le realisateur19
profili

  • kızılcık şerbeti (dizi)

    basima bir is gelmeyecekse muhafazakar-sekuler ayrimini bir baskadir'dan cok daha iyi anlatan dizi.

    bir baskadir'da muhafazakarlar hep yoksul, malum, ozunde iyi ama kimi sorunlari sebebiyle zaman zaman hatalar yapabilen kisilerken sekulerlerin hepsi son derece onyargili, halka tepeden bakan, kibirli ama dejenere yasamlarinda mutsuz kisilerdi. dahasi butun sekulerler ya yalida ya rezidansta oturan zenginlerdi.

    kizilcik serbeti'nde ise belki de turkiye'de bir televizyon yapiminda ilk kez zengin ve muhtemelen bu iktidarla iliskisi olan muhafazakarlar gorduk. yine bir baskadir'in aksine bu dizide sekulerler basortulu kadinlari asagilayan 28 subat zihniyetli tiplerken muhafazakarlar mazlum degil bir o kadar magrur. kadinlar uzerinde baskilari ve sekulerlere karsi yaptiklari gosteriliyor, hem de bu netflix degil televizyonda yapiliyor. bu sebeple dizi senaristlerini tebrik ederim.

  • donald trump

    2020 yilinda kaybettigi secimi tanimamaya calismis, takipcilerini kongre binasina yonlendirmis, isin cigrindan ciktigini ve mike pence'in yaninda durmayacagini anlayinca geri basip insanlari evine cagiran video yayinlamis, bu videoda bile "bu secimi biz kazandik" demistir. cesitli itiraflarda trump'a secimi kaybederse nasil kaos yaratip oylamayi engelleyecegi hakkinda bildirimler yapildigi ortaya cikmistir.

    yani kendisi anayasal duzeni yikmaya, secimle basa gelecek hukumete karsi darbe yapmaya tesebbus eden bir eski amerikan baskanidir ve sucludur.

    burada istediginiz kadar kureselcilerle savasiyor o yuzden engelleniyor gibisinden komplo teorisi sicabilirsiniz ama gercek buz gibi ortadadir. ve abd turkiye'ye benzemez, oyle hapse girdi sonra kahraman olur gibi ezberleri buraya uygulamak kolayciliktir.

  • nevşin mengü

    deprem surecinde muharrem ince'yi iki kez yayina cikardi. bu yayinlar surecinde kendisine hep "sayin ince" diye hitap etti ve ince butun deprem surecini kendi yayininda da anlatti. ne zaman ki sosyal medyada aktrollerin ince'ye destegini ifsa etti (ki bunu soylerken bile "sayin ince'nin bundan haberi vardir demiyorum" dedi), muharrem ince kendisini arayip "senin kanitin yok" diye azarladi, dun de attigi tweet'te kendisine "fongul" diye hitap etti.

    yayin seklini sevmeyebilirsiniz, tavirlarini ideolojisini sevmeyebilirsiniz ama hal boyleyken ince'ye kisisel bir garezi oldugu icin veya fonlandigi icin bu troller meselesini gundeme getirdigini iddia etmeniz sacma. birazcik girip twitter'da ince oven hesaplari inceleyin, kimilerinin iletisim baskanliginca yonetildigini acikca goreceksiniz. bu memleket partililer ya da ince'yi destekleyenlerin hepsi aktroll demek degilse de aktroller tarafindan bir manipulasyon da acikca gorulebiliyor ancak gormek isinize gelmiyor.

  • 8 şubat 2023 muhalif kamuoyuna çağrı

    merhaba arkadaşlar.

    söylememe gerek yok, tarihimizin en büyük felaketini yaşıyoruz. bu felaketten daha kötü olansa hükümetin cevap vermekteki acizliği, dahası böyle bir günde bile muhalif belediyelerin yardımını engellemek, afad'dan başka yere yardımı provokasyon olarak dillendirmek, tsk'yı ısrarla tam kapasite göreve çağırmamak, twitter'a erişimi engellemek gibi sayısız skandala imza atılması.

    beni takip edenler bilir, etmeyenler de geçmiş entry'lerime bakabilir. muhalif biri olarak aylardır iktidardan çok kemal kılıçdaroğlu'nu ve altılı masayı eleştirmiş biriyim. bu eleştirilerimin sebebi masanın basiretsizliğinin ve yanlış aday tercihinin bizi seçimi kaybettirmeye götürdüğünü görmemdi ancak aktroll olmakla bile itham edildim. son birkaç gündeyse çok şey değişti.

    bu saatten itibaren bu hükümetten kurtulmak için:

    - yaptığım ve yapacağım bütün muhalefet eleştirilerine son veriyorum. ne adayları ne de partileri artık karalamayacağım.

