kanzuk

  • ssg gittiğinden beri sözlükte çok şeye sinirlendim ama bugünkü kadar üzüldüğümü hatırlamıyorum.

    (bkz: 9 nisan 2017 koru hastanesi rezaleti) basligindaki olay umarım ileride senin bebeğinin başına gelmez. bugün aldığın ah'ın haddi hesabı yok kanzuk efendi. ya bu dükkanı toptan kapat, ya da siyasi, dini vs gibi konular olmadıktan sonra kendi cebine etki ediyor diye toplumsal konuları engellemekten vazgeç. bu bebeğin hakkı bulunan insanlardan biri de sensin artık. umarım bir tarafından fitil fitil çıkar.

    bir lafım da sana sedat efendi. abd'ye taşınıp sozlukle alakam kalmadı diyince işin içinden çıkmış olmuyorsun. bu siteden gelen binlerce liradan vazgeçtiğini düşünmek için salak olmak gerekiyor. o para oturduğun yerden cebine girdiği surece bu bebeğin hakkı senin de üzerindedir. senden de çıkar inşallah.

    allah/tanri/yehova/enerji ne varsa belanızı versin.

  • sayın başak purut!! nam-ı diğer kanzuk.

    şu sözlükte görüp görebileceğiniz en rahat, en gamsız, en umursamaz adamlardan biriyim.

    tema değişikliğiniz zerre umrumda değil. arka fona benim fotoğrafımı bile koysanız, ben yine gece modunda kullanırım.

    kayıt olurken üyelik sözleşmenizi okumadım. kimseye sormadan değiştirilmiş, ben yine okumadım.

    ''mesajınız var yeşili'' için romantik cümleler kuracak yaşı da çoktan geçtim.
    götüm gibi olmuş, orası ayrı..

    ancak tek birşeyi anlamıyorum!!

    beni siktir edin. henüz 100 entry bile giremedim. düşünsenize!! dakikada 2 entry silme kuralına bile isyan edemiyorum, zaten hepsi yarım saatte bitiyor.
    belki de sizin girdiğiniz entry kadar, entry okumuşluğum bile yoktur.
    o yüzden beni siktir edin ve lütfen siz cevaplayın.

    bu sözlüğe neden giriyorsunuz?

    :) :) hayır onu sormuyorum. tabii ki siz para kazanmak için giriyorsunuz, bunu zaten fazlasıyla gözümüze soktunuz. yapamadığınız sözlük patronluğu kimliğinizi bir kenara bırakıp, sözlük yazarı olarak cevaplayın lütfen.

    bu sözlüğe neden giriyorsunuz?

    yazmak için, paylaşmak için, okumak için..

    peki okumak için girdiğiniz bu sitede, okumaya devam etmek için ekstradan tuşlara basmak zorunda kalmak ne kadar mantıklı?

    beni boşvermeye devam edin. siz cevaplayın.

    sözlükteki en sevdiğiniz yazarlar kimler?

    guru?
    limon kimyon zorro?
    immanuel tolstoyevski?

    favori yazarlarınızdan buldum, kusura bakmayın. favorilere eklediğiniz bütün entry'lere okumak için tıkladım. sevdiğiniz yazarların hepsi uzun yazıyor. devamını okumak için birkez daha!! tıklamak zorunda kaldım. bundan para mı kazanıyorsunuz?

    şimdi dilerseniz patron kimliğinizle cevaplayabilirsiniz.
    (bakın size seçme şansı verdim, benden daha özgürsünüz.)

    ''devamını okumayacak'' adamın o başlıkta işi ne?

    uzun yazıları okuyamayan adamın bu sözlükte işi ne?

    -twitter mı burası?

    sizden tek birşey rica ediyorum ve inanın bu o kadar da zor birşey değil.

    sayfa başı entry sayısı gibi düşünün. gece görüşü modu gibi düşünün. her zamanki görünüme dön gibi düşünün.

    ben devamını okumak için buradayım. bari bunu bize bırakın.

    lütfen!!

