olsun lan bizi de seven olur26
profili

  • mahsun j

    sözlükte çok gömülünce bir hafta içinde sekiz bölümü de izledim. buradaki minnoşlar "ayyy çok avam, çok kalitesiz" vs yazınca, kesin mükemmel bir şey dedim ve yanılmadım yine.

    yani şu sözlükte belli bir grup var yeminle işaret fişeği gibi. iyi olan ne varsa burun kıvırıp sikik sokuk şeylerin, kişilerin meftunu oluyorlar.

    neyse, dizinin mantığı basit, bir kaybeden hikayesi. hung esinlenmesi diyorlar ama izlemediğim için ona yorum yapamam.

    prodüksiyon çok detaylı değil. olayın absürtlüğü üzerinden ilerleniyor. ömer sinir farkı işte, gibi'yi yönettiği zaman da çok güzel anlatıyordu hikayeyi.

    duvardaki saatten, bakınca tatsız tuzsuz olduğu anlaşılan menemene kadar bize geçiyor o yoksulluk. hele ki "ben de ölmüş komşularımın sweatini giymekten hoşlanmıyorum" gibi ufak detaylar şahane. anlı şanlı yönetmenlerimizin dostoyevski romanlarından fırlayan karakterler gibi konuşan fukaralar gibi değil. hakikaten tek maça kalan kuponundan gelen parayla rahat nefes alacak adamların hikayesi.

    asla yırtmayacak, ne yapsa olmayacak adamın hikayesi bu. mutlu sona bağlayıp bahar'ın mahsun'a dönmesi üzerine kurulmadan; hatta "sen kimsin lan ben sana bakar mıyım" diye net bir şekilde çizgi çekerek ilerlemeleri güzel olmuş.

    keyifle izliyorum valla. uzun soluklu olur umarım.

  • efe aydal'a köpek çetesinin saldırması

    yanında 7.5 kg et, 4 kg kemik, 1 torba da mama taşısaymış hiçbir sorun olmazdı. minik dostlarımız oyun istemiş.

  • cmylmz diamond elite platinum plus

    eski tadı yok demek acımasız olur. çünkü bir tat bir doku ile 2007'deki gösterideki cem yılmaz da aynı değildi. bir tat bir doku'da daha askerliğini yapmamış fırlama bir genç varken, 2007'de orta yaşlara yaklaşmış yine muzip ama ilk gösterisindeki pervasızlıktan uzak, daha oturaklı bir cem yılmaz vardı. sonra fundamentals geldi. o dönem burada yerden yere vurulmuştu, şimdi ise en iyi gösterisi yazılıyor.

    ben bu dört gösteriyi de canlı izledim. bir tat bir doku'da gösteri bittiği zaman gülmekten kusmuştum, başım ağrımıştı. hiç beklemiyordum öyle bir performans. sonrakilere de çok güldüm ama bir tat bir doku acayip bir şeydi hakikaten.

    zaman değişiyor, toplum değişiyor, genel kabul değişiyor, düne kadar suya sabuna dokunmaz dediğimiz tatlı hayat dizisinin tekrarları bile yarısı sansürlü şekilde yayınlanabiliyor. e haliyle cem yılmaz da değişiyor.

    beğenmeyene saygım sonsuz tabii ki sonuçta gösteri sanatları bunlar. herkes koşulsuz beğenecek diye bir şey yok. 27 yaşında sahnede bin türlü fırlamalığını gördüğüm adamın 50 yaş halini de izledim. her gösterinin tadı ayrıydı.

    yalnız netflix de yayınlanırken bayağı kesilmiş. iki buçuk saate yakın sürmüştü benim izlediğim gösteri normalde ama netflix'te bir buçuk saat yayınlandı. gerçi 2007'nin sahnedeki haliyle dvd hali de farklıydı, fundamental'in de.

    neyse çok uzatmayayım. şahsen çok beğendim. beğenmeyene de niye beğenmedin diyecek halimiz yok.

  • orman bakanının enkaz üstündeki şovu

    yarın ahmet hakan isimli kişiye fazla mesai yaptıracak olan şov.

    aslında bu hareketin ne kadar mükemmel olduğunu, art niyet arayanların vatan haini olduğunu, bu vesileyle ekrem imamoğlu'nun çok başarısız olduğunu uzun uzun yazacaktır.

