aspryn12
profili

  • yazılım sektöründe mühendislik mezuniyeti şartı

    "yazılımda çok para var" diye ezberden bilgisayar mühendisliği yazdırılan gencoların isyanı. bir işveren olarak izah edeyim.

    yabancı üniversitelerin yapısına baksanız, türkiye'de bilgisayar mühendisliği denen garabet bölümün 2000'lerin işletme bölümü vizyonsuzluğunda olduğunu kavrarsınız.

    abd'de lise mezunu ev hanımlarının yaptığı "wordpress developer" gibi işler için türkiye'de mühendisler birbirini eziyor. niye?
    sorunun sebeplerini aşağıda yazdım.

    araya şunu koyalım. konuyu hakkıyla incelemek isteyen şu yazıya da baksın:
    https://www.wired.com/…-is-the-new-blue-collar-job/

    bu iddianın ne kadar boş olduğunu amerika'dan bir örnekle anlatalım:
    https://learntocodewith.me/

    devam edelim biz. türkiye'nin bu kadar mühendis istihdam edebilecek büyüklükte bilgisayar ve yazılım sektörü yok.

    o yüzden front-end developer için bile mühendis istihdam edelim istiyor mühendisler:d
    verimlilik: 0.
    bunu diyen bir de mühendis olacak.

    1990 model fakültelerden çıka çıka bu kafa çıkıyor işte.
    bunlara kalsa "yazılım mühendisliği" bölümü bile gereksizdi.
    ben çok bilgisayar mühendisi duydum yazılım mühendisliği ilk açıldığında
    "ya donanım bilmeyen adam yazılımcı mı olacak" diyen.

    çalıştığı sektörün geçmişinden, şu anki durumundan, geleceğinden o kadar habersiz mühendisimiz varmış ki. aşağıda madde madde anlatalım.

    -yazılımda mühendislik gerektiren işler var. gerek olmayan işler var.

    -bir yazılım projesinin her aşamasında "mühendis" çalışsın diyen mühendisliği anlamamıştır. verimlilik bir mühendisin en büyük sınavıdır oysa.

    -örnek: bir inşaatta 2-3 mühendis çalışır, 20 tane usta çalışır. bir fabrikanın 20 tane mühedisi 200 tane teknik elemanı olur. her vidayı mühendise sıktırırsan ya batarsın,
    ya bir çamaşır makinesini 100bin tl'ye satmak zorunda kalırsın.

    -sorun şurada başlıyor. abd ve avrupa ciddi bir yazılım ve bilgisayar endüstrisine sahip. o yüzden 90'ların sonunda her genci yazılıma yönlendirdi sektör açığı olmasın diye.

    -türkiye de gaza geldi. ama sorun şu. türkiye'nin o kadar büyük bir bilgisayar ve yazılım sektörü yok. bilgisayar ve büyük yazılımları ithal ediyoruz. üreten çok az.

    -bak bilişim derneği türkiye'nin en iyi teknoloji firmalarını seçmiş. firma bulamadıkları için teknosa'ya falan ödül veriyorlar. listedeki firmaların yarısı yabancı, yarısı ithalatçı. yazılım ya da teknoloji geliştiren 3-5 şirket var.
    https://www.bilisimdergisi.org.tr/…i-aciklandi.html

    -düşün ülkenin en büyük yazılım firmaları diye geçen 3-5 firma var. onlar da muhasebe erp programları ya da e-ticaret modülleri yapıyor sadece.

    -birkaç tane de aselsan, netaş, togg gibi donanım da üreten firman var. buraya kadar olan kısımları bir kenara at şimdi bekle. başka bir konuya geçiyoruz.

    -"yazılımcı" ihtiyacı 1960'larda belirmeye başladı. bu dönemde direkt donanım programlıyordun. bilgisayar programcılığı oldukça "low-level" düzeydeydi. bu da ciddi manada mühendislik altyapısı istiyordu.

