golfnutella7
profili

  • araba sürerken olmasından en çok korkulan şey

    her yerde gazlarım. dağ yollarında, otobanlarda, inişli çıkışlı yollarda aklınıza gelebilecek her yerde gazlarım. sadece;

    1-sokak arasında gazlamam. çocuk çıkar diye korkarım.

    2-civarda okul varsa gazlamam. çocuk çıkar diye korkarım.

    3-top sahası civarında gazlamam. çocuk çıkar diye korkarım.

    şu hayatta belki kaldıramayacağım tek şey, bir ailenin yavrusuna zarar verebilecek olmak. bu düşünce bile kanımı donduruyor.

  • çeşme ılıca yolundaki orgy arabası

    ulan sıçtığınız bok bile sizden akıllı. şuna bile duyar kasmışlar. neymiş efendim, niye çekiyorlarmış, bıraksınlarmış eğlenselermiş...

    gerizekalı, bilmiyor ki, şu olayı almanya’da da yapsan, ingiltere’de de yapsan, amerika’da da yapsan dikkat çeker, birileri alır eline telefonu kaydeder.

    medeni olacağım diye, iyice mal oldunuz. hele bi çocuğunuz olsun. diyelim ki, 4 yaşında kızın var, yan arabada da bunlar var. ne diyeceksin? bak kızım, bu normal mi diyeceksin?

    mal geldiniz, mal gidiyorsunuz.

    amacınız da, medeni gözüküp, sözlük kızlarının ilgisini çekmek. gerçekten, düşüyor mu böyle?

  • murat yıldırım'ın instagram'da paylaştığı fotoğraf

    adam muslera’nın göğsüne uçan tekme atıp, bunu instagramına koysa, galatasaraylılar şu an ortalığı velveleye veriyordu.

    fener’de taraftarın aidiyet hissettiği pek bir futbolcu yok, aklıma gelmedi en azından, ama fenerli bir topçuya uçan tekme atıp instagramına koysa, fenerbahçeliler başlamıştı, 3 temmuz vs vs

    haliyle, quaresma’ya tekmeyi atıp, kırmızı kart görmeyip, bir de üstüne bu paylaşımı yapınca, beşiktaşlılar olarak, biz sinirlendik.

    şimdi bu yaptığı ile gurur duyan adam, hiç almazsa 15 maç ceza almalı. aksini iddia eden, fanatizmden gözleri kör olmuş bir denyodur.

    maç içinde bu pozisyon olabilir. ryan babel de mesela, maça girdiği gibi, hiç görmeden bir futbolcunun kafasına tekme attı. kırmızı yedi, maçtan sonra, kendi youtube kanalında, instagramında, adamdan özür diledi, taraftardan özür diledi. videosu apaçık ortada olmasına rağmen, görmedim dedi. haklıydı olm adam. kızdık mı? kızamadık.

    öte yandan, q7, benzer pozisyonda, hem de daha kasıtlı bir şekilde gitti vurdu. ne yaptı, soyunma odasına kadar gidip özür diledi. instagramına yusuf’u etiketledi, özür yazısı yazdı türkçe.

    bu herif ne yaptı? hem vurdu, hem kırmızı yemedi, hem övündü. vurmak futbolun içinde var. kırmızı yemek de futbolun içinde var. ama attığın tekme ile övünmek, futbolda yok. verdiğin zarardan övünmek, benim nezdimde en az 15 maç.

    ama elbette ceza bile gelmez.

  • utanmadan otomatik vitesli araç kullanan erkek

    ben manuel vitesli otomobilleri severim. ama baskı balata yeni olacak, kaydırma falan olmayacak. bir de, araç manuel olup, 1500 tane ayrı elektronik beyin, sürüş destek vs olmayacak. olay mekanik ise, komple mekanik olacak.

    yok öyle, hem 2017-2018 model araba kullanacaksın, sonra bi vites değiştirdin diye, kendini “mekanik” sürüş yapıyorum zannedeceksin. saçmalığa bak. sen viraja hızlı girince, araban kayınca, patinaj çekince bile, sürüş destek sistemleri her yerde olacak, pamuk gibi saracak seni, ama soranlara “manuel kullanıyorum” diyeceksin. yok öyle yağma.

    kaba tabiri ile olacak ama, götü yiyen, maçası sıkan, buyursun, hiç bir sürüş desteği olmayan, yalnızca sürücünün kontrolünde olan bir peugeot 106 veya 205 gti kullansın. burada manuel öven delikanlıların yüzde 90’ı, 2 virajdan çıkıp 3.’ye girmeden sağa sola çakmazsa otomobili, ismimi değiştiririm.

    derdiniz ne olm? bırakın millet rahat rahat kullansın otomatik arabalarını. çok istiyorsanız, alın bi hobi otomobili, bugün yarışa hazır renault flash veya fiat palio grup n yarış araçlarının fiyatı 10-15 bin tl. yarış başına da 2-3 bin para harcarsınız, zaten senede 6-7 yarış ancak yapılır. atın zevkinizi orada.

    otomobil alabilecek kadar paranız varsa, 15-20 ödeyebilirsiniz demektir. verin, yarışın, boyunuzun ölçüsünü alalım bakalım. otomatik kullanan “normal” ve “makul” insanlar da, rahat bi nefes alsın.