  • avukat adamdan ve emekli albaydan site yöneticisi yapılmaz.

    bi öğrenemediniz gitti lan

  • 1-faşist, ekşi sözlük'teki değişikliklere gelen tepkileri görünce küplere bindi. etrafında ona doğruyu söyleyecek tek bir kimse kalmadı.

    2-en çok eski yazarların eleştirmeye başlaması canını sıktı. kurmaylarına "otisabi'yi halledin" dedi. kurmaylar tutuşmuş durumda.

    3-adminler devamlı anket sonuçları koyuyor önüne. sinirden masayı kırdı. "yeni tasarımı sike sike kabul edecekler" deyip duruyor.

    4-entry silinmesini engellemek için 2 dakika kuralını bulan embesili terfi ettirdi.

    5-hukuk fakültesinde kullanıcı sözleşmesini tek taraflı değiştirmesinin hukuka aykırı olmayacağını öğretemeyen hocaları dava etmeye hazırlanıyor

    6-yakında ekşi şeyler'de paylaşılacak yazı bulamayacağından korkuyor. kurmaylarını manava yolladı ve limon istedi. (tamam kötüydü bu...)

    7-sözlük bitiyor. moral motivasyonları sıfır. ne yapacaklarını bilmiyorlar. sözlüğü kaosun içine attılar, tek dertleri iktidarlarını korumak.

  • hukuka, vicdana ve etiğe aykırı davranan medya patronu. bu aykırılıklar bugünün türkiye’sine uygun olabilir ancak dinamizmini şu anki avamlığından sıyırırsak, 16 sene öncesinin türkiye’sine aykırı zihinlerle, fikirsel protestolar ve teatilerle sağlamış ve büyümüş olan bu platforma zarar vermektedir, vermeye devam edecektir.

    size kendisiyle ilgili kısa bir anımdan bahsedeyim, sonra da çok özetle yaptığı hukuksuzluğu özetleyeyim ve bunun neden tazminat davalarıyla başlayabilecek bir ekşi sözlük iflasına yol açabileceğine çok kısaca değineyim.

    sene 2007. gününü hatırlamıyorum. o zaman boxer dergisinde yazarlık yapıyorum. işteyken babam aradı ve hemen eve gelmemi söyledi. eve polisler gelmiş ve beni soruyorlarmış. aralıklı tırsmalar eşliğinde eve gittim. bilmiyorum da niye gelmişler, ne diye evi basıyorlar. eve vardım, baktım iki tane polis, bir tanesi kötü polisi oynuyor herhalde. aralarında bölüşmüşler, ben iyiyi oynarım, sen kötüyü oynarsın diye. kötüyü oynayan bana “ekşi sözlük’le ne alakan var lan senin?” dedi. “yazıyorum orda” dedim. “sen orada yazılanları niye çaldın o zaman?” dedi. ulan anlamıyorum, neyini çalayım ekşi sözlük’ün, bilezik mi amk bu? “evdeki tüm bilgisayarları alacağız. sana haber verdiğimizde gayrettepe’ye gel ifade ver” dedi. bilgisayarlar incelenecekmiş, suç unsuru bulunursa ayvayı yemişim, falan filan. pc’yi, laptop’ı aldılar gittiler, bir de arabaya kadar bana taşıttılar.

    sonra evde yaşanan çocuk terörist mi oldu eğilimli panik havasını es geçiyorum. tanıdıkları filan aradık, bilgisayarın incelenmesinin hemen o gün yapılmasını sağladık ve ertesi gün gayrettepe’ye gittim. bir tane amir var, onunla konuşuyorum. onun bana özetlediği kadarıyla konu şu. o dönemler yönlendir diye bir internet sitesi vardı. eksisozluk.com.tr.tc adresi, yönlendir üzerinden sozluk.sourtimes.org’a yönlendirilmiş. yönlendiren bilgisayarın ip’si de bizim evdeki bilgisayarınmış. diyorum ben yapmadım, bilmiyorum, hakikaten de bilmiyorum.

