ismi baran olmayan 14 yasindaki einstein7
profili

  • havuz ve faiz yerine zekat ve fitre problemi

    amk memleketinde herkes, her boktan anlıyor. sözde sendika başkanı bu adam. öğretmenin haklarını masada koruyup, kollamayan, üstüne bir de dikkat çekip birilerine kendini göstermek için her boka burnunu sokan biri. yeni türkiye'de çok bunlardan.

    tanım: işçi problemlerinde de milli değerlerimiz çerçevesinde alınmayan önlemlerden dolayı ölen işçiler olacak mı merak ettiren beyan.

  • evliliğe güven katan 8 önemli davranış

    sözlük sözlük değil, onedio amk.

  • simon kjaer

    üzgünüm, biri bunu yapmalıydı.

    (bkz: simon keya)

    (bkz: semih kaya)

    benzerlik boşuna değil işte. çözdüm abijim.

    not: gs

  • lionel carole

    hamza hamzaoğlu'nun yakında kendisi ile elma soymasindan korktuğum oyuncu. isviçre çakısı gibi kullanıyor lan adamı.

  • volvo'nun galatasaray'a sponsor olması

    kulislerde konuşulmakta olan iddia. ve fakat cüneyt tanman varken böyle birşeyin gerçekleşeceğini düşünmüyorum.

    (bkz: tofaş volvo'dan daha iyi)

  • galatasaray

    kendimce, acizane olarak çok kötü yönetildiğini düşündüğüm takım, takımım.

    dün ünal aysal başlığına yazdığım yazıdan (bkz: #52983894) ötürü eleştiriler ve mesajlar aldım. sonrasında birkaç suser yazmış zaten son dönem transferleri yabancı sınırının dayatması, son dönem transferleri için kızabilirsiniz ve fakat bu ilk iki senesine hatta üç senesine laf etmek akıl işi değil diye.

    şimdi ben de bu yazılanlardan ötürü sıradan bir taraftar olarak sizi kınıyorum ve sizlere laflar hazırladım. biraz uzun olacak ama, çok doluyum bu konuda şimdiden kusuruma bakmayın.

    bakın arkadaşım seversiniz veya sevmezsiniz ama bu adam (bkz: ünal aysal) 2011'de hadi ordan diyeceğiniz yerlere getirdi mi getirmedi mi bu takımı. getirdi, size göre de getirdi.

    ben sıradan bir taraftar olarak buna bakarım. galatasaray 4.kez üstüste şampiyonlar ligine katılıyor mu, katılıyor. bu kadronun mimarı bu adam mıdır, bu adamdır. ben buna bakarım. drogba'yi canlı canlı tuttuğum takımda izledim mi, sneijder'i hâlâ izleyebiliyor muyum buna bakarım. mali durumu benim umrumda olmaz. gider storedan bütçem el verdiğince alışverişimi yapar, destek olmaya çalışırım.

    spor show işidir, keyif işidir. herkes kendi keyfine bakar. bu işin raconu da budur. kimse taraftar olarak ya takımın maddi durumu kötü diyerek maçları izlemez, izlememeli de zaten. en azından bana göre. izlediği oyunculara bakarak izler, keyfine bakarak izler. kulübün mali durumunu düşünmesi gereken taraftar değil, yönetimdir zira.

    şimdi diyeceksiniz ki, bu yönetim mali durumu düşünüyor. kazın ayağı öyle değil işte. bunu düşünürken taraftarı gözardı etmek yönetmek olmuyor çünkü. spor kulübü yönetiyorsan mali boyutu ile birlikte taraftarını da düşünerek hareket edersin. niasse'ı veya fransa 2.liginden yedek oturtacağın adamı alıp gelmek yönetmek olmuyor mesela. bizim bakkal kenan abi gelsin o zaman yönetime. yılların esnafı adam, pazarlığını da iyi yapar hem. sen ordaysan, o yönetimin içindeysen bu milyonlarca taraftarın istekleri çerçevesinde hareket edersin. onların izlerken keyif duyacağı oyuncuları almaktır amacın, niasse'ı almak değil. ve bunu takım için en uygun fiyatı, takımının mali durumunu gözeterek yaparsın. yönetmek budur işte. o adamların orda olma amacı bu. yoksa ben geçeyim yöneteyim zaten takımı.

    şimdi sorayım size. tribündeki, tv başındaki insan niasse'ı izleyerek mi yoksa huntelaar'ı izleyerek mi keyif alır. sabri'yi izleyerek mi, pereira'yı izleyerek mi keyif alır. bilal'i izleyerek mi sneijder'i izleyerek mi keyif alır. sinan bolat'ı izleyerek mi muslera'yı izleyerek mi keyif alır. spor kulübü yönetmek ile şirket yönetmenin farkı budur işte. belki niasse ile huntelaar aynı katkıyı verecek ama taraftar huntelaar'ı izlemekten daha çok zevk alacak. ucuza kaçarak yönetim olmaz yani, başarının olmayacağı gibi.