    -teknoloji ilerledikçe yazılım teknolojileri de ilerledi. mühendisler her seferinde amerika'yı baştan keşfetmemek için birçok konuyu otomasyonlarla, derleyicilerle, kütüphanelerle çözmeye başladı. bugün birçok işlemi donanıma dokunmadan yapabiliyorsun bilgisayarda.

    -şöyle düşün. 90'larda ve 2000'lerde bir e-ticaret sitesinin her şeyini sıfırdan yazman gerekiyordu ve aylar sürüyordu. basit bir butik için bile yaptığın sitede durum buydu. bunu da ciddi mühendislik gerektiren süreçlerle yapıyordun.

    -bugün teknolojiye biraz meraklı temel düzeyde html, css ve javascript bilen birisi birkaç kütüphane, framework ya da shopify gibi bir altyapı üzerinden 10-15 gün içinde çalışır bir sistem kurabiliyor.

    -eskiden basit bir ön muhasebe yazılımı için aylarca çalışman gerekiyordu. ciddi mühendislik isteyen bir süreçti bu.

    -şimdi biraz kafası çalışan teknolojiye meraklı bir finansı 15 günde bubble.io gibi bir platform üzerinden küçük bir şirketin kullanabileceği düzeyde ön muhasebe programı yapabilir.

    -teknoloji ilerledikçe birçok iş kolaylaşıyor. kolaylaşmak zorunda.

    -çünkü sektör büyüyor. ihtiyaçlar artıyor. her küçük şeyi sıfırdan aylarca tasarlayamazsın.

    -90'larda bir yazılım firmasına "haber sitesi yapacağız, içerik yönetimi panel kuracağız" desen ellerini ovuştururdu. büyük işti bu. kim bilir kaç "software engineer" çalıştıracak adam.

    -şimdi dünyanın en büyük haber siteleri bile wordpress kullanıyor. birkaç "teknik eleman" ile koca siteyi döndürüyor.

    -görüyorsun, eskiden mühendislik isteyen işler artık mühendislik eğitimi almamış insanların yapabileceği hale gelmiş. bunlar için mühendis istihdam etmen manasız. bunlar artık "maintenance" işler. teknik elemanlar yürütüyor.

    -tersine mühendislik yapalım soruyu tersten soralım:) bir mühendis neden mühendislik altyapısı gerektirmeyen işler yapmak ister ki?

    -şimdi türkiye gerçeği'ne geri dönelim. çünkü başka çaresi yoktur da ondan.

    -bir bilgisayar mühendisi türkiye'de ne yapabilir? aselsan vb bir şirkete girebilmeyi başardı başardı. aksi durumda işi zor. seçenekleri yazalım.

    -ya bankalarda maintenance işler yapacak. ya e-ticaret sitelerinde çalışacak. ya logo gibi firmalarda erp muhasebe programları yazacak. ya beyaz eşya firmalarında yurtdışından gelen donanımlara, yurtdışından gelen yazılımları entegre edecek. merakı varsa oyun sektörüne girecek. hyper casual oyun yapacak.

    -bunları da yapamıyorsa piyasada zibil gibi kaynayan "web tasarım/app geliştirme" sektöründe kobilere web sitesi, b2b satış platformu, sipariş uygulaması vb geliştirecek. ne kadar mühendislik bir iş:) aynı scripti logoyu değiştire değiştire değiştire 100 farklı firmaya uyarlıyorsun.

    -bak mühendisliğe ihtiyaç yok mu? var. boeing'in otomatik pilotunu tasarlarken var mesela. tesla'nın otonom sürüşünde var. shopify gibi bir platform geliştiriyorsan var.
    ne bileyim nvidia'da yeni chip geliştiriyorsan bilgisayar mühendisliğine ihityacın var. tıbbi teşhis uygulamaları yapıyorsan var. ama bunlar türkiye'de yok işte:d

    -o yüzden bu kadar mühendise ihtiyaç yok. mühendis mühendislik yapabileceği bir alan bulamadığı için, teknik elemanların işlerine yöneliyor. bu sefer de oradaki rekabet azalsın istiyor.

    -teknoloji ilerledikçe birçok teknoloji işi daha da kolay hale gelecek. şöyle düşün 1960'larda asansörleri kullanmak için adam çalışıyordu. şimdi çalışmıyor.