    düşünüyorum, kim yapmış olabilir diye, kardeşim mi, eve gelip giden komşu çocuğu mu? yok yani, bilemiyorum. amir de hem ifademi alıyor hem de dosyayı hemen kapamak için bana zarf atıyor. “bak, zaten bilgisayardan suç unsuru çıkmadı. hiçbir içerik kopyalanmamış. yaptıysam yaptım de, zaten sonucunda bir şey çıkmaz, suç unsuru yok çünkü” diyor. “ya amirim vallahi bilmiyorum, düşünüyorum çıkamıyorum işin içinden” diyorum. sonra ifadeyi öfleye pöfleye benim dediğim şekilde aldı ve bilgisayarları kucağıma sıkıştırıp gönderdi. sonraki günlerde ben işi kurcaladım ama kimin yaptığını nerden bulayım?

    ondan sonra şikayetçinin başak purut olduğunu gördüm ve ekşi sözlük avukatı olan nam-ı diğer kanzuk’a ulaştım. olayı anlattım, benimle alakası olmadığını, bilgisayarda da zaten suç unsuru sayılacak içeriklerin hiçbirine rastlanmadığını ve davanın takipsizlikle sonuçlanacağını söyledim ve şikayeti geri çekmesini rica ettim. kendisinin bana kelimesi kelimesine olmayabilir ama özetle söylediği şu oldu: “dava masraflarını ve artı şu kadarı öde, şikayeti geri çekelim.”

    kanzuk, işte bu. para vermedim, dava iki seneye yakın süre sonra takipsizlikle sonuçlandı. yani para hırsı, burada da kendisine daha fazla para kaybettirdi.

    gelelim sözleşmeye. çok basit ve hızlı geçeceğim.

    ekşi sözlük, kullanıcı sözleşmesindeki “ekşi sözlük, kayıtlı kullanıcılarının içeriklerine yer sağlayıcılık hizmeti veren bir internet sitesi olup” ifadesiyle kendini sadece bir yer sağlayıcı olarak tanımlamaktadır. yani bu bağlamda bir blog’dan farkı yoktur.

    yine aynı kullanıcı sözleşmesinde “oluşturduğunuz içerik tüm sorumluluğu size ait olmak üzere ve hiçbir ön denetime tabi olmadan yayına girdiğinden, oluşturduğunuz içeriğin hukuka aykırı olmadığından lütfen emin olun” ibaresiyle hukuki sorumluluğu içerik oluşturucusuna bırakarak, yayıncılık, dolayısıyla sorumluluk ilkesini üzerinden atarak sadece ve sadece bir yer sağlayıcı olduğunu tekraren kesinleştirmektedir.

