hayırdır?
    - haaa tamam, dışardasın sandım.

    telefonu kapatır kapatmaz whatsapp'a koşuyorum. mesajımın yerinde yeller esiyor. tekrardan aynı konuşmayı yapmak istiyorum ama nafile. ben hayatımda toplam yarım saat konuşmamış adamım, ikincisi mümkün değil. çok üşeniyorum.

    ve şu mesajı yazıp yolluyorum.

    " ben de ayrılmak istiyorum.. hoşçakal.. "

  • ekşi itiraf

    sevgilim beni aldatıyor, üstelik benimle..

    kendisi ekşi sözlük'te yazar. bu yüzden bu entry aynı zamanda bir ayrılık mektubu olacak.
    neyse..

    geçtiğimiz eylül ayı. yazdıklarını çok beğendiğim ve severek takip ettiğim bir yazar vardı. aynı şehirde yaşadığımızı öğrenince; ilgim bir kat daha arttı ve kendisini badilerime ekledim. ne yazsa okuyor, favorilere neyi eklese dikkatle inceliyordum. ama son zamanlarda sıkça rastladığımız sözlükte taciz rezaleti tarzı bir başlığın kurbanı olmamak için mesaj atıp tanışamadım. sessiz sessiz takip ettim.

    aradan kısa bir süre geçmişti ki; sözlük profilinde twitter hesabını paylaştığını farkettim ve twitter'dan mesaj attım.
    entry'lerini severek takip ettiğimi, hemen hemen hepsini okuduğumu ve onu çok iyi tanıdığımı anlattım. o sıralarda başka bir sözlük hatunuyla daha sevgili olduğum için; nickimi söylemedim. çaylak olduğumdan ve çaylak onay sırasında 20000. sırada olduğumdan falan bahsettim.

    konuşmaya başladık ve zamanla samimi olduk. 'twitter kasıyor whatsapp var mı, whatsapp kasıyor bildiğin güzel bir mekan var mı, burası kasıyor hadi bana gidelim film falan izleriz döngüsünün ardından da yılbaşı gecesi sevgili olduk. iki ayı aşkın süredir de beraberiz.

    geçen hafta cumartesi gecesi sevgilimden mesaj aldım. ben olarak değil ama; tanriya allah diyen cocuk olarak.
    uzunca süredir yazdıklarımı severek takip ettiğinden, ikimizin de tekirdağ'da yaşadığından, neredeyse bütün entry'lerimi okuduğundan ve beni çok iyi tanıdığından falan bahsetmiş. mesajlaşmaya başladık. baktı ki benim isteyeceğim yok, fotoğrafımı istedi. mecburen cool erkeği oynuyorum, henüz çok erken dedim.
    baktı ki benim isteyeceğim yok, numaramı istedi. en azından sesimi duysunmuş. numaramı da veremedim haliyle. ''seni biraz daha tanımam gerek'' dedim.
    1 haftadır ''ben uyuyorum aşkım iyi geceler'' yalanıyla beni uyutup; ''sözlüğe ancak girebiliyorum, nasılsın''
    yalanıyla mesaj yeşilimi yakıyor.
    3 gündür müsait olduğun bir gün kahve içelim diye ısrar etmekle meşgul. daha fazla dayanamayıp ''salı akşamı olabilir aslında'' dedim. 3 dakika geçmeden beni arayıp ''aşkım salı günü teyzemler gelecekmiş, görüşemeyebiliriz.'' dedi ve kapattı. salı akşamı buluşmak üzere sözleştik.

    aslında tüm bunları nick altına yazmayı ve kendisini ifşa etmeyi planlıyordum. ama sonra bunun bana yakışmayacağını düşünüp, vazgeçtim. ve kendisine laflar hazırladım..

    seni terkediyorum gamze!!
    karakter fukarası gamze, yalancı gamze. sırf sözlükten mesajlaştığı erkeği etkilemek için jazz dinlediğini iddia eden, mustafa ceceli hayranı gamze.. ''bu aralar spora gidiyorum, formumu korumam lazım'' yalanı atan, koca götlü gamze. o*spu gamze..

  • ekşi itiraf

    bana hayat boyu yetecek kadar yemek, sigara, bira ve internet verin. sonra da beni bir odaya kapatın. sıkılıp dışarı çıkanın a*ına koyayım.

    dünyalılardan tiskiniyorum..

  • ölü şeyh'in parmaklarını emen tarikatçılar

    (bkz: hani marjinal bizdik)

    edit: video linkini akp'li arkadaşıma gönderdim. gelen cevap şu oldu..
    "vaaayy sonunda doğru yolu bulmuşsun. allah seni hak yolundan ayırmasın güzel kardeşim"

    engelledim.