  • 4 eylül 2020 fahrettin altun'un yaptığı espri

    -alman arabası mı o?

  • eljif elmas

    suriyelilerin performansı bu ara inanılmaz

    07.45 uyanış

    08.00 çikolatalı ekmek

    08.15 disney junior'da pijamaskeliler qeyfi

    09.00 nesquik eşliğinde sözlüğe giriş

    09.01 fenerbahçe başlığına girip "ehueheheuhe bok gibiler yaa" diye 37 paragraf entry döşeme

    09.30 garry rodrigues başlığında "zaten bok gibiydi yeaaa" ağlama seansı

    10.00 ali koç başlığında ağlama

    10.30 emre mor, salah'tan daha yetenekli seansı

    12.00 öğle uykusu

    15.00 fenerbahçe çok kötü, şikeci, fenev vs

    17.00 elif elmas şikeyle satıldı

    18.00 herkes bizi kıskaniyür

  • gonca vuslateri

    kendisiyle ilgili bildiğim tek şey var. o da zaten twitter'da bayağı bir makara konusu olduğu için biliyorum. 2015 veya 2016 yılında bir röportajı vardı bunun. canı sıkılınca paris'te mezarlığa gidip şarap içermiş, mezar taşlarıyla muhabbet edip şiir okuyormuş galiba. bunun gibi bir şeydi işte tam hatırlayamasam da.

    istisnasız bütün az ünlülerde olan şey kendisinde de var. ben çok farklıyım, çok değişiğim beni çok sevin, herkes vay ulan ne kadar farklı, ne kadar marjinal, bütün iyi işlerde bu olmalı desin.

    az ünlü kardeşlerim maalesef marjinal falan değil tam olarak tırtsınız.

  • imamoğlu ile yıldırım arasındaki oy farkı

    şu süreçte taraflar tam tersi pozisyonda olsaydı salı günü binali yıldırım'ın mazbatası verilmiş, geçersiz oyların sayımı için yapılan itirazlar reddedilmiş, siyasetten medyaya kadar herkesin ağzında "cehape işte bu yüzden kazanamıyor, kimin kazandığının ne önemi var, halk hizmet beklerken sen boş itirazlarla halkın hizmet almasına engel oluyorsun" demeçleriyle çoktan konuyu kapatmıştı. yok yapmazdık da diyemiyorlar çünkü 2014 ankara seçimleri dün gibi herkesin hafızasında.

    ekrem başkan allah yardımcın olsun. çok zor bir beş yıl seni bekliyor. hizmet ettirmemek için her şeyi yapacağız diye açık açık söyleyip alkış aldıkları bir ortamda valla işin çok zor. ama ondan çok daha zor olanı, şu ortamda seçim kazanmaktı. sen bunu başardın, onu da başarırsın elbet.

  • atatürk'ü ısıran köpeğin öldürülmesi

    olay doğrudur yanlıştır yorum bile yapmıyorum.

    yalnız, yıldıray oğur'un yazdığı bir kelimeyi okuyacağıma oturur 4.5 saat boş boş halıya bakarım çok daha faydalı bir iş yapmış olurum.

  • tbmm'nin emeklilikte yaş önergesini reddetmesi

    sabahtan beri mhp güzelleyenlere, mhp'nin nasıl bir parti olduğunu yine mhp anlattı.

    seçim vaadi olan bir konu hakkında ret oyu verdiler.

    kısa bir özet.

    edit: 24 haziran seçim vaadi

    13. sayfa

  • 20 ekim 2017 mahmut tanal'ın skandal tweeti

    dincileri, dinci taklidi yaparak yeneceğini düşünen chp'yi gerçekten tebrik etmek istiyorum.

    artık şöyle güzel bir "iskilipli atıf hoca kültür merkezi açılışı" "risale-i nur şenlikleri" "zamanın ruhu bediüzzaman hazretleri kültür festivali" falan da bekliyoruz kendilerinden.

    inanılmaz oy kazanırsınız benden söylemesi. akın akın geliyor oylar.