    kullanıcı sözleşmesinde geçen şu ibare “ekşi sözlük’te oluşturduğunuz/yayınladığınız içeriklerin telif hakları size aittir. bu nedenle ekşi sözlük’te yayınlandığınız içeriğinizi (entrylerinizi) ticari maksatla dahi dilediğiniz şekilde derleyip, kullanabilirsiniz. ancak ekşi sözlük'te yayında olan içeriklerinizi internet üzerinde başka bir sitede daha yayınlamanız halinde ekşi sözlük’e aktif link vermeniz gerekmektedir. ekşi, sourtimes, ekşi şeyler ve ekşi sözlük markalarının kullanımı ise ekşi teknoloji’nin yazılı iznine tabidir.
    telif hakları size ait olmakla birlikte, ekşi sözlük’te yayınladığınız tüm içerik için ekşi teknoloji’ye çoğaltma, kopyalama, işleme ve basılı ortam, radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya internet ve sair dijital iletim şekilleri de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlar ve sair her türlü araçla yayınlama hakları dahil olmak ancak bunlarla kısıtlı kalmamak kaydıyla tüm mali haklarını hiçbir coğrafi sınırlama olmaksızın, süresiz ve bedelsiz kullanma hakkı(lisans) vermektesiniz” fikir ve sanat eserleri kanunu’nun 49’uncu maddesine aykırıdır. 49’uncu maddeye göre bir eserin devren iktisabı için eser sahibi veya maliklerinin yazılı muvafakatının alınmasını şart koşar. yani sen kafana göre benim senin de söylediğin üzere sahibi olduğum içeriği, benim muvafakatımı yazılı olarak almadan sana ait olsa da başka bir mecranda yayınlayamazsın. yani şöyle düşün: kanal d’de yayınlanan akasya durağı’nı, cnntürk’te de yayınlamak istiyorsun, ikisi de senin kanalın ama cnntürk’te yayınlamak için türker inanoğlu’nun muvafakatını almak zorundasın. ayrıca yine fsek 52. maddeye göre eserlerin toptan devri diye bir durum söz konusu değildir, bu devir için yazılı muvafakat şarttır ve devre dahil olan tüm konular tek tek belirtilmelidir. yazarın yazdığı her şeyin devrini talep etmek ya da bunu belirtmek sözleşmenin aldatıcı, tek tarafa zarar verici olmasıdır ki, aynı şekilde haber vermeden karşı tarafın aleyhine olacak şekilde sözleşmede düzenlemeler yapmak da, aleyhte olan kişiyi bağlamaz, bağlamadığı da işçi-işveren davalarına kadar, birçok telif hakları ihlali davasında zarar gören kişinin lehine sonuçlanan davalarla da emsallidir. yargıtay kararları mali veya manevi haklara ilişkin yetki ve izinlerin tek tek verilmesi gerektiği üzerinde birleşir. yani sözleşmede bahsedilen tüm mecralarda yayınlama hakkı, bu konuda yazardan tek tek yetki ve izin alınmadığı için hükümsüzdür ve kanuna aykırıdır.

    üstelik tüm bunların üzerine tüy diker gibi, esas konu, ruhsat ve lisans meselesidir ki, ekşi sözlük sözleşmesi tüm yazılanların bedelsiz ve süresiz olarak lisanslandığını söylemektedir. halbuki fsek’e göre ruhsat ve lisans sadece belirlenmiş haklar doğrultusunda alınabilir. yani süresiz lisans, süresiz ruhsat mevzuata aykırıdır, sözleşmeyi hükümsüz ve art niyetli kılmaktadır. art niyetli sözleşme manevi tazminat hakkını da doğurmaktadır. diyelim ki 80’inci maddeye göre komşu haklardan faydalanıp bunu yayınlıyorum diyorsun ve mantığa göre başka bir icracı, benim eserimi yorumlayacak ve sen hukuki olarak buradan sıyrılacasın. bunu yazıda nasıl sağlayacaksın? yani yazımın cover’ını yapıp bunu nasıl yayınlayacaksın?

    işin en komik tarafı da ekşi’nin kendini derleme eser olarak tanımlamasıdır. derleme eser fsek 1. madde’ye göre tam olarak şudur: “özgün eser üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla, ansiklopediler ve antolojiler gibi muhtevası seçme ve düzenlemelerden oluşan ve bir düşünce yaratıcılığı olan eser”. ama aynı maddede eser, gayet net olarak açıklanmıştır. yani sen derleme esersen, özgün eser üzerindeki haklar, yani benim haklarım saklıdır. sen servis sağlayıcıysan, nasıl derleme eser oluyorsun? yok sen bu kanun tanımaz sözleşmenle, kafana göre koyduğun maddelerle eseri sahiplenmiş, artık sahibiysen, nasıl servis sağlayıcısın? sen derleme eser misin, eser sahibi misin, servis sağlayıcı mısın? nesin sen ya? daha ne olduğunu bile anlatamamışsın sözleşmende, nerede ne senin lehine olacaksa o oluyorsun. hukuki açıdan sorumluluk almak istemediğinde servis sağlayıcı, telif açısından sorumluluk almak istemediğinde derleme eser, içerikleri kullanıp para cukkalamak istediğinde eser sahibi. bu kadar art niyet taşıyan bir sözleşme olabilir mi ya? bu nasıl bir ahlaksızlıktır, nasıl bir paragözlüktür? hepsini geçtim, 1999’daki ruhun bir parçası olan ssg nasıl böyle bir kirlenmişliğe, adaletsizliğe ve kanun tanımazlığa çanak tutar da ekşi şeyler’i över.