  • hyundai i30 vs volkswagen golf

    ikisini de sıfır alırsanız, golf ile i30 arasında çok muazzam fark göremezsiniz. i30’a daha az ödediğiniz için, i30 golf’ü ezer, çok daha iyi falan falan falan işte

    ikisini de 3 yaşında alırsanız, golf, i30’un yanında, altın gibi parlar. bariz daha iyidir.

    ikisini de 7 yaşında alırsanız, i30’a her bindiğinizde, fakir hayatınıza söversiniz. i30 o yaşta, golf’ün karşısında diz çöker tövbe diler.

    yani i30 rus kadını gibidir. gençken güzel, 35’ten sonra inanılmayacak kadar çirkinleşir.

    golf, iskandinav kadını gibidir. gençken güzel, orta yaşlıyken hala güzel, yaşlandığında ise tarz sahibi.

  • cinemaximum'da suyun 4 tl olması

    hatalı bir satış stratejisidir. tam olarak emin olmasam da, sanırım tüm sinemaların olduğu yerde, bir adet market mevcut. yani yaklaşık 2 dakika yürüyerek, maksimum 1 liraya alınacak suyun yerine, küçük boy ve susamış insana yetmeyecek miktardaki suyu 4 liraya almaz kimse.

    alternatifinin olmadığı yerlerde, kazıklama mantığını yine bir nebze anlıyorum. örneğin havaalanları, ucuz satan hiç bir yer yok. ama bu cinemaximum işletmesinin fiyatlarını kim belirliyorsa, özel üniversite mezunu, zorla mezun olmuş, okuldan bir şey anlamamış birisi olduğunu anlamak hiç zor değil. keşke torpille falan adam almasaydınız.

    kar maksimizasyonu nedir? bunu bilen birini işe almanızı tavsiye ediyorum.

    edit: cinemaximum’a gitme diyen parlak zekalı arkadaşlar var, adamlar neredeyse tekel vaziyette. sinemaya gideceğim diye bir sürü yol derdi çekip, aracıma park yeri aramak daha zoruma gidiyor.

    aynı zamanda bilet parasına laf edenler var, ilk seanslar 7 lira, migrostan 20 liralık alışveriş yaparsanız, tüm seanslar 10 lira. daha ucuza sinema mı var?

    anlıyorum, dikkat çekmek için yazıyorsunuz. anlıyorum farklı olma çabası falan, yaşlar ufak. ama bu yaptığınız, mantıklı bir argüman geliştirirseniz başarılı olur. bu şekilde safi saçmalık.

  • eşin ağır bir hastalık geçirse ona bakar mısın

    açılın ben evliyim.

    şimdi size bir yaşanmış olayımı anlatacağım. fikir sahibi olursunuz. ben normal şartlar altında tembel, her işini son dakikaya bırakan bir adamım. sırf sabah erken uyanmamak için kendi işimi kurdum. biraz fazla param olsa, yapacağım ilk şey eve hizmetçi almak, çünkü aşırı üşeniyorum her şeye, bu durum da evde tartışmaya yol açar.

    eşimde bir kan hastalığı var, çok şükür ölümcül değil. ama yine de dalak falan, küçük yaşta alınmış. bu kızın 5 senede bir vurulması gereken bir aşısı var. aşı, bakanlık tarafından getirtilmemeye başlanmış. muadil diye başka bir aşı getiriyorlar, fakat o da bizim hanıma tam uymuyor, tıbbi bir olaylar var.

    aşının günü geldiğinde öğrendik tabii bunların hepsini, kızın da morali bozuldu. nolcak şimdi nerden bulacağız falan derken, ben başladım ecza depolarını aramaya. hani belki kalmıştır falan, soruyorum. istanbul’da tüm ecza depolarını aradım, üşenmedim, en az bi 100-150 de eczane aradım. ilaç yok.

    kafayı yemek üzereyim, derken akşam oldu. uyuyacağım ama yok, nasıl olur da, ben sorumluluğumu yerine getiremem, ona lazım olan bir şeyi bulamam. uyku girmiyor gözüme. sonra aklıma bir fikir geldi, yunanistan’da ipsala sınırına yakın köylerin ismini yazıp eczane aramaya başladım. saat gecenin 12’si, derken ben nöbetçi eczaneleri buldum, 3 tane var. ikisini aradım, asla anlaşamıyoruz. ingilizce konuşmuyorlar. üçüncü çat pat ingilizce konuştu, anlaştık, elinde ilaç var. gel al diyor.

    iyi de bende vize yok. nasıl gireceğim? gece saat oldu 1, ben başladım, keşan sanırım, oradaki taksi duraklarını aramaya. vizesi olan varsa, parasını vereyim, geçsin gelsin. sonra bir adam buldum, bu tarz işler yapıyor dediler. muhtemelen içki falan götürüp getiriyor. ali dayı ismi. ali dayıyı aradım, kafası güzel, açtı telefonu, dedim böyle böyle, geleyim, bana git ilaç al getir. kafam güzel ama giderim dedi.

    ben bastım gidiyorum ipsala’ya. yardıra yardıra gittim, sanıyorum 4’ten önce vardım. ali dayıya para verdim. beklemeye başladım. ali dayı gitti, sabah 8 falandı döndü. ilacı getirmiş. ben tabi uykusuz, bi daha gazlaya gazlaya döndüm, bi de istanbul’da sabah trafiği çekip, aşıyı verdim.

    yaşamayan bilmez. gerçekten seviyorsanız eşinizi, yapacaklarınızın sınırı yoktur. eşiniz için katil de olursunuz, hayatınızdan da vazgeçersiniz, normalde çalışmayan beyniniz çalışır, tembelliğiniz gider. toplumda evlenmiş olmak için evlenen çok insan var. bunlar birbirlerini yarı yolda bıraktılar diye, evlilik kurumunu hafife almayın. gerçek sevgi, insana çok çok değişik, asla yapmam denilen şeyleri yaptırır.