    - farklı parti ve siyasi görüşten hiçbir muhalifle kavga etmeyecek, olabildiğince birlik olacağım.

    - millet ittifakının adayı ister kılıçdaroğlu, ister imamoğlu veya yavaş, isterse de ilhan kesici, abdüllatif şener gibi bir figür olsun, hiç tereddüt etmeden oy atacak, sırf öfkeden başka bir adaya basmayacağım. yine de tercihim olan bir aday varsa bunu o aday için kampanya yaparak talep edeceğim, aday olabilecek diğer isimleri yıpratarak değil. (örn: "kılıçdaroğlu aday olmasın" değil adayımız imamoğlu, yavaş, vb demek.)

    - meclise girme imkanı bulunmayan hiçbir partiye oy atmayacağım.

    - bunu ben yapamayacağım çünkü yurt dışında oy kullanıyorum ancak oylara sahip çıkılması konusunda elden gelenin yapılması da önemli bir şey.

    bu saatten sonra başörtüsü teklifi için kızdığım kılıçdaroğlu'yla, adam kazandı'dan beri eleştirdiğim muharrem ince'yle, odtü ormanı için sert eleştirdiğim mansur yavaş'la (imamoğlu'nu zaten seviyordum), iyi parti'yle, deva'yla 'helalleşmeye' hazırım. buradaki bütün muhalifleri de bu birliğe çağırıyorum. bu deprem bir kez daha bu iktidarın başımıza gelen en büyük felaket olduğunu gösterdi. önümüzdeki seçimler de bunlardan kurtulmak için son şansımız. bunu ya kazanacağız, ya kazanacağız.

    gün muhalefetin birlik olma ve herkesin bu hükümeti göndermek için irili ufaklı elinden ne geliyorsa yapma vakti.

    not: eski eleştiri entry'lerimi silmeyeceğim. o koşullarda o eleştirileri yaptığım için pişman değilim ancak bugün koşullar değişti.

    edit: arkadaşlar "yeni mi aklına geldi" eleştirilerinizi anlıyorum ama dediğim gibi, geçmişteki eleştirilerimi ben muhalefeti yıpratmak için değil, daha doğru adımlar atmaları, seçimi kaybetmemeleri için yaptım. ben hiçbir zaman akp de chp de aynı yaa falan demedim. amacım muhalefetin yanlış adımlarını göstererek onları daha doğru stratejilere çağırmaktı. tespitlerimde haklıydım haksızdım o başka bir konu ama günün sonunda hepimiz seçimi kazanmak istiyoruz, ben de zaten yine muhalefete oy verecektim. bu yüzden tekrar söylüyorum o eleştirilerden pişman değilim, belli tepkiler olmasa muhalefet de belli adımları atmayacaktı. sadece artık çok daha kritik bir zamana girdik.

    2. edit: bugün siyaset yapmayalım dediğimi, akp'li olduğumu falan iddia edenler var. yahu siz şaka mısınız? başkası da daha birkaç gün önce kılıçdaroğlu'na saydırmamışım gibi yazdıklarımı kk'yı aday yapma çabası diye etiketliyor. gerçekten bu entry'i okudunuz mu? okuduysanız hiçbir şey mi anlamadınız?

  • 2 mart 2022 meral akşener açıklamaları

    "tarihi bir dönemden geçiyoruz. dünyanın artık bir rus yayılmacılığı sorunu vardır. vakit yaptırım vaktidir. bütün bölge ülkeleri artık güvenliğinden endişe ediyor, putin'in bir sonraki hedefinin kars ve ardahan olmayacağını kim bilebilir?" ifadelerini kullandığı açıklamalar.

