meursault samsa16
profili

  • dünyanın en kötü tatlısı

    (bkz: bici bici)

    bakın tarifini yazıyorum;

    muhallebi:
    2 litre su
    1,5 su bardağı nişasta
    1 çay bardağı şeker

    şerbet için
    2 litre su
    1 tatlı kaşığı bici boyası
    2 yemek kaşığı gül suyu
    2 su bardağı şeker

    sonuç olarak 4 litre su, 1 tatlı kaşığı boya, 2 yemek kaşığı gül suyu, 2.5 su bardağı şeker

    ana maddesi su olan tatlı mı olur lan? bu yokluk tatlısıdır. yokluktan icat etmişler bunu. yahu bu saçma şeyi neden yiyorlar diye merak edip bursa'da bunu yapan yer buldum gidip yemek için. google yorumlarında ''buzu boldu'' yazıyordu. böyle tatlı mı olur, bir tatlı buzu ile nasıl övülebilir lan.

  • türkiye'de hala çok ucuz olan şeyler

    çok hastalıklı bir şey yazacağım, bu gerçekten psikolojik bir vaka artık bence.

    bana ve arkadaşlarıma her şey ucuz geliyor. neden biliyor musunuz? çünkü artık bazı şeyler, en basit gereksinimler o kadar pahalı ki bir lüksü temel gereksinimle kıyaslayınca lüks ucuz geliyor.

    bakın şimdi, ben kahve içmeyi çok seviyorum, kahveyi çok seviyorum ve dahası kahveden de anlıyorum. üçüncü nesil kahve dükkanlarında nitelikli bir çekirdekten demlenmiş kahve 100 tl civarında şu an. bir bardak kahve lan! yüz tl yüz, 100 tl.

    içme lan denebilir ki içmiyorum ama 5 sene önce içiyordum. şimdi bir kitap görüyorum mesela 150 tl diyelim, kahve 100 lira ve 15 dakikada bitecek, bu kitap ömür boyu benimle diyorum, 150 çok ucuz lan ömür boyu benimle kalacak, yok olmayacak bir şey için diyorum.

    geçen bir video edit programı aldım, 350 tl ömür boyu kullanım. mesela dışarıda yemek yemek, yani iki lahmacun bir ayran yemek 100 tl artık. haliyle 350 tl'ye ömür boyu ne bulsam alırım, ucuz çünkü 350 tl, bir öğün yemek 100 tl'yken.

    bir adet ithal muz 10 tl. vallahi billahi daha dün tarttığım için biliyorum 3 muz 30 tl geldi almadık, bıraktık. mesela bir eğitim alıyorum, sınıfta 20 kişi var, herkese bir tadelle alsan 160 tl yapıyor. 150'ye kitap yine çok ucuz kaldı. 2 lahmacun bir ayran 100 tl olunca her şey çok ucuz kalıyor zaten.

    bu ülke çok büyük bir travma yaşıyor ama farkında değil tam olarak.

    edit: bir yazar mesajla bir yazı gönderdi, onu da ekleyeyim bu siteye. mahfi eğilmezyazmış. arjantin'den çıkarılacak dersler

  • güçlü kadın denince akla gelen ilk kişi

    şu başlıkta kendini anlatan insanlar var, şunu yaptım, bunu başardım bla bla bla... yusuf atılgan aylak adam'da bay c'ye şöyle dedirtmiştir; "insanlar yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. olmak istedikleri, olamadıkları kişiyi anlatırlar."

    yani zengin adamlarla evlenip sonra boşanınca alınan yüklü nafakalarla sınırlı bir arkadaş çevresi ve bir de her kadınla aynı fikirde olan ilkkanlar tarafından onaylanan lokal zafer hikayelerinin büyüsüne kapılıp da burada bunları evrensel başarı hikayeleri gibi sunmak falan bana baya komik geliyor. dünya artık çok küçüldü, herkes birbirini tanıyor vs. bilmesek inanacağiz belki ama biliyoruz işte.

