zebercet gezgin1
profili

  • gdo'yu zararlı zanneden cahil

    düzelti: casusbubelli'nin uyarısıyla belirtmekte fayda var; çölyak'ın, buğday genetiğiyle oynandıktan sonra arttığıyla ilgili bazı saptamalar olduğu gibi, genetik bir rahatsızlık olduğuyla ilgili bilimsel veriler de bulunmakta. ayrıca:

    ''1) çölyak'a yatkınlık genetik ama genetik yatkınlık her zaman hastalığın tetiklenmesi anlamına gelmiyor. çölyak hastaları ömürleri boyunca çölyak olduklarını bilmeden yaşayabilirler. o yüzden, hala daha genetiği değişen buğdayın hastalığın fazla gözlenmesinde bir tetikleyici rolü olabilir.

    2) öte yandan bazılarının sandığının aksine, korelasyon nedensel bağlantı demek değildir. 1900'lerin başından beri atmosferdeki karbondioksit oranı da artıyor. bu, çölyak'a karbondioksit neden oluyor anlamına gelmez. o yüzden kontrollü deneyler olmadan böyle kolaycı gözlemlerle hastalığın tetiklenmesinde bile gdo buğdayın rolü olduğunu kesin bir dille söylemekten kaçınmak lazım. mesela gdo olmayan buğday yetiştirilen bölgelerle komşu bölgeler arasında çölyak oranı bakımından fark var mı? kimse bunu araştırmış mı?

    ha bir de... mennonitler sadece kansas ve nebraska'da değil; amerika'nın orta bölgelerinin her kısmında görülürler.''

    faydalı not: nick ararken kaybolan yazar'ın bilgilendirmesiyle, siyez buğdayı araştırılabilir.

    ben sadece, bu konuya taraf olmadan, hatırladığım bir köşe yazısını sizlerle paylaştım. esenlikle...

    http://www.sozcu.com.tr/…cin/gdolu-turkler-1752608/

    ''önce…

    anlatacaklarımı bir dinleyin!

    mennonit, protestan bir mezhep.

    alman etnik-dini bir grup olarak da bilinir; bozuk almanca'yla konuşurlar.

    hollanda'da doğdu, dünyaya yayıldı. yayılmasının tek nedeni mukaddes kitap'taki bilgiyi insanlara öğretmek değildi; din baskısından da kaçtılar. örneğin…

    ortodoks rusların baskılarından bıktılar; 1880'den itibaren kuzey amerika'ya göç ettiler.

    kırım, kars gibi bölgelerden abd'ye giden 9 bin mennonit, rusya'daki arazi ve iklime benzer yerler aradılar; ve bunları kansas ve nebraska'da buldular.

    yanlarında altın değerinde hazineleri vardı; buğday!

    her aile yanında, birkaç kilo arasında değişen tohumluk buğday getirmişti.

    bu; kışa-kuraklığa dayanıklı, mevsim ortasında olgunlaşan, başakları tüylü, rengi kırmızı olup, tanesi kabuğundan zor ayrılan sert dokuya sahip tahıla abd'de, “türk buğdayı” adı verildi.

    bu; dünyanın en eski kavılca/kabulca buğdayı idi.

    abd'de 1896-1897 kışı çok sert geçti; ve sadece türk, big frame ve currell buğdayları hayatta kalabildi.

    bu; türk buğdayı kavılca'nın abd'de tanınmasına yol açtı. amerikalı tarım uzmanları 1902'de test edilen türler arasında türk buğdayı/kavılca'nın rekolte, soğuğa, genel hastalıklara karşı dayanıklı, kalite açısından en iyi tür olduğunu belirlediler.

    fakat. bir sorun vardı; altın değerindeki kavılca'nın yeterli tohumluk buğdayı yoktu.

    bunun üzerine abd'de, türk buğdayı ıslah çalışmaları başladı.

    ilk güvenilir 1919 mahsulü ölçümlerine göre; nebraska'da buğday ekilen alanların yüzde 83'ünde, kansas'ta yüzde 82'sinde, colorado'da yüzde 67'sinde, oklahoma'da yüzde 69'unda ve teksas'ta yüzde 34'ünde türk buğdayı ekildiği belirlendi.

    33 eyalette ekiliydi. bu, önemli bir rekordu.