    "ey batı, ey ab diye bağıranlar bugün matruşka olma sevdası içinde. sarıkamış'ı, plevne'yi, kırım'ı unutanlar bugün yerli ve milli geçiniyor. avrasyacılık adı altında çöllerinde altın kaplama arabalarla gezen borsa simsarlarının küçük stratejik ortağı olamazsın türk milleti!"

    "atatürk yozlaşmış avrasya rejimlerine duyulan hayranlığı gizleyecek maske değildir."

    "yeni şartlarda yeni bir dünya kurulur, türkiye de bu dünyada yerini bulur."

    meral akşener gördüğüm kadarıyla son dönemlerde dış politika konusunda en cesur konuşan muhalefet lideri.

  • ibb caz konserinde alkol satışı yapılması

    ali babacan'dan muhafazakar kardeşlerimiz için bir çıkış beklediğim olay.

    eskiden topkapı sarayında çeşitli vesilelerle düzenlenen etkinliklerde başta şarap olmak üzere içki servisi olurmuş. islamcılar o kadar alıştırdı ki alkolü eroin gibi göstermeye bir caz konserinde bile bira gördüler diye kuduruyorlar.

  • 1 nisan 2021 mansur yavaş habertürk yayını

    chp sanırım yönettiği belediyelerin meclisinde bulunan akp ve mhp gruplarına "muhalefet" deme şeklinde bir karar almış. iki gün arayla önce imamoğlu şimdi de mansur yavaş belediye meclisinden şikayet ederken "meclisteki muhalefet" diye bahsediyor.

    normalde biz, örneğin bir öneri reddedilince "ibb meclisinde iktidarın oylarıyla reddedildi" demeyi tercih ediyoruz türkiye genelini düşünerek ama chp sanırım seçmene kendisinin iktidar, akp'nin muhalefet olabileceğini, hali hazırda kimi yerlerde olduğunu göstermeye çalışıyor. kendine çıkarılan engellemeleri "iktidar bizi engelliyor" diyerek bir mağduru oynamak şeklinde değil, biz iş yapıyoruz ama bir de muhalefet var onlar çomak sokuyor şeklinde ifade etmeyi tercih ediyor.

  • türkiye'nin en avrupai şehri

    avrupailikten kastınızın ne olduğuna bağlı olarak değişecek tanım.

    pek çoğumuz avrupai denildiğinde akla almanya'dan, isviçre'den görüntüler getiriyoruz oysa resmi olarak üç tane çölü bulunan ve yüzyıllarca arap egemenliğinde kalmış ispanya da avrupa, bir adaya hapsolmuş ve hafif tropik havası olan malta da avrupa, şehirlerinin çoğu minareleri çıkarırsanız tipik anadolu şehirlerinden farksız görünecek bulgaristan, romanya ve kimi balkan ülkeleri de avrupa, komünizmi ve işgalleri yaşamış, krakow gibi istisnai yerler dışında beton blokları oldukça fazla olan polonya da avrupa. avrupa dediğiniz kıta kuzeyinde fiyortlar, güney ucunda kaktüs olan bir yer arkadaşlar. tek bir avrupalılık yok ve türkiye avrupa'da mıdır değil midir tartışmalarında en çok gözardı edilen konu bu, türkiye'nin bir köyünü gidip alplerde heidi'nin köyü gibi yerlerle kıyaslarsanız elbette türkiye avrupa'da değil dersiniz.

    bu uzunca girizgahtan sonra fikirlerimi sıralıyorum.

    imparatorluk tarihi ve ticaret merkezi olan bir metropolse kasıt: istanbul, muadili roma, budapeşte ve lizbon olabilir.

    yine ticaret yoğunluklu ama daha yerel bir liman kenti ise izmir, muadili ikizi gibi olan selanik ve biraz barselona.