    -abd'de lise öğrencisi veletler bubble.io gibi platformlarda drag&drop yaparak erp ve crm sistemleri yapıp kobilere satıyorlar artık. türkiye'de tek işi crm yazılımı olan şirket borsa'da işlem görüyor. ülkenin vizyonsuzluğunu buradan görün.

    -daha acısını söyleyeyim. türkiye'de bilgisayar tuşuna basılan her işe bilgisayar mühendisliği diploması istiyorlar. çünkü kimse teknolojiyi tanımıyor.

    -dünyada bilgisayar bilimleri artık tek başına bir fakülte. computer science altında yazılım mühendisliği var, yapay zeka var, siber güvenlik var. ağ teknolojileri bölümleri var. tasarım fakülteleriyle ortaklaşa hazırlanan "human-computer interactions" gibi ux temelli bölümler var. bunların yanında bu alanlarda çalışacak mühendis olmayan ama teknik işleri yürütecek insanları yetiştirecek teknik okullar var. programcılık, web geliştirme, internet yayıncılığı gibi. proje yöneticiliği vs. bunlar da bu sektörün önemli alanları.

    -türkiye'de bunların hepsi "bilgisayar mühendisliği" altında. hatta ux falan gibi yeni yeni ortaya çıkan konulardan haberi bile yok çoğunun. olanlar da "önemsemiyor". adam ux'i bile bilgisayar mühendisi'ne yaptırtmaya çalışıyor. ondan sonra babaannem instagram'ı 2 dk içinde öğrenirken, yurdum mühendisinin şahane "ux tasarımıyla" hazırlanan banka uygulamasından para göndermeyi yıllardır öğrenemiyor.

    -bu tipler o kadar ama o kadar bağnaz ki... c++ başlığına girip ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. sonra bir de pyhton başlığına bakın neler yazılıyor. tam pekişsin arkadaşların bağnazlığı.

    -türkiye'de yazılım konusunda eğilim hala "overengineering" üzerine. eğitiminde bile, en temelden, en komplike seviyelerden başlatmak üzerine.

    -dünyada trend şu. bu iş çok komplike. o yüzden işine yarayacak olanı bil yeter. herkes bildiği kısmını yapınca zaten ortak bir proje çıkıyor.

    -bak mesela https://coolors.co/ diye bir uygulama var. türkiye'deki çoğu yazılım firmasından daha çok kazanıyor olabilir:d bunu yapan adam dümdüz bir tasarımcı. sırf merak ettiği kadarını öğrenmiş ve tasarlamış. türkiye'deki vizyonla bunu yapamazsın. çünkü bu adamın yazılıma fortran ile başlaması gerekiyordu:d

    -teknoloji geliştikçe ucuzluyor, kullanması kolaylaşıyor. çin'de lise öğrencileri yörüngeye uydu oturtuyor. siz neyi tartışıyorsunuz:)
    https://www.youtube.com/watch?v=-vve_pklbv4
    abd'de üniversite kulüpleri yörüngeye roket yolluyor. 60'larda nasa'nın 100'lerce mühendisle yapabildiği işi, bugün 3-5 tane öğrenci yapabiliyor.
    (bkz: kümülatif bilgi)

    -yazılım işleri de bu yüzden massleşiyor. daha da massleşecek. bugün mühendisin yaptığı işlerin bir bölümünü yarın mühendis olmayan insanlar yapacak. her sektörde bu böyledir. temel mühendislik işleri dışında kalan her şey massleşir.