    3 yıldır avrupa'da olmayan fenerbahçe senden ekonomik olarak çok daha iyi durumda mı? hayır. adamlar da sezon içinde oyuncularının paralarını ödeyememe, geciktirme sorunu yaşadılar. ama ne kadar sevmesen de aziz bir risk alıyor. başarı gelirse hem geçmişi bir nebze de olsa unutturacak hem de taraftar mutlu olacak. ki taraftarın mutlu olması için başarı gelmesi gibi bir şart da yok. nani'yi, gelirse van persie'yi canlı canlı izleyecek. kendi takımının forması altında oynarken görecek bu oyuncuları, formasını alacak. belki çok şanslı ise birlikte hatıra olarak fotoğraf çekilebilecek.

    neyse konu çok dağılmasın. ünal aysal işte bunu başarabiliyordu kısacası ve bunu da röportajlarında belirtiyordu. futbolun bir show olduğunu, herkesin keyif alması gerektiğini ve bunun için çalıştığını söylüyordu. yönetmek dünya yıldızı sneijder'i 3.5m euroya patates tarlasından hallice stadları olan bok çukuruna gelmeye ikna etmektir. taraftarının bacaklarını uzatıp, zevkle maçını izlemesini sağlayabilmektir. işte o pek de beğenmediğiniz ünal aysal bunları başarmıştır.

    ha kulübün maddi durumu iyi değil diyorsun ya sen şimdi. ben de diyorum ki yapılmasın o zaman transfer. zor bişey değil. geçen sene nasıl aziz çıktı "bu sene transfer yapmayacağız kardeşim biz" dedi, sen de diyebilirdin bunu. ama diyebilirdin. ta ki sabri'ye yüzde yüz zam yapana, aydın ile sözleşme yenilemekten taraftar baskısından dolayı vazgeçene kadar. ha ama sen sabri'ye yüzde yüz zam yapıyorsan, aydın'la sözleşme yenilemek istiyorsan orda sana bi dur denir. hani bu takımda para yoktu hacı diye sorulur, sormayanın da aklından şüphe ederim. madem para vardı sene başında işten çıkarttığınız insanların günahı neydi abi. şimdi sen ne diyorsun onu söyle hele. bu takımda transfer yapacak para mı yok, yoksa galatasaray'ın çocuklarından başkasına verilecek para mı yok?

    ben takımımda izlerken keyif almadığım, acaba bi hata yapar mı diye diken üstünde durduğum sabri'yi istemiyorum hacı. ne var bunda anlaşılmayacak? ben izlemekten keyif duyacağım adamları görmek istiyorum ve senin de orda olma amacın ve vazifen bu. bana bunu sunmak.

    diyeceğim o ki sen bunu bana sunamıyorsan eğer, storedan takıma destek ol demeye de hakkın yok. ve bu düzen böyle devam ettikçe de olmayacak. bakın çok enteresan, karşılaştırılan ünal aysal bunu yapmak suretiyle taraftardan karşılığını istiyordu ve alıyordu da. ben geçtiğimiz senelerde hiç kombineler tükenecek mi diye beklenildiğini hatırlamıyorum. ve hatta kombine konusunda sayının arttırılması isteniyordu. ama bu sezon yönetim, bunun kaygısını duyuyor haklı olarak. çünkü sunduğu ekstra tek şey podolski. beğenmemek değil yanlış olmasın ama beklenti bu değil. sabri değil beklenti.

    neyse uzatmayayim daha fazla. kimse kusura bakmasın. ben sabri eşine daha iyi araba alsın, aydın yeniden sözleşme yapsın veya emre kariyla kızla daha çok gezsin diye destek olmuyorum. sneijder'i, huntelaar'ı, pereira'yı izlemek için destek oluyorum. ama sen hem bunları sunmayıp hem de sabri maxi pereira'dan daha iyi diyerek beni salak yerine koyarsan, kusura bakma benden de bundan sonra kuruş çalışmaz. bu zihniyet kulüpten defolup gitmediği sürece de çalışmayacak.

    unutmadan;

    (bkz: #galatasaraydahırsızvar)

    edit: sabah söylediklerimizi, akşamına haklı çıkardı yönetim. seyirci kalma!

    (bkz: jem paul karacan'ın galatasaray'a transferi)

    (bkz: gs store'dan alışveriş yapmıyoruz kampanyası)

  • fatih terim

    11-12 sezonunda kilit isimleri aldığı iddaa edilen traktör. :d:d:d:dd baya ciddi ciddi söylüyor lan adam bunu. o dönem lig biterken, aysal daha yeni göreve gelirken o takımın iskeletinde olacak adamlarla anlaşılmıştı zaten amk. selçuk, johan, ujfa pazarlık aşamasındaydı. muslera da keza ünal aysal yönetiminin planıydı, yalnızca pazarlığı nispeten uzadı.

    kadro mimarıymış. hasiktir ordan. gördük onun kadro planını sadece kanada harcanan 25m euroluk parayla. kadro mimarı dediğin adam amrabat'a 8m verip aldı amk. umut, hamit, aydın peşinden koşup sneijder üçüncü tercihimiz diyen adam oğlum bu. kandırmayın kendinizi kimseye yaranmak zorunda değilsiniz amk.

    edit: troykahan uyardı. sneijder, imparatorun 4.tercihiymis. :d