system virus5
profili

  • iyi bir insanın acımasız bir insana dönüşmesi

    muhtemelen daha önce yazılmıştır ama şu çok iyi:

    “insanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi, kronik şüpheci olmayı öğrenir. bu gerçekleştiğinde, artık ne yazık ki çok geçtir. insanların "tecrübe" dediği şey budur. kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana tecrübeli denir.”

    (bkz: sigmund freud)

  • cem yılmaz çıkardı haberin yok

    bir kaç gündür bu konu tartışılıyor ve tüketicideki genel eğilim yapımcının yanında yer almak şeklinde. oysa taraflardan hiç biri tüketicinin cebinden çıkan parayı düşünmüyor. o çıkan paranın bölüşülmesi ile ilgili bir kavga bu.
    tüketicinin bakması gereken pencere şudur:

    "bilinen tarih boyunca, olasılıkla neolitik çağın sona ermesinden bu yana, dünyada üç tür insan olagelmiştir: yüksek, orta ve aşağı. bu üç kesimin amaçları asla uzlaştırılamaz.

    yüksek kesimin amacı, bulunduğu yeri korumaktır.

    orta kesimin amacı, yüksek kesimle yer değişmektir.

    aşağı kesimin amacı ise -bir amacı varsa kuşkusuz, çünkü aşağı kesimin temel özelliği, ağır ve sıkıcı işlerin altında çoğu zaman gündelik yaşam dışında hiçbir şeyin bilincine varamayacak kadar ezilmesidir- tüm ayrımları ortadan kaldırmak ve tüm insanların eşit olacağı bir toplum yaratmaktır.

    yüksek kesimin uzun dönemler boyunca iktidarı elinde tuttuğu görülmüş, ancak önünde sonunda yitirmiştir. böyle dönemlerde, özgürlük ve adalet uğruna savaşıyor görünerek aşağı kesimi de yanına alan orta kesim tarafından devrilmiştir. ne var ki, orta kesim, hedefine ulaşır ulaşmaz, aşağı kesimi eski kölelik konumuna geri gönderir ve kendisi yüksek kesim konumuna geçer.

    bu üç kesimden, hedeflerine geçici de olsa hiçbir zaman ulaşamayan, yalnızca aşağı kesimdir. aşağı kesim açısından, hiçbir tarihsel değişiklik, efendilerinin adının değişmesinden başka bir anlam taşımamıştır." (george orwell-1984)

  • arda turan

    daha önce yazmıştım ama tam da bugün güncellemek isterim:

    bu adamı sinem kobal-kenan imirzalıoğlu birlikteliği bitirdi. arda tüm başarılarını bu evlilikten önce gerçekleştirdi.

    tarihlere bakıyorum: 2015 başlarında bu birliktelik başlamış, arda da aynı tarihlerde barcelona ile görüşmeye başlamış. sonrasında 6 aylık oynamama dönemi de araya girince bizim küçük 'adam' bol bol türkiye'ye gelmeye başlamış. o tarihe kadar türkiye'deki -her anlamda- iktidar çevreleriyle o kadar sıkı fıkı değilken noldu da aniden gövde gösterileri başladı? sebep ne?

    egosu ağır yara aldı çünkü, özgüvenini kaybettirdi bu olay ona. futbol sahasında kendini ıspatlamış olmak tatmin etmemeye başladı, çünkü adamımız bu olayda takılı kalmıştı. güvende ve başarılı olduğu alandan çıkıp bu şeytan sofrasına oturmaya kalktı. sonrasında olanlar ortada.

    herkese ibret olsun.

    'planın ne kadar iyi düşünülmüş olursa olsun, sonucu belirleyen ya bir kadın olur ya da şans' (al final del tunel)

  • yaşayan efsane olarak nitelenebilecek isimler

    her ne kadar kıymeti bilinmese de,

    (bkz: cüneyt arkın)

  • chp'nin halkla bütünleşememesindeki temel sebep

    kendine benzemeyen yoksul ve eğitimsiz halktan nefret eden elitist seçmeni ve suya sabuna dokunmayan türk aydınlarıdır.

    mevcut tablonun sebebi belli: varoşların beyaz türklerden intikamı. asla siyasi görmüyorum bu sonucu, tamamen sosyolojik.

    bu halka yıllardır tepeden bakıla bakıla iş bu noktaya geldi. bölük pörçük kitleler erdoğan’ın şahsında liderini bulup bir araya geldi. hiç ders alınmayıp çomar, hüloğcu, .öt kılı vs. denile denile konsolide edildi.

    günlük hayatta yüzüne bakmadığın adamdan seçimde oy istersen alamazsın. gidip sadece sandık beklemek, ekmediğin tarlaya mahsulü kaptırmamak için hasattan hasata gitmeye benzer. kim ektiyse mahsulü o toplar.

    asıl sebep erdoğan’ı çok sevmeleri değil, tepeden bakan sekülerlerden nefret etmeleri.
    düşünün ki adam yozgat’ın bir ilçesinde doğmuş, çevresi tamamen muhafazakar, eğitilmemiş, napacak? onlara benzeyecek tabii hayatta kalabilmek için. herkes senin gibi o ülke senin bu ülke benim gezme imkanına da sahip değil. dünyası gördüğü, duyduğu kadar. adamın umru değil demokrasi, özgürlük falan. insanlar zaten özgür değil varoşlarda. özgürlük senin tadabildiğin bir şey. adam kendini ikinci sınıf, seni de efendi görmek istemiyor işte anlasana bunu. kendine dokunana, onu hor görmeyene tutunuyor işte bu kadar net.

    halk kör değil, bir çok şeyi görür. robert’li ecevit’i bağrına basan da aynı halk.. ama ecevit’teki samimiyet başkaydı. mesele halkı gerçekten sevmek. mustafa kemal gibi sevmek, ecevit gibi sevmek. çomar olmayı seçenin onlar olmadığını bilmek. halka dokunursan, umut verirsen, sana inanırsa canını verir. ama kendi özgürlüklerinden ona zırnık koklatmayacaksan ve bu özgürlüğün için onun oyuna ihtiyacın varsa alamazsın bu kadar net. büyükerşen de solcu eskişehir’de yüzde 70 alıyor. niye? adam samimi, gerçek halkçı.

    her neyse, bu sistemler zor sistemler. medeni dünyada da yüzyıllar sürdü bu noktalara gelebilmek. bizde tepeden inme demokrasi olduğu için ve hep balans ayarlarıyla düzenlendiği için bu gerçeklerle böyle acı bir şekilde yüz yüze geliyoruz maalesef. ancak iş olacağına vardı, bunun böyle olmasında asıl suçlu da bu gerçeği göremeyen, toplumsal kaynaşmayı sağlamaktan kaçınan türk aydınlarıdır. aydın olmak türkan saylan olabilmektir mesela. olamadık, kendi hayatlarımız daha cazip geldi ve kaybettik. lider aramaktan vazgeçelim artık biraz aynaya bakalım..

    atatürk’ün en sevdiği kitaplardan olan ‘beyaz zambaklar ülkesinde’yi okuyunca ülkenin aydınlarından ne beklediğini görebilirsiniz. atatürkçü olmak demek halka ışık olmak demek tepeden bakmak değil. bizim eğitimlilerimizin atatürkçülüğü kendi özgürlükleriyle sınırlı maalesef. ya kafanızı kumdan çıkarın ve bu gerçeği görün, ya da çok bıdı bıdı yapmayın nereye gidecekseniz gidin gölge etmeyin. biz kalanlar halkımızı seviyoruz ve eksiklik varsa bu suçu kendimizde görüyoruz.