powersurge9
profili

  • dick advocaat

    fenerbahçe 22 şubat 2017 fenerbahçe krasnodar maçı'nda turu kaybetti. dick advocaat topal-josef'i bozmadı.

    tüm sezonun özetidir heralde bu. bozmadı. planlamaya küfrettik. oynatacak adam yok dedik. adama hak verebildiğimiz kadar verdik. ama o topal-josef'i bozmadı.

    maç başlamadan önce 2 gol lazımdı tur atlamak için. baskılı bir ortasaha lazımdı. ama o topal-josef'i bozmadı.

    yediğimiz gol her ne kadar skrtel'in hatası gibi gözükse de, golün özeti krasnodar'ın yaptığı pres. o topu ordan çıkaracak bi adam lazımdı. ama yoktu. çünkü advocaat topal-josef'i bozmadı.

    gol yedik. 3 gol lazım. baskı lazım. ozan-alper'in yapacağı iş. ama advocaat topal-josef'i bozmadı. devre oldu. bozmadı. dakika 70'e yaklaştı. 3 oyuncu değişikliği yapıldı. ve tahmin edin ne oldu? advocaat topal-josef'i bozmadı.

    ismail'in defansın solunda olduğu 3-5-2 mi diyeyim, 2-6-2 mi diyeyim artık saçmasapan bir sistem yaptı ama topal-josef'i bozmadı. fenerbahçe'nin 2 gole ihtiyacı vardı ama sahada hala 2 ön liberosu vardı. bozmadı.

    bu maç sonunda muhtemelen gidecek. istifa edeceğini düşünüyorum. etmezse de, fiili olarak bitmese de mental olarak bitmiş olacak fenerbahçe macerası. ve eminim kafasında yine topal-josef'i bozmayacak.

    yönetime inat olarak mı yapıyor, bilmiyorum. vitor'la birebir kıyaslama da yapamıyorum çünkü vitor'un elinde çok daha iyi bir kadro vardı. ancak tıpkı vitor gibi o da topal-josef'i bozmadı.

    artık fenerbahçe spor klübüne ait tek isteğim topal-josef'in bozulması. içimde ukte kaldı. gözüm açık ölücem bakın. ikisinden biri cezalı değilken, topal ya da josef'i yedek görmek istiyorum. bi yaptırın noolur. valla şampiyonluğu falan her şeyi geçtim.

    neyse, hoşçakal sevgili advocaat. fiziksel olarak yakınında olsam, üşenmez sana minik bi topal-josef heykelciği yaptırırdım veda hediyesi olarak. eminim çok severdin.

  • 2016 rio de janeiro olimpiyatları

    türkiye adına nereden baksan utanç içinde geçmekte olan olimpiyat.

    öncelikle devşirme işi. yahu tamam. adamın damarlarında %100 türk kanı aksın demiyorum. devşirme sistemine karşı değilim. ama bu sistem ancak o devşirme oyuncuyu türkiye'de yetiştirdiğin, geliştirdiğin zaman mantığa oturur. atıyorum kübalı bir atlet mi var, 9-10 yaşında getireceksin türkiye'ye. tüm eğitimini, gelişimini kendin sağlayacaksın. sonrasında alacağın olası madalyada bir etkin olduğu hissedilecek. biz ne yapıyoruz? 2 olimpiyat öncesinde başka ülkeler adına yarışmış sporcunun adını değiştiriyoruz (o da nası bir saçmalıksa), madalya alırsa da gururlanıyoruz. ne saçma bir mantıktır bu? şu emreyle zafere baksanıza bir allaseniz.

    sistem buyken, gençleri spora yönelmeye nasıl teşvik edeceksiniz? 2012 yılında kazakistan'daydım. olimpiyatların hemen bitişine denk gelmişti gidişim. o turnuvada kazakistan, emeğin, doğru çalışmanın ödülünü 7 altın madalyayla almıştı. 1'i bisiklet (ki astana'da velodrom bile var, müthiş önem veriliyor bu spora), 4'ü halter, 1'i üç adım atlama, 1'i boks kulvarındandı. ve astana havaalanından inip, şehire doğru gitmeye çalıştığınızda yol boyunca bu sporcuların fotoğraflarını bulunduran dev billboardlar görüyordunuz.. her akşam televizyonlarda bu sporcular vardı. hem gençlere örnek olunuyor, hem de ulus bilinci güçlendiriliyordu.

