beriskoo3
profili

  • ekşi itiraf

    geçen sene aralık ayının 26’sının ilk saatleri; gözlerim şiş, vücudum adeta buzulların altında kalmış gibi soğuk, moraracağı belli olan yerlerde belli belirsiz bir sıcaklık, ağlıyorum ama hislerim yok. paramparçayım. “tamam artık, kabullen. sen baya baya hem fiziksel hem de psikolojik şiddet görüyorsun” dedim kendime. hani her sorunda bir çözüm yolu arayan, asla umutsuzluğa düşmeyen insanlar vardır ya hah o bendim işte taa ki o geceye kadar. hayatımda hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim kendimi. biri ayağıma taşı bağlamış okyanusun dibine atmış sanki basiretim o kadar bağlı.

    aklımdan geçirdim tüm olanları. sorular sordum kendime: ilk defa mı oluyor? hayır, peki sen neden bir şeyler yapmadın? kabul etmek istemedim. insan başına gelmeden bazı şeyler anlamaz derler ya; her yerde hakkını arayan, toplum içinde korkmadan sesini çıkaran ben, şiddete bahaneler yaratmıştı işte.

    önceleri sözlü şiddeti - tabi ben sorun sanıyorum o zaman böyle adlandıramıyorum- çözmeye çalıştım. mesela neye kızıyorsa yapmamaya çalışmak gibi. harika bir çözüm gerçekten, malmışım. benim yapmayı bıraktığım ya da dikkat ettiğim her şeye tabi ki yenileri eklendi durdu. ondan sonra işe gittiğim ve yarım saat daha fazla uyuduğum için ya da toplantıdan yorgun argın çıkıp bana daha kolay olan yemeği yapıp onun istediğini yapmadığım için kavgalar eklendi durdu. çok yorgunum bana acımıyor musun dediğimde aldığım cevap “sana neden acıyayım ki?” oldu. normalde beni tanıyanlar bilir; böyle durumlarda birini itin götüne sokmayla ilgili korkum olmaz. ama o öyle bir an ki sanki her baş kaldırdığında ev daha da cehenneme dönecek gibi geliyor. bir süre sonra bütün olaylar sindirmeye başlıyor seni.

    hmm boşanmak... elalem ne der tipi bir insan olmadım hiç ama başlarda benim için bile çok iddialı bir kelimeydi. altını dolduramadım, yapacağımla ilgili kendime pek güvenemedim. “dünya bence ikimizin etrafında dönüyor” diyen, haftada bir çiçek yollayan adam baya baya beni yok ediyordu artık. okumamış cahil bir adam da değil. türkiye’nin hatrı sayılır okullarından birinde mühendislik okumuş, yüksek lisansını yapmış, 4 dil bilen ve tabi ki dışarıdan dünyanın en uyumlu insanı gibi duran biriydi üstelik. öyle saçma bir an ki bunları yaşadığınız için önce kendinizi suçluyorsunuz, utanıyorsunuz etrafa söylemeye sanki dünyanın en büyük kusurunu işlemişsin gibi.

    peki ben ne yaptım? beni kendinden koruyamamış bir adamı korumak istedim. kimseye söylemedim, kötü bilinsin istemedim. kendime söylediğim şey: “isteyerek yapmıyor aslında, çok seviyor” yine diyorum, malmışım. yardım almayı kabul etmedi, boşanmak istediğim için şok oldu hatta bir süre bunu yapabileceğime inanmadı. annem,babam dahil kimseye söylemeden gittim evimi tuttum, boşandım sonrasında ayrıldığımızı söyledim herkese. en yakın arkadaşlarım dışında kimse öncesini bilmedi. çünkü anlatsam kol kırılır yen içinde kalır durumu ve herkesin bir söz hakkı olacaktı hatta kim bilir belki haketmişsindir diyeceklerdi.

    acaba dediğim tek an mahkeme salonuydu çünkü bana bunları yapmamış gibi dünyanın en çaresiz çocuğu vardı karşımda. şaşkın, üzgün ve ne yapacağını bilemez halde. her şeye rağmen sarıldım dedim ki “sen kötü bir insan değilsin” yine diyorum malmışım.

    aradan neredeyse bir sene geçti. yapamadığı için beni suçladığı hiçbir şeyi kendi başına yapmadı, benim birlikte yapmak istediğim ya da çözüm olarak sunduğum her şeyi gitti tek başına yaptı, ben arkadaşlarımıza sebebini söyleyemez haldeyken o terkedilmiş ve mağdur olanı oynadı, tedavi olmadı ve işin kötüsü asla gerçekten içten bir özür bile dilemedi. ben mi? ben hala rüyamda o geceyi görüp ağlayarak uyanıyorum. ha ama mutlu muyum? denizin dibine düşerken bacağıma dolanan taşı kopardım, özgürüm, her şeyden önce kendime sahip çıkan benim artık.

    peki ben bunları şimdi neden mi yazıyorum? sus-ma-yın, itişme kakışma bu ama beni seviyor demeyin. kimseye kendinizden çok değer vermeyin ve en önemlisi korkmayın. bir imza attınız diye görmezden gelmeyin, durumu normalleştirmeyin. güvendiğiniz insanlara anlatmaktan korkmayın bırakın yanınızda olsunlar. içinize attığınız her şey sonra çok daha büyük etki yaratıyor. şiddet gördüğünüz için utanmayın çünkü bu işte utanacak en son kişi sizsiniz.

    not: benim bir yıl önce böyle bir yazı okumaya, birinin geçecek demesine çok ihtiyacım vardı. “geçecek...”

  • babasıyla alkol içen kız çağdaş değil ahlaksızdır

    oturur babamla sofrayı kurar rakı da içerim, hadi gel baba bir öğlen birası yapalım der öyle de içerim. küçüklüğümden beri özellikle içkinin adabını öğretti ki dışarıda başıma bir şey gelmesin diye. ama en güzeli de ne biliyor musunuz? birlikte alkol içtiğim babama korkmadan her şeyimi anlatabilirim çünkü her ne olursa olsun beni koruyacağını bilirim. böyle bir güveni yaratabilen baba mı ahlaksızdır yoksa sizin gibiler mi?

  • seks hayatını bir film adıyla tarif etmek

    bunu bir arkadaşıma sordum kendisi hiç düşünmeden predestination dedi. bizi güldürdün hayat da seni güldürsün:) buradan kendisine selamlar.