hatirlamak unutmaktan zordur9
profili

  • ankara batıkent'te köpek katliamı

    @schrodingers katze isimli yazar arkadaş aşağıda görüntüleri paylaşmış ;
    1

    ön edit. hep merak ediyoruz kim bu vicdansızlar diye ya uzaklarda aramayın arkadaşlar. https://eksiup.com/2dc2ce352532

    mansur başkan da açıklama yapmış az evvel.

    tam olarak nerede yapıldığına dair çok mesaj geliyor. yenimahalle turgut özal mahallesi. 2113 cadde (atakent yanı)

    ankara batıkent'te köpeklerin zehirlenmesiyle yapılan katliamdır. bazı insanlar orada çabalıyorlar hayvanları durdurabilmek için.

    o civarda oturan insanlar da yardım çalışmalarına katılsa çok iyi olur. bunu yapanlara insan demeye bile dilim varmıyor. her gün hayvanlara edilen işkenceleri duymaya alıştığımız için normal gelmeye başladı. ama lütfen normal kabul etmeyelim. normalleştirmeyelim. zehirlenen köpek sayısı henüz belirlenmemiş ama zehirlenen tek bir köpek bile olsa çok çok üzücü.

    https://mobile.twitter.com/…tus/1115670490335600641

  • ekşi itiraf

    * çerkes milliyetçisi bir kadının türk torunuydum ben. daha dört beş yaşlarında kıvırcık saçlı, çekik gözlü, bir çocukken anneannem üzerime eğilir beni "anneannesi kurban, kendisi türkmen" diye severdi.

    *ilkokuldayken bir defa yanlışlıkla evde kendi odamda yangın çıkarmıştım. koşarak anneannemin yanına gitmiştim. dilim tutulduğu için konuşamamış elbisesinin eteğinden tutup "eauuuu" gibi sesler çıkarıp odama çekiştirmiştim. yangını görünce gece nöbetinden gelmiş uyuyan babamı uyandırma şeklini hala unutmam. incecik sesiyle "amaaaaan koş koş, çocuk evi yakıyor." diye çırpınışı bugün gibi gözümün önünde. gülerek hatırlıyorum.

    *bazen bir şeye sinirlendiğimde, bir şeyi çok isteyip direttiğimde mutfağa koşup kendimi bıçaklıycam, öldürcem derdim. sanırdım ki dur yapma, tamam istediğini yaparız diyecek. dur derdi can tatlı, sen kendini bıçaklayamazsın ver bana ben seni bıçaklayım. elimdeki meyve bıçağını alıp hafifçe karnıma değdirirdi. tamam, duuur yaşamak istiyorum vazgeçtim diye bıkkınlıkla, pes etmeyle karışık ağlardım.

    *şarkı söylemeyi çok severdi. hep şarkı söyleyerek iş yapardı evde. her nazıma oynardı. ben istiyorum diye gece kalkıp geceliğiyle benimle birlikte halay çeker, mendil sallardı.

    *ben çok arsızlaştığımda, etrafı tekmelediğimde "oha oha jem*, şit*" derdi.

    *namaz kılarken o secdeye varacağı zaman omzuna asılır o yatarken yatar omzunda yatar, kalkarken kalkardım. bazen de o namaz kılarken kenarda kendi kendime ugraşırdım, oyun oynardım. kim bilir ne saçmalık yapıyorsam namaz esnasında kendini tutamaz gülerdi. sonra yeni baştan kılardı.

    *senden sadece ölünce kurtulacam herhalde derdi. ben otobüse biner oraya da gelirim kurtulamazsın derdim.

    * her gece yatmadan önce ya mavi ya da mor plastik bardakta bana süt verirdi. kahverengi pirinçli geyiğim, kırmızı beyaz tavşanım, oyuncak bebeğim, ben ve anneannem birlikte uyurduk. evet, hepimiz aynı yatakta ve yan yana. uyumadan önce bir sürü dua okurdu. ellerine çorap geçirirdi. pis sivrisinekler benim kanımı çok seviyor derdi.

