tosiba10
profili

  • tayyip erdoğan'ın yaran varşova fotoğrafları

    bir bu değildir. 'o iş bende, abinize bırakın siz' pozu.

    nasıl da mutlu recebim. burdan o kadar da 'dünya lideri' görünmüyor, uçakların keyfini çıkaransa yine receb oldu.

    ama onun derdi başkaa;

    <3
    <3
    <3

    kadınla neyce konuştun da ne anladın, güldün sen bakim?
    kafası başka yerlerde recebimin.

  • öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    daha hayata başlamadan koca bir tekme yiyen, yediği bu tekmenin acısını ölene kadar hissedecek, suriyeli jandali bebek'i steve jobs yapacak o yaşanmışlıkları, o yuvarlak gözlüklerin ardındakileri belki de çok azımız biliriz.

    1950'lerdeyiz. alman kökenli bir genç kız olan joanne schieble, üniversite sırasında okulda asistanlık yapan, suriyeli bir müslümana, abdulfattah john jandali'ye kalbini kaptırır.

    *abdulfattah, suriyeli bir ailenin 9 çocuğunun en küçüğüydü. babası suriye'nin sayılı zenginlerinden bir petrol kralıydı. jandali ailesi eğitimi önemsediğinden, din faktörünü aradan kaldırarak oğullarını önce bir cizvit tarikatı okuluna, ardından da beyrut amerikan üniversitesi'ne, oradan da wisconsin üniversitesi'ne göndermişlerdi.

    aynı şekilde eğitimi önemseyen schieble ailesinin kızları *joanne'nın ailesi nesillerdir istanbul** ve sorbonne'da eğitim almıştı.

    her neyse, gönül bu ya, ota da.. konabiliyor işte. 1954 yazında suriyeli sevgilisi abdulfattah ile humus'a gitti, sevgili anne joanne. suriye kültürünü, suriye yemeklerini öğrendi. bu sırada çapkın abdulfattah boş durmamıştı ve joanne 23 yaşında hamile kalmıştı.

    o sırada bizim fattah'ın babası ölüm döşeğindeydi ve 'ben ecnebi kız istemem' dedi ve onu evlatlıktan reddetmekle tehdit etti. o kadar zengin bir baba tarafından evlatlıktan reddedilmekten korktu, joanne'yı tüm yaşanmışlıklara rağmen terk etti.

    (not. aslında sonra söyleyecektim ama söyleyeyim, rahmetli steve de ilk çocuğu olan lisa'nın annesini babası gibi 23 yaşında hamile bırakıp ortalıktan kaybolmuş, aynı zamanda kadını dna raporuna göre abd'nin %28 ile birlikte yatmakla suçlamıştı.)

    kızcağız tek başına kaldı, kürtaj yaptırmak istedi ama ailesi koyu katolik olduğu için izin vermedi. küçük jandali bebek'i evlatlık vermeye karar verdi.

    ama bir şartı vardı, onu evlatlık edinecek aile üniversite mezunu olmalıydı. okumak cehaleti alır eşeklik baki kalır sözünü hiç duymayan joanne, jandali bebek'i bir avukat çifte verdi.

    avukat çift, çocuk doğduktan sonra 'biz kız istiyorduk, bu erkekmiş' diyerek küçük jandali bebek'i reddettiler. en sonunda lise mezunu, mekaniğe düşkün bir baba ile kitapçı bir anneye verildi bu bebek.

    baba paul jobs, anne ise clara jobs'tı. baba alman, anne ise ermeni kökenliydi. hala isimsiz olan jandali bebek daha doğmadan kendini bir kültür kazanının içinde bulmuştu. nihayet ona bir isim bulundu;

    steven paul jobs.

    bu sırada bizim abdulfattah'ın babası ölmüş, o da terk ettiği sevgilisi joanne'ya geri dönmüş ve nikahı basmıştı tabiri caizse. ama steve, artık jobs ailesinin bir ferdiydi.

    rahmetli steve, tabi o zamanlar 6 yaşında, daha 50 yılı var yaşamak için, sokaktaki bir kız ona 'ehehehe, yani ailen seni istememiş mi, ihihi' demiş, steve ağlayarak eve koşmuş ve ailesi tarafından tüm gerçeklerle karşılaşmıştı.