  • ekşi itiraf

    geçen sene; tüm entry'lerini silen yazarlar kervanına katılıp giden bir hatun vardı. sadece 2 entry bıraktı, diğerlerini sildi ve bir daha hiç yazmadı.
    sözlüğe yine giriyor ama entry falan yazmıyor..

    hal böyle olunca da; muhabbet açmak için kullanabileceğiniz yalnızca 2 entry oluyor elinizde. ikisi de avon başlığına yazılmış entry'lere mesaj atmak ve muhabbet kurmak zorundasınız. başka şansınız yok..

    iki ayda bir bu hatuna avon hakkında mesaj atıp; muhabbet açıyorum ve konuşmaya başlıyoruz. ismin ne, yaş kaç, nereden derken muhabbet koyulaşıyor ve fotoğraf istiyoruz birbirimizden.

    yakın zamanda tekirdağ'a gelicem görüşürüz diyor ve bir daha aylarca mesaj atmıyor.

    aylar sonra "tekirdağ'a geldin mi?" diye sormak kaba olur diye düşünüp; bir entry'sine mesaj atıp muhabbet açayım diyorum. aynı 2 entry duruyor yine, başka da yok..

    yine mesaj atıp tanışıyorum. isim ne, yaş kaç, nerden derken fotoğraf istiyoruz.

    "yakın zamanda tekirdağ'da olucam, bir kahve içeriz." diyor ama ben seni daha önce görmüştüm demiyor amk. biz daha önce tanıştık mı diye bir türlü sormuyor.

    iki ayda bir yeniden tanışıyoruz hatunla. her seferinde aynı fotoğrafı gönderiyorum. memnun oldum diyor, "aga biz napıyoruz" diye sormak bilmiyor.
    ya benimle çok feci taşak geçiyor, ya da bir ruh hastasıyla mesajlaşıyorum.

    çıldırıcam..

  • 30 aralık 2016 istanbul'da patlama sesi

    (bkz: hayat kısa katil uzun)

    umarım tüp falan patlamıştır. çünkü artık sizin siyasi kavgalarınız yüzünden akacak kanımız da, gözyaşımız da kalmadı. gerçekten.

  • 9672918

    90'lı yıllar. 8 ya da 9 yaşlarındayım ve sanırım yaz ayları..
    eski evimizin bahçesinde oturuyoruz. annem kardeşimi uyutmaya çalışıyor, babam her akşam olduğu gibi rakısını yudumluyor, ben de tetris oynuyorum. biz bizeyiz ve huzurluyuz..
    önce babam odasına gidiyor, sonra da kardeşimle annem. benim yaşımdaki bir çocuk için oldukça geç denilebilecek bir saatte bahçede yalnız kalıyorum. fatih'le de o gece tanışıyoruz.

    yan komşumuz sevgi teyzeye erzurum'dan misafirliğe gelmişler. yanlış hatırlıyor olabilirim ama sevgi teyze; fatih'in halası oluyor.
    neyse..
    yan bahçede fatih'i görüyorum. çekingen bakışlarla, elimdeki tetrise bakıyor. benim ona baktığımı farkedince de; utanıp içeri kaçıyor. o gece bir daha görmüyorum..

    ertesi akşam aynı saatler. babam rakısını içip uyumaya gitmiş, annem kardeşimi uyutmanın derdinde, ben yine tetrisle oynuyorum. bahçedeyim ve yalnızım.
    yan bahçede fatih'i görüyorum. çekingen bakışlarla yine beni izliyor.

    - oynar mısın? diyorum,
    + kırılmasın! diyor.

    ilk kez o gece konuşuyoruz fatih'le. sabaha kadar sohbet ediyor, tetriste birbirimizin rekorunu geçmeye çalışıyoruz.
    ben ona mahallemizin en güçlü çocuğu emre'yi anlatıyorum, o bana geçen yaz yaylada yaptıklarını..

    2 ay tekirdağ'da kalacaklarını, babası iş bulursa buradan ev tutacaklarını, bulamazsa erzurum'a döneceklerini anlatıyor.
    - 'sen bizde kalırsın' diyorum çocuk aklımla.
    + 'annem izin vermez' diyor..

    çok samimi iki arkadaş oluyoruz sonraki günlerde. her sabah dışarı birlikte çıkıyor, akşam eve birlikte dönüyoruz. geceleri de bahçede tetris oynuyoruz..

    o bana ağaca tırmanmayı öğretiyor, ben ona yüzmeyi. o bana sapan yapmayı gösteriyor, ben ona misket oynamayı..

    oyunlarımız da enteresan..
    yüzlerce küçük kâğıt alıyoruz elimize mesela. üzerlerine rastgele talimatlar yazıyoruz tek tek.
    - 10 adım sağa
    - 3 adım sola
    -100 adım ileri
    - 80 adım sola gibi..
    sonra bu kağıtları rastgele çekip yazılanları yapıyor ve bütün tekirdağ'ı dolaşıyoruz. sırf kağıtta yazılanları yapmak için kaybolduğumuz günü hâla hatırlıyorum. akşam ezanından sonra eve geldik diye; bir araba dayak yemiştik annemizden..

    beyaz bir kağıt alıp; üzerine *arapçaya benzeyen ama aslında hiçbir şeye benzemeyen şekiller çiziyoruz. sonra bu kağıtları; yıllar sonra bulunmak üzere en olmadık yerlere gömüyoruz.. insanlığı trolleyip, tarihin seyrini değiştiricez çocuk aklımızla..

