arcticfur ve elem9
profili

  • ibrahim keloğlan

    bu birey hakkında diyecek bir şeyim yok. ancak bu konu başlığında yorum yapan insanların çarpık görüşleri hakkında bir diyeceğim var.

    bütün insanları geçtik de bir kediye geldik diye bir anlayış var ya; bu anlayış, konuyu ne kadar yanlış anladığınızın göstergesinden fazlası değil. hayvan haklarıdır, hayvan sevmektir falan bunlar insanlarla tartışılacak meseleler değil, aslında kimseyle hiçbir şey tartışmamamız gerekiyor özellikle böyle toplumlarda. fakat basit düşünsel süreçleri hukuk görüşleriyle bağdaştırma konusunda sorun yaşayan bir topluma sahip olduğumuzu ve aslında bütün dünyanın böyle zihinsel sorunlara sahip olduğunu görebilmemiz gerekiyor.

    aslında, arkadaşlar, bütün insanları geçip bir kediye geldik değil konu. aslında bir kedinin bile hesabını soramayan bir hukuk düzeniniz var ve bu yasama - yargı yapılanmasının insanın hesabını sormasından bahsediyorsunuz. bu ülkede kendinizi korumak için bir başkasına, sizin can ve mal güvenliğinizi tehdit eden bir kimseye zarar verirseniz suçlu oluyorsunuz. bu boyutta bir hayvanın kendini savunma ihtimali bile yok ki hayatta kalıp suçlu olsun.

    bu çarpıklığı anladınız mı? elimden gelse yukarıdaki bile sözcüğünün altını çizip kalınlaştırıp yazı boyutunu 72 yapardım. çünkü hayvana acımayan insana acımaz lafı boşuna sözlükçemize işlemiş bir söz değil. bunun bir artalanı var ve bu sapkınlıktaki bireylerin potansiyellerini bu açıdan tartışabilmemiz gerekiyor.

    ceza hukuku suçu cezalandırmak için değil, suçu önlemek için vardır. sağda solda idam isterük diye anıran insan müsveddeleri böyle şeyleri anlayamazlar. çünkü yönetmeyi değil yönetilmeyi talep eden insanlardır. ancak orası bambaşka bir mevzu. buradaki alt metin, senin suça bakış açın ve suçun önlenmesine ilişkin çabandır. bu da salt cezalandırmadan geçmez - ama cezalandırmazsan da aldığın önlemleri tümleyemezsin.

    bunu da artık sevile sevile mi anlarsınız yoksa sikile sikile mi, o götün hesabını ben sormam. sikimden aşağı kasımpaşa.

  • ekmeğini yediği ülkeden nefret eden insan

    sanki ekmeği beleşe alıyor insanlar.

    bir insan emek verip parasını kazanıyorsa kendi ekmeğini yiyordur. bu kadar. konu burada kapanıyor.

    bu ülkede onyıllardır aynı vasatlıklar devam ediyor, yok şükür edilecekmiş yok ekmeğini yiyormuş yok devletimiz büyükmüş. çalıp çırpan dışında kim beleşe yaşıyor bu ülkede? hiç kimse. herkes ekmeğini hak etmedikleri kadar pahalıya yiyorlar.

    o ekmeği yemek için her yıl hayvan gibi para veriyor herkes. on, belki yirmi ekmek alacak alım gücünü çöpe atmak zorunda kalıyor her birey. neden? bir grup insan yüzlerce hatta binlerce ekmek alıp tıkınsınlar diye.

    bomboş. kocaman bir bomboş.

    insanın siniri zıplıyor ya şöyle şeyler görünce. babanın hayrına ekmek mi dağıtıyorsun sen? sen kimin unuyla kimin elektriğiyle kimin emeğiyle yapıyorsun o ekmeği de sen kalkıp goygoy olsun, şaka olsun diyerek bile bireyin ekmeğine laf edersin? ya şu lafın insanları sinir etmek için bile söylenmiş olması aşağılık bir durum. daha azı için insanların cezalandırılmaları gerekiyor.

    vatanla devlet bambaşka şeyler. bunu ya kendiniz öğrenirsiniz ya da öğretirler.

  • mahmut efendi'ye küfür edenlere dava açılması

    (bkz: ağlama melis)

  • elenen sporcusuna tokat atan antrenör

    martial arts, evcilik veya futbol gibi ılık bir şey değilmiş, o yüzden bir çocuğa fiziksel şiddet uygulanmasını normal karşılayabiliriz. çünkü martial arts öyle bir şey, arkadaşlar, bilmediğiniz konularda konuşuyorsunuz. martial arts dediğimizde, yetiştirdiğimiz çocukları tekme tokat döverek öğreti aktarmak, sporculuk aşılamak, bedensel ve zihinsel gelişimlerini sağlamak gibi önemli işlerle uğraşıyoruz biz.

    ne demiş martial arts ataları?

    "sporcuyu dövmeyen gelip konuşmasın. evcilik değil bu."