    'o, reddedilmiş bir çocuktu!'

    hayatı boyunca karakteri bozuk, dengesiz bir manyak olmasının sebebinin çevresindeki insanlar tarafından bu terk edilmişlik duygusu olduğu düşünülüyor.

    ama tüm bu olaylardan daha ilginci, apple'ı kurup parayı kıran steve'in 20'li yaşlarında çok sevdiği bir restoran vardı. sürekli oraya gider, oradan yemek yer, arkadaşlarıyla vakit geçirirdi. hatta sahibi suriyeli olan bu restoranın sahibine bol bol bahşiş bırakırmış ve söylenenlere göre baya da bi muhabbetleri varmış bu suriyeli ile.

    peki o restoranın sahibi kimdi? habersizce, abdulfattah john jandali tabii ki.

    yıllar sonra steve annesini buluyor, kız kardeşini de buluyor. kız kardeşi ünlü bir yazar olan mona simpsons. bu sırada babası olacak o adamın restoranın sahibi olduğunu öğrenince 'vay şerefsiiiiz' diye iç geçiriyor ve onu görmek istemiyor, görmüyor da.

    yıllar sonra bir ropörtaj sırasında biyolojik ailesi için şunları söylemişti;

    "onlar benim sadece sperm ve yumurta bankamdılar.. jobs ailesi ise %1000 'gerçek' ailemdi."

    bebek steve
    bebek steve babasıyla
    çocuk steve
    ergen steve
    biyolojik baba abdulfattah john jandali - elinde bir iphone
    biyolojik aile
    biyolojik kardeş
    %1000 gerçek baba - paul reinhold jobs
    %1000 gerçek aile
    23 yaşında reddettiği, daha sonra bağrına bastığı kızı: lisa

  • akp'ye oy verenler şimdi neler düşünüyorlar

    yine söyleyeyim, düşünmüyorlar.

    (not: patlama ile ilgili +18 bir görüntü. kaldıramayacaklar lütfen açmasın. istikrarın bir tablosu olarak tarihe geçsin. sayın bakalım 2 ölü mü varmış?)

    etrafımda bol bol var bunlardan. isteyen olursa üstüne para vererek iteleyebilirim hatta bunların bir kısmını. ne düşündüklerini demeyelim de, ne kurduklarını kafalarında biliyorum.

    terör engellenemez diyorlar.
    bombacı patlatmayı kafaya koyduysa önüne geçemezsin diyorlar.
    tayyip dindar diyorlar.
    yol yapıyorlar diyorlar.
    türbanlı bacılarımıza özgürlük verdi diyorlar.

    neden biliyor musunuz?

    bir devlet adamı, üzerine düşen görevin parçalarını, eksik bir şekilde yaptığı için bu kadar gurur duyuyorlar. çünkü bu adam, zaten görevi olan işleri yapıyor, ve hatta %70'ini de eksik yapıyor.

    işte bu yüzden tayyip çok iyi.

    bu memlekete iyi adam yakışmaz abicim. memlekete hak, hukuk, adalet, özgürlük getiren adamı sevmezler. sana refah verecek adamı dışlarlar.

    bu memleketin bu ak-troll kısmının atatürk nefretine bakın o zaman.bırak arkadaşım ülkeyi kalkındırmayı, inkılapları, adam senin ülkeni küllerinden kuruyor ama, bir tayyip kadar değer görmüyor onların gözünde.

    sizin gözünüzün değerine.. diyeceğim de, orası çok ayrı konu, ona bile değmezsiniz.

    işte memleketin her yanında bombaların patlamasına karşı hiçbir şey yapmayan, vergileri sonuna kadar kökleyip, halkın iliğini sömüren, dindar rolü yapıp din üzerinden dünyanın en zenginleri arasına 7 ceddini sokan, milyarlık bir sarayda hayat süren, milyon liralık bedava zırhlı arabalara binen, gittiği her yerde bir şehrin garnizonundaki asker sayısı kadar korumayla korunan bu adam, değer görüyor bu memlekette.