    "rastgele bir sayı seçelim ve bu sayıyı ömür boyu unutmayalım" diyoruz. ilk unutan, diğerine çikolata alsın. hem de en pahalısından..
    hergün birbirimizi deniyoruz ama nafile. ikimizde inatçıyız, asla unutmuyoruz..

    çocukluğumun en güzel günlerini, ömrümün en güzel yaz tatilini o sene yaşıyorum. fatih en iyi arkadaşım oluyor..

    ve maalesef yaz bitiyor. fatih'in babası iş bulamamış olacak ki; erzurum'a dönmek zorunda kalıyorlar.
    - 'sen bizde kal' diyorum çocuk aklımla.
    + 'annem izin vermez' diyor..

    önümüzdeki yaz yeniden buluşmak üzere vedalaşıyoruz. ama bu onu son görüşüm oluyor.. önümüzdeki yaz gelmiyorlar, bir sonraki yaz da öyle.. bir iki sene sonra sevgi teyzeler de taşınıp gidince; fatih'i bir daha hiç görmüyorum.

    facebook, twitter, instagram.. her yerde fatih'i arayarak geçiyor gençliğim. bulamıyorum..

    son çare olarak; ekşi sözlük geliyor aklıma..
    yıllar önce ezberlediğimiz o 7 haneli sayıyı; belki bir gün google'a yazar diyorum. sözlükten mesaj atamasa bile; en azından twitter kullanıyordur..

    ben unutmadıysam, o da unutmamıştır.
    hadi ulan. hadi bee.. çikolataları da ben alırım güzel kardeşim, söz. hem de en pahalısından..

  • 5 üniversite okuyup ali ağaoğlu'na damat olmak

    en iyisini yapmıştır. ne yapsaydı amk. hakkari'ye gelin mi gitseydi.

  • en güzel senesi 2016 olan insan

    (bkz: linç edilme korkusuyla söylenemeyen şeyler)

    son zamanlarda artarak büyüyen bit artık 2016 mastürbasyonu yüzünden söylemeye çekiniyorum ama benim bu insan.
    bitmesinin getireceği tek iyi şey; 2016 bitsin geyiğinin de bitecek olması. onun dışında; benim hayatımın en muhteşem senesi oldu.

    2015 temmuz: babamın kanser olduğunu öğrendim.
    2015 ekim: dedemi kaybettim.
    2015 kasım: işsiz kaldım.
    2015 aralık: 4 senelik ilişkim bitti, aldatıldım.
    2016 ocak: dayı oldum.
    2016 şubat: iddaa'dan 54000 tl para kazandım.
    2016 nisan: aşık oldum.
    2016 haziran: aşkımın karşılıklı olduğunu öğrendim.
    2016 ağustos: kendi işimin patronu oldum.
    2016 ekim: sigarayı bıraktım.
    2016 kasım: amca oldum.
    2016 aralık: babamın kanseri yendiğini öğrendim.

  • rte ekşi sözlük'te yazar olsa kullanacağı nick

  • askerlik tecillerinin geri çekilmesi

    bedelli askerlik başlığında müjdeli haber beklerken; olmaktan korktuğum yerdeyim, omuzlardayım..

    (bkz: en büyük asker bizim asker)

  • 2001 türkiye'sine uyanmak

    şu sıralar en çok arzuladığım şeylerden biri. ne güzel olurdu..

    bir sabah bir uyanıyorsun; takvimler 2001 mayısını gösteriyor. yaşanan her şey kötü bir rüyaymış.

    - uzun yok.
    - kaos yok.
    - insanlar bu kadar ayrışmamış ve vicdanlar bu denli körelmemiş.
    - insanlar ölmemiş.

    yaşım daha 14. çocuk sayılırım. safım ve salağım.
    berbere bile babam götürüyor. hani şu; masasının üzerinde zaman gazetesi olan berber amca. hatırladın di mi?

    şimdiki gibi değil korkularımız. bisikletten düşüp ölmek en büyük korkum o zamanlar. ya da dedemlere giderken bindiğim otobüsün kaza yapması. patlaması değil..

    safım, salağım ama mutluyum lan. en önemlisi de; umutluyum.