    edit: her kadın aynı değil denmiş ki ben entyde bir genelleme göremiyorum. ben boşanıp, sağlam nafaka aldığını bildiğim insanların benim, kendim vs. diye yazmasına sitem ettim ki bu da çok açıkça anlaşılıyor yazdıklarımdan. ama bunun ötesinde kadın düşmanısın yazanlar da oldu özel mesajla. daha önce de germaine greer'ın tecavüz konusundaki sözlerini paylaştım diye bana tecavüzü savunduğum söylenmişti. hatta sen bu konuda konuşamazsın falan diyenler olmuştu. elbette germaine greer değil de sosyal adalet savunucularının konuşmaya hakkı vardır tecavüz hakkında. tabii germaine greer'ın bir edebiyat profesörü olmasını, 17 yaşında tecavüze uğramasını ve 2. dalga feminizmin en önemli isimlerinden biri olmasını yok saymak da gerekir sanırım.

  • bir kitaba verilen en yüksek para miktarı

    250 tl - ahmet hamdi tanpınar - saatleri ayarlama enstitüsü ilk baskı - kondisyonu mükemmel.

    şu an 1000 tl falandır fiyatı.

    edit: bu kadar ilgi çekeceğini beklemiyordum. gece fotoğrafını koyarım eve gidince.

    fotograf editi: https://twitter.com/…tatus/1296864076870688768?s=19

  • cemal enginyurt

    adam hayatında bir defa milletvekili olduğunu hatırlayıp ona uygun davrandı, partiden ihracı istendi. soran olursa demokrasi ile yönetiliyoruz deriz işte.

    lan bu adam dağda uludu lan, bildiğin uludu, bir şey olmadı, fındık fiyatlarından bahsetti şu olana bak.

    edit: entrynin başında milletvekili olduğunu hatırlayıp ona uygun davrandı derken hata yapmışım. kendisi de fındık üreticisiymiş, tam bir siyasal islamcı gibi davranmış. kendi çıkarına dokunulunca konuşmuş.

    edit: uluma videosu; https://www.youtube.com/watch?v=fzs70e9lqpc

  • çekirge istilasının türkiye'ye yaklaşması

    meteor düşerse, uzaylı gelirse vs. vs.

    son 100 yılda dünya savaşı olmuş, atom bombası kullanılmış, naziler tüm avrupa'nın gözü önünde soykırım yapmış, büyük buhran'da insanlar çocuklarını satılığa çıkarmış, afrika'dan getirilen siyahi insanlarlarla hayvanat bahçeleri kurulmuş... ergen gelmiş diyor ki nasıl bir döneme denk geldik? nasıl bir dönem genç, hele bir anlat hadi.

    dünya geçmişte şimdikinden daha iyi bir yer değildi, gelecekte de bundan daha kötü olmayacak.

  • oğuz arda sel'in dedesinin isyanı

    ne dedi adam?

    torununu kucağına alıp seviyorsun dedi. devamını yazmak istemiyorum devamında cumhurbaşkanına bir şey demedi. ve sonra da beni alın zindana atın dedi.

    hakaret var mı? yok.

    küfür var mı? yok.

    türk ceza kanunu kapsamında yorumlanabilecek bir şey var mı? yok.

    ama işte akp demokrasisinde o adam da biliyor sırf şu haklı isyan sebebiyle haksız yere içeri atılabileceğini. o yüzden haklı isyanını ''alın beni zindana atın'' diye bitiriyor. çünkü atıyorlar bu ülkede zindana. küfürsüz, hakaretsiz, sırf canınız yandığında bağırdınız diye bile atıyorlar. bu ülkeyi bu hale getirdiler.

  • tanrının insana verdiği en büyük ceza

    diğer insanlar.

    "cehennem başkalarıdır." dedirtmiştir sartre, gizli oturum isimli oyunundaki karakterlerden birine.

    fakat ne gariptir ki insana verdiği en büyük ödül de yine başkalarıdır. hemen hemen her şeyi başkaları için yapar, çok övdüğümüz yalnızlığı dahi başkalarına gösterme ihtiyacı duyarız.

    böyle düşününce bence en büyük ceza insanı başka insanlara bağımlı kılmasıdır.