    bizde olan ne? madalya gelsin de nasıl gelirse gelsin. ya doping yapalım, ya o alanda iyi bir yabancı atlete 3-5 kuruş para atalım takılsın. ve işin saçma kısmı bu sistem de işe yaramıyor. gün itibariyle hiç altın madalyamız yok. 60. sıradayız. altın kazanan, yani bizden iyi ülkeler arasında tacikistan,kosova,ermenistan,özbekistan,gürcistan, kuzey kore gibi ülkeler var. hepsini küçümseriz hatta bazılarıyla dalga geçeriz değil mi? ama bu ülkeler bizden daha başarılılar. en azından altın madalya kazanacak kapasiteye sahipler. bizim ise en büyük madalya umudumuz ırkçının bayrak taşıyanıydı. o da çok ayrı bir hikaye zaten. ırkçılıktan ceza almış bir adamı dünyaya ülkenin simge sporcusu olarak tanıttık. hoş söyledikleri, karakteri falan tam yeni türkiye ucubesine yakışır şekilde. tencere-kapak misali.

    hadi sportif başarısızlığı geçelim (nasıl geçiyorsak). yayıncılık olarak konuşalım. olimpiyat ayrı bir kültürdür. her kesimden insanın izleyebileceği bir organizasyondur. belki de güzel bir organizasyonla, bir sürü genç insanın aklına girip sporcu olmasını sağlayabilirsiniz. karşılıklı örnek vermek için söylüyorum, bbc ne yapmış biliyor musunuz? 24'ü online olmak üzere tam 30 kanalı hazır tutmuş müsabakaları yayınlamak için. ve rio'ya 455 kişilik bir ekip yollamış.

    trt ayrı bir paragrafı hak ediyor. cidden. ne yaptı trt? öncelikle son güne kadar yayın haklarına sahip değildi. bu haklar saadettin saran'ın eline düşmüş bir şekilde (onu da hiç anlamıyorum, olimpiyat komitesinin hiç mi kıstası yok? yarın 3-5 para atsak biz de alabilecek miyiz hakları?). ülkenin devlet televizyonu resmen kitle baskısıyla son gün aldı yayın haklarını. halbuki devlet televizyonu değil mi? kamu hizmeti, sosyal devlet falan. biliyorum, gülüyorsunuz. geçelim. trt ne yaptı peki? tamamen saçmaladı. yüzme yarışının ortasında yayıncı kuruluştan kaynaklanan teknik sorun var dedi, stüdyoya döndü. türkiye-fransa basket maçının yayını yok dediler, internetten izlendi. arkada cayır cayır müsabakalar dönerken, demokrasi mitingine bağlandı bir spor kanalı olarak falan. çoğu kişi için erken final denilen, ispanya-amerika erkekler basketbol yarı finali maçının son çeyreğinde bir bölümü kesip türk sporcunun tekvando maçına döndü falan. yahu bu ne büyük saçmalık? benim spor izleme hakkım yok mu? ben illa türk sporcuların yarıştıkları müsabakayı izlemek zorunda mıyım?

    ne yapılabilirdi? bir kere her şeyden önce son gün yayın haklarını almak diye bir saçmalık olamaz. çok daha önceden halledilecekti bu. sonrasında, madem kapasiten yok (devlet kanalının nasıl spor yayıncılığı kapasitesi olmaz bunu da düşünün) bari taşere et. twitter'da dağhan ırak, caner eler, ismail şenol gibi insanlar resmen trt'nin tümünden daha doyurucu yorumlar yaptı. ver basket maçlarının haklarını ntvspor'a. ver eurosport'a bisikleti, eskrimi, tenisi vesaire. ama yok işte. spor ruhu yok. yeni türkiye ucubesinin farklı yorumu bu da. meritokrasiyle uzaktan yakından alakamız yok. her mevkide işinin en ehli olması gerekirken, en iktidara fayda sağlayan insan var. koltuğa yaslanıp olimpiyat izlemek varken, youtubelarda sopcastlerde avare oldu millet.

    kısacası her şeyde olduğu gibi spor da 1-2 gömlek bol geliyor bize. üzülmemek mümkün değil.