    * öyle işte. ona olan sevgimi anlatacağım ne bir kelime var ne de bir şarkı. sen gittin ama ben senin yanına gelecek otobüsü bir türlü bulamadım. huzur içinde yat. seni seviyorum. eşek torunun <3

  • arabayla hayvan öldürüp instagramda paylaşan insan

    fotoğrafını açmadım çünkü biliyorum ağlarım.

    ben küçükken şehirlerarası bir yolculuk yapıyorduk. önümüze bir kedi çıktı. babam kediyi ezmemek için direksiyonu kırdı, kedi de arabayı görünce refleks olarak direksiyonu kırdığımız yere kaçtı. yani kedi refleks olarak kaçmasa ya da babam kediyi ezmemek için direksiyonu kırmamış olsa kedi kurtulacaktı. ama kediyi ezdik. üstünden geçtik. ezilirken çok kötü sesler çıktı, çıtır çıtır. ben yolculuk boyunca ağladım. annem de ağladı. babam da çok üzüldü. hiç konuşmadık yol boyu. hala o kedi aklıma gelince ağlamak geliyor içimden. hem de öyle bir iki damla gözyaşı değil o ezilirken çıkardığı sesi hatırladıkça hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum.

    istemeden zarar verdiğimiz bir canlıya ben böyle üzülürken insanlar bile isteye nasıl zarar veriyorlar hiç anlamıyorum. geçen gün de bacaklarına asit dökülen bir köpek vardı. gerçekten nefret ediyorum hayvanlara zarar veren insanlardan. ya kendi halinde bir hayvancağız ya. sana ne zararı var? ne istiyorsun zavallıdan? bırak yaşasın. fotoğrafı açmadım ama acı çektirilen bütün hayvanlar için gözyaşlarım akmaya başladı bile :/

    umarım bunu yapan caninin başına çok daha kötüsü gelir.

  • ekşi itiraf

    * dört yıldır ailemden uzakta ve yalnız yaşıyordum. şimdi yanlarına yeniden döndüm. ilk başlarda alışmakta zorlandım şimdi yeni yeni alışıyorum. mutsuzum.

    * geçen gün tam hazırlanmış evden çıkacakken annem elbisenin boyu çok kısa dedi. tartıştık ve ağladım. bir elbise boyu için ağlayacak insan değilim ama bazen özgürlüğüm kısıtlanmış gibi hissediyorum buna ağlamıştım esasında.

    *işsizim, baba evime geri döndüm ve babamdan para alarak yaşıyorum. tüm bunlar beni üzüyor.

    *dün yakın bir arkadaşımla telefonla konuşurken bana " bir uçurumdan inerken aniden ip kesilir düşersin ya. işte sen böyle aniden ve sebepsizce terk edildin. adam da 3 ay sonra nişanlandı. senin yerinde olmayı hiç istemezdim, memleketi terk ederdim valla" dedi. sağol yaa dedim sadece. verdiği moralsizlikler için.

    *"doğacaktır sana vadettiği günler hakk'ın, belki yarın, belki yarından da yakın" diyen mehmet akif seni öyle iyi anlıyorum ki.

    * son 8 ay içinde aniden 18 kilo aldım. 48 kiloydum şu an 66 kiloyum. çok sevdiğim bazı elbiselerim olmuyor. 53 kiloya düşmek istiyorum ve nasıl yapacağım konusunda bir fikrim yok.

    *seni stalklamaktan daha sıkıcı bi şey yok. bıktım senden ama vazgeçemiyorum da.

    *arkadaşlarımın ya düzenli bir ilişkileri var, sevgilileriyle mutlular ya da nişanlandılar. henüz evli sayısı az. kendimi oldukça şanssız hissediyorum ilişkiler konusunda.

    *çok sevdiğim iki tane kolyemi kaybettim. ikisi de pahalıydı. manevi değerleri daha yüksekti. hiçbir şeye sahip çıkamadım. her zaman arkasından gözyaşı döken oldum eşyaların, insanların.

    * benim uzun, kıvırcık ve simsiyah saçlarım var. aslan yelesi gibi. dalgası çok güzel. moralim bozuldukça gidip aynadan saçlarıma bakıyorum.

    *bütün bu süreçte şunu anladım ki ağlamak ve ders çalışmak en iyi terapidir. bugün ders çalıştığım için bi nebze iyiyim uyumadan önce de yarım saate yakın ağlayacağım ve daha iyi olacağım.

    * şu yazdıklarımı okudum da ya hep geç kaldım hayata ya da erken davrandım yarım kalmalarım hep bu yüzden.

    *bizim için çok zor ama senin için çok kolay allah'ım, sen ol de, her şey oluverir. lütfen ağlayan da gülsün.

  • ekşi itiraf

    *6-7 yaşından bu yana sahip olduğum ve hayat boyu taşıyacağım bir psikolojik rahatsızlığım var. tam bitti diyorum, rahat huzurlu günler geçiriyorum. yeniden ortaya çıkıyor. bugünlerde hafif ataklar geliyor. bazen çok üzülüyorum. hayat boyu mücadele etmek zorunda olduğum için.