    halka öyle iyi davranmayacaksın. halka refah getirirsen, adalet dağıtırsan, dürüst davranırsan, seni yerin dibine sokarlar. iktidar olmak istiyorsak, dini kendi çıkarlarına alet edeceksin, sonra da halkın iflahını kurutacaksın ki, seni iktidar yapsınlar.

    işte bu ak-troll'ler ne düşün(emi)yor biliyor musunuz?

    istikrar var bu ülkede.

    peki istikrar ne biliyor musunuz?

    ekonominin dibe çakıldığı, para biriminin en çok değer kaybedenlerde başa oynadığı, büyüme rakamlarının ikinci dünya savaşı türkiye'sinden sonraki en düşük rakamları yaşadığı, her yerde bombaların patladığı, terörün tavan yaptığı, halkın sokağa çıkmaya korktuğu bir yönetim şeklidir.

    bağırın ulan hüloğ diye!

  • 6 mart 2016 sözlüğe entry girilememesi

    - sedaat, ben sözlüğü bozdum. n'apcaz şimdi?
    + otuz kere dedim sana şu makinenin karşısında dürüm yeme diye. ayran dökmüşsün işte.
    - ya valla yanlışlıkla oldu. büeeğğ!*

    + yazarlar niye entry'lerini siliyor lan?
    - ya tanıdık bi' arkadaşa tema yaptırdım, onlar da ayaklandı, ne biliyim. ben de ekşi şeyler'i açtım hoşlarına gider diye, izinsiz paylaşamazsınız yazılarımızı dediler. ben de beğenmiyorsanız hesaplarınızı kapatın dedim.
    + lan çek şu lavaşı klavyenin üstünden!
    + iki zeytin yer yeniden kurarım ben sözlüğü, ağlama tontişim benim*.

  • bakan'ın ödev veren öğretmene soruşturma açtırması

    haberde onca ilginç detay varken, gidip öğretmene açılan soruşturmaya mı takıldınız? haberde çok önemli iki detay var.

    birincisi, çocuklar restoranda, oyun parkında, atlı karıncanın üstünde ödev yapıyor. ders, ödev, eğitim aşkında çığır atlamışlar, tebriklerimi sunuyorum. lan atlı karıncanın üstünde ödev yapmak ne?

    ikincisi, bu olayı twitter'da paylaşan müsteşar yardımcısı olduğus söylenilen kişi, resminin altında 1,25 tl yazan bir şeyi çerçeveletip profil fotoğrafı yapmış. üstelik kemal kılıçdaroğlu'nun kayıp kardeşi gibi duruyor.

    edit: adamın büyütüp çerçeveletip profil fotoğrafı yaptığı şey posta puluymuş. adamın resmini posta puluna basmışlar, o da sevinip profil fotoğrafı yapmış. gel de gülme, kimler kimler eğitim başında duruyor ya. teşekkürler oanniyahh.

  • çatapat ingilizce konuşuyorum demenin ingilizcesi

    + i'm a catapat level learner.
    - what?
    + you stupid. i can speak english at recep tayyip erdogan han level.
    - oh, who's recep tayyip erdogan?
    + ahah. he is the big brother of middle east and he moderating the g20 with catapats!

    - in that case dance!
    + color!

  • sabah'ın dünya'nın en karizmatik lideri haberi

    sabah sabah kahkahalar attırdılar yine. işte dünyanın en karizmatik liderleri.

    sıralamaysa, hiç şaşırtmadı. aynen şöyle;

    1. recep tayyip erdoğan
    2. vladimir putin
    3. barack obama
    4. mahmud ahmedinejad
    5. mohammed el maktoum

    bu isimleri belirleyen araştırma şirketiyse, hepimiz yakından tanıdığı bir şirket; "italyan menşeli bir firma." anlıyorum dostlarım..

    listenin doğrusu ise şöyle;

    1. karizma
    2. not found
    3. not found
    4. not found
    5. not found

    içimde kalmasın, bunları da ekleyeyim;

    karizma
    bu adam bi harika dostum
    rte diye yazılır karizma diye okunur

    bu da, karizmatik lider aldığı kararlarla belli olur diyen ak kardeşlerimiz için bonus; mükemmel bir karizma; işte bu

    düzeltildi.