    çok kültürlü balkan şehirleriyse edirne, muadili sofya, saraybosna, plovdiv.

    turizmin canlı olduğu bir akdeniz kentiyse antalya, muadili biraz nice ve monako, biraz dubrovnik.

    soğuk, ortasından nehir geçen ve tramvayla ulaşım ve bisikletin yaygın olduğu daha kuzey tipi öğrenci kentleriyse eskişehir, muadilleri daha küçük balkan kentleri olsa da öykündükleri krakow, amsterdam ve kopenhag gibi kentler. türkiye'den pek çoğumuz bu tip öğrenci kentlerine erasmus'a gittiğimiz için avrupai kent denildiğinde aklımıza gelen örnek eskişehir oluyor.

    yine soğuk, eski doğu bloku ülkesi başkenti tarzı ciddi bir yerse ankara, muadilleri biraz varşova ve tv kulesini de içeren bir zamanların doğu berlin'i.

    bütün bunlar dışında çanakkale, çeşme, kaş, bodrum, marmaris gibi yunanistan ya da diğer pek çok akdeniz ülkesinde sırıtmayacak kıyı kentini ve safranbolu, amasya gibi tarihi korunmuş yerleri de çok rahat bu tanıma koyabileceğimizi ekleyeyim. bir de unutulmamalı ki avrupai kent derken genelde büyük topları düşünüyoruz, oysa tuna'nın doğusuna geçildiğinde şehirler ve özellikle köyler git gide türkiye'dekilere daha çok benzemeye başlıyor. gecekondu semtleri gibi sorunlar da pek çok doğu avrupa ülkesinde türkiye'deki kadar olmasa da banliyölerde kendini gösteriyor. bu avrupailik ya da orta doğululuktan ziyade ekonomik gelişmişlikle ilgili. örneğin dubai'de gecekondu semti yoktur ancak burası bir ortadoğu şehridir.

  • kahvaltı yapmak yasaklanmalı

    farklı bir tespit.

    aslında ben de kahvaltı en önemli öğün diye düşünenlerdenim ancak yazıyı okuyunca gayet mantıklı geldi. örneğin sabah kalktığımda hiçbir şey yemez sadece kahve içersem kimi zaman öğlene kimi zaman öğleden sonra 2'ye 3'e kadar bir şey yemeden geçirebiliyorum ancak aç kalmayayım diye bir poğaça bile yesem bir saat sonra acıktığımı hissediyorum.

    bir de türk kahvaltısı dünyanın en iyisi deriz hep. bu mantıkla hepimizin çok fit vücutlara sahip, sağlıklı dipçik gibi bireyler olmamız gerekti. bakınca öyle bir durum göremiyorum.

  • mecliste deprem araştırma önergesinin reddedilmesi

    dün gerçekleşmiş olay.

    iyi parti grup başkanvekili müsavat dervişoğlu'nun 26 eylül'de yaşanan 5.8'lik deprem sonrası depreme hazırlık konusunda verdiği araştırma önergesi akp'lilerin ret, mhp'lilerin çekimser kalmasıyla reddedilmiş.

    --- spoiler ---

    iyi parti grup başkan vekili ve izmir milletvekili müsavat dervişoğlu, araştırma önergesiyle ilgili tbmm genel kurulunda ;‘’17 ağustos 1999 yılında marmara bölgesi’nde meydana gelen ve 45 saniye süren deprem bizlerden, 20 bine yakın canımızı aldı. 45 saniyede 365.000 bina ağır hasar gördü, 150 binin üzerinde vatandaş kalıcı konutlar yapılana kadar prefabrik ve çadırlarda barınmak zorunda kaldı. depremin ağır bedellerini ödediğimiz 1999 yılından bu yana, ikinci bir 17 ağustos felaketinin önüne geçmek için hangi tedbirler alınmıştır? 1999 yılından bugüne kadar deprem vergilerinin amacı dışında harcanması ve imar barışı adı altında dayanıksız binaların hazineye gelir sağlayabilmek amacıyla ruhsatlandırılması gibi uygulamalarla karşı karşıya kaldık. bir taraftan bütçede yaşanan açıklar kapatılmak istenirken, diğer taraftan kendi insanımızın can güvenliği hiçe sayılmış oldu.’’ dedi.

    iyi partinin depremle ilgili araştırma önergesi ak parti’nin ret, mhp’nin çekimser oylarıyla reddedildi.
    --- spoiler ---

  • türbanlı psikolog

    kimsenin bir mesleği yapma hakkıyla derdim yok ancak şahsen tercih etmeyeceğim.