    -son olarak para kazanma becerisi ve eğitim bambaşka konular. oraya da sonra gireriz. ama fikir > diploma.

    bu saçma iddiayı çürüten onlarca örnek için:
    https://learntocodewith.me/

  • 1-kiraya verme 2-kiraya verme 3-kiraya verme

    sonuna kadar destekliyorum. yatırımlık ev komedisine bu kadar para saçılmamalı.
    çünkü milli sermaye, yani hepimizin cebindeki para, böyle boşa harcanmamalı.

    kimse kusura bakmasın ama dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yatırımcı modeli yok.

    ben kendim kiracıyım, ama kira aldığım da bir evim var.
    iki tarafı da biliyorum. ailemde de gayrimenkul & emlak işinde olan çok insan var.
    iki tarafı da tanıyorum ona göre okuyun bu yazdıklarımı.

    kimse sana evi alırken her sene enflasyon oranında hatta üstünde
    kazanç artışı garantisi verdi mi?
    yooo vermedi.
    kendi kendine "ev garanti yatırım" diye bir masala inandın.
    hiçbir yatırım sonsuza kadar yüksek kazanç getirisi sunamaz.

    normal yatırımcı ne yapar? kar ediyorsa devam eder.
    kar etmiyorsa önlem alır. birikimini döndürür yani.

    mesela borsa yatırımcısı zarar görünce ya ucuzdan hisse alır maliyet düşürür.
    ya da stop loss der hissesini satar. başka hissede zararını kapatmaya uğraşır. hatta borsa iyi gitmiyorsa başka yere kaydırır parayı.

    girişimci adam iş kurar.
    dükkan zarar ediyorsa ya ortak arar ya da kazandırmıyorsa satar devreder.

    adam tüccardır. kıyafet satıyordur.
    kıyafet satamadığı zaman kıyafetleri maliyetine elden çıkarır gider başka sektöre.

    gayrimenkul yatırımcısı ne yapıyor? ağlıyor.

    ben mesela hiç ağlayan borsa yatırımcısı görmedim.
    ağlayan girişimci görmedim.
    ağlayan finans yatırımcısı görmedim.
    ağlayan tüccar görmedim.
    kazanamadığı an rotasını değiştiriyor hepsi.

    kardeşim evin kar ettirmiyor mu?
    sat o zaman. başka yatırım enstrümanları da var.

    benim şimdi kendi işim var mesela. allah'a bin şükür iyi gidiyor.
    ama yarın rüzgar tersine dönse, "kazanamıyorum" desem "banane" dersin değil mi?
    çünkü o işi kurma riskini ben aldım.

    ee kusura bakma da o evi alma riskini de sen aldın.

    şimdi bir de bu ev sahiplerinde "biz alnımızın teriyle biriktirip aldık bu evleri" diye bir duygu sömürüsü var. ee birader ben kendi işimi piyangodan mı kurdum?

    borsadaki adam alın teriyle kazanmadı mı?

    tüccarın sermayesi gökten mi indi?

    üstelik kimseye de 0.69'dan kredi vermiyorlar.

    ben işimi kurarken mesela kredi bulamadım. cebimden harcadım.

    bugün ülkeye milyon dolar sokacak atölye projesi götür bankaya. kredi alamazsın.

    hatta kredi alırken sana "ticarette, borsada vb kullanmayacağım" diye sözleşme imzalatıyorlar.

    ama eve yatırım yapacağım diyen hepinize, paraları saçtı bankalar.

    sen ne yaptın o parayla? ev aldın. kirayla geçinirim dedin.

    senin evin istihdam sağlıyor mu?

    katma değer üretiyor mu?

    ülkeye döviz sokuyor mu?

    sadece senin cebine para sokuyor.

    üstelik senin gibi milyonlar bunu yaptığında ülkenin milyonlarca lirası hiçbir fayda sağlamayan bir yatırımda çürüyor resmen.

    bak 2022'de 1 milyon konut satılmış.
    https://www.garantibbva.com.tr/…lik-konut-satislari

    ortalama bir ev 2-3 milyon lira. hadi 1 milyon olsun. gayrimenkule saçılan paraya bak. milyar tl'nin bile üstünde.

    gayrimenkule harcanan paranın %10'u katma değer üreten bir yatırıma yönlendirilse ülke ekonomisi nasıl fırlar.

    ama işte sen de, sana o evi aldıran sistem de bunu yapmaz.
    çünkü sistemi döndüren bu ülkede gayrimenkul. kodamanların çoğu gayrimenkulden geliyor.

    eğer kodamanlar teknoloji sektöründe olsaydı,
    hepinize ev yerine teknoloji fonu satacaklardı.

    ama ev sattılar.
    siz de koşa koşa aldınız.
    bu kadar irrasyonel bir piyasa olmasına rağmen "hepimiz kazanacağız" diye inandınız.