  • enes kara

    bir üniversitenin kampüsü olur. kampüsünün içinde, kapasitesini karşılayacak kadar yurdu olur. bir üniversite öğrencisi, üniversite okumak için tarikat yurtlarına mecbur bırakılmak zorunda kalmaz. bir üniversite öğrencisi, hür ve özgür bir biçimde yaşamını sürdürmelidir. bir üniversite öğrencisinin amacı, yüksek öğretimini devam ettirirken bir yetişkin olmanın gerektirdiklerini öğrenmektir. üniversiteye giden gencin amacı nitelikli birey olabilmektir ve nitelikli birey olmanın yolu da kısıtlanmış dünyanın ötesini görebilmekten geçer.

    bunların herhangi birini engelleyici unsurlar ortaya koyan herkes ya bunu kasıtlı yapıyordur ya da bunu kasıtlı yapıyordur. başka bir seçenek yoktur. tarikat yurtları, bireyi sindirmek ve ölümü gösterip sıtmaya razı etmek için yapılanmışlardır ve öğrencilerin bütün niteliklerine karışırlar. tarikat yurtlarının türkiye cumhuriyeti'nin geleceğinde hiçbir işleri yoktur, bugün de bir katma değerleri olmadığı gibi. il başına iki üniversite açmak için yırtınanlar, üniversiteye gidecek öğrencilerin ihtiyaçlarını göz ardı etmektedirler. çünkü onların derdi üniverisitede öğrenci yetiştirmek değil, niteliğin yerlerde olduğu ülkede nicelikle caka satmaktır. çoğu üniversitenin çoğu bölümünün yeterli elemanı, labaratuarı, malzemesi, araçları bile yok. var olan üniversitelerin de yok, hiç merak etmeyin, kırk kişi iki lab, ortak malzeme kullanıp üniversiteye gereç aldırmak için kırk takla atıyorlar pek çok iyi okulda.

    ben hayatım boyunca, edeceğim küfürün karşısında hiçbir değerinin olmayacağı bir bağlamla karşı karşıya kalmamışım. ben bu çocuğun videosunu izledikten sonra bunu anladım. kimse kusura bakmasın ama ben bu vatansızlarla yurttaş, kardeş falan değilim. çocukları bu durumlara sürükleyen hiç kimsenin bu dünyada yatacak yeri yoktur. bu kadar.

    bu gencin vebalini boynunda taşıyacak olanlara allah uzun ömürler versin. çünkü bu cehennemi son değersiz nefeslerini verecekleri ana kadar yaşamaları gerekiyor.

    ulan aslanı fareye boğdurdunuz ya, alacağınız olsun.

  • 5 milyon izlenip silinen covid-19 açıklamalari

    .wall of text
    .güncelleme

    bir yazar arkadaşımız, ilgili videonun içinde bulunduğu bir belgeselin tamamını benimle paylaştı. ilgili hekimlerin konuşmalarını oturup dinledim.

    ilgili belgeselin ve bu iki hekimin konu hakkındaki görüşlerini şöyle özetleyebilirim:
    * kapalı kalarak, dışarıya maruz kalmayı önleyerek kendi bağışıklık sistemimizi zayıflatıyoruz.
    * önlemlerde aşırıya kaçarak vücudumuzdaki yararlı mikroorganizmaları da öldürüyoruz.

    bunlar yanlış bilgiler mi? hayır. ancak hiçbirimiz ve bu belgeseli çeken arkadaşlar pandeminin neden ilan edildiğini hala anlamamış vaziyette. zaten belgeselin sonlarına doğru çıkıp konuşan hekim arkadaş bağırıp çağırarak "özgürlüğünüzü savunuyorum" diyor. bu konuda bilimsel makale yayınlamak yerine belgesele konuşuyorlar, twitter/instagram videoları çekiyorlar kısacası. arkadaşlar, pandemi halindeyiz çünkü virüsün yayılma hızı ve yapısı bizim anlayışımızın dışında. bu virüs bir mers kadar öldürücü değil, evet, ancak mers bu virüs kadar hızlı yayılma gücüne sahip olsaydı, yani semptom göstermeden iki hafta konak canlının kendi klonlarını dağıtmasını sağlasaydı, o zaman nüfusumuzun büyük bir çoğunluğunu kaybederdik.

    dünyanın alarma geçmesinin nedeni de budur zaten. anlamadığımız, çözemediğimiz nedenlerle ortaya çıkan bir semptom dizisi ve bu semptom dizisine artsüremli bir semptomsuzluk süreci. bu bir sorundur. insanların evlere kapanmalarının, maske takmalarının nedeni budur. ben de en başında dedim, maskeyi zorunluluk dışında takmanın bir anlamı yok diye. hala yok. ancak durumun böyle olması dikkatsizliği özgürlük olarak nitelemeye kadar gidiyorsa bizim kendi içimizde daha büyük bir problemimiz var demektir.

    o yüzden bu tür videolar bilgi kirliliğidir. zaten devam eden girilerde gördüğünüz "bir oyun var, yeni dünya düzeni" falan fıstık diye saçma sapan konuşan insanlar da bu komploculuğun eserleridir, bu bilgi kirliliğinin sonuçlarıdır.