    ekşi şeyler ne allah aşkına abi? bir de yazmış ssg, kanzuk’un yıllardır aklında vardı, gerçekleştirmesine çok sevindim diye. ne yılları ya? onedio’yu görmüş, bunda da iyi para var demiş, gitmiş aynısını yapmış, bir de hazır içeriği gasp ederek içini dolduruyor.

    her neyse, sözleşmede ayrıca şu var:
    “oluşturduğunuz içerikler ekşi sözlük’te yayında olduğu müddetçe ekşi teknoloji bu içerikleri başta ekşi şeyler'de olmak üzere, uygun gördüğü bütün ortamlarda kendi kullanımında olan markalar altında ve/veya diğer internet sitelerinde ticari amaçla kullanma hakkına sahip olacaktır. bunu engellemek için kullanılmasını istemediğiniz içeriği silmeniz veya hesabınızı kapamanız yeterlidir ancak bu eylemler sadece ileriye dönük olup, size daha önce yapılmış çalışmalardan entrylerinizin çıkarılması, telif ücreti talep etme ve benzeri bir hak vermeyecektir. daha önce yapılmış çalışmaların yeniden basımı veya yayını da bu nedenle her zaman mümkündür. “

    böyle bir şey az önce de söylediğimiz üzere mümkün değildir, fsek’e aykırıdır, hukuksuzdur. oluşturduğum içerikler için, yayınlamak istediğin her platform için benden muvafakat almak zorundasın. ayrıca süresiz ruhsat ya da lisans diye bir konu olmadığı için, silmiş olduğum, sahibi olarak artık kaldırmak istediğim içeriği ne yazık ki sen ticari olarak değerlendiremezsin. kendin diyorsun zaten yayında olduğu müddetçe diye, sonra süresiz yayınlayabilirim diyorsun. bu nasıl tezat ya? bu adam nasıl hukukçu anlamıyorum. tam yeni türkiye modeli inşaatçı mantığında hazırlanmış bir sözleşme.

    “ekşi teknoloji, entrylerinizin internet dışındaki ortamlarda ticari amaçla kullanılması halinde, ilgili çalışmadan kar elde edilmesi şartıyla, kendi takdir edeceği miktarda telif ödemesinde bulunacağını taahhüt eder.”

    oldu paşam. fsek madde 45’e aykırı bu da. uzun uzun yazmayayım, açın okuyun.

    şu şekilde özetleyelim:

    1) ekşi sözlük yazarlarının yazıları bir eserdir. (eser deyince götünüz kalkmasın hemen, çoğunluk halen saçma sapan şeyler yazıyor.)
    2) eserlerin sahibi yazarlardır.
    3) ekşi sözlük kullanım sözleşmesi, art niyetli ve eser sahibine zarar verecek şekilde hazırlanmış ve haber vermeden değiştirilmiştir. bu yüzden eser sahibini bağlamaz. yargıtay bu konuda emsal kararlar vermiştir.
    4) eserlerin, servis sağlayıcıya ait başka mecralarda yayınlanması için fsek’e göre yazılı muvafakat alınması gerekmektedir. aksi takdirde telif hakları ihlal edilmektedir.
    5) sözleşmede, ekşi, kendini lehine gördüğü yerlere göre farklı konumlandırmaktadır. kendini farklı konumlandırması bu sözleşmeyi çelişkili ve güvensiz kılmaktadır. yeni bir sözleşme ve her mecra için muvafakat alınması şarttır.