    şimdi öyle olmadığını, gayrimenkulun her daim kazandırmayacağını kabullenemiyorsunuz.
    tabirimi bağışlayın ama inşaat sektörü herkesi çok güzel öptü. olan bu.

    bankalar kazandı, inşaatçılar kazandı, devlet vergisini aldı kazandı. emlakçı kazandı.
    ev alanların da bazıları kazandı. ama bazıları. çoğu olduğu yerde saydı. ya da zarar etti ama farkında değil.

    ve dediğim gibi katma değerli bir yatırıma gidebilecek miktarlar,
    booooomboş apartman dairelerinde eriyor.

    şimdi mesela ülkede döviz krizi yaşanmasında bunun hiç mi payı yok?

    havalanında dövizle turist transferi yapan adam bile ülkeye daha çok katkı sağlıyor.

    bir iki kelam da "her şeyin fiyatı arttı, maaşlar arttı kiralar artmasın mı" diyenlere edeyim.

    kardeşim regulatory risk nedir git bir araştır önce. borsa'da bile böyle düzenlemeler var. gayrimenkulde de olur.

    ayrıca kiracının maaşı seni hiç alakadar etmez. sözleşmende "maaş zammı kadar kira zammı" yazıyor mu?
    yazmıyor. konu kapandı.
    sen adama 2500 tl'ye evi kiraladın mı?
    imzayı attın mı?
    adam isterse 1 milyon dolar kazansın sana 2500 lira öder. ağzını da açamazsın.
    kira yönetmeliği belli. ona göre fiyat çekecektin o zaman.

    ya kusura bakmayın da ne ev fiyatı değerlemeyi biliyorsunuz.
    daha evin metrekare fiyatıyla hesaplanacağının bile farkında değilsiniz.
    bakkaldan karpuz alır gibi 3+1 2+1 falan diye hesap yapıyorsunuz.
    ev yatırımı metrekareyle hesaplanır.

    adam o kadar bilmiyor ki...
    aynı sitede aynı blokta iki daire. aynı metrekarede. biri 7 milyon istiyor öbürü 13 milyon.
    neye göre hesapladın o fiyatı diyorsun. bön bön bakıyor.
    kendi gibi bir saf bulabilir mi bilemem ama aklı başında bir yatırımcı almaz o evi.

    almıyor da.

    gayrimenkul sandığınız gibi bir yatırım olsaydı şu an dünyada bir tane yatırım fonu kalır mıydı?

    warren buffet falan beylikdüzü'nde apartman kovalardı.

  • nijer'in hava sahasını kapatması

    önemli gelişmedir. "kim takar nijer'i" diyenler olmuş şöyle izah edelim gündemden takip ettiğimiz kadarıyla.

    nijer çok ciddi stratejik madenlere sahip bir ülke. uranyum, toryum, altın, kömür.

    bu madenlerin büyük bölümünü fransızlar işletiyor.

    son dönemde rusya ve çin de bu ülkede oldukça aktifleştiler. özellikle rusya.

    doğal olarak fransa ve rusya arasında üstü örtülü bir mücadele var. şu anda rus yanlısı taraf yönetimi elinde tutuyor ve fransayla alakalı asker sivil herkese ülkeyi terk etme emri verdi.

    fransızlar da çekilmiyorlar. üstelik batı yanlısı diğer afrika ülkeleri üzerinden askeri müdahale konuşuluyor.

    olan biten buraya kadar böyle. bunun arka planını ise bölgeyi bilenler daha iyi anlatır ama iki teori var:

    1-klasik bir batı-doğu bloğu çekişmesi.
    2-biraz komplo soslu ama, abd fransa ve almanya'nın bağımsız ab hayallerini çok benimsemiyor. nato'ya alternatif bir ab ordusu çabasına müsaade etmek istemiyor. enerji bağımsızlığı kovalayan bir ab istemiyor. o yüzden afrika'da yeniden sömürgecilik oynmaya çalışan, kendi enerji kaynaklarını arayan fransa'ya rusya üzerinden gözdağı veriyor.