  • 21 eylül 2017 ali koç'un başkanlık konuşması

    hala mevzuyu "şu gelirse şampiyon olunur bu giderse şampiyon olunmaz" penceresinde değerlendirenlere laf anlatmak imkansız.

    insan tuttuğu takımı ne olursa olsun değiştirmiyor. başarılı da olsa başarısız da olsa hep oraya ait. aziz var diye fenerliliğimiz mi bitiyor? hayır.

    gönül istiyor ki vizyonu olan, ufku geniş insanlar tarafından yönetilen bir takım olalım. her sene şampiyon olamaz zaten hiçbir takım. ama bittik artık.

    canı sıkıldığında bir sezon boyunca 12.000 kişilik tribünü kapatan, kendisi sevmediği için başarılı hocayı futbolcuyu kovan, gücü sadece kendi taraftarına yeten, her başarısızlığın ardından önüne gelene saldıran, en ufak başarıyı ben yaptım diye bangır bangır bağırıp tarihe geçecek hezimetlerde kendinden başka herkesi suçlayan, bir dediği diğerini tutmayan, verdiği hiçbir sözü yerine getirmeyen, şampiyonluk gecesinde bile taraftara küfreden, halkın takımı fenerbahçe'yi "lisanslı ürünü olmayan yaklaşmasın, para vermeyen konuşmasın" şeklinde bir nefret objesine dönüştüren zihniyet silinsin istiyoruz artık.

    isim ali koç olmuş, x olmuş, y olmuş ne önemi var? başarısızlığında bile sıkı sıkı bağlandığımız takımımızı istiyoruz.

    bu zihniyet beton kazandırdı belki ama çok kişinin gönül bağını kopardı.

    biz sadece bize ait olanı geri istiyoruz. fenerbahçe'yi geri istiyoruz.

    anadolu deplasmanlarında bir yıl boyunca tek bir günü bekleyerek geçirir fenerbahçeli çocuklar. artık o gün bile kavuşamıyorlar. biletler tribün gruplarına bırakılıyor. fenerbahçe sadece belli bir zihniyetin ve o zihniyetin neferlerinin eğlencesi oldu.

    mersin deplasmanında futbolculara çiçek vermeye parası olmayan elinde tuttuğu ağaç dalıyla takımı bekleyen, düzce'de bayrak bulamayıp elindeki kağıdı sarı lacivert'e boyayıp bayrak yaparak bekleyen çocukların olsun artık.

    çok uzak kaldık çok.

  • 21 şubat 2017 trt sınavı rezaleti

    evet kaderde rezalet başlığı açmak da varmış. aslında 21 şubat 2017 yerine 16 ekim 2015 desek daha doğru olur. çünkü bugün açıklanan bu sınav 1.5 yıl önce duyurulmuştu. trt, yayın-yapım elemanı, prodüktör, muhabir, spiker ve teknisyen kadroları için 370 kişilik bir ilan verdi. tabii bu ilan öyle alışık olduğumuz kurum sınavları gibi değildi. kurum sınavlarına girenler bilir, genelde süreç 4-5 ay civarıdır. ancak biz geçen sene 14 şubat'ta girebildik bu sınava.

    neyse, ben de ilanı görünce sevindim. her iletişim fakültesi mezunu gibi en büyük hayalim trt'de çalışmaktı. ancak kurum, eski adıyla cemaat yeni adıyla fetöcülerin elinde olduğu için yanına yaklaşmak bile mümkün olmadı. her girişimimiz sonuçsuz kaldı. işte 16 ekim 2015 günü bu ilanı görünce inanılmaz heyecanlandım. sonunda hayaller gerçeğe dönüşecekti. yazılı sınav ilanı verildi. trt kanunu, anayasa, meslek etiği, dilekçe hakkı kanunu, bilgi edinme hakkı kanunu, türkçe, matematik, tarih ve genel kültür'den oluşan 80 soruluk bir sınav. allahım diyorum hem hayalim gerçek olacak hem de çocuklarıma güzel bir gelecek sağlayacağım. öyle bir çalıştım ki sağlığım bozuldu artık. kendime 6 saatlik bir uykuyu bile çok görüyordum. neticesini de aldım. yazılı sınavı dereceyle kazandım. şükürler olsun bu sefer olacak. saf hayaller işte.