  • messi'yim diyerek 23 kadınla ilişkiye girmek

    kadınların mağduriyetini anlayamadım ben; messi sikmedi mağduruz mu demişler? eğer öyleyse messi'den rica etsin adam, belki yardımcı olur messi. kadınlar da şikayetlerini geri alırlar.

    edit: hayır, hiç de bu tarz entryler yazan biri değilim de bu nasıl bir saçmalık? messi'yim diye kandırıp güvenlerini kazanıp tecavüz etse tamam, maddi çıkar elde etse tamam ama adam ben messi'yim sevişelim mi demiş, onlar da sevişmiş. sonra öğrenmişler ki aslında seviştikleri kişi messi değil. mağduriyet kısmı nerede bunun? ben bugün bir kadınla sevişsem sonra da kadının uzun saçlı bir esmer olmadığını, saçının peruk olduğunu görsem mağdur mu oldum demeliyim yani? he peruğun altından erkek çıkarsa o zaman mağdurum derim ama öyle bir fahiş hata da yapmam diye umuyorum.

    asıl mağduriyet burada anlatılandır;

    https://www.youtube.com/watch?v=t3i12c7j0ce (09:42'den itibaren)

  • sude andaş

    bu işi böyle olmuyor, böyle çözülmüyor. burada öfkemizi kusup rahatlıyoruz bu ve bunun gibiler ise hayatlarına hiçbir şey olmadan devam ediyor, belki de başka bir kediye zarar veriyor, sadece onu bu kadar rahat paylaşmıyor.

    bir kere bu kesinlikle bir hastalık bu çok net. sebeplerini üşenmezsem başka bir entryde anlatırım ama buradaki mesele farklı. artık gönüllülerden oluşan bir topluluk mu kurarız yoksa parayla birilerini mi tutarız bilmiyorum ama bu tarz eylemlerin karşılığı şiddet olmalı. canının yanacağını bilmeli, bir daha yaparsa bir daha yanacağını bilmeli. bu kız tekme tokat dövülmeli çok netim bu konuda. başka bir çözümü yok bunun. gelecek nesilleri eğitimle kurtarırsın ama bu kurtulma yaşını geçmiş, önce dövelim sonra kurtuluyorsa yine kurtarırız.

  • de'lerin yazılışına takmış güruh

    o zaman ama yerine de am yazalım, hem daha güzel. bir harften ne olacak ki?

    ben bağlaç olan de ile ek olan -de' yi ayıramayacak kadar embesilim diyorsanız kimseye laf düşmez ama. ayrıca tek taktığımız da o değildir. tabii ki yerine tabiki ya da tabi ki yazıyorsunuz ya da -ki' nin yazımını da beceremiyorsunuz ama henüz -de' yi halledemeyen biri için bunlar çok sonraki meseleler.

  • recep tayyip erdoğan

    fatih sultan mehmet 49 yaşında gut hastlaığından ölmüş. en sevdiği yemeklerden biri pilavmış ama bizim bildiğimiz pilav değil, bıldırcın beyni mi ne ona benzer bir şey konuluyormuş pilava. hastalığın tedavisini bilmediklerinden, ancak şişen ayaklarından su çekiyorlarmış falan. 49' unda ölmüş adam.

    1. selim var yani bizim bildiğimiz yavuz sultan selim. 49 yaşında sırtında çıkan çıban tedavi edilemediğinden ölmüş.

    2. murad, yani fatih' in babası 47 yaşında ölüyor yine. öyle savaşta falan değil, eceliyle ölüyor adam.

    yıldırım beyazıt ise 43 yaşında -başka rivayetler olsa da- bronşitten ölüyor.

    recep tayyip erdoğan, yani kendini bir imparatorluğun padişahı sanan oysaki gerçekte bir üçüncü dünya ülkesinin yönetici olan zat-ı muhterem bugün 61 yaşında.

    sözün özü; tıp çok ilerlemiş amk.

  • penis boyu önemli mi

    pamela anderson, eski sevgilisi için ''penisi çok küçüktü'' demişti. adam da ''bir boeing 737' yi büyük kanyona indirirseniz boeing de küçük görünür'' dedi.

    yani bu da bir bakış açısı tabii.

    edit: bir yazar arkadaşımız mesaj atıp uçağın modelini 717 olarak düzeltti. marka yine aynı ama. ne kanyonmuş be.