    bu bilgiler ışığında isterseniz gidin iyi bir avukatla dava açın. son dönemde avukatlarla çok uğraştığımız için, çok iyilerini biliyorum. size ben önereyim. telif hakları ihlali konusunda kazanılacak bir dava emsal oluşturacak ve ekşi sözlük’ün sonunu getirebilecektir. ben bunu istemiyorum, burası içinde olmaktan keyif aldığım bir oluşum. umarım kanzuk, para hırsının önüne başarılı olma hırsını getirir de bu oluşumun çökmesini engellemiş olur. ne sanıyorsunuz ki zaten, bugün ekşi var, yarın mekşi olur, olmadı mı sanki bugüne kadar, ilelebet devam mı edecek? bunun devam etmesi de senin elinde.

    ben böyle bir davayla uğraşırsam da sadece emsal oluşturması için ve 8 liralık manevi tazminat davası için uğraşırım. niye 8 lira derseniz, bir kuzu şiş dürüm alıp kendisine temyizden de aleyhine döndüğünde yollamak için. kargo parası benden.

    ekleme:

    bir örnekleme geldi aklıma. onu da eklemek istiyorum.

    sözlük sözleşmeye göre şu etik ve hukuk dışı davranışı sergiliyor:

    yazılan bir yazıdan dolayı hukuki bir problem mi doğdu? "kardeşim ben facebook gibiyim. beni bağlamaz. git yazara sor hesabını" diyor. -servis sağlayıcısı

    yazılan bir yazı bir gelir mi getirecek? "kardeşim ben onedio gibiyim. yazılan içeriğin sahibi benim. bundan geliri ben elde ederim" diyor -derleme eser

    yazılan bir yazı başka platformda başka bir amaçla da mı gelire dönüşecek? "kardeşim ben can yayınları gibiyim. bu eser bana devredilmiş. istediğim yerde yayınlarım, satarım" diyor -yayıncı

    ne yazık ki, kanuna göre tek bir şey olabilirsin. birinden birini seçmek ve sözleşmeni buna göre düzenlemek zorundasın.

  • beni güldüren tombili avukat.
    entry sildirmeyi kapatmak ne demek la? sen kimsin olm? senin hukuk bilgine ekmek doğrar yerim.
    bir insan yazılarının burada olmasını istemiyorsa sen olmasını sağlayamazsin.
    ille herkese hukuksal destek verip adım adım nasıl dava açmaları gerektiğini mi öğreteyim?

    nazi almanyasi mi, sözlük mü belli değil.

    ya ben burayı zaten yazarların bilgilerini savcılığa verdiğinde değil o kişilere bi mesaj bile atmayıp canım kardeşim bilgilerini verdik vermek zorundaydık demediğinde silmiştim.
    şu son yaptığın sözlüğün anasını öpmek oldu. ssg denen arkadaşımız cesaretli olup türkiye'de kalsa bunların hiçbiri olmayacaktı.
    şaka gibi insansın ama şaka değilsin o kötü işte.

  • bir çeşit anadolu çomarı

  • eğer 99'dan beri sözlüğün başında bu arkadaş olsaydı var ya daha 2002'de 2004'te sözlük az çok hit kazanmaya başladığında aylık üç beş kuruş alıcam diye sözlüğün altını üstünü reklamla doldurup 90'lı yılların üçüncü sınıf flash sitelerine çevirir ve bir efsaneyi başlamadan bitirirdi. elini vicdanına koyup da "yok ya öyle yapmazdım" diyemezsin! yapardın biliyorsun.

    en ufak konuda bile hemen ayrışabilen sözlüğün on binlerce kişilik yazar kitlesi bile senin yanlışlarda olduğun konusunda hemfikir. ama diyorsun ki ben doğrusunu yapıyorum, siz yanılıyorsunuz. insan bi düşünür ya neden diye. gerçekten ilginç..