    14 şubatta yazılı sınavına girdiğim kadronun mülakatı 2017'nin ocak ayını buldu. mülakat dediğime bakmayın trt'nin duyurduğu şekliyle "uygulama sınavı". bunu okuyunca ne anlarsınız? bir prodüktörün, pre-production, post-production aşamalarında neler yapacağı sorulur, uygulatılır veya adayın muhakeme gücü, betimleme yeteneği test edilir vs. problem değil. biliyorum nasıl olsa. ama olsun dedim 7-8 ay da ona hazırlandım. ve bingo uygulama sınavı dediğimiz şey tamamen hayal. olan şey bildiğimiz mülakat. 2 genel kültür 3 de teknik soru sordular. 5 sorunun 4 tanesini bildim. ancak sevinemiyorum. çünkü salona girdiğim andan öyle bir hava estirdiler ki "senin ne işin var ulan burada" demedikleri kaldı.

    ve dün gece saat 00.30… 1.5 yıllık süreç bitti. listeler açıklandı ve yokum. ufacık çocuklarıma bakıyorum, soluksuz çalıştığım, didindiğim geceleri hatırlıyorum, eşime hadi siz yatın dedikten sonra sabaha kadar ağlıyorum. listeyi açıyorum tek tek sosyal medya hesaplarına bakıyorum ve tabii ki şaşırmıyorum. hem kpss puanı hem de kurum sınavını ucu ucuna zor bela geçen adamlar trt mensubu oldu. tabii profillerine baktığınız zaman neden kazandıklarını anlamanız da zor değil. bir arkadaşım daha vardı. onlarca kısa film çekti, ulusal kanallarda kameramanlık yaptı, onlarca ödülü var ve bu adamın mülakatı da süper geçti. kendi ismimi göremeyince ona bakıyorum hemen. allahım bari o kazanmış olsun diyorum ama maalesef o da yok.

    ve işin en acı tarafı bu kurum ilana çıktığı zaman 370 personel ihtiyacı vardı. üstüne bir de 500 kişi ihraç edildi. yani deli gibi ihtiyaç varken, 370 kişilik ilanda sadece 240 kişi alındı. kurum yeterli görmeyebilir lafım yok ama 1.70 boyuyla kameraman olan adamın nasıl kazandığını da kimse bana izah edemez.

    forumlarda ve facebook gruplarında yazıştığımız kişilerin neredeyse hepsi bitmiş durumda. herkes sudan çıkmış balık gibi. kendimi tamamen geçiyorum, öyle donanımlı çocuklar gördüm ki çok ciddi söylüyorum ülke kaybetti. kazanan sadece ufak bir azınlık ve onlar çok mutlu. bize yine hüsran. ne diyeyim, 24 saattir uyumuyorum, gözlerim kan çanağı, çocuklarıma bakıyorum ve bize nefes alma hakkı yok bu ülkede diyerek ağlıyorum.

    madem almak için liyakatten daha önemli kriterler vardı, niye sınav açtınız? madem bu sınavı açtınız niye bizleri 1.5 yıl oyaladınız?

    edit: ilk olarak 1.70 boy meselesine takılanlar olmuş. kırdığım biri varsa çok özür dilerim. benim maksadım kimseyi fiziki görünüşü itibariyle aşağılamak değil haddim de değil benim boyum da o civarlarda zaten. ancak mesleğin gerektirdiklerini hepimiz biliyoruz. ikincisi ben kendi durumumu anlattım ama benden çok daha zor durumda olanlar var ve bu insanlar 1.5 yıldır hayatını erteliyor. dediğim gibi benim derdim "ben niye kazanamadım" değil. mülakatı beklerken tanıştığım bir iki kişi vardı mesela adamların öyle güzel özgeçmişi var ki bu işi benden daha fazla hak eden adamlardı açıkça söylüyorum. onlar da giremedi maalesef. hala iyi niyetli söylüyorum belki de doğru bildiğim cevaplarım yanlıştı bir şey diyemem ama zaten sınavın yapılış şekli sakat işlem. ancak çok fazla donanıma sahip olup altı üstü 5 dakikada sorulan her soruya doğru cevap veren nitelikli adaylar da elendi. demek istediğim şey herkese haksızlık yapıldı.

