daemon5
profili

  • meghan markle'ın kraliyeti ırkçılıkla suçlaması

    ingiliz kraliyet ailesinin her konudaki duruşu tüm dünya tarafından bilinirken araya adam sokup prens harry ile tanışan, uyarıları ve başına gelebilecek potansiyel sorunları görmezden gelerek evlenen bir social climber’ın mızıklanmasıdır. hatta kendisinin geçmişte “çevrem beni ingiliz tabloidleri ve kraliyet hayatının zorluğu hakkında uyardı ama ben hiç sallamadım.” şeklinde bir açıklaması da vardır.

    kraliyetin ırkçılığını savunduğum sonucu çıkmasın fakat en ortalama insan bile evlilik konusu gündeme gelince karşısındakinin ve ailesinin kendisine uygun olup olmadığına bakar. ülkemizde okuma yazma bile bilmeyen insanların bildiği bir davul bile dengi dengine sözü vardır.
    kaldı ki aile o kadar ırkçı olsa en başta evliliğe izin vermeyebilir, görevlere katılımını kısıtlayabilirdi. evlilik duyurulduğu günden beri imaj çalışması yapılarak halk önüne çıkarılmaz, national theatre gibi önemli kurumların patronluğu verilmezdi. pratikte kraliyeti ırkçılıkla suçlayacak bir kanıt yok.

    bir de kendini diana ile bir tutmaya çalışmıyor mu, burada resmen götümüzle gülüyoruz. diana evlenirken saftirik bir genç kızdı ve meghan’ın yarı yaşındaydı (19-37), buna rağmen diana bile bazı şeyleri evlilik öncesi anlasa da evlilik kararından geri dönmesine izin verilmediğini söylüyordu. meghan harry ile evlendiğinde hollywood’da feleğin çemberinden geçmiş, eski kocasını long distance sebebiyle boşamış 37 yaşında bir kadındı. kocasını uzakta diye boşayacak kadar ilişkilere mantıklı bakabilen bir kadın, kraliyet ile yaşadığı sıkıntılar için “evlenirken saftım aşıktım” diye tüm dünyayı keklemeye çalışıyor şaka gibi.

    harry’nin diğer sevgilileri “ben kraliyet mevzularına hiç kasamam” deyip kendi yoluna giderken meghan’ın koşa koşa evlenmesi kendi salaklığı değil, kraliyeti kendi ününe ün katmak için kullanma planının bir parçasıydı sadece. çok samimi açıklamalar yapacaksa en başta röportaj için oprah’tan aldıkları para dahil olmak üzere, o hiç sevmediği kraliyetin ünvanları sayesinde bağladığı işlerden kazandığı milyon dolaresleri açıklasın.

  • annelerin oğullarına ev işi yaptırmaması

    bu anneler de bence kendi içinde birkaç gruba ayrılıyor; ev işi yaptırmanın oğlunun gay olmasına sebep olacağını düşünenler, oğlu ileride evlenince “el kızına” hizmet etmesin isteyenler, oğlu büyüyüp yetişkin olsa da bağımlı karakter olsun ve anneden uzaklaşamasın isteyenler.

    gördüğünüz gibi içlerinde sağlıklı düşünebilen bir anne türü yok, dolayısıyla bunların elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan yetiştirdiği oğlundan da bi halt olmuyor. evin işini yapmasını geçtim, temiz evi batıran tipler oluyorlar.

    bu anne-oğluş prototipinin bir örneğinde oğluş, tuvalet fırçası denen aletten bihaber. tuvaleti kullandıktan sonra sifonu çekip çıkıyor ama fırça ile temizlik yapması gerektiğini bilmiyor adam. standart titiz türk annelerini düşününce, bu anne tipi her gün tuvalette bu manzarayı görse manyak olur. demek ki o anne, her seferinde arkasından tuvalete girip fırça ile temizliği yapıyordu. şimdi kim bu annenin sağlıklı düşünebilen biri olduğunu iddia edebilir. kadın oğluşuna “işin bitince orayı temizleyip öyle çık” bile dememiş, 25+ yaşındaki adamın arkasından bokunun kalıntısını temizliyor hala.

    kız çocuklarını asker gibi eğitirken erkek çocukları hayvan gibi yetiştiren anneyi anlamıyor, anlayamıyorum.

  • üniversitede en çok sevilen ders

    (bkz: film scores)
    (bkz: music appreciation)

    okulun sanat fakültesi olmamasına rağmen sanat dersleri konusunda iddialı olması, benim de işletme öğrencisi olmam ve seçmeli ders sayısının yaklaşık olarak bölümün iki yılına karşılık gelmesi sebebiyle zamanında fine arts derslerini baya sömürmüştüm.

    geçen akşam sinemada la dolce vita izledikten sonra en son 5 sene önce konuştuğumuz canım hocama mail attım, “fellini filmleri sinemada gösteriliyor siz çok seversiniz kaçırmayın” diye. üniversitede dersini özlediğim tek hocadır, okul bittikten sonra da arada “bu dönem hangi dersi açtı, dersleri hangi konularla cennet yapıyor acaba?” diye kıskanarak stalklardım. fellini, antonioni, hitchcock ve başka bir sürü yönetmenin filmlerini izleyip yorumlardık. bir gün 3 saat blok dersten sonra “çocuklar konularım yetişmiyor, 1 saat daha uzatalım mı?” dediğinde çok sevinmiştim öyle muhteşem bir hoca ve zevkli bir dersti.

    şimdi tatlı tatlı filmi yorumluyoruz. hasretle karışık mutluluktan ağlamak üzereyim. üniversiteyi hiç özlemem ama o derse geri dönmeyi ne kadar isterdim anlatamam :(

  • 1.çocuk ile 2.çocuk arasındaki olması gereken süre

    “aralarında 8 yaş olsun da ilki para kazanıp ikincisine baksın” diyen ve kendi zevkinin cefasını ilk çocuğuna çektirmeye kalkan malları dinlemeden verilmesi gereken karardır. bırakın da o ilk çocuk ebeveynlik sorumluluğunu kendi çocuğuyla tatsın. maddi manevi kendinize güvenmiyorsanız enik gibi üremeyin. hiçbir çocuk sikinizin keyfi yüzünden kısıtlı maddi durumla ve ablaya abiye itelenerek büyümek zorunda değil.

  • bilimsel açıdan yanlış şarkılar

    "hani bir yağmur yağar ya bazen
    hani gök gürler ya arkasından
    hani şimşekler çakar peşinden
    işte öyle bir şey"

    ışık hızı ses hızından yüksek olduğu için önce şimşek çakması sonra gök gürlemesi olur halbuki.