    mesele birinin inançlı olup olmaması da değil. bir kişi o inanca bağlılığı bu şekilde beyan ediyorsa ben bir psikolog olarak o kişiye güvenemem. cinsel yönelimim, yaşam tarzım hakkında vereceği yargıların tarafsız olacağına şüpheyle yaklaşırım. bu konuda meslek etiği deniyor ancak inancın bir düğmesi yok ki yeri geldiğinde kapatıp açasın.

    terapi her şeyden önce doktorla aranda uyum meselesi. bu yüzden tercih edene saygım var, ben etmem.

    edit: arkadaşlar okuduğunuzu anlamıyorsunuz herhalde. ben tercih etmem çünkü bu benim için bir beyan diyorum. başı açık biri illa daha iyi psikolog olacağı değil ama kapalı olanın dünya görüşünün bana aykırı olduğunu biliyorum bir kere, bunu bana o türbanla beyan ediyor. bu yüzden karşısında rahat etmem diyorum.

    parayı ben veriyorum, söz konusu benim rahatlığım, tercih etmek hakkımdır herhalde?

  • 8 mart 2019 kadınlara polis müdahalesi

    geçen yıl new york times'a kapak olmuş ancak sözlük yazarlarımız ve bilimum aydınımız tarafından pankartları sebebiyle beğenilmeyen yürüyüşe müdahaledir.

    bu sizin eseriniz sevgili çok aydın, çok modern ahali. bugün hiç yerde sürüklenen, gaz yiyen kadın görüntüsüne bakıp sinirlenmeyin. geçen yıl ohal türkiyesinde yapılabilen tek büyük kamusal toplanma için "bunlar da abarttı," "bu kadın hakları değil orospuluk" vs. gibi düzinelerce laf ettiniz. birkaç yüz kadının o caddede iki saat yürümesini sırf sizden biraz daha marjinal, sizden "daha az kabul edilebilir" görüşlere sahipler diye o çok modern, devrimci yapınıza sığdıramadınız. hakların her gün kısıtlandığı, dinci baskının ve cinsiyet ayrımının arttığı bu dönemde ilerici potansiyeli olan bir hareketi marjinalleştirdiniz. e haliyle normalde kadınlar günü gibi ezelden meşru bir duruma müdahale etmeye çekinenler bunun ortalama aydın tarafından bile takılmayacağını görünce bildiğini okudu, ne de olsa onlar gerçek kadın hakkı savunucusu değil "feminazi orospular" sizin için. şimdi kına yakabilirsiniz.

  • başörtüsünü çıkaran kadınlar

    "çıkardıysan çıkardın bize ne?" diye karşılanan, hatta bazı başörtülü kadınlarımız tarafından "hala başörtülüyüm ve gururluyum" paylaşımları ile güya kontra yapılan cesur kadınlar.

    her cuma "hayırlı cumalar" yazarken başkalarına ne bu diye düşünüyor musunuz? her ramazan "oruçluyum saygı duy" diye sokakları zindan ederken, gösterişli ramazan sofralarınızı instagram'a koyarken ben şov mu yapıyorum acaba diyor musunuz? kandil mesajlarınızı whatsapp gruplarına atarken olur da hani bir ihtimal haşa müslüman olmayan biri içinden "bana ne kandilinden?" diye geçiriyor mudur diyor musunuz?

    hayır.

    ama söz konusu başörtüsünü çıkaran birinin neredeyse devrimci bu hareketini cesurca paylaşması olunca "isteyen takar isteyen çıkarır, bize ne?" oysa çok iyi biliyorsunuz hiç de öyle isteyenin takıp isteyenin çıkaramadığını. siz yalnızca kadınlar üzerindeki baskı aracınızın elinden alınmasından, ayrıcalıklı halinizi kaybetmekten korkuyorsunuz. bu yüzden oyuncak arabası elinden alınmış çocuk gibi ağlıyorsunuz. ağlamaya da rahatsız olmaya da devam edeceksiniz.

    kadınlar nasıl özgürleşiyor, zincirlerinden nasıl kopuyor bunları birer birer göreceksiniz ve sindireceksiniz.

  • çanakkale köprüsü'nün geçiş ücretinin 70 tl olması

    (bkz: çanakkale geçilmez)

  • barınaklarda hayvanları 10 gün aç susuz bırakmak

    bir barınaktaki tüm görevliler tatile gidiyor ve kimsenin aklına bu hayvanlara kim bakacak sorusu gelmiyorsa bunun adı ihmal değil cinayettir.