    1939'da yapılan bir araştırma; soy seleksiyonu ile türk buğdayından elde edilen 16 yeni tür oluşturuldu. ancak…

    nebraska'da dağıtımına başlanan 60 no'lu nebraska, türk buğdayı ile benzerlik göstermesine karşın daha geç olgunlaşıyordu. keza…

    cheyenne, türk buğdayına göre daha kısaydı ve samanı sertti. vs.

    uzatmayayım…

    amerika'daki nebred, blackhull, scout, centurk gibi melez buğdayların soy kütüğü türk buğdayına dayanıyordu.

    bitmedi…

    japon bilim insanları, daruma adlı yerel buğday çeşitlerini türk buğdayı/kavulca'yla melezleyerek yüksek verimli norin 10 çeşidini geliştirdi.

    devreye rockefeller ailesi girdi. “verimli tohum” aldatmasıyla “ari tohum ırkı” yarattırdı. norin 10 ve brevorile buğdayların kromozomlarıyla oynayarak laboratuvarda melezleme yaptı.

    bu hibrit buğdaylar meksika/sonora bölgesinde ekildi. kimyasal gübre ve zirai ilaçlar sayesinde üretim artışı üç kat oldu!

    -sapının kısalığından dolayı- bu buğdayımsı “cüce buğdaylar” pakistan ve hindistan'a da ihraç edildi; üretim rekoru kırıldı.

    dünyanın verimli tarlalarının, buğdayların kimyasal gübrelerle, zehirli ilaçlarla tanışma dönemi başladı.tehlikenin farkında değillerdi.

    buğdayın genetiğiyle sürekli oynandı; ortaya çıkan “buğdayımsı” bir şeydi! kavulca artık tanınmaz haldeydi…

    asıl mesele bu

    türk buğdayı/kavulca…

    yıllar sonra geneteği değiştirilmiş halde anayurdu/anadolu'ya döndü!

    abd, “ihtiyaç fazlası” diye “yardım” adı altında bu buğdayımsı ürünü türkiye'ye soktu.

    kısa zaman sonra abd'den hibrit tohumlar geldi. ardından…

    binlerce yıllık anadolu'nun -neredeyse tüm- tarımsal topraklarını zamanla öldürecek; sentetik kimyasal gübreler ve bitki hastalıklarına karşı kullanılan zehirler türkiye'ye dolduruldu.

    türk köylüsü -meselenin farkında değildi- mutluydu; amerikan patentli tohumlar, gübreler, ilaçlar ürün rekoltesini artırmıştı.

    ıı. dünya savaşı bitmişti; ama savaş sanayiinin ortaya çıkardığı nitrojen bombası, nitrat gübresi; sinir gazı böcek ilacı anadolu topraklarını zehirliyordu.

    abd bunları kullanmaya türkiye'yi mecbur bıraktı. başbakan menderes'in imzaladığı 1956-57 tarım anlaşmalarına göre hangi tarımsal ürünün yetiştirileceğine abd karar veriyordu!

    abd dayatmasına karşı çıkan “tarhana osmanlar” (osman nuri koçtürk) gibi bilim insanları veya tös, disk gibi öğretmen-işçi örgütleri dinlenmedi.

    maalesef… abd'ye boğazından bağlandı türkiye!

    bugün…

    türk buğdayı/ kavulca -çağımızda hızla artan çölyak hastalığının sebebi- gluteni çok az bulundurması nedeniyle altın değerini koruyor. (“cüce buğday”ın tek sorunu gluten değil; kan şekerini de hızla yükseltiyor. vs.)

    kavulca -bir avuç insanımızın büyük emekleri sonucu- bugün sadece kars'ta yetiştiriliyor.

    dönelim en başa:

    adana'da gdo'lu ekmek nedeniyle fırıncılara soruşturma açıldı!

    sanki gdo'yu fırıncılar üretti?

    sanki bu abd'ye bağımlı tarım politikasının sorumlusu fırıncılar?

    küresel şirketlere dokunan yanıyor!

    hiç şaşırtıcı değil.

    bir yanda…

    milli tarım politikası kurma amacıyla tohum ıslah merkezleri kuran atatürk…

    diğer yanda…

    tarımı abd'nin inisiyatifine bırakan dp'den akp'ye uzanan zihniyet…''

    soner yalçın, 24.03.2017