  • asım can gündüz

    inanmak istemiyorum. hakkında entry girecektim uzun uzun ama toparlamayı bekliyordum.

    görüp görebileceğiniz en samimi insandı kendisi. facebook'dan takip edenler bilirler. yeni gitarı gelince de, kedilere kartondan ev yapınca da büyük bir mutlulukla video çekip yollardı. genç bir grupla ankara'da sahne alacaktı. grubun bir elemanına yaptığı bon jovi düzenlemesini gösterdiği video vardı. baya baya heyecanlı. orda bile anlardınız nasıl biri olduğunu. yılların gitaristi adam 20 yaşında bir çocuğa düzenleme dinletirken heyecandan konuşamıyor düşünün.

    bu adam türkiye'deki en yetenekli gitaristlerden biriydi. rock'n roll'u doğru zamanda doğru yerde yaşamış. awesome john olarak nam salmış. bir temsilde jimi hendrix'i oynamış. buna rağmen egonun zerresi yok. iki sohbet etseniz anında geri dönerdi size. şimdiki burnundan kıl aldırmayan müzisyenleri görünce değeri daha da iyi anlaşılıyor.

    mutlu bir insandı. içinde nefret bulundurmayan bir insandı. popülerliği sevmeyen bir insandı. müziği seven bir insandı. müthiş bir gitaristti. türkçe söz yazdığı still got the blues şarkısındaki tonu gary moore kadar iyidir mesela.

    yazmakla bitecek gibi değil. gerçekten çok üzgünüm. dünyadan bir tane daha iyi insan, bir tane daha gerçek müzisyen ayrıldı. hiç inanılası gibi gelmiyor. başı sağolsun herkesin.

  • türkiye elenince sevinen türk

    benim. irlanda gol atınca ayağa kalktım bir yumruk savurdum havaya. sonrasında ise kutlamak için, bulunduğum yerde ramazan nedeniyle alkol satılmamasına rağmen, stoğumu eritme pahasına viskimi açtım. keyfim aşırı yerinde.

    neden biliyor musunuz? nerden başlasam bilmiyorum. misal, bugün türkiye gruptan çıksaydı, ensar vakfı yurtlarında bir sevinç olacaktı. berkin'i vuran kimliği belirsiz polisin yüzünde bir tebessüm olacaktı. ali ismail'i dövenler "yaw abi biz türkler hep son dakikada" geyiği yapacaktı. ankara gar katliamında öldürülenleri yuhalayan konya halkı sokağa dökülecekti. ve maalesef, ben bu insanlarla aynı şeyleri hissetmeyi sindiremiyorum.

    nerden okudum hatırlamıyorum, yazan beni affetsin izinsiz yazmış olacağım. arkadaşlar, bizim acılarımız ortak değil ki sevinçlerimiz ortak olsun! ne demiş zalım ibn-i haldun; coğrafya kaderdir. benim kaderim bu topraklarda doğmuş olmak, yaşamak. ben seçmedim. ve bu nedenden dolayı fatih terim mafyalığını desteklemek zorunda değilim. gayet mutluyum, vicdanım da rahat. irlanda'nın çıkmasına da ayrı sevindim.

    yazıyı buraya kadar okumuş tatlı insanlara bir hediye vereyim. viski mezesi. elmayı soyup dilimliyoruz, çok hafif limon gezdiriyoruz üstüne. müthiş oluyor, deneyin bir.

  • mafyanın terörist sayılmamasının sebebi

    çünkü devlet tarafından kullanışlı bir yapılanmadır mafya. devlete kafa tuttuğu an onlar da terörist damgası yerler.

    edit : başlık başa

  • bernie sanders

    %60'a %38 önde gidiyor hillary'e karşı şu an. teşekkür konuşmasında "vur vur inlesin wall street dinlesin" dedi özetle.

    basın hala görmemezlikten gelmeye çalışıyor. malum;
    (bkz: öcü gibi korkuyorlar bernie sanders yoldaşımdan)

    new hampshire'dan önce böle genel anketler hillary ile aradaki farkı %2'ye indirdiği şeklindeydi. şimdi çok daha büyük bir ivme yakalaması olası.

  • her konuyu islam'a saldırmak için bahane eden tip

    her konudan kasıt nedir?

    ortalama 150 kişinin öldüğü, radikal islami grupların terör eylemleri mi?

    bi de orospu çocukluğu he mi?

    canımsınız.

  • hdp'ye oy verenler şimdi neler düşünüyorlar

    twitter'dan alıntı :

    "tek 1 soru: hdp=pkk mı? eğer evetse, pkk bölgeden %75 oy almıştır. direkt çekil oradan. eğer hayırsa bölgeyi tutmak için tek şansın=hdp."

    birebir bunu düşünüyorum. eğer hdp'yi pkk'yla bir görüyorsan, aylardır kontrolü sağlayamadığın ve bölgede yüzde 80 oy alan pkk'yı bir düşünmen lazım. cidden burada nasıl hak iddia edebilirim diye. eğer hdp'yi pkk'yla bir görmüyorsan, oradaki insanların yüzde 80'inin demokratik olarak desteklediği partiyle beraber bu işi çözeceksin. hele ki o parti şu anki mecvut koşullarda silahlar sussun diyen tek partiyse.