  • türk yapımı savaş uçağı

    umarım yıllar önce show tv' de izlediğim ve aklıma geldikçe hala güldüğüm karadenizli mucidin kendi imkanlarıyla yaptğı helikoptere benzemez.

    efendim, haberimiz yaklaşık 1, 1,5 dakika kadar sürmüştü. haber bülteninin sonuna doğru çıkan gereksiz haberlerden biriydi. habere göre karadenizli mucit, kendi imkanlarıyla helikopter yapmıştı ve haberin bandı girdi;

    orta yaşlı bir adamla röportaj yapan muhabir ve hemen arkalarında da 2 metreye yakın, şekli helikopetere oldukça benzeyen, pervanesi süratle dönen bir araç. röportaj boyunca adamımız küçüklüğünden beri böyle şeylere meraklı olduğunu filan anlattı. peki ilginçlik nerede? ilginçlik haberin son diyaloğunda;

    muhabir: bundan sonraki hedefin nedir?
    mucit: uçanını yapmak.

    işte bunun gibi olmasından korkuyorum.

  • izmir valiliğinin suriyeli mülteci çözümü

    o suriyeyiler' in izmir' de ne işi var diye sorulacağına izmir belediyesi suçlanıyor. bunun chp' si akp' si yok ne işi var suriyeliler' in buralarda? bunlar savaştan kaçıp bizim onlara sağladığımız kamplara gelmediler mi o kamplar izmir' e, istanbul' a, bursa' ya mı yapıldı? amına koydular ülkenin.

    adam geleli 5 sene olmuş, biri 2 biri 3 yaşında 2 çocuğu var. savaştan sikişmek için kaçmış sanki herif. ben acımıyorum, hümanist de değilim kusura bakmayın.

    bakın basit bir örnek vereyim hümanist arkadaşlarım. sokakta bir aile gördün. evin de müsait gelin bende kalın hava soğuk dedin. bu aile evine gelir senin ona gösterdiğin yatakta yatarsa, sana teşekkürler ederse hatta elinden geldiğince o gece evdeki ufak işlerde sana yardımcı olmaya çalışırsa elbette başının üzerinde yeri olur. ama eve aldığın bu aile salonun ortasında seks yapmaya kalkarsa, çocuklarından biri halına sıçarsa, biri tv kumandasını alıp ben izleyeceğim derse o aileyi sanırım sokağa atarsın. suriyeliler' in yaptığı bu işte.

    edit: debauchee ile baya bir mesajlaştık. o benim düşüncelerimi eleştiriyor. biraz sinirle yazdım itiraf etmem gerekirse. açıkçası genelleme yapmak iki taraf için de doğru değil. kolay değil yakınlarını kaybediyorsun, bilmediğin ülkeye geliyorsun, evini özlüyorsun, paran yok vs. vs. cok zor ama devlet işini tam olarak yapsa, bir kere yapsa ne o insanlar o kadar mağdur olur ne de onların yarattığı mağduriyet yüzünden tahammül sınırları bu kadar azalmış bizler böyle anlık öfke patlamaları yaşarız. o insanları anlıyorsunuz kabul ama onlara bu kadar tepki gösteren insanları da biraz anlayın bence. o insanlar hayatta kalmak için bu ülkeye geldiler, canlarını korumak istiyorlardı, şimdi ise daha iyi bir hayat için başka şehirlere gidiyorlar, daha iyi yaşam şartları istiyorlar kabul ama buradaki insanlar da sahip oldukları değerleri, yaşam şartlarını korumak istiyorlar. bir insan için tehlike altında olan neyse, o insan için en önemli şey odur ve onu korumak ister.