  • vestel venüs 3

    dağlara taşlara..

    shiftdelete de tam reklam yaptırmalık, mis. 2 gb bataryası var diyor hakkıcım benim, yerim seni. telefonu da iyi ki düşürdün ne bok olduğunu anladık, düşer düşmez arkadaki boya soyuldu, bir de elinle üstüne sürtüp bir şey yok diyorsun. kaç para aldınız?

    düşmeden önce
    düştükten sonra
    bu da ekstra, saat yamulmuş

    ha, bakın bir de müjdesi var ki, duymaya değer; 1500 lira altı geliyormuş. ahahhaa. biz aylardır 4gb ram'li zenfone 2'ye sövüyoruz o paraya geldi diye, adamlar gidip boktan telefonlarını bu bantta satacaklar. artık birkaç ay sonra mobilyaların yanında promosyon niyetine gider.

    bu arada, o kameranın asus ile bir alakası var mı bilmiyorum ama o kamera logosu asus pixelmaster camera'nın logosu. yavaş gelin yiğitlerim, asus sizi tek lokmada yer. uluslararası patent hırsızlığı yapmayın, bu öyle tayyip'e zam yaptırmaya benzemez.

    ne diyeyim, alın mı diyeyim? ahaha, adamlar dalga geçiyor ya. batarya da vestel marka, lityum polimermiş. uzak durun, almayın, aldırmayın.

    bazı rivayetlere göre kredi kartı ile vestel venus alanlarda, kredi kartı pos makinesinden geçerken almaaağğğ diye bir ses çıkıyormuş.

    o arka kapak tasarımını birilerine mi benzetiyorum, hani anca zam yaptığınız birilerinin telefonuna*? ön tasarım da zte blade s6'dan araklama.

    yürüyün gidin şurdan hırsızlar sizi.

  • ışid'in seks yapmak istemeyen 19 kadını öldürmesi

    islam coğrafyasının berbat bir durumda olduğu ortada. benim anlamadıgım; savaş dışında adam öldürmeyi yasaklayan, zina yapmaya karşı çıkan, ilim farzdır diyen bir dinin coğrafyası neden bu kadar berbat bir halde.

    reform diyenler var.. reformu kim yapacak lan? kendisini orta doğu lideri olarak gören tayyip mi, kafa kesen ışid mi, amerikan uşağı araplar mı, savaştan başını kaldıramayan filistin halkı mı? kim??

    önce bir rönesans olsun, sanatta, bilimde ilerleyelim de reform zaten olur.

    sanırım bu da yeni suku kasma tekniği;
    (bkz: görçök öslöm bö döğöl)

  • dershanelerin kapatılması

    he-he çok başarılı bir hamle gerçekten. zaten boktan olan eğitim sistemimizi daha da yerin dibine batıran, çocukların geleceği ile oynayan bir hamle. kendi kişisel çıkarları için milyonların hayatlarını değiştiren bir hamle.

    alıntı: "hazırlayıcı kurslar ekim ayında başlayacak. halk eğitim merkezleri ve liseler bu eğitimi verecek. hem de ücretsiz. bakın altını çiziyorum ücretsiz."

    hafta içi öğrencisinin sorularını düzgün cevaplamayan, gelip sadece yazı yazdıran, derslere geç giren öğretmenler de var bu ülkede. bu öğretmenler bir de hafta sonu gelecek, çocukları üniversiteye hazırlayacaklar öyle mi? çok bekleriz. hafta içi boktan bir eğitim veren devlet, hafta sonu mu hazırlayacak çocukları?

    devlet okulları bir dersane kadar sık deneme, soru çözümü, etüt, rehberlik yapabilecek mi çocuklara? o döküntü binalarda mı sağlanacak bunlar?