  • türkiye'nin güzel olduğunu zannetmek

    yanlış değildir.

    türkiye coğrafi açıdan ve de dünya tarihinde pek çok medeniyete ev sahipliği yapması bakımından eşsiz bir yere sahiptir.

    bir kıyaslama yapacak olursak ingiltere'de gittiğiniz bir sürü yerde doğa manzarası güzel olmakla birlikte aşağı yukarı aynı olacaktır. yeşillik, bir göl veya nehir, kapalı hava, yüksek olmayan dağlar. türkiye'deyse birkaç yüz kilometrelik bir hatta iskoçya kadar yeşil karadeniz'in dağlarını, resmi olarak bir çöl sayılan karapınar'ı, turkuaz deniziyle akdeniz'in incilerinden ölüdeniz'i görebilirsiniz. yine ingiltere'de romalılar ve eski anglosakson yapıları dışında kayda değer bir şey bulamazsınız ancak türkiye'de likya'dan trabzon rum imparatorluğu'na, 12 bin yıl önceden kalmış göbeklitepe'den osmanlı'nın modern saraylarına kadar çok geniş bir skalada medeniyet izleri bulabilirsiniz.

    sorun ülkenin güzel olup olmaması değil değerlendirilip değerlendirilmemesi sorunudur. roma'da tarihi izler bir namus meselesiymişçesine korunur ve şehrin siluetine özen verilirken aslında tarihi roma'dan çok daha görkemli olan istanbul'a metrobüs, toki, martı projesi gibi göz kanatan yapılar layık görülmektedir. yunan adaları dünyaca ünlüyken benzer bir coğrafyada ve çok daha yeşil olan bizim bazı adalarımız ve sahillerimiz rant karşısında el ovuşturan iş adamlarına teslim edilir. özellikle batı avrupa'da yürüyüş yolları, kamp alanları ve tabiat parkları özenle korunurken biz karadeniz'in yeşilliklerini araplar cipleriyle rahat geçebilsin diye asfalta teslim etmiş, adını da çaktırmamak için "yeşil yol" koymuşuzdur.

    bugün ingiltere henüz 20 yaşında bile olmayan bir dönme dolabı dünyaya pazarlar. bizse üzerinde durduğumuz bu medeniyeti nasıl daha fazla yıkarız diye düşünür dururuz.

  • güldür güldür'ün güldürmemesi

    komedi anlayışı espriler ile değil de komik şiveler ve her skeci tiplemelerin birbirine bağırış çağırış içinde ağız burun dalması ile bitirten çirkeflik üzerinden olmasındandır.

    en başından bir insan gerçekten komik olduğuna inanıyorsa programına güldür güldür demez. bu yani ne bileyim... porno çekip ismini "tahrik ol" koymak gibi bir şey. oysa senin işin bunu bana emretmek değil olmasını sağlamak.

    yasaklar'dan, olacak o kadar'dan nerelere geldik.

    edit: bir de çocuklar versiyonu var bunun. ufacık veletlere pala bıyık takıp kıro kıro konuşturuyor, sonrasında "oyy ne tatlısın sen" diye seviyorlar. çocuk gelişimi açısından sakıncalı diyerek yasaklanası.

  • yallah arabistan'a

    "kendinden başkasına yaşam hakkı tanımayanların söylediği söz" imiş.

    ahahahahahahahaha!

    gelip "burası müslüman ülkesi istediğinizi yapamazsınız" diyen adam değil de ben başkasına yaşam hakkı tanımayanım öyle mi?

    özgürlük düşmanlarına hoşgörü olmaz. cömertçe kullanınız.

  • baba ile araba kullanmak

    geçtiğimiz günlerde deneyimlediğim eylem.

    aynı saniye içinde hem "yürü" hem "yavaş" deyip ikisinden birini yapmadınız diye size kızma yeteneğine sahiptirler. bir yandan çığlık atan annenizi de iki laf söyleyip sustururlar.

    yoğun bir maraton akşamı babam sessiz kaldığı vakit bana "bir şey demeyince daha iyi kullanıyorsun" diye itiraf etti. havalimanında ben indikten sonra camdan el sallarken de arabayı vurdu.