  • burada ortaya koyduğu iş kadar, sözlük görünümünün değişmesi hakkında söyledikleri de ne kadar vizyonsuz olduğunu ortaya koyuyor. şükür ki sözlüğü eskisi gibi düzenli kullanmıyorum ve bu şahsın yönettiği sitede mesai harcar gibi zaman geçiren insanlara samimiyetle üzülüyorum.

    misal sözlük ile ilgili gelen eleştiriye twitter, facebook gibi yüz milyonlarca kişinin kullandığı siteleri örnek göstermesi açıkça komik. birinin bu sitelerin ekşi'nin dengi olmadığını kendisine anlatabilmesi gerekiyor. etin ne, budun ne diye sorarlar adama? kendini, reelde dengin olmayani alanında dünya devleri ile eşitlemek tam da bizim topluma ait kolpa. bu siteleri senegalli de kullanıyor, kansaslı da, johanesburg'lu da, paris'li de... haliyle ortalama kullanıcı profili dediğin şey ortalama dünya insanına dönüşüyor. halbuki senin kullanıcı sayın yönetilemez değil, beklentileri öğrenilebilir ve yazarlar için, yazarların tercihleri ile, onların kullanımını kolaylaştıracak bir dizayn yapılabilir. ama nerdeeee.. tabi bir türkiye toplumu yöneticisi gibi o, dizayn'ın nasıl olması gerektiğine karar merci olarak, kafasına göre değiştirme yetkisini kendisinde ve kendi gibi burayı yöneten dar klik'te görecek. sözde gelen tepkileri geri bildirim kabul edip, kafasına estiğinde yapacağı bir sonraki değişimde de canı isterse kullanacak. istemezse, kusura bakmayın. size üzerini biraz kazıyınca altından "deal with it" manası çıkacak bi entry döşenecek. bunları yaparken de, değişime direnç normal ya, feedback, sürekli değişim, not alıyoruz gibi iyi yönetici taklidi yapan insanların sıkça kullandığı kelimeleri kullanacak tabii ki.

    halbuki konu çok basit. okuyucuya sunduğun tasarım'a istersen kedi resmini koy, ister reklam al, istersen dürüm koy ama yazarına kendini iyi hissettirecek şekilde istediği görünümde yazabilme imkanını tabii ki her zaman sun. bir de "gece görüşü var" deyişi var ki, maho ağanın "bu mahsülün üçte ikisi benimse, üçte biri sizin kıçınızdan çıkiii.." deyişi gibi, alternatif de sunmuş vizyoner yöneticimiz. biz beğenmemişiz ama.

    değişime tepki gösteren insanlara "değişime direnç göstermek insanın doğasında var." captan obvious'luğuna hiç girmeyeyim o kadar uzatmayayım. eğer sözlük yazarlarının muhafazakarlık sebepleri siz iseniz efendi gibi şuraya yazarlara özgü, eskiden sık kullanılan görünümlerden 20-30 tane koyarsınız. biz de niyetinizin sarihliğini anlarız. eskiden var olan bir özelliği (istediğim skin ile kullanma işte) ortadan kaldırıp, sonra da abuk bi dizayn dayatıp, "değişime direniyorlar" demek de komik işte, değişim değil ki kardeşim bu, bir şeyi dayatıyorsun. marka'n ile o marka'yı var eden, yaşatan kitlenin alanını daraltmanın manası nedir? senin kullanıcının o marka ile gönül bağı kurmasını kolaylaştırman gerekirken, neredeyse kavga ediyorsun. e şimdi bu komik değil mi?

    tamamından kendisi sorumludur diyemem ama bundan yıllar önce sözlükler söz konusu olduğunda ekşi ve diğerleri vardı. burası marka değerine o kadar güvendi, ve bahsettiği gibi yeniliğe, değişime o kadar kapalıydı. asıl sorun çokça başka yerdeydi aslında. kendi hedefleri ile kendini var eden kullanıcılarının taleplerini özdeşleştirmekte o kadar beceriksizdi ki, bugün ekşi sözlük'ün herhangi bir sözlük'ten geçmişten gelen gönüllerdeki karizması hariç hiçbir farkı yok. ve felaket kötü yönetiliyor. kendisine tüm emekleri için teşekkür ederim.

  • 2016 yılında hala bu sözlükte takılmaya devam ettiğimiz için bence her yaptığı bize müstehak.