    şunu da belirteyim: türkçe seslendirmeyi dinlemedim, çünkü "kaynak" siteye ve çevirenlere önyargım var - ki bu doğal, çünkü bilgi kirliliği dolu internet.

    ***

    .güncelleme

    videonun kaynak olarak gösterdiği orijinal video sansüre uğradığını iddia eden bir siteye çıkıyor. içerik yok. bir arkadaş bana orijinal videoyu attı, gofile üzerinden. bilgisayara geçtiğimde bakacağım.

    video silinmiş olabilir youtube'da yüklüydü ise çünkü youtube bilgi kirliliği yaratma ihtimali olan ve insanları dikkatsizliğe sürükleyecek tüm içerikleri kaldırıyor. özellikle de pandemiyle ilgili komplo teorilerini.

    kaynak paylaşmayı öğrenin.

    ***

    .güncelleme

    doğru dürüst aktaramadığınız komplo teorileri için bana mesaj atmayın boşuna. hala zannediyorsunuz ki olayın özü ölüm oranı.

    yayılma hızı diye bağırdılar çağırdılar aylarca. hangi taşın altındaydınız? yahu bir grup bu kadar mı kulaktan duydukları karşıt argümanlara savaş açar be. nasıl insanlarsınız anlamak güç.

    ***

    .giri

    neden türkçe seslendirmeli bu video? neden türkçe altyazılı değil?(1)

    sonra hangi bağlamda yapılmış bu toplantı, bu insanlar kimler, hangi yayın organından alınmış bu video?

    öyle beş milyon izlendi silindi diye sallamak kolay. kaynak verin, bu insanlar kimler aktarın, bu olay nerede hangi şartlarda kimlerin desteğiyle gerçekleşmiş paylaşın - ya da gidin az ötede oynayın.

    bilgi kirliliği yaratmaktan vazgeçin.

    (1) ingilizce bilmiyorsun ve türkçe altyazı istiyorsun diye mesaj aldım. ne diyeyim.

  • fatih tezcan'ın melania trump tweet'i

    okumayın. bağlantıya tıklamayın. paylaşmayın. yorum yazmayın. ilgilenmeyin.

    fatih tezcan gibi şahısları gündem yapmayın.

  • 27 temmuz 2018 kanlı ay tutulması

    arkadaşlarım, dostlarım...

    güneş ve ay tutulması gibi doğa olaylarının, gezegenimizde deneyimlediğimiz ve hissetmiyor olsanız dahi sürekli ama sürekli gerçekleşen depremlerin oluşumlarıyla hiçbir ilgisi alakası bulunmamaktadır. böyle bir hipotez olmadığı gibi, bu konuda yapılıp kabul görmüş bir araştırma da yoktur. depremler süreklidir, durmaz veya bir anda açığa çıkmaz; herhangi bir başka doğa olayı veya toplumsal vaka ile aynı zaman aralığında gerçekleşmeleri tahmin edemeyeceğiniz kadar olasıdır ve olağandır.

    güneş veya ay tutulmasını deprem riski açığa çıkardığı düşüncesi batıldır ve hiçbir bilimsel yanı yoktur. bu düşüncenin bilimsel bilgi olma şartlarına uymadığını ne kadar dil döksek dahi anlatamıyoruz çünkü bu yalanı inadına çıkıp insanlara aktarmaya devam eden çok sayıda şarlatan var. hatta bu insanların bazılarının isimlerinin başında doktor, doçent, profesör bile yazmakta ancak üzerine salladıkları konularda araştırmaları, makaleleri yok. medyumları, astrologları, hacıları, hocaları, kahinleri; hiçbiri hayatında bilimsel araştırma yapmamış, bilimsel bilgi yorumlamamış, sav bile yazmamış, ancak insanlara bu olayda olduğu gibi fiziksel bir takım olgular üzerinden ya umut ya da felaket satan şahıslardır. itibar etmeyiniz.

    bu bilgi yanlıştır.

  • taksicilerin uber şöforüne saldırması

    90 usd yaklaşık 340 lira ediyor, ufak bir arama ile istanbul'da 4 lira ile açılış yapıldığını ve kilometre başına 2.5 lira yazdıklarını öğrendim. bu da demek oluyor ki taksici 136 kilometrelik bir yol için nijeryalı kızlardan ücret talep etmiş. bir harita açıp deneye deneye silivri'den gebze'ye bir yol çizdim, 133 kilometre ettiğini gördüm.

    bu kızların istanbul içinde havalimanından nereye gitmek istediklerini ve taksiciden "ücreti 90 dolar olur" sözünü işittiklerini çok merak ediyorum.