    *eskiden daha çok üzülürdüm. derdim ki keşke fiziksel bir rahatsızlığım olsaydı. keşke kanser olsaydım derdim. bununla başa çıkmak çok zor derdim. ama sonra anladım ki hastalıklarımızı biz seçemiyoruz. ama yine de bazen üzülüyorum işte. amaaaan ne bileyim. :/

    *deri ceket giyen adamlardan korkuyorum. deri ceket giyen adamlar benden uzak durun.

    *2012 yılında yolda gördüğüm dilenci bir kadın önce hediye diyip sonra elindeki lifi zorla sattı bana asdggfgjk. böyle girişimci insanları ve kendim gibi enayileri görünce durup düşünüyorum.

    *aslında hayatımın her alanında lif olayındaki gibiyim. mesela eski sevgililerim de o dilenci kadın gibi hayatıma zorla girdiler sonra çıkıp ettiler.

    *geçen gün kuzenimle arkalı önlü arabayla bir yere gidiyorduk. kuzenim bana arabayı park edeceğim bir yer gösterdi. babam oraya giremezsin dar orası. bence başka bir yere gir dedi. dediğini yaptım. sonra kuzenim niye oraya girmedin deyince babam giremezsin oraya dedi dedim. sonra oraya tekrar baktım halbuki girermişim.

    * başka bir zaman iki aracın arasından geçmem gerekti. geçebilir miyim yaa dedim. yanımda kardeşim vardı. geçersin yaa, geniş orası dedi. geçemedim, arabayı sürttüm. hep beni kandırıyorlar :/

    *bugün bir başlığa girdiğim entry üzerine bana denildi ki hatunların efendi adam yerine piç tercihi sende de var. hayır arkadaşlar. ben piç adamları efendi zannedip tercih ediyorum. sonradan piç oldukları ortaya çıkıyor. halbuki benim onları ilk tercih etme kriterim efendilikleri, karakterleri oluyor. insanları hiç tanıyamıyorum.

    *1 haftadır doğru düzgün ders çalışamıyorum. yarından itibaren beyin bedava yöntemine geçiyorum. hızlı, gayretli ve sabırlı olmam lazım.

    *edebiyatı ilk kez ne zaman sevmeye başladığımı hiç bilemeyeceğim galiba. başı yok gibi ama sonsuz gibi de.

    *birkaç kez sevdim ama hiç aşık olmadım. hiç karşılıksız sevgi de yaşamadım. ilk adımı da hiç atmadım. seven ve ilk adımı atan hep karşı taraf oldu. terk edenler de yine onlar oldular. bazen ilişkilerimde kendimi figüran gibi hissediyorum.

    * özleyeceğimi bildiğim insanlar var gideceklerinden o kadar eminim.

    *lisede bir hocam vardı derdi ki "insanoğluna deseler ki düz duvara tırmanıp orada yaşayacaksın deselerdi ya da bir suyun içinde yaşayacağını söyleselerdi insan ona da alışır" derdi. o zaman onu sadece dinlemiştim şimdi anlıyorum da.

    *kendimi çok yorgun hissediyorum. kimseye yetemiyorum. en çok da kendime.

    * yazdıklarımı okuyunca kendime acıdım. :/

  • ekşi itiraf

    * sıkıcı bir gün. dışarda hava berbat. mavi tulumlu küçük bir bebek var etrafımda ve ağlıyorum. ağladığımı anlıyor. bana doğru emekliyor üstüme tırmanıyor ve gözyaşlarıma dokunuyor. dediğim gibi hava berbat.

    *berbat havalarda güzel şeyler yazanların aklına şaşarım zaten.

    *bugün diş hekimine gittim. röntgen çekilirken radyasyondan zarar görmemem için bana kurşun geçirmez yelek giydirdiler. işe yaradı. keşke bana hayatımın her alanında kurşun geçirmez yelek giydirseler.

    *balığım niyazi ipek intihar ettiğinde çok üzülmüştüm ama yerine gelen kaktüsüm mecit onun acısını hafifletti. aslında bize çok üzüntü veren şeylerin yerine yeni bir şeyleri sevebildiğimizde acılarımızı unutuyoruz.

    *son günlerde de böyle bir arkadaşım vardı. beni terk edip giden arkadaşlarımın boşluğu, eski sevgilimin üzüntüsü ve hatta yaralı çocukluğum bile onunla konuşunca biraz iyileşmişti. kırkikindi yağmurları gibiydi. mercedes gibi, turkuaz gibi sanki yaz gibiydi. fazla bir mektup son bir şans gibiydi. gitti.