    alıntı2: "bu sene sınava girmiş ve 500 bininci olmuş bir öğrenci üniversiteye giriyor zaten. bakın arkadaşlar 500 bininci diyorum. bu eleman 4 yıllık bir bölüme girecek. yani öyle üniversiteye girmek eskisi gibi zor falan değil. potansiyeli olan için zaten bu sınav engel teşkil etmedi hiçbir zaman. sadece bu gençler dersanelerin reklam aracı oldular."

    evet, üniversite kazanmak artık çok kolay. ama işin içine düşünme organımızı da soktuğumuzda, artık türkiye'de boğaziçi, itü, odtü vb. üniversitelerden mezun olmayınca, iş bulmanın ne kadar zor olduğunu da görüyoruz. yani ben üniversiteye girdimle bitmiyor iş. bu kadar bedava değil hiçbir şey. tabi akp'yi savunmak olunca amaç, şaşıyoruz ne diyeceğimize.

    alıntı3: "bakmayın siz cemaatin kopardığu yaygaraya. daha toyken çocukları alıp kafalarına cemaat fikrini günbegün eken, sonra da kendine muhtaç eden, kazandığı paradan vergi gibi kesintiler yapan bir oluşum tabi istemez. zira elindeki en önemli alanı kaybediyor."

    sanırsın dersaneler sadece cemaat denen oluşumun kontrolünde. 250 bin öğretmen ekmek yiyordu bu dersanelerden, 100 bini aşan atanamayan öğretmene rağmen. yayılıp klavye tuşlarından ahkam kesmek o kadar kolay ki.. bu insanların kaçı özel okula geçecek, kaçı açıkta kalacak hiç düşündünüz mü? elbette hayır. çünkü tayyip düşünmenizi istemiyor.

    sonuç olarak;

    parası olan, gidecek yine güzel güzel hayatına kaldığı yerden devam edecek. iyi bir eğitim alacak, biraz daha parası varsa, almasa bile özel üniversitelerde okuyacak.

    parası olmayansa devlet okullarının boktan sistemine kalacak. üniversitede dereceler elde etme potansiyeline sahip onca genç, yine bu boktan sistem yüzünden sönecek, gelecekleri kararacak. harika üniversitelerde okumak varken, belki ya hiç okumayacak ya da daha aşağı üniversitelerde okumak zorunda kalacak.

    dersaneler 11. sınıf için 3 bin, 12. sınıf için de 4 bin civarıydı, adı olan bir dersane için. bugün en az 8-10 bin liradan başlıyor artık. zaten adı olmayanlar özel okul falan olamadı düzgün, malum.. artık her şeyin 2 katını vermek zorunda olan velilere yazık. kendileri ceplerini doldurup yeni makamlar, saraylar edinirken, altta ezilen yine halk oluyor.

    emekli maaşının 1000, asgari ücretin 949 olduğu bu güzelim memlekette, bir emekli 8-9 aylık, bir asgari ücretli ise 9-10 aylık maaşını vermek zorunda çocuğunun temel liseye gidebilmesi için. olacak şey değil tabi.

    azıcık vicdanı olan bir insan, ak parti denen yapının trollüğünü üstlenmek yerine, bir kez olsun şurada memleketin gerçek bir sorununa duyarlılık gösterirdi. hiç değilse duyarlılık rolü yapardı. ama sizde ne vicdan ne de onur kalmış.

    nasıl bir çıkar sağlıyorsunuz bilmiyorum bu ak trollük işinden ama memleketin gençleri bu boktan sistem yüzünden erirken, memleketin geleceği eğitim sistemiyle daha da kötüye giderken, üstelik sadece kişisel çıkarlar için, siz hala bu köhne zihniyeti savunmayı devam ediyorsunuz.

    osmanlı'nın son zamanlardaki yıkılma sürecini hızlandıran şeyin eğitim sistemi olduğunu biliyor musunuz? hani o aşık olduğunuz, yeniden diriltmeye çalıştığınız osmanlı.. aynı yoldan, aynı izden ilerlemeye devam ediyorsunuz aslında.

    gerçekten yazıklar olsun. sorsak en vatansever sizsiniz ama. gerçekten çok yazık.