    "bundan bize ne?" diyen arkadaşlar için de anlatalım. türkiye-afrika ticaret dengesi türkiye lehine. yani türkiye ciddi manada ihracat yapıyor nijer gibi ülkelere. orada da çok fazla türk şirketi, devlet kooperatifleri ve türk yatırımları var. o yüzden bölgede yaşanan birçok gelişme türkiye'yi de etkiliyor.

    üstelik abd, ab, rusya ve çin arasındaki dengelerde türkiye'nin konumu uzun vadeli diplomatik sorunlara ya da kazanımlara sebebiyet verebiliyor.

    türk insanı günlük siyaset yüzünden dünyayı umursamaz olmuş.

  • kapuskayı bir üst noktaya taşıyan detaylar

    hiç pişirilmemesi.

  • pipisine mikasa top çarpmış nesil

    "git işe hemen" diye acısı dindirilmeye çalışılmış nesil.

  • çin'in abd batı ve rusya'yı yutacak olması

    çok olası değildir.

    çin'in gelişmesinin en büyük sebebi, abd ve avrupa'nın pazar ve ucuz kaynak&işgücü arayışıydı. çin'in eski günlerine dönmesi birkaç yaptırıma bakar. bu kısmı geçelim.

    çin'in en büyük problemi, vasıfsız kalabalığı. abd ve avrupa otonom teknolojilerle üretim kapasitesini artırırken, insana bağlılığını azaltıyor.

    şu ana kadar çin, hindistan ve benzeri ülkeler ucuz iş gücünün ekmeğini yedi. ama bu bir yere kadar. abd ve avrupa insansız üretime yoğunlaşıyor. robotik teknolojilerin ilk kurulum maliyeti yüksek. ama devamında oldukça ekonomik.

    çin ve hindistan robotlarla yarışamaz. istese de yarışamaz.
    milyonlarca insanı işsiz bırakamaz.
    https://www.bbc.com/news/technology-36376966

    bu teknoloji avrupa'da refahı artırırken, ucuz işgücünden beslenen ülkelerde işleri karıştıracak. avrupa'nın zaten nüfusu az. robotlar büyük bir açığı kapatıyor. üstelik avrupa'nın oldukça nitelikli bir orta sınıfı var. bu orta sınıf ilerde ne yapacak? artık daha fazla fikir üretecek. nasılsa üretim teknikleri ucuzlayacak.

    çin'de ise iyi yetişmiş bir orta sınıf da yok. ekonomik gücü elinde tutan bir azınlık, bir de işçi sınıfı var. bu işçi sınıfı işsiz kalınca neler olacak acaba? fabrikada vida sıkan adam, nasıl bir fikir üretecek de avrupa ile yarışacak?

    bu arada bu bahsettiğim konu sadece çin'in değil, ucuz iş gücüne yaslanmış gelişmekte olan tüm ülkeler için potansiyel bir problemdir.

  • mesut özil'in türkiye'ye asıl geliş nedeni

    (bkz: survivor ünlüler gönüllüler)

  • donanimhaber üyesinin yaptığı otomobil tasarımı

    güzel bir 3d tasarımdır.

    ülkemizde sektörler iyi tanımadığı için ufak bir kıvılcım bile büyük ve olmayacak yanlış hayallere sevk ediyor. sonra da yetenekli insanlar böyle küsüyor.

    bu arkadaşın belli ki 3d tasarim yeteneği var. bu yeteneğini oyun firmalarında, film şirketlerinin sanat departmanlarinda, oyuncak firmalarında vb kullanabilir. hatta upwrok vb platformlarda guzel isler alabilir.

    ama otomobil tasarimi baska bir konu.
    otomobil tasarımı bir endüstriyel tasarım disiplinidir. yani iyi düzeyde 3d programları kullanabilmek yeterli değil.