  • türkiye için umutların bitmesi

    oğlum burada gençliğe hitabeyi falan yazıp gaza geliyorsunuz, kurtuluş savaşından örnekler veriyorsunuz. niyetiniz de temiz biliyorum ama valla beni çatlattınız oturduğum yerde.

    kurtuluş savaşını kahramanca veren millet diye bir şey yok. evet hakikaten kahramanca savaşan, canını ortaya koyan bir kesim vardı ama bu belki %10'luk azınlıktı. kütahya-eskişehir savaşları sonrasında firari asker sayısına bir bakın isterseniz. sakarya savaşı öncesinde mustafa kemal'i en çok düşündüren konu neydi bir bakın, birinci tbmm'nin ilk çıkardığı kanunlara bir bakın.

    yahu firar edeni, esir düşeni falan geçtim, gönüllü olarak yunan cephesine gidip askerlerimizin yediği yemeğe kadar jurnalleyen puştlara bir bakın. uzun uzun yazmayacağım milli mücadele esnasında uğraşılan isyanları bir inceleyin. misal delibaş mehmet. yazacağım daha uzun uzun da umudunuzu kırmak istemiyorum.

    atatürk, bu milletin kodunu çözen en büyük liderdi. güzellikle, akılla, bilimle bu topraklarda bir şey yapılmayacağını, sırtına sopayı en sert kim vurursa en çok ona saygı duyacağını biliyordu ona göre davrandı.

    mesele a parti, b parti meselesi de değil. demokrat parti gitti aydınlığa kavuştuk diye o gün bayram yapanlardan bugüne ne değişti?

    neyse uzun uzun yazdım yoruldum. akıl, bilim, medeniyet bu ülkede dün değer görmedi, bugün görmüyor, yarın da görmeyecek. sen umutlanmaya devam et. bak ben sana 50 yıl sonrasını yazayım. bugünden farklı olmayacak.

  • caner erkin

    (bkz: efendi)

    fişeğimisss, kıymetlimisss diye diye yere göğe koyulamıyordu. daha bunun gibi birçok vukuatı olacak. siz şimdiden "renqliler qısqanıyo" yazın.

  • lozan antlaşması

    700 milyar ton uranyum ve toryumumuzu da aha bu lozan yüzünden çıkaramıyoz işte. madde koymuşlar. gardaş demişler, uranyum ve toryumu çıkarırsanız siz çok güçlü olursunuz sizinle sadece biz değil tüm dünya bir araya gelsek baş edemeyiz, o yüzden çıkarmayın demişler. ama bak bu madde de gizli kalsın yoksa biz duman oluruz demişler. büyük resmi görmek önemli.

    şen kardeşler kıraathanesi, masa 3'ten sevgilerle.

  • enes gülen

    tam olarak enes gülen değil, kızlık soyadıyla beraber enes kanter gülen olarak kullanmaktadır.

  • sevda kuşun kanadında

    68 kuşağının haklı mücadelesinde, mağdur olan imam hatipli gencoları anlatan dizi. oğlum sizlik bir şey yoktu o dönem. hatta hiçbir dönem.

    fenerbahçe-beşiktaş şampiyonluk mücadelesinde mağdur olan, hakkı yenen tavşanlı linyitspor gibi bir şey işte.

  • 24 nisan 2016 kilis'e roket saldırısı

    medyamızın "düştü" şeklinde servis edeceği haberdir. sanki seyir halinde geziyor da bu aq füzesi, yakıtı bitince zorunlu iniş yapıyor.

  • fenerbahçe'nin şampiyonluğu kaçırmasının sebepleri

    18 yıldır kulübün başında olan kişidir. 18 yıldaki 6 şampiyonluğu tamamen o kazandırmıştır kendisine sorarsan ama kaybedilen her şampiyonluk hocaların eseridir ve o suçlu değildir.

    taraftar da buna çok güzel ön ayak oluyor. kendisi o makamı işgal ettiği sürece daha çok "suçlu hoca" geçecek bu kulüpten.

    kurtulacağımız gün fenerbahçe'nin 2. kuruluş günüdür. o kadar büyük sorun.