    *mert fırat çok tatlısın. sev-sen diye bir sendika kurmayı düşünüyorum. gel beraber yönetelim.

    *her sabah dünya yeniden kurulur. bunu asla unutmayın.

    *ölenle ölünmüyor ya keşke ölünse.

    * bir adam vardı birkaç yıl önce. maddi manevi hiçbir insani zafiyetle üzemeyecek kadar çok sevmiştim onu.

    *o adamı yeniden görsem derdim ki "seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben, evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım." ama demem. çünkü yüzünü bile görmek istemiyorum.

    *gerçek dostların sana ailen gibi davranır, daima.

    *hala birini sevmekten korkmayan insanlar var mı varsa tebrik ederim, ben birini severim de yine hayatım kayar diye kimseyi sevemiyorum.

    *bu şarkı da benden tüm malatyalı dostlara gelsin. klibi izleyerek dinleyin. işin güzelliği orada.

  • ekşi itiraf

    * çocukken sadece ön dişlerimi fırçalardım. arka taraftaki dişler nasılsa fazla gözükmüyor diye. hala ön dişlere daha fazla özen gösteririm.

    *metrobüste yanıma oturan arkadaşım, diğer arkadaşın yanı boşalınca onun yanına geçti. işte benden hep böyle vazgeçiyorlar.

    *annem ve babamdan bile çok sevdiğim bir anneannem vardı. alzheimer oldu. ilk beni unuttu.

    *fala inanmıyorum diyorum ama fal baktırırken ses kaydı alıyorum. sonra tekrar tekrar dinliyorum.

    *annem komşuya gidiyorum yemek pişince altını kapat demişti. piştiğini nasıl anlarım diye sorunca o kendini belli eder demişti. uzun bir süre ıspanaktan işaret beklemiştim.

    *bu sözlükte en sevdiğim yazar sadelisu.

    * saçlarımı saçın saçım olsun kampanyasına göndereceğim. kanser hastalarına bir umut olsun. bir süre kısa saç kullanacağım.

    *oturup sohbet ettiğim herkes bana çok iyi biriymiş gibi geliyor. artık kamu spotu veriyorum. "arkadaşlar şerefsizseniz baştan söyleyin. ben anlamıyorum."

    * herhangi bir konuda kimseyi teselli edebilecek takatim yok, omzum yeterince ıslak, yüzlerine boş boş bakıyorum sadece.

    *kırmızı bir bere ve yeşil bir kolye aldım. evde bereyi ve kolyeyi takıp ablama whatsapp'tan bir fotoğraf attım. bir müddet sonra konuşma sayfasını yeniden açıp fotoğrafı görünce "kim bu mal yaa?" dedim. :/

    * diş hekimi olan sevgilim beni terk edince diş fırçalarına baka baka ağladım uzun bir müddet.

    * 2013 yılında ekşi sözlükten bir arkadaşım oldu. gece. bir gün ona dua edip uyumam lazım dedim. bana da dua eder misin dedi? o günden beri 4 senedir ona da dua ediyorum bunu kendime bir vazife edindim.

    *çilekli yoğurt koleksiyonuma yenisini ekledim. bu sefer ki en güzeli eker çilekli süzme yoğurt. yemeden ölmeyin.

    * istiyorum ki bir adam girsin hayatıma ona "sonra bir sabah seni gördüm. sonra bir sabah daha gördüm. sonra hep gördüm." diyeyim. evlenelim.

    * bir sene öncesine kadar çok samimi olduğum, her dakikamı geçirdiğim 4 insan da hayatımdan çıktı. kimseden vazgeçemedim. onlar gitti. bazen çok üzülüyorum.

    *bazen kendimi çok değersiz hissediyorum. çok mutsuzum.

    *yazdıklarımı okuyunca kendime acıdım. :/

  • ekşi itiraf

    numarasını ezbere bilip sesini unutmak.

  • anneanne evinin insana huzur veren yanı

    (bkz: anneanne evindeki 30 kiloluk beton yorgan)

    hamur kızartması, sütlaçlar, çerkes mantısı, istediğin saatte uyanma lüksü, ısınsın diye sobaya asılan pijamalar, eski anıları konuşmak, bitmeyen sohbet, sınırsız sevgi. nurlar içinde yat canımın içi. yerini kimse dolduramaz.