  • giuliano terraneo

    (bkz: #52414195)

    ilerleyen günlerde konuşuruz demiştim. bence konuşma vakti geldi. çünkü öyle yorumlar okuyorum ki, gözlerimi amonyakla silmeme ramak kaldı.

    şimdi malum, rvp transferinden sonra bir takım rakip arkadaşlar, hiç utanmadan uzun uzun ve oldukça kompleksli bir şekilde aslında terraneo'nun yaptığı transferlerde bir numara olmadığını, fenerbahçelilerin abarttığını belirtmiş. insanların duygusal dönemleri olabilir eyvallah. ama ben mantık adamıyım. matematiği de severim. ve sizleri ufak bir geçmiş yolculuğuna çıkarmak istiyorum. kullanacağım tüm veriler transfermarkt'dan.

    sene 2011-2012 ödenen bonservisler :

    sow : 10 m euro (bundan sonrakilerde m yazıcam sadece. anlayın. para birimim euro.)

    emenike : 9 m (10 a satıldı)

    serdar kesimal : 4.75 m (wow)

    bienvenue : 4 m (wow)

    sezer : 2.75 m

    kiralıkları da sayarsan harcanan bonservis 31,8 m.

    sene 2012-2013 ödenen bonservisler :

    meireles : 10 m

    krasic : 7 m (zalımsın aykut)

    topal : 4,5 m (olumlu anlamda wow)

    hasan ali : 3,75 m

    webo : 3 m

    yobo : 2,5m

    salih : 1,55 m

    kuyt : 1 m (olumlu anlamda wow)

    kiralıkları da sayarsan harcanan bonservis 33,9 m.

    sene 2013-2014 ödenen bonservisler :

    emenike : 13 m (kahır girsin)

    alper : 7,25 (wow)

    alves : 5,5

    kadlec : 4,5 (wow)

    kiralıkları da sayarsan harcanan bonservis 30,25 m.

    geçen seneyi saymıyorum. sadece diego geldi malum. bonservise para harcanmadı.

    sene 2015-2016 ödenen bonservisler :

    josef : 8 m

    kjaer : 7,65 m

    nani : 6 m

    fernandao : 3,4 m

    şener : 1,63 m

    robin var persie : resmi bir şey yok, 7 olduğu konuşuluyor.

    van persie'nin bonservisi de eklerseniz 30,18 m euro ediyor.

    olası bir orta saha transferine de 6-7 verilse 37 diyelim. fark ettiniz mi, son 4-5 yılda harcanan paradan çok daha fazla değil. senelik ücret diyeceksiniz. gidenlerin senelik ücretlerini düşün. gelecek olası sponsor ve stad ismi haklarını düşünün. kombineleri, formaları düşünün. öyle para saçmak, gömü bulmak değilmiş değil mi olay?

    gelelim terraneo'ya.

    yukarıdaki verilerden anlayacağınız üzere, kendisine yaklaşık fenerbahçe standartları kadar bütçe verilmiş. van persie + nani bonservisine geçen sene 4 gol atmış emenike alınmış arkadaşlar.

    her şeyi geçtim. şu an kadroya şöyle bir bakalım mı?

    kale : fabiano / volkan

    sağ bek : gökhan / şener

    stoper : kjaer / alves / ba / kadlec

    sol bek : caner / hasan ali

    ön libero : topal / josef

    sol açık : sow / stoch / alper

    sağ açık : nani / krasic yazmaya utandığımdan alper ve sow'un bu mevkide oynayabileceğini söyleyeceğim.

    orta saha göbek : meireles / diego / x transfer

    forvet : van persie / fernandao

    ki dikkat ettiyseniz, bu adamların bir çoğu farklı mevkilerde oynayabilecek insanlar. ve yine dikkat ettiyseniz hala kadroda bulunan topuz,krasic,kesimal,holmen gibi adamları katmadım bile.

    yani her şey planlı gelişti arkadaşlar. giden adamlara tek tek bakmayacağım zira uzattığımı hissediyorum biraz. ancak genel olarak yaşlı ve problemli oyuncular.

    gelen oyuncuların yaş ortalaması rvp dahil 27, boy ortalaması 1.89. her mevkinin alternatifi var.

    her şey planlı. gelen isimler büyük. öyle sokağa para atma muhabbeti değil bu.

    büyük adamsın don terraneo!