  • vitor pereira

    ben galatasaraylıyım dolayısıyla trollediğimi düşünen çıkacaktır belki ama ben ciddiyim.

    siz manyak mısınız? bu ülkedeki 3 büyük takımın da hayali olan shaktar' a(her takım shaktar veya porto olmak istiyor ya hani) elendiği için eleştirilir mi yahu bir teknik direktör? bir düşünün bakalım turu fener geçseydi ukrayna basını lucescu ve shaktar' a neler derdi diye.

    bir maçtan adamın ne olup ne olmadığını anlamış hemen izleyiciler de, kendine yorumcu diyen cahiller ordusu da. bu takım 4-4-2 oynamazmış. galatasaray 4-4-2 ile şampiyon olurken fenerbahçe tek forvet mi oynarmış diye eleştiriliyordu fenerbahçe. şimdi adam çift forvet oynuyor bu kez de bunun için eleştiriyor aynı kişiler. neden? çünkü tek ilgilendikleri şey skor. yahu daha bir maç olmuş, vallahi yazıktır, günahtır.

    inanın beni çok ilgilendirmez, hatta fenerbahçe ve beşiktaş' ın kötü olması işime gelir. ama bugün size yarın bize. bıkmadınız mı bu aptallar ordusu tarafından hocanızın, oyuncularınızın, takımlarınızın eleştirilmesinden. yani biz de eleştiriyoruz tamam, ama sadece şunu düşünün. basketbol takımları yorumlanırken kaan kural' dan, murat muratanoğlu' ndan filan bir koç hakkında ''basketbolu bilmiyor'' ''bu takım alan savunması ya-pa-maz'' ''bak hoca, bu takım iki uzunla oy-na-maz'' gibi yorumlar duydunuz mu hiç? tüm yorumları koçun ne yapmak istediği üzerine ve bunun neden olmadığı üzerinedir.

    futbol yorumları nasıl? skora bak, kaybetmiş, o zaman salla gitsin; ''o orada oynamaz'', ''bu böyle oynamaz'' e o zaman nasıl oynaması gerekiyorsa geç takımın başına sen oynat abi, sen ele shaktar' ı eleyebiliyorsan. önder özen' i gördük kasımpaşa' da. oğuz çetin' in hocalık kariyerini, fenerli arkadaşlar benden çok daha iyi bilirler. bülent korkmaz futbolcu olarak hala efsanemdir, yolda görsem önünde eğilirim ama hocayken kanat atkaya' ya şu cümleyi yazdırmış adamdı ''hocam lütfen şu kewell' ı oynat. zaten herkes kötü oynuyor bari bırak kewell kötü oynasın''

    yapılan tüm yorumlar saygısızca. bunu ansıl göremez, bunu nasıl bilemez. niye göremesin yahu? bilgin gökberk zico için demişti; ''zico bloklar arasındaki mesafeyi göremiyormuş. ya o göremese yardımcısı görür, o göremese futbolcular görür uyarır. hiçbiri olmadı brezilya konsolosluğundan arayıp söylerler, ya seni bu akdar eleştiriyorlar şu bloklar arası mesafeyi kapat diye''

    sevgili fenerbahçeliler bu adam iyi hocadır kötü hocadır bilemem. inşallah da kötüdür o ayrı ama bir insan shaktar' dan 2 maçta 3 yedi diye kötü hoca olamaz, bunu biliyorum. bugün bir eşleşmede 3 büyük takımımızın hocaları ve kadroları birleşse yine shaktar' dır o turun favorisi, bu da bu kadar net. öyle 3 transfer yapılınca avrupa takımı olunsaydı psg, manshester city olurdu. adamlar götlerini yırtıyorlar şampiyonlar ligi şampiyonluğu için ama daha yarı finali göremediler sanırım. hani bizim dilendiğimiz, gelse tek başına bizi gruptan çıkartır dediğimiz ibrahimoviç var ya, o önce psg' ye yarı final oynatsın, sonra belki tek başına bizi gruptan çıkartır. kolay mı lan bunlar bu kadar? para lazım, tecrübe lazım, kalite lazım, ekol lazım, sistem lazım... biz biraz para harcadık mı hemen olacak sanıyoruz, e sen harcıyorsun da karşıdakiler harcamıyor mu?

    he kendimle ilgili de şunu ekleyeyim; sevgili hamza hoca. umut bulut yerine sinan' ı kadroya almazsan yukarıda yazdığım her şeyi yutar çok pis saydırırım. saygılar.