  • görüntülü arama terörü

    yaşlı insanları üzmeyin.
    kaybedeceginiz 15 dakika onlari bir gun boyu mutlu eder.

  • alaçatı'daki hesap çılgınlığı

    türk insanının parasının kıymetini bilmediğini ve görgüsüzlüğünü gösteren hesap çılgınlığı. yorumları bir okuyun: gücü yetmeyen gelmesin. bu kafa zamanında bunu kate moss'a bile dedi.

    mevzu gücün yetmemesi değil, aptal yerine konmak.
    türkler de bunu, enayi gibi kazıklanmayı prestij sanıyor.
    paranın hesabını sormak da fakirlik değil. sormamak mallık.
    sen dandik bir 70'lik rakı'ya 26 euro öderken yunanistan'da 15 euro'ya bir litre uzo alıyorsun.
    kendi paranın maaşına kıyasla alım gücü oranından da hiç bahsetmiyorum.

    önceki yıllarda kate moss bodrum'da hesaba itiraz etmişti.
    aynı haberde mekandaki türkler "kardeşim paran yoksa gelme" diye demeçler vermiş.

    kate moss'a diyor paran yoksa diye. görgüsüzlük böyle bir şey işte.
    kadın "ben paris'te, new york'ta en jetset mekanlarda bu kadar ödemiyorum bu ne" diyor. cevap: paran yoksa gelip niye tadımızı kaçırıyorsun bizi ne güzel düdüklüyorlar.

  • e-ticaretin avmleri batırması

    amazon, e-bay gibi siteler nedeniyle abd'de yaşanan durum.

    ortalama türk tüketicisinin de e-ticareti yeni yeni keşfetmeye başlamasıyla türkiye'de de 10-15 yıllık periyotta yaşanması muhtemel.

    kasası dolu, kafası boş inşaat yatırımcılarını uyarmak haddimize düşmez ama yerinizde olsam lojistik&dağıtım sektörüne yönelirdim.

    kafası boş diyorum çünkü mantıklı bir yatırımcı 200 metre arayla avm açmaz.
    "ama onların fizibilitesi yapılıyor" demeyin. yerli şirketlerin fizibilite başarısı "buralar metro gelince değerlerir"den öte değil. fizibiliteyi yabancı yatırımcı yapıyor. avm zarar etmeye başlamadan parayı cukkalayıp kaçmak için.

    abd'den örnekler:
    https://www.buzzfeed.com/…-americas-abandoned-malls

  • inşaat yerine sanayiye para yatırılsaydı olacaklar

    türk girişimci profili ve vizyonu düşünülünce, türkiye'yi yeni bir çin'e dönüştürecek hamle.

    bir sürü vestel'imiz olacaktı.
    önüne gelen, atölyeden hallice fabrika kuracaktı. buralarda çin'den getirdiği parçaları montajlayıp çamaşır makinesi, buzdolabı, televizyon, tablet , motosiklet, otomobil vs yapıp yomihu, maverick, premium gibi markalarla satacaktı.

    bu arada büyük bir kitle hiçbir şey üretmeden teşvikleri cukkalayacaktı.

    ürünler dış pazarda satmayınca, kamu personeline maaşlarından taksitler düşülerek zorla bilgisayar, telefon falan satılacaktı.

    o da kesmeyince uluslararası bir model, arda turan ve bir çamaşır makinesiyle garip fotoğraflar çekip "discover the turkish industry" gibi vizyonsuz kampanyalar londra sokaklarını süsleyecekti.

    hedef kore ve almanya gibi olmaksa yatırım yapılacak iki alan var:
    ar-ge ve pazarlama/reklamcılık

    türkiye'nin sanayi üretim kapasitesi yeterli. fiziksel ürün üretmek artık çok kolay. ama fikri ürünler üretemiyor.
    katma değerli patent ve tasarımlar çıkaramıyor. bununla birlikte var olanı markalamayı ve pazarlamayı beceremiyor.

    katma değerli patentlerin, iyi bir iş ve pazarlama planın varsa onu üretcek adam bulursun. yoksa haybeye fabrika açar ithal fikirlerin vidasını sıkarsın.